Fransızca
İlk olarak bugünkü Fransa’nın kuzeyinde bulunan bir köyde, bundan yaklaşık 2057 sene önce konuşulmaya başlanan ve aslında Latince’nin yandan yemişinden başka bir şey olmayan bir dildir. Yani Fransızca, Latince'nin yumuşatıla yumuşatıla bozulmuş bir versiyonudur Gramatik olarak Latin dilleri ailesine bağlı olsada, aslında fonetik olarak büyük ölçüde Anfibikçe’nin bir kolu olan Galce’den (Tavuk Dili) etkilenmiştir. İşte bu nedenle tüm dünyada oldukça kibar ve nazik bir dil diye tanımlanır, çünkü bütün Anfibik diller gibi 500’den fazla gırtlaktan çıkarılan yumuşak sesten oluşmaktadır. Fransızların dışında hiç kimsenin bu dili düzgün konuşamıyor olması, acaba Fransızcanın dünya dışı bir dil olup olmadığını akla getirmektedir. Aslında bunun yanıtı da Fransızca’nın ilk defa anlamlı bir dil olarak ortaya çıkışının hikâyesinde saklıdır.
Fransızca, anlaşılamayan gargaralar dizisidir ve boğaz konuşmaları Fransızlar tarafından ve geçmişte kendileri tarafından işgal edilen uluslar tarafından keşfedilmiştir. Fransız sesine benzer bir boğaz rahatsızlığı bilinmesine rağmen, uluslararası teslimiyet dili ve dolayısıyla sevgi dilidir.
Bir karınca kolonisi ve bazı önemsiz pirinç çiftçilerinin yaşadığı Sahara'da bir kumulda ve Vietnam'da konuşulur.
Tarihçe
Romalılar İtalya’nın kuzeyindeki topraklara ilk defa adım attıklarında henüz buralara bir isim vermemişlerdi. Ancak kuzeye doğru ilerlemeye başladıklarında, kafalarında tavuk tüylerinden miğferler taşıyan ve tavuk gibi sesler çıkararak bağrışan bir takım insanlar görürler. Yarı hayvan yarı insan yaratıklara inanan Romalılar, elbette bu insanları ilk gördüklerinde onların yarı tavuk yarı insan olduklarını düşünmüşler ve bu topraklara Latince tavuk ülkesi anlamına gelen Galya, burada yaşayanlara da tavuklar anlamına gelen Galliler (Lat: Gallina’dan) ismini vermişlerdir. Fransızların milli sembollerinin de horoz olması da işte bu hikâyeye dayanmaktadır. (Fransız devriminin sembolünün balta olması ise Aziz Antié’nin bir fikridir ve ülkede tavuk mantığını yok edip hümanist mantığın oluşturulmasını simgeler)
Romalılar Galya’yı fethetmeye başladıklarında, kendilerine tavuk-tanrıları Chix’i (İngilizce’ye chicken olarak geçmiştir) örnek alan Galliler, korkudan sürüler halinde bölgeye yayılmışlar ve Romalıların arasına karışmışlardır. M.Ö. 50 yılında Roma Galyayı tamamen ele geçirdiğinde Galya’nın kuzeyinde bir köy hala direnmeyi sürdürmektedir. Köyün şefi Klitorix büyücülerinin en büyük sırrı çözdüğünü, yani Galli mi yumurtadan çıkar yumurta mı Galliden çıkar sorusuna bir yanıt bulduğunu iddia etmektedir, bunun da halkına moral olacağı ve Galya’yı Roma işgalinden kurtaracağı gibi saçma bir fikre kapılmıştır. Ne var ki çok geçmeden Klitorix’in Galileri birleştirmek için yalan söylediği ortaya çıkar ve direniş sona erer. İşte bu kuşatma sırasında Romalılarla görüşmeleri sürdüren Galyalı elçi Fransix bu sayede Latince öğrenmiş ve dolayısıyla Fransızca’yı ilk konuşan kişi olmuş, Fransız kelimesi de Fransix’in adından türemiştir.
Fonetik
Daha önce söylediğimiz gibi Fransızca 500’den fazla ve çoğunlukla gırtlaktan çıkarılan seslerden oluşan ve fonetik açıdan anlaşılması çok zor bir dildir. Bu sesler tavukların gıdaklarken kursaklarından çıkardıkları "google google" seslerine benzer ve kelimelerin sonlarında birden kesilerek ya da yuvarlanarak anlaşılmaz hale gelir. Fransızca herhangi bir kelimede ortalama 20 ila 25 ses bulunmaktadır, ancak bu tek bir sesmiş gibi algılanır. Kelimeleri doğru şekilde telaffuz edebilmek doğuştan gelen bir yetenektir ve sadece Fransızlara özgüdür. Konuşurken yumuşak g (ğ) tonunda sesler çıkarılır ve bu harfin tek başına telaffuzu bizim için bile neredeyse imkânsızdır.
Gramer
Fransızca gramatik açıdan Latince’yle aynıdır, yalnız de, de la, la (okunuşu dö, döl, lö) gibi propozisyonlar Latince’de yoktur ve Galce’den geçmiştir. İsimler, sıfatlar, fiiller, sonekler hep Latincedir, ancak fiil çekimlerinde kullanılan sonekler, kipler ve zamirler arasında Galce’den geçen kalıplara da rastlanmaktadır.
Yazı dilinde çıkarılan sesleri harf değerleriyle tam olarak ifade edebilmek çok zordur, çünkü önceden belirttiğimiz gibi bir kelimede ortalama 20 farklı ses gizlidir. Fransızlar bu yüzden bu sesleri belirtmek için gereğinden fazla harf kullanmakta, ancak bu harfleri telaffuz etmemektedir. Yani yazılan kelimenin yarısı o kelimenin nasıl okunacağını gösteren harflerden oluşmaktadır ve buna göre başı okunur, yarısı okunmaz. Çıkardıkları 10 ayrı “o” sesini bile doğru okuyabilmeleri için bazen 4-5 harfi bir arada yazmaları gerekebilmektedir. İşte bu nedenle Fransızlar için yazı yazmak ve kitap okumak çok sıkıcı bir iştir.
Çok kullanılan Fransızca deyimlerden bir kaçı:
Où sont les toilettes? (Tuvalet nerde?)
Je ne comprends pas (Anlamıyorum)
Quoi? (Neee?)
Jötem jötem... İlle de jötem (Sürün şu Ahmet Kaya'yı Fransa'ya)