Multimedya : Destina Adalı
Evin dışından gelen uğultularla bedenimi bir panik kaplarken Mirza acılı bir ifadeyle yüzüme bakıyordu. "Sen, iyi misin ?" Diye mırıldandım panikle. Paniğimi saklamaya çalışsam da sesime yansıdığının bilincindeydim. Tek umudum görünmezlik büyüsünün işe yaramış olmasıydı.
"Sessiz ol" dedi zihnime. Dudaklarını oynatmamıştı ama sesini duyduğuma yemin edebilirdim. Gözlerim irileşirken Mirza'ya baktım. Cidden zihnime mi konuşmuştu. "Sesin görünmez olamaz. Zihnime konuş." Diye fısıldadı tekrar zihnime. Ama bir sorun vardı. Ben zihne fısıldamayı bilmiyordum. Hatta böyle bir şeyden haberim bile yoktu.
Şaşkınca yüzüne bakmaya devam ettiğimde yapamadığımı anlamış gibi gözlerini kıstı. "Yapamıyor musun ? Pekala. Bana söylemek istediklerinin dudaklarından döküldüğünü düşün. Ve bunu sadece benim duyabildiğimi. Hadi. Dene."
Başımı yavaşça sallarken söylediğini yaptım. Ona "İyi misin ?" Dediğimi ve bunu sadece onun duyabildiğini düşündüm. Dudağının kenarı memnuniyetle kıvrıldı.
Gözlerini ağır ağır kırpıştırırken "Çabuk öğreniyorsun" dedi zihnime. "Unutma. Zihne konuşmayı sadece görünmezken yapabiliriz."
Tekrar başımla onayladığımda dışarıdan gelen uğultular artmaya başladığında bakışlarım pencereye çevrildi. Bir kaç kısa karaltı görüş alanıma girmişti. "Büyü işe yaradı" dedi zihnime. "Duvarlardaki mavi bariyeri görüyor musun ? O görünmezlik büyüsü. Sadece ses çıkarmaman gerek. Sesleri görünmez kılamazsın ve elfler çok dikkatlidirler."
Keskin bakışlarım pencerenin çevresini bir kartal gibi izlerken nefesimi tutmuştum. Öyle ki nefes seslerimin bile duyulmasından korkuyordum şu an.
"Ejder kız, ejder kız. Neredesin ?"
Elflerden birinin sesiyle irkilirken dudaklarım aralandı. Eş zamanlı olarak Mirza'nın sıcak avcu dudaklarımın üzerine kapandığında olası bir ses çıkarmamı engellemek için bunu yaptığını biliyordum. Yavaşça yutkundum. Dizlerinin üzerinde hemen arkama geçerken eli hala dudaklarımın üzerine çevriliydi. Sıcak nefesini saçlarımın üzerinde hissederken yavaşça yutkundum. "Sakin ol. Birazdan gidecekler" diye fısıldadı zihnime. Yavaşça başımı aşağı yukarı salladım. Elini usulca dudaklarımdan çekerek omzuma yerleştirdi. Eli sanki normalden fazla sıcaktı ama şu an bunu düşünemeyecek haldeydim.
Ardından farklı bir ses duydum. "Ne arıyorsunuz ?" Dedi tanıdık ses. Gözlerim şokla irileşirken "Şekil değiştiren misin yoksa büyücü mü ?" Dedi elflerden biri.
"Önemi var mı ?"
Elflerden bir kaç mırıltı duydum. Ardından içlerinden biri "Esmer bir ejder kız arıyoruz. Görmüş olabilir misin ?" Dedi.
"Esmer ?" Sesi şüpheliydi. Biraz beklemenin ardından "Gümüş Nehri'nin yakınlarında esmer bir kız görmüştüm" dedi. Kaşlarım çatıldı. Sanırım dikkatlerini başka yöne çekmeye çalışıyordu.
Yükselen uğultuların ardından "Öyleyse yanlış yerdeyiz. Orası ormanın diğer ucu. Vakit kaybetmeden gidelim." Dedi bir elf. Uzaklaşan adım seslerini dinlerken gözlerimi kapatarak derin bir nefes aldığımda Mirza elini omzumdan çekti.
"Şu büyüyü kaldırın da içeri gireyim" dedi Doğu dışarıdan. Kaşlarım hayretle havalandı. Büyüyü görüyor muydu yoksa burada bir dağ evi olduğunu biliyor muydu ?
"Benimle birlikte tekrarla"dedi Mirza. "Punas menas olisyas."
Dediğini yaparak onunla birlikte "Punas menas olisyas" dediğimde mavi bariyer silikleşerek yok oldu. Bu sözler sanırım görünmezlik büyüsünün tersten okunuşuydu.
Kapı hiç zorlanmadan açıldığında hala yerde dizlerimizin üzerindeydik . "Alisa !" Dedi Doğu dehşet içinde. Hızlı adımlarla yanıma gelerek beni kolları arasına çektiğinde karşı koymadım.
"Sana da merhaba" diye homurdandı arkamda Mirza. Doğu ona ters bir şekilde bakarken "Sen sus bence" dediğinde bu kadar rahat konuşmasına şaşırmıştım. Diğerleri gibi Mirza'dan korkmuyor gibi duruyordu. Oysa bana ona bulaşmamam gerektiğini söylemişti.
"Doğu" diye mırıldandım bakışlarımı kaldırıp. Endişeli gözlerle yüzüme bakarken "Mirza iyi değil" dediğimde kaşlarını çatarak bakışlarını Mirza'ya çevirdi. Yavaşça kollarından sıyrılarak Mirza'nın kolunu tuttum. Gözlerini zar zor açık tutarken yüzü tamamen ter içinde kalmıştı ve sık nefesler alıyordu.
"Neler oluyor ?" Dedi Doğu endişeli bir sesle. Mirza'nın diğer kolundan tutarak ayağa kaldırdığında ben de onlarla birlikte ayağa kalkmıştım. Doğu Mirza'nın kolunu omzuna attığında Mirza kolunu çekmeye çalıştı. "Yardımına ihtiyacım yok" dedi acı çeker gibi bir sesle. Doğu ters bir bakış attı yüzüne. "Cidden mi ? Buradan bakıldığında hiç de öyle durmuyor." Tekrar Mirza'nın kolunu omzuna yerleştirdiğinde Mirza bu kez karşı çıkmadı.
Üst kata çıkarlarken ben de arkalarından ilerlemiştim. Tam dudaklarımı aralamış Mirza'nın odasını işaret edecekken Doğu sanki biliyormuş gibi Mirza'nın odasının önünde durdu ve kapıyı açarak içeri girdi. Kaşlarım çatılırken ben de arkalarından girdim. Sanki Doğu bu evi biliyor gibi duruyordu ve buna anlam verememiştim.
Yavaşça Mirza'yı yatağına yatırırken hemen arkasındaydım. "Bu hale nasıl geldi ?" Dedi yerinden doğrulurken.
"Dün akşam ben de böyleydim. Ve her güç aktarımı yaptığımızda bu hale geldik. Önce ben sonra o." Dediğimde Doğu omzunun üzerinden irileşmiş gözlerle yüzüme baktı. "Büyü aktarımı mı ? Nasıl yaptınız ? O 4. Sınıf dersi."
"Annemler öğretmişti" dedim omuz silkerek.
"Bir şeyleri yanlış yapmış olabilir misin?" Diye sorduğunda başımı yavaşça iki yana salladım.
"Hayır. Doğru yaptığımdan eminim. Yan etki oluşmuş olabilir mi ?"
"Bilmiyorum. 4. Sınıf dersi olduğu için hiç bir fikir yürütemiyorum. Ancak geri döndüğümüzde araştırabiliriz."
Mirza'ya dönerek yatağın kenarına oturdu. Mirza gözlerini zar zor açık tutarken çok sık nefesler alıyordu. Bana dün geceki halimi hatırlatmıştı. Doğu elini uzatarak Mirza'nın alnına dokunarak ateşini kontrol etti.
"Yanıyor."
"Ne yapmalıyız ?" Dedim panikle. Göz ucuyla Mirza'ya baktığımda kendinde değil gibi duruyordu.
"Bilmiyorum. Ama bir şeyler yapmalıyız" dediğinde aklıma buraya ilk geldiğimde Mirza'nın sırtındaki yaraları iyileştirdiğim geldi.
"Bir fikrim var. İşe yarayacağından emin değilim."
Yatağa yaklaşarak elimi Mirza'ya uzattım ve avcumu alnına yasladım. Gözlerimi kapatarak iyileşmesini diledim ve bunu hayal ettim.
Doğu "ne yapıyorsun ?" Dediğinde sessiz kaldım. Mirza'nın ateşinin yavaş yavaş düştüğünü hissedebiliyordum. Bu özelliğimin nasıl ve nereden geldiğini bilemesem de memnundum. Asıl merak ettiğim bu Mirza'ya özel miydi yoksa genel miydi ?
Elimi yavaşça çekerken gözlerimi de aralamıştım. Mirza gözlerini aralarken şimdi daha sağlıklı görünüyordu. Gözlerini bir kaç kez kırpıştırdıktan sonra gözlerime sabitledi. Kaşları çatılırken yavaşça yerinden doğruldu. "Yine yaptın değil mi ?"
Bakışlarımı kaçırdım. Bu kez doğru söylediğime de inanmazdı. Bilinçli yaptığım için bu özelliğimden haberim olduğunu düşünecekti.
"Yalan söyledin" dediğinde bakışlarımı yüzüne çevirdim. Bal rengi gözleri birer siyaha dönüşmüştü. Çenesi gerilmiş sadece pencereden sızan ay ışığının altında yüzündeki silik benler parlıyordu.
"Yalan söylemedim!" Diye itiraz ettim. Önce sahtekar şimdi de yalancı. Ben niye bu adamın gözünde hep bu kadar kötü duruma düşüyordum ? Kendimi hep bir savunma içinde buluyordum ve bu durum canımı sıkıyordu.
Hiddetle ayağa kalktığında Doğu pür dikkat bizi izliyordu. Hızlı adımlarla yaklaşıp burnumun dibine girdiğinde nefesimi tutsam da teninden gelen portakal kabuğu kokusu bedenimi gevşetmişti.
"Yalan söylemedin öyle mi ? Dün gece neden burada kaldığını Doğukan'a açıklamak ister misin ?" Dediğinde Doğu'nun ismini bilmesi beni şaşırtmıştı. "Peki güç aktarımı ? İyileştirme ? Tüm bunlar hakkında bir fikrin yoktur kesin" dedi alayla. Kaşlarım çatılırken dişlerimi sıktım. Yine aynısını yapıyordu. Yine sinirlerimi bozuyordu.
"Bir fikrim yok dediysem yok" dedim dişlerimin arasından.
Bir adım geri giderek beni tiksintiyle süzdü. "Bir an senin dürüst ve masum olduğuna inanmıştım. Görüyorum ki yalancının tekisin" dediğinde bu ağır gelmişti. Her seferinde nasıl oluyordu da sözleriyle beni yerle bir edebiliyordu. Bir an aramızdaki tüm o gerginlik gidiyordu ve ben iki arkadaş olabileceğimizi düşünüyordum. Ama şimdiki gibi bir an geliyordu ki gerçekten birer düşman olduğumuz yüzüme tokat gibi iniyordu.
"Seni bir şeylere inandırmak zorunda değilim."
"Öyle" dedi başını aşağı yukarı sallayıp gözlerini kısarken. "Düşmanına sırlarını açmaman normal. Elflerden kaçarken asıl meselemizi aklımızdan çıkarmış olabiliriz ama biz buyuz cadı. İki düşman. Ve atak sırası sende."
"Ne ?" Gözlerim şaşkınlıkla irileşirken tüm ruhsuzluğuyla devam etti.
"Atağını bekliyorum cadı. Git ve intikam al. Merakla bekliyorum."
Doğu yanıma gelip elini omzuma atarken Mirza'ya ters bir bakış attı. "Gidelim Alisa."
Odadan çıkıp merdivenlerden inerken arkama bakmamıştım ama sesini duydum.
"Bu 2 günü unut cadı. Aklından çıkar. Ne yaşandıysa bu dört duvar arasında kaldı. Dışarı çıktığın anda düşmanım olmaya devam edeceksin !"
Doğu ile evden çıkarken sanki bu iki günde çok şey yaşamışım izlenimi dolmuştu içime. Bir an tuhaf hissettiğimi düşündüm ve ardından Mirza'nın son sözleri zihnimi kurcaladı. Bu evin dışında düşman olmaya devam edeceğimizi söylemişti. Öyleyse evdeyken düşman değil miydik ?
🔥🔥
Dağ evinde geçirdiğim iki günden sonra Doğu'ya dönüşte orayı nasıl bulduğunu sormuştum ama bana bir şey anlatmamıştı. Uzun hikaye olduğunu ve daha sonra uygun zamanda anlatacağını söylemişti. Ona tüm olanları anlatmıştım ama sarı gözlerimden hiç bahsetmemiştim. Yine de güç aktarımından sonra hastalanmamıza anlam veremediğini bunu araştırmamız gerektiğini söylemişti. Bunu kesinlikle araştıracaktım ve en yakın zamanda ailemle iletişime geçecektim. Okul zamanları içerisinde bunun yasak olduğunu biliyordum ama bir şekilde yakalanmadan onlara ulaşacaktım. Hem Reina'ya geldiğim gün bir çocukla bir kızın Dünya'ya gittiğine şahit olmuştum. Aynısını pekala ben de yapabilirdim.
"İyi ki Doğu'ya bahsetmişim senin dağ evinde olduğundan. Yoksa o herif kim bilir daha kaç gün tutacaktı seni orada."
Destina'nın bilmediği bir şey vardı. Mirza beni tutmasa bile ben oradan ayrılamazdım. Gözlerim sarıyken bu mümkün değildi. Daha kendim bile bunun nedenini bilmezken Doğu ve Destina'ya bundan nasıl bahsedebilirdim ki ?
"Kapatalım artık şu konuyu" dedim sandalyeyi çekip otururken. Destina da karşımdaki sandalyeye otururken elindeki tepsiyi masaya bıraktı. Doğu da elindeki tepsiyle hemen yanımızdaki sehpaya otururken "Ne kaynatıyorsunuz ?" Dedi. Sesi o günden beri hep sıkkın çıkıyordu. Mirza'nın başımızı derde sokmasına çok sinirlenmişti ve bu siniri de hala tazeliğini koruyordu.
"Şu dağ evi konusundan bahsediyordum" dedi Destina. Doğu daha da gerildi. "Sen gitmeseydin Alisa'yı kim bilir ne zaman görecektik."
"Bir daha ikinizin başına böyle bir şey gelmesine izin vermeyeceğim" dedi kararlılıkla. "Şimdi önemli olan Alisa'nın güç aktarımından sonra neden ateşlendiği. Yarın şehir kütüphanesine gidip araştırma yapalım."
Destina başıyla onaylarken yerimde huzursuzca kımıldanarak "Bir de ..." diye başladığımda dikkatleri bana çevrildi. "Annemlerin yanına nasıl gideceğimi ya da onlarla nasıl iletişime geçeceğimi araştırsak iyi olur" dediğimde Destina'nın gözleri irileşirken Doğu kaşlarını çattı. Destina çevresine kısa bir bakış attıktan sonra masada öne doğru eğildi ve fısıldayarak konuştu. "Kafayı mı yedin sen ? Ayrıca böyle bir şeyi ulu orta konuşmamalısın. Yerin kulağı var. Böyle bir şey yaptığını idare öğrenirse cezası ağır olur."
"Neden istiyorsun ?" Diye sordu Doğu Destina'nın aksine daha sakin bir sesle.
"Ailem bu anormal durumum hakkında bir şey biliyor olabilir. Güç aktarımını bana onlar öğretmişti."
Doğu sessiz kalarak bir süre düşünürken Destina tedirgin bakışlarını ikimizin arasında gezdirdi. "Sana yardım edeceğim" dedi Doğu sonunda konuştuğunda. Destina maviş gözlerini irice açarak Doğu'ya baktığında "ne?" Dedi inanamazca. "Onun başını belaya mı sokacaksın ?!"
Doğu kaşlarını çatarak Destina'ya çevirdi bakışlarını. "Tek başına bu işe kalkışmasına izin mi verelim. Biz arkadaşız."
Destina'nın omuzları düşerken bir şeyleri fark etmiş gibi durgunlaştı. "Doğru, arkadaşız" dedi kendinden emince. "Ve seni yalnız bırakmayacağız" derken bakışlarını yüzüme çevirdi.
Göğsüm sıcak bir hisle dolup taşarken gülümsedim. Ardından yemekhanedeki tüm sesler kesilip yerini fısıltılara bıraktığında herkesin baktığı yere çevirdik bakışlarımızı. Çete kendinden emin bir şekilde yemekhaneden içeri girerken Mirza her zamanki gibi önlerindeydi. Siyah dar bir kot giymişti ve ayağında asker botlarına benzer botlar vardı. Üzerindeki koyu yeşil dar keten gömlek ise açık kumral saçlarıyla uyum içerisindeydi. Kollarını dirseklerine kadar kıvırmıştı ve her adımında kasları gömleğin kumaşını zorluyordu. Çevreye kısaca birini arıyormuş gibi göz gezdirdikten sonra benim üzerimde durdu ve dudağının kenarı sinsice kıvrıldı. Diğerlerine bir şeyler fısıldadıktan sonra sert ve rahat adımlarla masamıza yaklaşmaya başladığında Doğu tam ayağa kalkıyordu ki elimi elinin üzerine koyarak onu durdurdum. Mirza'nın bakışları bir an Doğu'nun elinin üzerindeki elime kaydı ve bakışları düzleşti. Keyifli hali yavaşça yerini ruhsuz ve mermer gibi sert bir ifadeye bıraktığında hemen yanımızdaki masadaki boş sandalyeyi alarak ters bir şekilde yanıma çekti ve bacaklarını iki yana açarak sandalyeye oturdu. Kollarını sandalyenin sırt kısmından sarkıtırken bal rengi gözlerini yüzüme çevirdi.
"Minik cadı. Seni çok boş bıraktığımızı hissettim."
Dağ evinden döndüğüm günden beri Mirza'yı görmemiştim ve şimdi karşıma çıkıp portakal kabuğu kokusunu adeta burnuma sokuyordu. Bu koku sakinleşmeme sebep oluyordu ama şimdi sakinleşmemeli ve sinirimi taze tutmalıydım. Kaşlarım çatılırken "Mirza" dedi Doğu. "Masamızdan gitmeye ne dersin ?"
"Doğukan" dedi Mirza gözlerini yüzümden ayırmadan. Tüm yüzümü en ince ayrıntısına kadar incelerken "Sesin çok çıkmaya başladı. Eski günlerin hatrına mı güveniyorsun ?" Dediğinde donup kaldım. Destina'nın da donup kaldığını hissetmiştim. Şaşkın bakışlarım Doğu'yu bulurken Doğu dişlerini sıkmış tüm öfkesiyle Mirza'ya bakıyordu.
"Asla" dedi dişlerinin arasından. "Gücüme güveniyorum. Senin de bir zamanlar benim gücüme güvendiğin gibi" dediğinde Mirza'nın yüzü gerildi. Yanakları içeriye çökerken gözlerinin bal rengi yavaşça kayboldu ve yerini dalgalanan alevlere bıraktı. Bakışlarını yavaşça Doğu'ya çevirdiğinde "Cadı" dedi dişlerinin arasından. "Atağını bekliyorum ama hala atakta bulunmayacaksan sıra bana geçecek. Ve bu seferki oyunum senin üzerinde olmayacak."
Apaçık Doğu'yu tehdit ederken yavaşça yutkundum ve bakışlarımı ikisi arasında gezdirirken Mirza'nın hemen arkasında diğerleri belirmişti.
"Merak etme" dedim kendimi toplayarak. "Son oyununu ödeteceğim."
Bakışları yüzümü bulurken gözlerindeki alevler yavaşça söndü ve bal rengi geri geldi. Dudağı memnuniyetle kıvrılırken "Güzel" dedi. "Ödetmeni sabırsızlıkla bekliyorum."
"Bu oyunu bitir" dedi Doğu. Ona inanamaz gözlerle bakarken onun ciddi bakışları Mirza'nın üzerindeydi. Ben Mirza ona zarar vermesin onu hedef tahtası yapmasın diye uğraşırken o bunu önemsemeden tüm okları üzerine çekiyordu. Bunu beni düşündüğü için yaptığını biliyordum ama benim için kendini harcamasına göz yumamazdım. Burası karışacağa benzerken bir şeyler yapmalıydım ama ne yapacağımı bilmiyordum. Hızlı düşünmeliydim.
"Sen karışma Doğu" dedi Yağız tıpkı arkadaşıymış gibi ona 'Doğu' diye seslenirken. Doğu daha da gerilirken bakışları Yağız'ı buldu.
"Bana Doğu diye hitap etme hakkını sana kim verdi ?" Dedi sertçe. Mirza'dan sonra bana göre en tehlikeli kişiye kafa tutması tam bir delilikti. Panikle ayağa kalkarken bu Siren çocuğun Doğu'ya verebileceği acı kanımı dondurdu. "Kesin şunu" dedim gerginliğimi gizlemeye çalışarak. "Sorun yok. Hamlemi yapacağım. Gidin ve hamlemi bekleyin." Doğu ya da Destina'ya zarar gelmesini istemiyordum. Mirza da yavaşça ayağa kalkarken gözleri Doğu'nun üzerindeydi.
"Arkadaşını dinle Arınç" dedi Mirza Doğu'ya soyismiyle hitap ederek. "Bu onunla benim meselem" dedi vurgulayarak.
Doğu da yavaşça ayağa kalkarken Destina da panikle ayağa fırlamış tedirgin gözlerle olan biteni seyrediyordu.
Düşün Alisa. Bir şeyler düşün.
"Yanılıyorsun" dedi Doğu bir adımda Mirza'nın dibine girerek. "Bu sadece Alisa'nın değil benim de meselem. Neden biliyor musun ? Çünkü o benim arkadaşım ve arkadaşlar her durumda birbirlerinin arkasında olurlar" dediğinde cümlesinde gizli kalmış imayı soludum. Mirza'nın hatta tüm çete üyelerinin yüzlerindeki değişimi net bir şekilde görebilmiştim. Burada bilmediğim bir şeyler dönüyordu ama bunu öğrenmeyi daha sonraya bıraktım. Şimdi önemli olan kimseye zarar gelmemesiydi. "Ama sizin bunu bilmeniz imkansız değil mi ? Siz sadece çıkarları için birlikte olan ve çıkarlarınıza ters düşen kişiyi hiç düşünmeden aranızdan dışlayabilecek kişilersiniz. Gerçek arkadaşlıktan ne anlarsınız ki."
Her şey saniyeler içerisinde oldu. Herkes çığlıklar atarken Doğu'nun savrulan bedenini gördüm. İlerideki masanın üzerine çarparken masa gürültüyle yere düştü ve Doğu acı bir şekilde inledi. Gözlerim irileşirken bir adım geriledim. Ortalık bir anda savaş alanına dönmüştü. Mirza'nın yumruk yaptığı eli tamamen alevlerle kaplıydı.
O an aklıma ilk gelen şeyi yaptım. Koruma büyüsünü Doğu'ya Destina'ya ve kendime yaptıktan sonra Mirza'nın ve diğerlerinin bilmediğinden emin olduğum bir şeyi yaptım. Güç aktarımı yapanlar birbirlerinin büyülerini geçici olarak 10 dakikalığına devre dışı bırakabiliyorlardı. Bunu sadece birbirleriyle güç aktarımı yapanlar yapabiliyordu ve bunu Mirza'nın bilmediğinden emindim. Çünkü güç aktarımının 4. Sınıf dersi olduğunu söylemişti ve güç aktarımını da ona ben öğretmiştim. Bu ayrıntıyı bilmesi imkansızdı.
Gözlerimi Mirza'ya dikerken "Miyana Kis" dediğimde elini çevrelemiş ateş yavaşça söndü. Bakışları önce yumruğuna kaydı. Kaşlarını çatarak durumu anlamaya çalışırken bakışları yavaşça beni bulduğunda kaşlarını daha da çattı.
"Sen... Bana kadın olmanı göz ardı ettirmeye çalışıyorsun ama benim öfkemin sınırı yok. Uyandırmamalısın." Elini bana doğru uzatarak "Fresya" dediğinde yaptığı mıknatıs büyüsü yaprak bile oynatmadı. Dudağımın kenarı keyifle yukarı kıvrılırken sadece on dakikamın olduğunu biliyordum. Çevredeki herkesten şaşkınlık nidaları yükselirken "Ne oldu Ejder ?" Dedim alayla. "Mıknatısın mı bitmiş."
Yağız'ın melodi mırıldandığını duyduğumda bakışlarımı yüzüne çevirdim. Hiç bir şekilde bana ulaşamayan büyüsüne karşı kaşlarımı alayla yukarı kaldırdım.
"Detone mi oldun Siren ?" Canıma susamıştım sanırım ama karşı atak yapmamı isteyen Mirza'ydı. Atağın bir sınırı yoktu. Bu yüzden istediğim şekilde karşılık verirdim. Yağız'ın kaşları çatılırken "Bu kız ne böyle ?" Dedi Yaren inanamazca. İrice açtığı ela gözleri korkulu bakıyordu. Ona son bir bakış atarak Mirza'ya baktım. Avuç içimi açarak avucumda güç toplamaya çalıştım. Neyseki güçlerim yerine gelmişti ve büyü yapamama sorunum ortadan kalkmıştı. Avucumda bir ışık topu yaratmaya çalışırken alev topu oluştuğunda irileşmiş bakışlarım avucumdaydı. Bu... Nasıl olurdu ? Ben Ateş gücüne hakim değildim. O an bedenimde başka bir gücün varlığını hissettim. Hep benimle olan gücün dışında başka bir güç. Damarlarımı yakıyor o damarların içerisinde arsızca dolaşıyordu. Kolyemin titrediğini ve parladığını hissettim. Yemekhanede hafif hafif bir rüzgar esmeye başlamıştı. Garip bir dürtüyle avcumdaki ateş topunu çığlık atarak Mirza'ya fırlattım. Mirza irileşmiş gözlerle kolunu yüzüne siper ederken alev topum onu aynı onun Doğu'ya yaptığı gibi savurdu ve duvara çarpmasına sebep oldu.
Hemen sağımda Uras'ın tamamen beyaza bulanmış parlak gözleriyle üzerime doğru koştuğunu gördüğümde hiç düşünmeden iki elimi de ateşe vererek ona doğru uzattım. Tam kolundan yakalayarak omzumun üzerinden savrulmasını sağladım ve sertçe yere çarptım. Şu an bedenimin kontrolü ben de değil gibiydi ama diğer yandan bu yaptıklarım bana acayip zevk veriyordu. Sırtımda sıcak bir sıvının belime doğru iki yanımdan aktığını hissediyordum ama bu umrumda değildi. "Bu da benim hamlem" dedim Mirza'ya. Nefes Nefese kalmışken herkes çığlık çığlığa yemekhaneyi terk ediyordu.
"Bu kız bir canavar!" Dedi Yaren dehşete düşmüş bir ifadeyle. Uras yerde acıyla kıvranırken bir kurdun hırıltısı ilişti kulağıma.
Arkamı döndüğüm an form değiştirdiğini düşündüğüm Özgür kurt bedeniyle hırlayarak üzerime doğru fırladığında onunla birlikte yere serildim ve yuvarlandık. Özgür üzerimdeyken keskin dişlerini bana göstererek hırlıyordu. Çok ağırdı ama onu alt edebilirmişim gibi hissediyordum. Ellerim boynunda onu ittirmeye çalışırken oldukça zorlanıyordum. Dişlerimi sıkarken tırnaklarımı derisine geçirdim ve ellerimi tekrar ateşe verdim. Acıyla inledi. Bağırarak onu üzerimden attığımda yuvarlanarak kapıya doğru ilerlerken eski bedenine geri döndü ve yüzüstü yerde kaldı. Boynunun kenarından sızan kanları görebiliyordum. Nefes nefese ayağa kalkarken Destina ve Doğu'nun dehşete düşmüş şekilde beni izlediklerini gördüm.
Yavaşça yutkunurken göğsüm hızla inip kalkıyordu. Yağız kaşlarını çatmış yüzüme bakarken herhangi başka bir hamlede bulunmadı. Gözlerimi beşinin üzerinde tek tek gezdirdim. Mirza sırtını duvara yaslamış otururken acıyla inliyordu.
"Alisa. Sırtın..." diye mırıldandığını duydum Destina'nın ama umursamadım.
Bakışlarım hepsine dokunurken en son Mirza'nın kısık bakan gözleriyle buluştu. "Hiç kimse" dedim nefes nefese. "Hiç kimse arkadaşlarıma zarar veremez."
Ardından bir rüzgar daha eski yemekhanede. Saçlarım savrulurken Mirza'nın bakışlarında görmeyi asla beklemediğim bir şey belirdi. Hayranlık. Uzun bir süre birbirimize bakarken yemekhaneyi çınlatan ses bakışmamıza son verdi.
"Alisa Akar. Hemen beni takip ediyorsun!"
Yorum ve votelerinizi bekliyorum :*