Medya- SALİH
"Gurur duydum."
Ceylan Komutanına baktı uzunca. Adamın gözlerinde gördüğü şeyler hoşuna gitmemişti. Görmezden geldi, belki de sadece inanmak istemedi. Dişlerini sıkarak, "Sağolun Komutanım," dedi ve ayağa kalktı. Aslan gitmek üzere olan kadının kolundan tutarak durdurmak istedi. Ancak o sırada açılan kapı ve içeriye giren Barın'lar izin vermemişti.
"Ceylancığım! İyi misin?" Diye dalan Salih'le Aslan gözlerini devirdi, dişlerini sıktı. Ceylan onlara doğr giderken, Aslan kadının kolunu tutmak için kaldırdığı elini yumruk yaparak indirdi.
Ceylan Salih'e gözlerini devirdi. "İyiyim Salihcim, iyiyim," diyerek diğerlerine baktı. Hepsi sinirli görünüyordu. Salih'in ortamı yumuşatmak için böyle davrandığını anladı. Gözlerine net bakıldığında, ela harelerinde sinir parıltılarının oynaştığını görebiliyordunuz. Macit Ceylan'ın koluna dostane bir tavırla elini koydu. "İyi misin gerçekten?" Dediğinde Ceylan karşısındaki adamlara baktı. Hepsi gözünün içine bakıyordu. Sanki 'kötüyüm' dese bütün Diyarbakır'ı o iki askerin üzerine yıkacaklarmış gibi bir havaları vardı. Ceylan bu adamların, onun yeni ailesi olabileceklerine ihtimal vermese bile öyle olduğunu görüyordu.
"İyiyim kardeşim," dediğinde Macit gülümsedi ve Ceylan'a sarıldı.
"Sen bizim her ne kadar Komutanımız bile olsan, aynı zamanda kardeşimizsin! Bacımızsın! Sakın bunu unutma," dediğinde Ceylan gülümsedi ve ellerini Macit'in sırtına koyarak hafifçe vurdu. "Eyvallah."
"Ay bende sarılıcam!" Diyerek Ceylan'ın üstüne atladı Salih. Ceylan başta Salih'in ağırlığıyla dengesini sağlayamasa da, daha sonra Kerem'in onları tutmasıyla ayakta kalabilmişti. Salih resmen öküz gibiydi!
"Sen çok sarılma lan!" Diyerek Salih'i ensesinden tuttu Barın ve uzaklaştırdı. Ardından Ceylan'a baktı. Aralarında ona en soğuk olan her zaman Barın'tı. Ceylan onun ne yapacağını bekledi. "Aileye hoşgeldin kız kardeş," diyerek sarıldı Ceylan'a Barın. Ceylan'da gülümseyerek karşılık verdi. Kerem'e döndüğünde adamın yere baktığın fark ederek kaşlarını çattı. "Kerem?" Dediğinde adam başını kaldırdı. Elleri yumruk olmuş, gözlerinde pişmanlıkla sinir karışımı bir şeyler vardı. Kerem arkasını dönerek hızlıca çıktı odadan. Ceylan şaşkınca gide adamın arkasından bakarken, Barın 'ben hallederim' dercesine Ceylan'a baktı ve peşinden çıktı.
"Aman boşver sen o soğuk nevaleyi! Gülümsemek, sarılmak nedir bilmez. Gel ben onun yerine de sarılayım sana Ceylancığım!" Diyerek Ceylan'a doğru koşarken, ensesinden tutulmasıyla inledi. "Ya yine mi ensem ya!" Dediğinde Aslan Salih'i Macit'e doğru itti. "Kaşınıyosun," dediğinde Salih ensesini ovuşturuyordu.
"Abi nedir bu ensemin sizden çektiği ya!" Ceylan güldü.
"Sana bir daha herhangi bir söz gelmesine asla izin vermeyeceğim!" Ceylan, Aslan'a baktı. "Niye abi?" Diye araya damlayan Salih'le Aslan dişlerini sıkarak sabır diledi.
"Çünkü siz benim askerlerimsiniz."
"Ha tek sebep bu yaniii?" Diye sırıtarak sorduğunda Aslan, "Herhal- SENİ GEBERTİRİM!" Diyerek Salih'e doğru atıldıysa da, Salih çoktan odadan çıkmış hatta binanın diğer tarafında kalan yemekhaneye varmıştı bile! Macit giden adamın arkasından gülerek baktı.
"Kahvaltı saati geldi," dediğinde Aslan da, "gidelim," diyerek odadan çıktı.
Ceylan masada Kerem'i göremeyince merakla Barın'a baktı. "Kerem nerde?" Dediğinde Barın sıkıntıyla elindeki kaşığı tepsiye bıraktı.
"Dışarda, zorlasam da gelmedi," dediğinde Ceylan kaşlarını çattı. Ardından Aslan'a döndü, Aslan çenesini 'git' dercesine kaldırdığında Ceylan ayağa kalktı ve dışarıya çıktı. Bahçeye bakındığında, köşede dikilen birini gördü. Duruşundan bile Kerem olduğu anlaşılıyordu. Hızlıca yanına doğru adımladı.
"Yemek saati, bütün askerlerin yemekte olması gerektiğiyle ilgili bir kural olduğunu zannediyordum. Hangi yüreği yedin de kuralı çiğniyorsun?" Dediğinde Kerem hızlıca arkasını döndü. Ceylan'ı gördüğü gibi bakışlarını kaçırarak önüne döndü. Ceylan derin bir nefes alarak Kerem'in yanına dikildi ve baktığı yere doğru baktı. Kerem gitmek için hareketlendiğinde, "Hadi kardeşini umursamıyorsun, Komutanına saygında mı yok?" Dedi Ceylan hızlıca. Kerem dişlerini sıkarak sabit kaldı.
"Sorun ne Kerem? Bütün sorunlarımızı çözdüğümüzü zannediyordum. Ne o yoksa bana hala terörist gözüyle mi bakıyorsun?" Diye dalga geçti Ceylan. Kerem yumruklarını sıkarak, "Hayır Komutanım," dediğinde Ceylan derin bir nefes alıp yavaşça verdi. Bu kesinlikle sinirlenmeye başladığının göstergesiydi. Ancak anlaşılan Kerem daha bunu bilmiyordu. "Anlat derdini," dediğinde Kerem, "Yok bir şey," diye geçiştirmeye çalışmıştı. Ceylan hızlıca Kerem'e döndü. Kerem'de ona döndüğünde yumruğu yapıştırdı suratına. Kerem beklemediği yumrukla yeri boylamıştı. Anası avradı olsun ki bu kadının yumrukları çok ağırdı! Kerem şaşkınlıkla Ceylan'a bakarken, Ceylan Kerem'e döndü. "İstediğin bu muydu?" Dediğinde Kerem başını iki yana sallayarak ellerini yere koydu.
"Evet, Komutanın olarak emrediyorum. Dökül çabuk!" Dediğinde Kerem derin bir nefes verdi.
"Yüzünüze bakacak yüzüm yok Komutanım." Ceylan sinirden çıldırmak üzereydi.
"Ulan kardeşim, ben seni affetmişim zaten. Hatta hiç kızmamışım bile! Sen hala neyin kafasını yaşıyorsun!" Dediğinde Kerem dişlerini sıktı.
"Bu günkü ibnelerden ne farkım kaldı Komutanım!" Dediğinde Ceylan'ın bu sefer gözleri karardı.
"Sen onlar gibi değilsin! Onlar hadlerini bilmeyen pezevenklerdi! Sense beni terörist zannediyordun! Komutanına işkence yaptığımı düşünüyordun! Yeter artık Kerem! Düzelt kendini! Aramızda hiçbir sıkıntı yok! İstediğin yumruğu da yedin!" Dediğinde Kerem uzunca Ceylan'a baktı. Ceylan adamın gözlerinde kabullenişi görmüştü. Kerem güldü, "Yumruğu çok ağır derlerdi de inanmazdım. Cidden adamı bayıltır!" Dediğinde Ceylan rahat bir nefes aldı. "Kendine geldin mi?" Dediğinde Kerem tebessüm ederek başını salladı. Ceylan'da kalkması için ona elini uzattı. Kerem derin bir nefes alarak uzatılan ele baktı. Ceylan gözlerini devirdi.
"Daha ne kadar bekletmeyi düşünüyorsun?" Dediğinde Kerem hızlıca elini tuttu ve ayağa kalktı.
"Komut-"
"Ceylan! Sadece Ceylan." Kerem başını salladı.
"Bu gün çok sinirlendim o ibnelere. İkisini de öldürmek istedim. Ama sonra benim dediklerim aklıma geldi. Kaldım, hiçbir şey diyemedim. Yapamadım, ben.." Ceylan hızlıca sözünü kesti.
"Daha fazla bu konuda konuşmak istemiyorum. Seni artık tanıyorum Kerem," dediğinde Kerem başını salladı ve hızlıca Ceylan'a sarıldı. Ancak daha sonra birisi tarafından geri çekilmişti.
"Bu kadar yeter. Hem iki saat seni teselli etsin, hem de sarılın!" Ceylan, Aslan Komutan'a döndü. Ne diye izin vermemişti ki şimdi? Aslan hızlıca Kerem'e erkekçe sarıldı ve sırtına -normal bir insan olsa kemiklerinin kırılacağı sertlikle- vurdu.
"Bana bak lan! Bir daha yemeğe gelmezsen, o yemeği sana müsait bir zamanda kendim yediririm!" Diyerek güldü. Kerem de güldüğünde, bu timdeki herkesin bambaşka bağları olduğunu anlamıştı Ceylan. Komutan, asker ilişkisinden çok hepsi abi-kardeş gibiydi.
"Ah Ceylancığım! Sen öyle gidince, merak ettim!" Diyerek yanına gelen Salih'le gözlerini devirdi Ceylan.
"Ben de başımın belası ne zaman gelecek diyordum!" Dediğinde Salih hariç herkes gülmüştü. Ceylan diğerlerinin de çoktan geldiğini gördüğünde, aslında konuşmanın başından beri orda olduklarını anlamıştı. Bu adamlar fazla mı meraklılardı?
🇹🇷
Tim kendi içinde antrenmanla karışık eğitim yaparken, Ceylan Yarbay tarafından çağırılmıştı. Ceylan üstünü başını düzeltti ve hızlıca Yarbay'ın odasına gitti. Kapıyı çaldığında içeriden gelen 'Gir!' emriyle içeriye girdi.
'Üsteğmen Ceylan Deniz Demir! Emredin Komutanım!" Dediğinde Yarbay, "Gel Ceylan, otur," dedi. Ancak Ceylan oturmadı. Adam saygısından oturmayan kadına baktı ve gözlerini devirdi. "Otur!" Dediğinde Ceylan oturdu.
"Birinizde ikiletmeyin ya!" Diye sitem etti Yarbay. Ceylan hiçbir şey söylemedi.
"Neyse, Ceylan senden özel bir istekte bulunabilir miyim?" Dediğinde Ceylan kaşlarını çattı. "Buyrun Komutanım."
"Biliyorsun ki bir kızım var. Bu gün dışarıya çıkması gerekiyor. Annesi düğün için kıyafet almasını istiyor. Benim kız desen öyle gezen tozanlardan değil. Biraz da utangaç, pek bilmez buraları. Bursa'dan yeni geldi. Eğer sen de ricamı kabul edersen, bu gün onunla beraber gidebilir misin?" Dediğinde Ceylan durdu. Düğün için kıyafet almak mı? İyi de Ceylan hiç anlamazdı ki elbise işlerinden!
"Komutanım, ben anlamam ki öyle işlerden," dediğinde Yarbay güldü. "Biliyorum anlamadığını, Serin'le beraber gidecekler. Açıkcası Serin her yeri bilir. Ama o ikisini öyle yalnız başlarına dışarıya göndermek hiç içime sinmiyor. Bu günlük ricamı kırmayıp onların yanına olur musun?" Dediğinde Ceylan düşündü. Komutanın ricasını kırmak olmazdı. Ama iki genç kızla da alışveriş yapma düşüncesi ölüm gibi geliyordu! Alışveriş zaten başlı başına bir işkenceydi Ceylan için. Yarbay kadının kabul etmeyeceğini anlayınca biraz daha konuşması gerektiğini düşündü.
"Serin! Biraz deli doludur. Arkalarına ne zaman adam taksak, Çiçek'i de kendine uydurup atlatır korumaları. O yüzden senin gitmeni istiyorum. Bu sıralar şehir pek güvenli değil, bende bir babayım. Endişeleniyorum. Ama burda sen varsın, bana bu iyiliği yaparsın değil mi? İzin gününden düşmeyecek," dediğinde Ceylan Komutanın onu yanlış anlamasını istemedi.
"Estağfurullah Komutanım! Önemli olan izin günü değil. Sadece iki genç kızla alışveriş yapmaya sürgün etmeyin beni!" Dediğinde Yarbay gülmemek için kendini zor tuttu. "Sen ne teröristlerle çatıştın, neler gördün geçirdin. Altı üstü bir alışveriş."
"Git bin kişilik orduya tek başına ateş aç deseniz daha kolay olurdu benim için Komutanım!" Dediğinde Yarbay güldü.
"Ee kabul ediyor musun?" Dediğinde Ceylan Yarbay'a baktı.
"Rica ettiğinizi hiç düşünmedim Komutanım. Emredersiniz." Komutan güldü. "Eh, o zaman size kolay gelsin!" Ceylan adamın onunla dalga geçtiğini anladı.
"Geçin dalganızı Komutanım," diyerek ayağa kalktı. Selam verdi ve odadan çıktı.
Hay lanet! Bir de başına 20 yaşında kızlarla alışveriş işi çıkmıştı! Ceylan alışverişten nefret ederdi! Hızlıca üniformasını çıkartarak, siyah bir pantolon ve siyah bir gömlek geçirdi üzerine. Ne olur ne olmaz diyerek de deri ceketini giydi. Asker botlarını, normal botlarıyla değiştirdi ve saçlarını sıkı bir topuz yaptı. Hiç vazgeçemediği parfümünü de sıkarak, cüzdanını ve telefonunu cebine attı. Silahını da beline takarak, bir tane de yedek şarjör aldı. Ardından odadan çıktı. Komutan kızların buraya geleceğini, burdan beraber gideceklerini söylemişti. Ceylan derin bir nefes aldı ve yavaçşa vererek dışarıya çıktı. Bahçe kapısına doğru ilerlerken Aslan Komutanı gördü. Haber vermek için yanına gidecekken, adamın birisiyle sarıldığını fark etti. Aslan komutan bir kadınla sarılıyordu! Hem de baya sıkı sıkı sarılıyordu! Aslan Komutan kızın saçlarını öpüp geri çekildiğinde Ceylan kıza baktı. Ne yani böyle kadınlardan mı hoşlanıyordu? Sarışın? Çıtı pıtı? Nedense hiç yakıştıramamıştı! Ardından aman banane diyerek yumruklarını sıktığını fark etmeden yanlarına gitti.
"Komutanım!"