Kaçak Prenses -Ateş-

By Azizegkc

11.2M 701K 156K

Tanıtım bölümüne göz atınız... More

~Tanıtım~
~1~
~2~
~3~
~4~
~5~
~6~
~7~
~8~
~9~
~10~
~11~
~12~
~13~
~14~
~15~
~16~
~17~
~18~
~19~
~20~
~21~
~22~
~23~
~24~
~25~
~26~
~28~
~29~
~30~
~31~
~32~
~33~
~34~
~35~
~36~
Karakter kimlik bilgileri
~37~
~38~
~39~
~40~
~41~
~42~
~43~
~44~
~45~
~46~
~47~
~48~
~49~
~50~
~51~
~52~
~53~
~54~
~55~
~56~
~57~
~58~
~59~
~60~
~61~
~62~
FİNAL

~27~

153K 9.7K 1.4K
By Azizegkc

Yazar anlatımı

Prens Arion ormanda kaleye doğru yürürken ,kuzeni Vandor'un adamları tarafından bulundu. Vandor kaleye geldiğinde Arion'u bulamamanın şokunu yaşamıştı. Adamlarına Arion'un yani diğer adıyla Eomer'in nerede olduğunu bulma emrini verdi. Büyük ormana trol avına gittiğini ve dönemediğini öğrendiğinde ise hemen adamlarını büyük ormana göndermişti.

Arion'un revire gidip yarasını göstermesinde yarar vardı. Revire girdiğinde elf taşlarıyla vücudunu muayene eden hekimler durumunun iyi olduğunu söyleyip dinlenmesini tembih etmişti. Ayrıca uyumasını sağlayacak sakinleştirici bitki karışımı içirmişlerdi.

Arion revirin yatağında dinlenirken içeri Vandor girdi.

"Harika. Birde yaralısın. Arion bu oyunu sürdürmeye devam edecek misin?"diye sordu. Arion asker kılığında yöneticileri izlemekte kararlı görünüyordu çünkü.

"Fikrim değişmedi. Bu oyuna devam edeceğiz. Hem yaşıyorum ölmedim. Abartacak bir şey yok."dedi Arion. O sırada Vandor Arion'un yastığını düzeltti.

Yatağın yanındaki sandalyeye oturan Vandor

"Trol avına gitmemek için itiraz edemedin mi ? Hadi itiraz etmedin bir trolle baş edememeyip yaralanmanı nasıl açıklıyorsun?"diye sordu.

"Güçlerimi diğerlerinin yanında kullanamazdım. Kimliğimin açığa çıkmasına izin veremezdim." diyerek kendini açıkladı Arion ancak hatasının farkındaydı.

"Elf taşlarını kullansaydın ya. Bunu da akıl edememiş olman harika." diye azarladı Vandor.

"Ama trolü öldürerek en azından rezil olmaktan kurtuldun."diye de ekledi.

Arion trolü öldürmemişti. Buna şansı olmamıştı. Asıl trol Arion'u canından edecekti.

"Ben öldürmedim yani öldürdüğümü sanmıyorum." dedi.

"O halde kim trolün kalbini deşti. Arion, saraya geri döndüğümüzde bunu her yerde yayacağıma emin olabilirsin."dedi Vandor. Kuzeni ile dalga geçebilmek için sonunda bir bahanesi olmuştu.

Arion kılıç ve ok atmadaki yetenekleriyle bilinen bir prensti. Üstün savaşçı yeteneklerinin bir trol üzerinde işe yaramaması Vandor'u şaşırtmıştı. Ayrıca komiğine gitmişti.

Vandor, kraliçe Meredit'in abisinin oğluydu. Sarı uzun saçları ve mavi gözleri ile dikkatleri üzerine çekmeyi başarırdı. Çapkın bir elf olduğu haberi saraydaki leydiler in dilindeydi. Ancak onun ağına düşmekten kurtulan biri daha doğmamıştı. Prenses Lia bile küçük yaşına rağmen Vandor dan hoşlanıyordu.

Arion dış görünüş olarak ailenin genelinden ayrılıyordu. Ancak bunu saray dışındaki halk bilmiyordu. Genel düşünce kral Nobilis ve kraliçe Meredit gibi sarışın olduğu yönündeydi.

Kral Nobilis'in emriyle Eska kalesine düzen getirmek için gelmişti Arion. Burada askerlerin eğitimini gözlemlemeyi ve yöneticileri düzene sokmayı planlıyordu. Ancak yöneticilerin kendisine sahte davranışlar sergilemesini istememişti. Plan yapmış ve bir hafta öncesinden sahte bir kimlikle kalede muhafız olmuştu. Aynı şekilde kuzeni Vandor ise Prens rolüne bürünmüştü. Bunu ancak Arion'un hizmetkarları ve Vandor biliyordu.

Prens konumuna oturacak kişinin dikkat çekmemesi önemliydi. Vandor dikkat çekmeyecek biri olmasa da ondan başkası gelmemişti Arion'un aklına. Görünüş olarak kral ve kraliçeye Arion'dan daha cok benziyordu Vandor. Sanırsın ki Arion bu ailede evlatlıktı.

Arion "Prens benim." dese kimsenin inanacağını sanmıyordu .

Vandor'u buraya getirmek kolay olmamıştı ayrıca . O sarayda güzel leydi ve hizmetçileriyle mutluydu. Arion onu ikna etmek için kaledeki kadın muhafızların dikkat çeken güzelliklerinden bahsetmişti.

Vandor dan aldığı cevap şöyleydi. "Ben kas bağlamış elinde kılıç taşıyan kadına kadın demem. Kadın dediğin narin olmalı. En büyük silahı kalplere zarar gülüşü olmalı."

Durum böyle olunca Arion Vandor'un kadınları etkilemekte çok işine yarayan dilini kesmekle tehdit etti. Vandor korkusundan yada biraz olsun eğlenmek istediğinden prens olma fikrini kabul etti.

Arion bir hafta öncesinden gelmişti kaleye. Geldikten iki gün sonra ise ormana zarar veren trolleri avlamaya çıkartılmıştı. Dört gün baygın yatıp beşinci gün ikindi saatlerin de kaleye anca dönebilmişti. Bir hafta geçmiş ve Vandor da kaleye gelmişti.

Arion Vandor'un kendisini yalnız bırakmasını istedi. Prens olarak bir askerle ilgilenmesi yöneticilerin dikkatini çekebilirdi. Planların erkenden suya düşmesi hiç hoş olmazdı.

Arion revirin yatağında ilaçların etkisiyle derin uykuya dalarken Vandor ise onu rahat bırakarak odasına gitti.

~·~·~·~·~

Vandor prens için ayrılan odada keyif sürüyordu. Hava kararmıştı ve yol yorgunluğunu üzerinden atmak için banyodan iyi gelen bir şey olamazdı. Sıcak suyun hazırlanmasını emretti. Banyodan sonra iyi bir uyku çekmeye kararlıydı.

Odanın ortasına küvet kuruldu ve içi sıcak suyla dolduruldu. Suya gül yaprakları ve çiçek esansları da katıldığında oda çiçek bahçesi gibi kokmaya başlamıştı. Vandor banyosunu hazırlayan kızı göndermeyi planlamıyordu ancak dışarıdan gelen sesler ile eğlencesi yarım kaldı.Hizmetçi kıza gitmesini işaret ederken kendisi de odanın penceresine yaklaştı. Odanın penceresi kalenin giriş kısmını açıkça gösteriyordu. Ancak görebildiği tek şey insanların kale kapısının önünde yığınlar oluşturduğuydu. Birde sedyelerle taşınan yaralı askerler vardı.

Bir süre pencereden öylece baktı Vandor. Gidip ne olduğunu görmek te istiyordu. Sonunda gitmeye karar verdiğinde kapısının biri tarafından vurulmaya başlandı.

Vandor "Gir" emrini verdi.

İçeri giren general Moray boncuk boncuk ter döküyordu. Belli ki buraya kadar koşmuştu. Ayrıca stresli olduğu anlaşılıyordu derin bir nefes alıp konuşmaya başladı. "Majesteleri affedin rahatsız ediyorum ama bir sorun var."

Vandor sesli bir şekilde nefesini verdi. Arion gibi davranmalı ve kaba olmalıydı.

"Sorun olduğunu fark ettim general. Önemli olan sorunun ne olduğu."

General sıkıntılı bir şekilde "Hırsızlık olayı." dedi.

Vandor rahatsız edilmesini gerektirecek neyin çalındığını merak etti.

"Kimin neyi çalındıysa sahip çıkmasını bilseydi. Gidin ve hırsızı yakalayın. Bana neden geldiniz?"

General "Majesteleri kayıp olan bir eşyanız yok mu?" diye sordu. Sanıyordu ki henüz prens yüzüğünün yokluğunu fark etmemişti.

Vandor bu konuşmadan sıkılmaya başlıyordu.

Umursamaz bir şekilde "Ne gibi?"diye sordu.

General prensin daha farkında olmadığına kanaat getirip "Elf taşı yüzüğünüz." diye açıkladı.

Vandor bir an kendi yüzüğünü düşünse de aklına Arion'un kraliyet yüzüğü olabileceği geldi. Temkinli hareket etmekte yarar vardı.

Elf taşı yüzüğü kraliyet ailesindeki erkeklere verilen yüzüktü. Değeri paha biçilmez olan yüzük sahibinin gücüne de güç katardı. Remanens'in kolyesi gibi. Aynı şekilde Vandor'da da kraliyet yüzüğü vardı ancak rengi yeşildi.

Vandor Arion'un yüzüğünü çaldırmış olmasına inanamadı.

"Hırsızı yakalayıp zindana atın. Yüzüğü de bana getirin. Hırsız ile kimse konuşmayacak"diye emir verdi. Yüzüğün sahibi Arion du. Ne yapılacağına onun karar vermesinde yarar vardı. Yarın sabah uyanınca ilk işi onunla konuşmak olacaktı.

"Emredersiniz Majesteleri."diyen general saygılarını başını eğerek gösterdi ve arkasını dönmeden başı eğik bir şekilde odayı terk etti.

Vandor Arion'un yüzüğünü çaldırabilmiş olmasına şaşarken hırsızı merak etti. Hem yaraladığı askerlere bakılırsa iyi bir dövüşçü olmalıydı.

Kalenin surlarına doğru gitti. Buradan kalenin kapısında olup bitenler daha net görünüyordu.

Aşağıdaki kargaşaya dikkatli baktığında merkezde askerler ile dövüşen kızı gördü. Kılıç kullanışı acemi olsa da etkiliydi. Ayrıca bileğinin kuvvetli olduğu attığı yumruklardan ve teknelerden anlaşılıyordu. Tek ya da çift karşısına çıkan herkesi alt etmeyi başarmıştı.

Vandor Arion'a söylediği lafın ne kadar saçma olduğunu o an anlamıştı. Bu kız elinde ki kılıçla da olağan üstüydü. Hem kılıç kullanıp hemde tavus kuşu kadar narin olmayı başarması muhteşemdi.

Amari'yi daha dikkatle inceledi. Merak duygusu sarmıştı içini.

Kızın üzerindekiler buralara ait olmadığını gösteriyordu. Güzelliği eşsizdi. Ancak Amari'nin yüzünü bir yerlerde gördüğüne yemin edebilirdi Vandor. Silik ve puslu bir anı olarakta olsa Vandor bu yüzü bir yerlerde görmüştü.

Askerler Amari'ye oklarını yönlendirdiğinde Vandor merakla ne olacağını izledi. Amari'nin bir kaç kelime söylediğini ve birilerinin onunla konuştuğunu görmüş ancak duyamamıştı.

Amari'nin pes etmişini ve kelepçelenip zindana doğru götürülüşünü öylece izledi.

Vandor bu güzel kızın kim olduğunu ,yüzüğün onun eline nasıl geçtiğini ve en önemlisi Arion ile bir ilişkisi olup olmadığını merak ediyordu. Amariyi şimdilik zindandaki hücresinde yalnız bırakmalı ve ertesi gün Arion'a sormalıydı her şeyi.

~·~·~·~·~

Amari

Muhafızların beni bir zindana getirdiğinin farkındaydım. Onları bir böcek gibi ezebileceğimi bilseler yada yer altına bu kale ile beraber gömebileceğimi, su olsa boğabileceğimi en olmadı yakabileceğimi bilseler beni buraya kapatmak için eşlik etmeyi bırakın yanıma yaklaşamazlardı.

Yapmıyorsam yarının getireceklerini merak ettiğim içindi.

Zindanın ıslak zemininde iteklenerek bir hücrenin önüne getirildim. Bu hücreye gelene kadar en az on hücrenin daha önünden geçmiştim ve her birinde sefil bir halde insanlar vardı. Yada elf ancak dikkatli bakmaya fırsatın olamamıştı.

Bir hücrenin kapısını açan muhafız diğer muhafıza beni içeri tıkmasını işaret etti.

Bileklerimdeki kelepçeleri çözüp beni içeri iteklediler . Ayağım tökezledi ancak yere düşmedim. Muhafızlara döndüğümde çoktan kapıyı kilitleyip beni getirdikleri yoldan geri dönmüşlerdi. Gölgelerinin gidişinide izledikten sonra yalnızlıkla baş başa kalmıştım.

Zindandaki nem hissedilir cinstendi. Nereden olduğunu kestiremesem de bir yerden su damlıyordu. Aynı ritimde devam eden su damlama sesi ilk dakikadan beni çıldırtmaya yetmişti. Ayrıca rutubet kokusu alıyordum. Mide bulandırıcı şekilde kokuyordu. Eğer bir insan burada kalırsa iki haftada akciğeri iflas eder ve sonucunda mevta olurdu.

Halime güldüm. Ne durumlara düşüyordum. Hücremin demir parmaklıklarına dokundum. Demir bile bu neme dayanamayıp paslanmıştı. Tek bir darbe indirsem bu parmaklıkları parçalayabileceğimi biliyordum. Ancak bekleyecektim. Birilerinin benimle konuşmasını prensin yüzüğü saçmalığının ne olduğunu hırsız konumuna düşüşümü...

Bence beni buraya psikolojik baskı yapmak için tıkmışlardı.

Aklımın almadığı şey nasıl bir kaderdi benim ki. Gerçekten prens miydi o sivri kulaklı. Nobilis'in oğlu olması mümkün müydü? Düşmanım olması.

Zindanda volta atıp saçlarım la oynuyordum. Düşündükçe daha da çıkmaza giriyordum.

Volta atmalarıma devam ettim.

Birisi duvara sanırsam demir birşeyle vurdu. "Hey sen!!" Diye gelen sesle volta atmayı bıraktım "Ben mi?" diye sordum.

"Burada uyumaya çalışıyoruz." dedi aksi bir sesle.

"Ba-na-ne" dedim.

Birde bununla mı uğraşacaktım.

Sesin sahibi adamı göremiyordum ancak huysuz çıkıyordu sesi.

Benimkiside sinirli.

"Beni oraya getirme küçük hanım." diye tehdit savurdu.

"Gel. Kolaysa gel. Birde seninle uğraşayım da tam olsun." dedim.

"Çattık yaa" dedi. Sonra sanırım yanındaki hücredeki adamdan ses geldi.

"Suçun ne ?"

"Üç leşim var. Dördüncüsü öldüremeden elimden kaçınca yakalandım." dedim.

Ses gelmedi. Kimse sanırım nefes almıyordu.

"Şa-ka" dedim.

Sanırım nefeslerini tutmuşlardı. Toplu bir şekilde nefeslerini dışarı verdiklerin de durumumun ironikliğine rağmen güldüm.

"Hırsızlık diyorlar ama çalmadım. Sahibine getirmiş gibi oldum."dedim.

"Demek hırsızlık. Yüzüğün sahibi önemli biriyse elini keserler ama değilse bir kaç güne çıkarsın." dedi aynı huysuz ses ancak daha ılıman gelmişti.

"Prens." dedim.

"Prens ne?" diye sordu.

"Prensin yüzüğüymüş." dedim.

Yine nefesler tutuldu. Sonra birisi gülmeye başladı. Neden güldüğünü anlamadığım için bekledim. Uzun kahkahasından sonra,

"Ne var? Şaka değil miydi?" diye sordu.

"Sağ olun çok moral verdiniz. Ancak ben çalmadım yüzük falan. Hatta hayatını kurtardım. Ama teşekkür bile etmeden çekip gitmiş. Yüzüğünü o gittikten sonra buldum." dedim.

"Terk mi edildin ?" diye sordu gülen kişi.

Bu adamların derdi ne?

"Ne alakası var acaba ? Dediklerimden bunu mu anladın?" dedim. Sesim biraz yüksek çıkmıştı.

Onaylar bir sesle "Terk edilmiş" dedi biri. Sesi kısık da olsa malum yankı sağ olsun duyuluyordu.

"Beni çıldırtmayın." dedim.

Hücremdeki yatağa gidip uzandım.

"Adın ne ?" diye sordular.

"Amari" dedim.

"Alınma ama çirkin falansan senden kaçması normal. Sana bir abi tavsiyesi olsun her erkeğe gönlünü kaptırma. Üzülen sen olursun."dedi bana çirkin diyen.

Belki Bu sivri kulaktan dolayı değildi ama üzülmeme sebep olan biri vardı.

"Haklısın galiba." dedim.

"O kadar mı çirkinsin?" diye sordu.

Gözümden yaş akarken güldüm. "Evet o kadar çirkinim ki erkekler bana bakamıyor. Onlara eziyet olmasın diye kafamda çuvalla geziyorum. Hem benim kamburumda var. Bir saat kulesinde yaşıyordum. Ancak burada çirkinler az diye denge oluşturmaya geldim." dedim.

Beni teskin eder gibi
"Üzülme gönlün güzel olsun. Bulursun birini." dedi.

"Senin sevgilin falan yoksa bana bir şans vermez misin?" diye sordum. Ve ekledim. "Çürük de olsa dişlerim tam."

"E-evliyim ben." dedi.

Üzülmüş gibi "Yaa öylemi mutluluklar." dedim.

"Elf misin ?" diye gelen soru gene huysuza aitti.

"Melez." diye cevapladım.

Başka bir şey sormadılar. Bende öyle. Sessiz bir şekilde tavanı izlemeye başladım. Damlayan suyun sesine de alışmaya başlamıştım. Gözlerimi kapatıp uyumaya çalıştım.

~·~·~·~·~

Bedenimin titrediğini dişlerimin birbirine çarptığını hissediyordum. Gözlerimi açtım. Hücremde değildim. Buzdan duvarları olan bir odadaydım.Üzerimde beyaz ve yerlere kadar ulaşan bir elbise vardı. Karın bölgesinde kumaş eksikliğinden dolayı rüzgarlar esiyordu. Bu elbiseyle durmaya devam edersem böbreklerim işlevini kaybedebilirdi . Odanın içerisinde gezindim. Büyük boy aynasının, önüne geçtim ve nasıl göründüğüme baktım. Saçlarım ve makyajım yapılmış görünüyordu. Bir gelin gibi görünüyordum. Ne ara kim tarafından hazırlandığımı anlayamadım.

Sonra kapının sesini duydum. Mavi ve üzerinde değişik oyna şekillerin olduğu kapıya baktım.

"Aşkım hazır mısın?" diye sordu kapının arkasındaki. Bir erkek sesiydi. Tanımadığım ve aşkı olduğunu sanmadığım birinin sesi.

Sesimi çıkarmadan öylece odanın ortasında durdum.

Daha sonrasında kapı açılmaya başladı. Kapı açıldıkça içeri ışıklar giriyordu. Işıklar o kadar yoğundu ki içeri giren kişinin yüzünü göremedim.

"Uyan" diyen ses ile adama iyice bakmaya çalıştım. Ancak göremiyordum. Odanın içindekiler ve adam bir rüzgar gibi odanın içinde esip yok olduğunda bende gözlerimi yerde açtım.

Resmen yere kapaklanmış bulunmaktaydım. Genelde rüyada düşme vakalarım vardı ancak yataktan düşmek daha can yakıyordu.

"Uyandı" diyen ses yine huysuzun sesi olmuştu. Ayrıca güldüğünü duyduğuma yemin edebilirdim.

Yerden kalkıp "Hey huysuz şirin senin adın ne ?" diye sordum.

"Bana mı dedin?" diye sordu.

"Başka huysuz mu var ?" dedim.

Birileri "Haklı." dedi.

Homurdanan huysuz şirin " Meth" dedi.

Değişik bir isimdi.

Ardından "Bende Seth. Meth'in ikiziyim." dedi. Bu bana çirkin diyen kişiydi. Meth'e göre sesi daha neşeli geliyordu.

"Bende Reth derdim ama espiri yapmıycam. Joha." dedi .

"Pekala beyler. Beni uyandırma sebebiniz neydi peki?" diye sordum.

"Birileri geliyor. Onu haber verecektik." dedi Seth.

Ayak sesleri hücreme yaklaştığında anca haberim olsa da sonuç olarak haberim olmuştu. Yerden kalkıp yatağa oturdum.

~·~·~·~·~·~

Arion

"Nasıl haber vermezsin Vandor ?" diye bağırdım. Sesimin fazla yüksek çıkmamasında fayda vardı ancak sinirlerime hakim olamamıştım.

Revirdeki yatağımda gözlerimi açtığımda çevremi yaralı askerlerin sarmış olduğunu görmüştüm. İnlemeleri arasında söyledikleri ise benim yataktan fırlamama yetmişti.

Odama daha doğrusu Vandor'un kullandığı odama girdim. Vandor yatağım da kaçıncı uykusunu alıp hangi rüyaları görüyordu bilemiyordum ancak onu yorgan ile birlikte yere yuvarladığım da uyanmıştı.

Neye uğradığına şaşmış olduğuna emindim. Yarı açık gözlerini bana çevirdi. "Günaydın deme şeklin hiç hoş değil. Hiç romantik değilsin." dedi.

Onun bu sulu şakalarını çekecek değildim.

"Dün gece neler oldu hemen anlat." diye bağırdım.

"Wowow sakin." dedi.

Burnumdan sesli bir şekilde nefes alıp sabır dilenircesine yukarı baktım. "Anlat." dedim dişlerimin arasından.

"Şöyle ki ,yüzüğünü bir kız çalmış. Muhafızlar onu yakaladı ve zindana attılar."

"Ve sen bana haber verme gereksinimi duymadın."

"Arion kendine gel. Daha güneş bile yeni doğdu." dedi. Onu onaylarcasına dışarıdan horoz ötüş sesi gelmişti.

"Yüzüğümü çaldığını nereden çıkardınız. Belki ben verdim. Belki düşürdüm. Nasıl benim hayatımı kurtaran birine bu şekilde davranırsınız. "

Vandor kaşlarını çatıp "Bilmiyorduk kuzen. Hem Sen uyandığında haber verecektim ve bu kız ile aranda ne var? Yoksa-"

"Hayır yani ona borçluyum. O kadar." Bana inanmıyormuş gibi bakmasını önemsemedim.

"Doğruyu söyle. Yoksa onu oradan çıkartmam malum prens benim."dedi.

"Beni tehdit mi ediyorsun?" dedim.

"Belki şantaj olabilir." dedi.

"Hiç bir şey." dedim. "Şimdi git ve onu oradan çıkar."

"Çıkartmak zor olacak. Çünkü on altı askeri haşat etti. Ayrıca kimliği yok. Birde hırsızlık şüphesi var general onun çıkmasına izin vermez."

Sinirle yorgana tekme attım.

"Bir fikrim var." dedi.

Hemen Vandor'a döndüm.

"Nedir?"

"Buraya geliş sebebimiz askerlere düzen getirmekti. Bunu biliyorsun."

Evet manasında başımı salladım. Aklında ki de neydi böyle.

"O kızın nasıl dövüştüğünü görmeliydin. Bence orduya katılabilir. Onun çok başarılı olacağına şüphem yok. Hem zindandaki diğer suçlulara da bu seçeneği sunmak için kraldan emir almıştık."dedi.

Bu fikir iyi olabilirdi. Ancak kabul edeceğinden şüphelerim vardı. Aklımdan geçenleri duymuş gibi,

"Buna mecbur. Yüzüğünü çalmadıysa bile o bir suçlu." dedi.

Bende kararımı verdim. O kız orduya katılacaktı. Kurtulmasının tek yolu buyken elden bir şey gelmezdi.

"Tamam adamlarını gönder diğer mahkumlar ile birlikte ona teklifi sunsunlar." dedim.

~·~·~·~·~

"Ne demek orduya katılacaksınız ?" ne diyordu bu adam.

"Yüzüğü çalmadığın ortaya çıktı. Ancak verdiğin zararların bedelini ödemelisin." dedi ve "Sizlerde öyle."diye bağırdı gardiyan.

"Ben kabul etmiyorum. Ne yaptıysam haklı yere yaptım. Pişman da değilim ." dedim.

"Sen bilirsin. Orduya katılacaklar kimler ?" diye sordu.

Seth ve Meth'in sesi duyuldu. "Biz kabul ediyoruz."

Sonrada Joha'nın sesi.

Demek ki zindandaki arkadaşlarım gidiyordu.

Seth "Eğer buradan kurtulmak istiyorsan tek şansın bu ve eğer başarılı olursan saraya bile gidebilirsin"dedi. Bana tavsiye veren sesi eskisi kadar huysuz değildi.

Farkında değildi belki ama bana çok iyi bir fikir vermişti. Düşününce saraya direk girmeyi nasıl başaracaktım ki. Ama asker olursam bir şansım olabilirdi.

Fazla düşünmeye gerek yoktu.

"Kabul ediyorum." dedim.

Yaşlı gardiyan " Aklın başına geldi demek." dedi ve benimde hücremin kapısını açtı. Oturduğum yerden ayaklandım ve hücremden dışarı çıktım.

Beni gardiyan Seth , Meth ve Joha bekliyordu. Bir tek biz kabul etmiş görünüyorduk.

Seth ve Meth tek yumurta ikizleriydi. Meth'in alnı fazla somurtmaktan kırışmış görünüyordu. Onun Meth olduğunu anlamak zor olmamıştı.Seth'in ise gözleri gülüyordu. İkisi çok benzemelerine rağmen farkları ortadaydı. Birde yakışıklı olduklarını söyleyebilirdim. Abim kadar olmasa da uzun ve iri kalıplılardı.

Joha ise onlara göre daha zayıf görünüyordu.

Üçünün de kulakları sivriydi yani elflerdi.

Seth bana inanamayan gözlerle bakıyordu. Meth ise onun ensesine bir tane vurduktan sonra "Gerçekten çirkin olduğunu mu sandın?" diye sordu.

Seth bir eliyle ensesini ovalarken diğer elini bana uzattı. "Bekarım. Yirmi üç yaşındayım ve sana çok güzel olduğunu söylemiş miydim?" diye sordu.

Ona güldüm ve elini sıktım. Aynı şekilde Neth'in ve Joha'nın da elini sıkmıştım.

Birlikte zindandan çıktık ve ve zindan kadar olmasa da berbat bir yere getirildik.

"Burada kalacaksınız ve eğitiminiz yarın başlayacak. Ayrıca yemeğinizi haketmeniz gerekiyor." diyip gitti gardiyan.

Aç hissetmiyordum. Ancak bu şekilde muamele görmek hoş değildi.

Saman yığınlarının olduğu yerde oturduk ve diğer kişilerle tanıştık. Kadın erkek hepimiz aynı yere tıkılmıştık.

Burada dayanacak ve saraya ulaşmak için elimden gelen herşeyi yapacaktım.

₪₪₪₪₪

Continue Reading

You'll Also Like

9.7M 335K 85
O sırtımı dayadığım bir ağaç değildi sadece. Güven veren bakışları benim yarınlarımdı. Sıcacık eli hayatımdaki en güzel şeydi. Ve varlığı...ruhuma gü...
7.4M 349K 61
"Geçmişin bana ait," dedi ve kulağıma yaklaşarak fısıldadı. "İstesen de beni unutamazsın." Geçmiş can yakar. Yıllar sonra karşılaştığında bile. Faka...
MÂHÎ By AB

General Fiction

11.9M 450K 50
Beni sevebilir miydi gerçekten? Böylesi kötü bir adam, sevgi nedir bilir miydi? ▪▪▪