Bölüm 11
Belki Başka Zaman
"Gülüşünü hiç kaybetme güzel kızım."
"Sen yanımda olduğun sürece hep güleceğim anne."
"Ben hep yanında olacağım. Beni göremesen bile kalbine dokun kızım, işte ben orada olacağım."
________
"Mirel, bir şeyler yemelisin artık."
Cevap vermedim.
"Mirel, Ferdi'den ayrılmayı düşünmüyorsun değil mi?" diyerek oturdu yanıma.
"Düşünüyorum." diye sessizce cevapladım camdan dışarıyı izlerken.
"Saçmalıyorsun. O adam bir şey yapamayacak, ne sana ne ona."
"Yapabilir, yapacak da. Tanımıyorsunuz onu Arven." dedim dolu gözlerimi ona çevirirken.
"Bak Lâl de araştırıyor, eninde sonunda yakalanacak o adam. En azından bırak da bunun kararını Ferdi versin."
Seslice bir nefes alıp verdim ve tekrardan cama çevirdim bakışlarımı.
Annemin mezarını görmek, Ferdinin canıyla tehdit edilmek, hem de ona kavuştum derken...
Bırakmayacak peşimi değil mi? Tam mutlu oldum derken olamayacağım. Üstüme bir lanet gibi yapışan bu duygu bırakmayacak peşimi.
Kapının açılma sesini duyduğumda Ferdinin döndüğünü anladım. İşte asıl şimdi başlıyordu her şey.
"Ben artık gidiyorum, bırak kararı Ferdi versin." diyen Arvenin gözlerine baktım.
Sanırım haklıydı.
"Gidiyor musun Arven?" diye sordu içeri giren Ferdi.
"Evet, bugün antrenmana gelmedim malum. Altayla birkaç şeyi halletmemiz gerek."
"Tamam, teşekkür ederim."
"Ne demek, her zaman." deyip sarıldıktan sonra gitti Arven.
Bakışlarımı Ferdiye çevirmeden dışarıyı izlemeye devam ettim. Biliyordum çünkü eğer ona bakarsam kesin ağlamaya başlardım.
"Mirel?" seslendi ama cevap alamadı.
"Güzelim bir sorun mu var?" diye sordu yanıma otururken.
"Mirel bana bak lütfen."
Elini çeneme atıp yüzümü ona doğru çevirdi. Gözlerini gördüğüm an tutamadım kendimi. Gözyaşlarım bir bir dökülmeye başladı.
Bir an bile kaybetmeyip Ferdinin göğsüne gömüldüm. Elleri sıkıca sardı belimi. Başını koydu başımın üstüne.
"Sakin ol güzelim, bak ben buradayım." diyerek teselli etti beni.
"Ferdi..." diyerek kafamı kaldırıp yüzüne baktım.
"Ferdi ben seni kaybetmek istemiyorum." dedim daha çok ağlarken.
"Güzelim, sakin ol. Kaybetmeyeceksin beni, buradayım ben." dedi gözyaşlarımı elleriyle silerken.
"Bilmediğim bir şey mi oldu Mirel?" diye sordu kaşlarını çatarken.
Derince bir nefes alıp verdim.
"Oldu, bilmediğin bir şey oldu."
"Anlat hadi." dedi sabırsızca.
"Sabah sen çıktıktan sonra bir mesaj geldi. Annemin mezarına gittim Ferdi."
"Ne?"
"Mezarlıktayken babam geldi-'
"Ne babası! İyisin değil mi? Bir yerinde bir şey var mı?" diyerek kontrol etmeye başladı beni.
"Ferdi iyiyim, bir bitireyim." dediğimde gözlerimin içine bakıp beni dinlemeye devam etti.
"Ferdi babam... Babam senden ayrılmam gerektiğini söyledi. Eğer senden ayrılmazsam... Senden ayrılmazsam seni öldüreceğini söyledi."
Tekrar gözyaşlarına boğulduğumda Ferdi sadece bana bakıyordu.
"Mirel benden ayrılmayı mı istiyorsun?" diye sordu tüm ciddiyetiyle.
"Tabii ki istemiyorum! Ama-"
"Ama ne?"
"Ama bunu göze alamam Ferdi. Sana bir şey olursa ben yaşayamam. Kendimi suçlu bulurum."
"Güzelim." diyerek yüzümü avuçları arasına aldı.
"O adam bana hiçbir şey yapamaz. Ben hep burada senin yanında olacağım. Daima gözyaşlarını sileceğim."
"Hepiniz aynı şeyi söylüyorsunuz! Yapabilir Ferdi, o adam her şeyi yapabilir! Ne kadar tehlikeli olduğunu bilmiyorsunuz!"
Bağırarak sinirle ayağa kalktım. Sinirlenmiştim evet, çünkü ona bir şey olacağı düşüncesi beynimi kemirip duruyordu. Kalbim buna katlanamıyordu bile.
"Mirel-"
"Ne Mirel, ne Mirel Ferdi!"
Bileğimden tutup beni kendine çekti, başımı göğsüne gömdü. Sıkıca sarıldı bana.
"Biliyorum korkuyorsun ama ben senden ayrılınca da yaşamayacağım Mirel. Bize bir şey olmayacak, beraber atlatacağız. Seni çok seviyorum." diyerek saçlarımı öptü.
Elimle tişörtünü sıktım. Daha fazla gücümün kalmadığını hissediyordum. Hem açlıktan hem de stresten tüm gücüm tükenmişti.
Yavaş yavaş vücudum kendini bırakıyorken Ferdiye tutunuyordum sıkıca.
"Sen iyi değilsin." endişeyle konuştu Ferdi.
Koltuğa oturttu tekrar beni. Kafamı kaldıracak halim bile olmadığı için gözlerimi kapayıp geriye yasladım kendimi.
"Sen yemek yedin mi?" diye sorduğunda gözlerimi açmadan kafamı iki yana salladım.
"Tamam bekle, hemen söylüyorum dışarıdan."
"Gerek yok Ferdi, yemek istemiyorum."
"Sana istiyor musun diye sormadım Mirel. Burada oturup kıvranmanı izlemeyeceğim." dediğinde başka şansım olmadığını anladım.
____
"Hâlâ yemiyorsun. İlle ben mi yedireyim?" diye sordu Ferdi kendi yemeğini yerken.
"Cidden canım istemiyor."
Ferdi gözlerini kapatıp derin bir nefes aldı.
"Madem canın istemiyor ben de zorla yediririm o zaman." deyip önümdeki pizzadan bir dilim aldı.
Yanıma yaklaşıp pizzayı zorla yedirdi bana. Bu adam karşısında tam anlamıyla savunmadızdım.
Pizzayı yedikten sonra beraber balkona çıktık. Hava hafiften rüzgârlıydı. Yanımda oturan Ferdinin omzuna koydum başımı.
Gözlerimi kapatırken belimde elini hissettim. Kafasını da kafamın üzerine koydu.
Rüzgârın burnuma doldurduğu kokusunu çektim iyice içime. Onsuz yapabilir miyim diye soruyordum kendime.
Kokusu bile kalbimi hızlandırırken ondan uzak kalabilecek miydim? Uzak kalmasam bile onu babamdan koruyabilecek miydim? Daha kendimi bile koruyamazken onu nasıl koruyacaktım?
"Erenay."
"Hm?"
"Seni seviyorum."
Minik bir kıkırdama duydum.
"Ben de seni çok seviyorum."
"Kendine çok dikkat et olur mu?" diye sordum kafamı kaldırıp yüzüne bakarken.
"Edeceğim güzelim. Kendime de sana da çok dikkat edeceğim." diyerek burnumu öptü.
"Ben ciddiyim Erenay."
"Ben de ciddiyim Mirel."
Hiçbir şey söylemedim. Yüzüne yaklaşıp bir öpücük verdim dudaklarına. Geri çekildiğimde gülümsediğini fark ettim.
Gülümsediğini görmek beni de gülümsetmişti.
________
Sabah çalan telefonla uyanırken gerçekliği sorguladım. Telefonu elime aldığımda kimin aradığına bile bakmadan açtım ve kulağıma götürdüm.
"Alo?" dedim uykulu sesimle.
"Mirel neredesin?"
"Evdeyim Lâl. Noldu?" dedim yatakta doğrulurken.
"Ferdi evde mi?"
Kesinlikle bir boklar dönüyordu.
"Bilmiyorum, uyuyordum ben. Bekle bakayım eve." diyerek ayağa kalktım.
Evin tüm odalarına baktım ancak yoktu. Daha sonra saati kontrol ettim.
"Evde yok. Antrenman saati, antrenmana gitmiştir." dedim öyle olmasını umarak.
"Hemen endişelenme ama antrenmana gitmemiş Mirel."
"Ne demek gitmemiş? Aradınız mı, neredeymiş?" diye sordum sesimdeki endişe artarken.
"Ulaşamıyoruz."
"Ne demek ulaşamıyoruz? Kapat, ben de arayacağım." diyerek cevap vermesini beklemeden kapattım aramayı.
Ellerim titrerken Ferdiyi aradım. Ancak telefon çalmadı bile.
Ulaşamadım ona.
Daha sonra bir mesaj belirdi üstte. Direkt olarak mesaja girdim.
90 534 *** ** **
Merhaba Mirel
Sana biraz süre vermiştim ve o sürenin sonuna geldik
Gördüğüm kadarıyla seçimini yapmışsın
Sevgiline elveda de
Olduğum yerde kaldım. Kalbim atıyor muydu atmıyor muydu hiçbir fikrim yoktu.
Tüm hayat gerçekliğini yitirdi gözlerimde. Onsuzluk düşüncesi hem bedenimi hem ruhumu kapladı.
Kendi ellerimle onu ölüme ittiğimi düşündüm. İnanmak istemedim. Onu kurtarmak istedim ancak kıpırdayamadım bile.
Nefes almakta gittikçe zorlanırken Lâli aradım.
"Lâl, yardım et. Lütfen yardım et!"
"Mirel, noluyor?"
"Lâl, Ferdi. Ferdi iyi değil! Kaçırdılar onu!"
"Mirel sakin ol, şimdi hemen yanına geliyorum." deyip kapadı telefonu.
Hızla inip kalkan göğsüme elimi bastırdım. Nefes almam gerekiyordu. Ferdi için nefes almam gerekiyordu.
Ama alamıyordum.
Sanki birileri hayatımın nefesini kesmiş gibiydi.
__________________________
Bir önceki bölümde Arven yerine Anka yazmışım kimse de söylememiş hdlcsnxkwndkwn
(düzeltildi)
Final çok yakın arkadaşlar, sevgiyle kalın...