PİNHAN MAHALLESİ

By MelisKuadal

220K 7.9K 1.2K

| Yetişkin okular için uygundur, cinsellik ve argo içerir! | Terk ettiği nişanlısının mahallesine 3... More

1.Bölüm : İki Yangın Beden.
2.Bölüm : Öfkenin Acımasız Hali
3.Bölüm : Ruhu Sancıyan Aşk.
5.Bölüm : Kabuk Bağlamayan Yaralar.
6. Bölüm : Kalbe Zor Nalan.
7. Bölüm : Yüreğe Düşen Yangın.
8. Bölüm : Nalan Geceler.
9. Bölüm : Yalana Bulanmış Mürekkep.
10. Bölüm : Kağıda Sığdırılan Gidiş.
11. Bölüm : Küflenen Yaşama Sevinci.
12. Bölüm : Harabeye Dönen Yuva.
13. Bölüm : Çıkmaya Yüz Tutmuş Gerçekler.
14. Bölüm : Ödenmemiş Hesaplar.
15. Bölüm : Aşkı Yaralayan Yalanlar.
16. Bölüm : Özlem ve İhtiras.
17. Bölüm : Yarım Kalan Hikaye.
18. Bölüm : Yasak ve Yanlış.
19. Bölüm : Bir Yaranın Tenden Yok Oluşu.
20. Bölüm : Kukla ve Kuklacı.
21.Bölüm : Yalanı Aratan Gerçek.
22. Bölüm : Veda Busesi.
23. Bölüm : Yanlış Tene Dokunmak.
24. Bölüm : Vuslat İçin Çare.
Açıklama.
25. Bölüm : Sabahsız Gece.
26. Bölüm : Kazanılan ve Kaybedilen.
27. Bölüm : Seher Vakti Geçti.
28.Bölüm : Seneler Önce Bugün.

4. Bölüm : Küle Dönüşmüş Aşk.

9.6K 384 80
By MelisKuadal

İyi okumalar

Bölüm şarkıları
(Cem adrian - bu yollar hep sana çıkar, Mabel Matiz - Karakol, Sezen Aksu - tutuklu, Emir can iğrek - Nalan, )

4. Bölüm : Küle Dönüşmüş Aşk.



Hadi diyordu gitti ellerin ellerimden, Hadi diyordu, gitti gözlerin gözlerimden. Aklımdan peki, aklımdan niye gitmiyor ellerin, niye aklımdan çıkmıyor gözlerin?

Kokunu aldın gittin, soluyacak hava bırakmadın bana. Hadi gittin neden bırakmadın ceketini.
Hadi bırakmadın ceketini. Neden gittin?

Sözde ben gittim Asaf, ama bak bekliyor kulaklarım senin ağzından çıkacak tek iyi bir sözü, peki sen neden ellerinde başka bir kadına ait izler taşıyorsun.

Giden bensem Asaf, neden sen kalmıyorsun?

Şimdi şu sokağın ortasında. Bizim sokağımızın ortasında arkada evimizin olduğu bu yolda nişanlına yakalandın diye mi telaşalanıyorsun? Biz bu hale nasıl geldik sevgilim?

"Asaf?!" Dedi Asu. Sesi fazlasıyla sorgulayıcıydı. Tek kaşı havalandı ve bizi doğru yürümeye başladı. Kerim ellerini arkasında bağlamış olanları izliyordu. Ben isi sakin kalmak için çabalıyordum.

"Asu?" Dedi Asaf. İlk kez dudaklarından o kadının ismi döküldü. Ve sanki kelimeler birer kıvılcımdı da hepsi tenimi sıyırdı geçti.

"Ne yapıyorsun sokağın ortasında?" Duraksadı ve yüzünü bana çevirdi. "Bu kadınla ne konuşuyordun?" Asaf bana baktı ve gerildiğimi anladı. Bu kadın da ne demek oluyordu?!

O sırada Fırat abi evden çıktı.

"Asu benim önemli bir işim var, akşam yanına gelirim konuşuruz." Dedi Asaf.

"Asaf bir soru sordum! Dünden beri telefonlarımı da açmıyorsun. Neler oluyor sana? Neden bu kadar soğuksun-"

"Asu!" Dedi Asaf. "Sonra konuşuruz."

Demek araları soğuktu.

Kerim de yanımıza yaklaştığında ortam iyice gerilmişti.

"Asaf bir sorun mu var?" Dedi Kerim. Sonra gözlerini bana çevirdi ve beni süzdü.

"Bir sorun yok." Dedi Asaf kelimelerin üstüne basa basa. Kerim gözlerini Asaf'a çevirdi.

"İyi öyleyse. Beni bu hanımefendi ile tanıştır." Asaf yumruk yaptığı elini arkasına doğru sakladı ve sıktığı dişlerini serbest bıraktı.

"Kerim, işlerim var, sonra!"dedi Asaf. Lafa atıldım elimi uzatırken.
"Bizi birilerinin tanıştırmasına gerek yok konuşmayı biliyoruz sonuçta. Ben Nalan." Kerim içime düşecek gibi baktıktan sonra tesbih olmayan elini elime doğru uzattı. "Kerim Karasu." Dedi. Elimi tuttu ve sıktı, ellerimiz ayrıldığında Asaf;"Fırat abi!" Diye sinirle çıkıştı."Hadi gidelim."

Sonra Asuya döndü ve eliyle Asu'nun yanağına hafifçe iki kere vurdu sanki arkadaşlarmış gibi. "Görüşürüz sonra." Dedi ve Fırat abiyle beraber yürümeye başladılar yürürken bir anda arkasına döndü, beni kontröl etti ve tekrar arkasına dönüp sert adımlarıyla mahalleyi terk etti.

Arkamı dönüp eve girecekken Asu seslendi. "Durur musun bir?" Dedi. Derin bir nefes aldım ve bıkkın bir şekilde döndüm arkamı. Gözlerim elinde ki nişan yüzüğüne takıldı.

"Ne oldu?" Diye sordum.

"Sen kimsin? Bu mahallede seni daha önce görmemiştim." Gözlerimi mahalleye çevirdim. "Yıllar önce taşınmıştım buradan fakat geri döndüm. Dediğim gibi Nalan ben."

"Nalan." Dedi ismimi tekrar ederek göğsünde birleştirdiği ellerini aşağıya indirdi ve elini uzattı. Yüzük olan elini.

"Ben de Asu Karasu. Asaf'ın nişanlısıyım." Bir eline baktım bir yüzüne. Ve bunu bir kaç kez tekrarladım.

"Memnun oldum." Dedim ve son kez yüzüne bakıp elini tutmadan arkamı döndüm, gidecektim ki kolumdan tutup durdurdu beni. Dudaklarımı dişleyerek ona doğru döndüm.

"Asu." Dedim ismini uzatarak sonra bir güzel süzdüm onu. "Neyi merak ediyorsan direkt sorsana sen?" Dedim ve göz kırptım.

Asu alt dudağını ısırdı, telaşlıydı. "Ne konuşuyordunuz? Asaf neden sana öyle bakıyordu?" Nasıl bakıyordu ki bana? Nefret ediyor gibi bakıyordu işte.

"Nasıl bakıyormuş?" Diye sordum sert çehrem ile.

"Sanki her an arkanı dönüp gidecekmişsin gibi tetiktideydi sana bakarken. Sürekli kontrol ediyordu. Ama ondan da öte sana kırgın bakıyordu Asaf." Ettiği her bir kelam içimde tekrarlandı. Ve yüreğim zaptedilmez şekilde çarpmaya başladı. O kadar gitmemi isterken yine ki gitmemden korkuyor muydu?

"Sen yanlış anlamışsın." Dedim. Saçımı kulağımın arkasına attım ve devam ettim. "Biz eskiden arkadaştık uzun zaman sonra karşılaştık ve normal bir şekilde sohbet ediyorduk. Fazla şairane bakmışsın duruma." Öylece durup yüzümü incelediğinde.

"Neyse," dedim. "İdil abla beni bekliyordu." Arkamı döndüm ve zile bastım.

"Sonra görüşürüz Nalan!" Dedi Asu imayla ve hızlı adımlarla mahalleden uzaklaştı. Delirecektim! Bu kızı yolmamak için nasıl bir çaba verdiğimi bir görseniz.

İdil abla kapıyı açtı. "İki sohbet edemedik seninle Nalan ya!" Dedi ve içeri girdiğimde kapıyı kapattı. "Pencereden izledim. Ama ne konuştunuz duyamadım hepsini tek tek anlatıyorsun bak!"

Gülerek oturma odasına geçtim ve koltuğa oturdum. "Asaf efendi mahallede durmama izin vermiş ama bu sokağa adım atmayacakmışım. Hatta onun geçtiği yollardan bile geçmeyecekmişim!" Sinirle hayıflandım.

"O ne demek be öyle, o neden karışıyormuş?" Diye sordu.

"Bilmiyorum abla kafam çok karışık. Asu denen kadın da bir şeyler zırvaladı ne yapacağımı bilmiyorum." Elimle başımı sıvazladım.

"O ne dedi de kafan karıştı senin?"

"Asaf benimle konuşurken sanki her an gidecekmişim gibi temkinli bakıyormuş bana. Öyle söyledi." İdil ablanın ağzı beş karış açıldı.

"Bak onu ben de fark etmiştim."Dedi sonra beklemediğim heyecanla. "Ama kafamdan kurduğumu düşündüğüm için sana bir şey söylemedim. Fakat nişanlısı bile böyle düşünüyorsa var demek ki öyle bir şey." Elimi yüzümün arasına aldım ve ofladım.

"Abla benim şuan seninle bu konuyu konuşmam çok yanlış değil mi? Asaf o kızla nişanlı. Benim Asaf'ı düşlemem bile yanlış değil mi?" İdil abla yanıma yanaştı ve sırtımı sıvazladı. "Asudan önce sen vardın Nalan. O yüzden sakın öyle düşünme! Sen nasıl Asaf'ı geri kazacağını düşün."

Hızla kafamı kaldırıp İdil ablaya baktım. "Asaf'ı geri kazanmak mı?"

"Evet. Asaf'ı Asu'ya bırakmayacaksın heralde Nalan."dedi şaşırarak.

"Abla ben Asaf için oturduğum o kumar masasında kendim dahil her şeyi kaybettim. O yüzden ben bir daha o masaya oturmam."

"Nalan." Dedi İdil abla. "Sevdiğin adamdan vazgeçiyorsun farkında mısın? Onu kendi ellerinle başka bir kadına bırakıyorsun." Başımı onaylamazcasına iki yana salladım.

"Vazgeçmek değil abla bu. Kabullenmek. İmkansız olan bir şey için çabalamamak. Hem ben Asaf'ı kimseye ellerimle bırakmadım. Bu Asaf'ın kendi tercihiydi ben de doğru olanı yapıp saygı duyuyorum."

"Asaf sevmediği bir kadınla beraber Nalan sen bunu göremiyor musun?"

"Sorun o kadını sevip sevmemesi değil İdil Abla. Sorun artık beni sevmiyor oluşu." Derin bir nefes aldı İdil abla.

"Ya seviyor ise Nalan? Sadece öfkesinin ardında kalıyorsa aşkı. Küçük bir ihtimal belki ama ya öyleyse denemeye değmez mi?" Düşündüm. Eğer beni seviyorsa gerçekten İdil ablanın dediği gibiyse ben yalvarır yakarır onun beni affetmesini sağlardım. Fakat o küçük ihtimali ardında bırakan diğer büyük ihtimalse. Ya artık sevmiyorsa beni? Denemek dedim kendime denemek istiyorum. Onu yeniden kazanmak için son bir şansım varsa sonuna kadar kullanmak istiyorum.

Düşüncelerimin arasından güçlü ve emin bir şekilde çıktım.

"İdil abla Asaf için o kumar masasına son kez oturacağım. Eğer beni hala seviyorsa ve ben bunu anlarsam o zaman Asaf'ı asla bırakmam. Lakin aksiyse durum, o zaman Asaf benim kalbimde yaşayan sevdam olarak kalacak."

İdil abla gülümsedi. "Çabala ablam aşkın için çabala." Burukça gülümsedim.

Saatlerce İdil abla'nın evinde eğlendik Güneş ile oynadık akşam yemeği hazırladık. Saat yediye yaklaşıyordu. Ben artık gitmek üzereydim ki telefonum çaldı. Kimin aradığını gördüğümde tüm vücudum zangırdadı. Asaf arıyordu. Adı üç yıl sonra ilk kez telefonuma düşmüştü.

Heyecanla ayağı kalktım. "Abla Asaf arıyor!" Dedim.

"Ay aç hemen aç!" Dedi İdil abla. Derin nefes alıp verdim ve sakinledim.

Çağrıyı yanıtladım ve telefonu kulağıma doğru tuttum.

"Alo." Dedim.

"Neredesin?" Diye sordu soğuk sesimle. Elimi kalbimin üzerinden çektim ve saçıma uzattım.

"İdil abladayım." Dedim omuz silkerek.

"Nalan ben sana o sokaktan uzak dur demedim mi?"

"Sana tamam dediğimi hatırlamıyorum Asaf." Derin bir nefes alış sesi geldi karşıdan.

"Evinin önündeyim, gel." Dedi ve telefonu suratıma kapattı.

"Noldu, ne dedi?" Dedi İdil abla.

"Evin önüne gel diyor." Dedim telaşla.

"Ee git hadi!" Dedi İdil abla.

"Tamam. Gidiyorum o zaman ben." Dedim ve telefonumu alıp hemen evden çıktım.

Koşar adımlarla evimin olduğu sokağa girdim. Asaf evimin önünde ki kaldırımda oturmuş sigara içiyordu. Adımlarım yavaşladı ve sallana sallana ona doğru yürümeye başladım. Yanına yanaştığımda beni fark etti ve öylece baktı bana. Oturdum kaldırıma oturdum. Yanına yerleştim.

"Asaf." Dedim kaşlarımı kaldırarak. "Neden çağırdın beni?"

Bana çevirdi başını yüzümü inceledi ilk. Çünkü ne kadar yaklaşsak da biz birbirimize ilk defa bu kadar net bakıyorduk.

Asaf sigarasını dudaklarının arasına aldı içine nefes çekti. Ardından sigarası dudaklarımdan ayrıldı ve dumanlı nefesi havaya karıştı.

Sigara içişini bile özlemiştim.

"Bu sabah biz gittikten sonra Asuya ne dedin?" Diye sordu. Onun konusunu açması canımı sıktı.

"Ne konuda?" Diye sordum.

"Bizim.." dedi ilk sonra sigarasını söndürüp paketinden yeni bir sigara çıkardı onu dudaklarına yerleştirip yakmadan hemen önce ekledi. "Bizim hakkımızda."

Sertçe yutkundum. Sigarası ateş ile harlandığında ve içine derin nefes çektiğinde ben bir şeyler söylemek yerine sadece onu izledim.

"Eski arkadaş olduğumuzu söyledim. Sabahta uzun zaman sonra karşılaştığımız için normal bir şekilde konuştuğumuzu sanıyor." Başını salladı hafifçe. Sigarasını dudaklarından çekti ve dumanı yine üfledi fakat bana doğru dönük olduğundan yüzü, duman benim yüzüme doğru sürüklendi.

"Bu kadar mı?" Diye sordum ümitsizce.

İlk başını salladı. "Bu kadar."dedi.
Dudaklarımı yukarı doğru kaldırdım ve ayaklandım.

"Sen şimdi nişanlına açıklama yapmaya gidiyorsundur. Ben eve gideyim artık." Kırgın çıkan sesime bile kırgındım şuan.

Önünden geçip gidecekken kolumdan tuttu ve ayağı kalktı. Daha yeni yaktığı sigarayı yere fırlattı ve beni istemeyerek de olsa kendine yaklaştırdı.

"Nalan." Dedi. "Bu şehirden gitmen için ne yapmam gerek?" Çok ciddi bir şekilde sorduğu soru karşısında kaşlarım çatıldı.

"Gitmemi isterken bile Asaf, neden elimi böylesine sıkı tutuyorsun?" Gözümle birleşik olan ellerimizi işaret ettim. Asaf'ın da yüzü aşağıya indiğinde o da bunun yeni farkına vardı ve elimi yavaşça bıraktı.

"Ben senin elini şimdi olduğundan daha sıkı tutarkende gitmedin mi sen Nalan? sen gitmek istedikten sonra seni ne durdurabilir?"

"Doğru, gitmek istesem ne ellerin durdurur beni ne gitme diye yalvaran gözlerin." dedim acımasızca. Dudaklarımı ıslattım ve devam ettim. "Fakat gitmek istemediğim zaman da Asaf, bu şehri yaksan da burda kül olmaya razı gelir yine de gitmem!"

Asaf dişlerini sıktı. "O zaman bende gerekirse kül olmana razı gelir bu şehri yakarım Nalan." Gözlerimin içine öyle baktı ki dudaklarım titredi. Son kez bana baktıktan sonra arkasını döndü yürümeye başladı aynı sert adımlarıyla ilerledi. Dayanadım ve arkasından seslendim.

"Madem artık nişanlısın! O zaman sen de iyi bir adam ol ve 'git' ayaklarına bana yakınlaşma! Yoksa bil ki bir dahakine Asu'ya aramızda olanlar hakkında yalan söylemem!" Arkasına dönmedi fakat ayaklarının yere daha sıkı bastığını gördüm.

Yüzümü sıvazladım ve derin bir nefes aldım. Ardından eve girdim. Üstümdekiler çıkarıp rahat bir pijama takımı giydim. Elimi yüzümü yıkadım dişlerimi fırçaladım. Saat sekiz olmasına rağmen yatağın içine girdim. Asaf yüksek ihtimalle Asu'nun yanına gitmişti ve ona şuan durumu açıklıyor, sevgilisini teselli ediyordu.

Yastığı başıma bastırdım ve ağlamaya başladım. Ayaklarımla yatağı teperken aynı zamanda ellerimle de yatağı yumrukluyordum.

Bir kaç dakika buna devam ettikten sonra yatağın beni daha bunalttığına karar verdim ve kendimi balkona attım. Balkonda ki sandalyeye oturdum. Hafiften esen meltem yüzüme çarpıyordu ve bu iyi hissettiriyordu.

"Nalan!" Biri bana mı sesleniyordu? "Nalan!" Başımı balkondan sarkıttım ve aşağıya doğru baktım. Ve kimi göreyim! Asu'nun abisi Kerim! Aşağıdan bana sesleniyordu.

"Efendim?" Dedim bende hafif sesli bir şekilde.

"İdil akşam yemeğini sana getirmemi istedi zile batım ama duymadın balkonda olduğunu görünce de bağırmaktan başka bir şey bulamadım." Söyledikleriyle kıkırdadım.

"Bekle gelip alayım." Dedim ve ayaklandım. "Yok yok!" Dedi Kerim. Tekrar aşağıya eğildim ve Kerime baktım.

"Sen otomata bas ben getiririm, öyle ayağa çağırmak yakışık kalmaz!" Dedi ben de omuz silktim ve "Tamam!" Diye bağırdım ardından kapıya gittim ve otomata bastım Kerim koşar adımlarla merdivenleri tırmandı ve bulunduğum kata ulaştı. Elinde ki torbayı nefes nefese bana uzattı.

"Sağol Kerim. Nefes nefese kaldın su ister misin?" Diye sordum.

"Olur valla Nalan hanım. Yoruldum da çünkü." Dedi. Buradan baya bir komik gözüküyordu.

"Tamam getiriyorum hemen." Dedim. Tam arkamı dönecektim ki Kerim yine seslendi. "Olmaz! Yani ben oturmadan su içemem de. Eğer içerisi müsait ise-"

Gülerek derin bir nefes verdim. "Gel Kerim gel." Dedim. O da bunu bekliyormuş gibi ayakkabılarını çıkardı ve eve daldı. Elimle mutfağı işaret ettiğim de o da temkinlice mutfağa doru ilerledi. Sandalyeye oturduğunda ben de ona doldurduğum suyu uzattım.

Suyu bir dikişte içti ve bir daha ister gibi bardağı bana doğru uzattı şişede ki suyu bardağa tekrar boşalttım ve ona yine uzattım. İkinci bardağı da bitirdiğinde dern bir nefes verdi ve "Şükür Elhamdülillah!" Dedi kendi kendime gülüp su bardağını tezgahın üzerine koydum.

"Evinde güzelmiş Nalan hanım. Hayırlı olsun." Dedi.

"Sağol." Diyerek karşılık verdim. Ardından bende bei sandalye çektim ve masanın etrafına oturmuş olduk.

"Size de hayırlı olsun." Dedim anlamayarak bana baktığında ekledim, "kız kardeşiniz nişanlanmış ya o anlamda." Anlayarak başını salladı.

"Sağol Nalan hanım ama o nişanlanalı baya bir oldu." Dedi.
Kaşlarım merakla havalandı.

"Nasıl yani ne zaman nişanlandılar ki?"

"Vallaha saymayı bıraktım desem yeridir. Evlenin artık uzadı bu iş diyorum yok! Asaf bey için daha erkenmiş!" Sevinçle dern bir nefes aldım Kerim bunu fark edip bana baktığında kendimi hemen toparladım.

"Hazır oldukları zaman evlenirler canım." Dedim. "Böyle şeyler aceleye gelmez sonuçta."

Kerim başını yana eğdi ve "Öyle." Dedi.

Kısa sessizlik oluştuktan sonra Kerim, "Ben artık kalkayım." dedi ve onu uğurladım.

Yine balkona çıktığımda bu sefer Kerim'in getirdiği yemekleride tepsiye koymuştum. İdil abla ile yaptığımız yemeklerin azını yedikten sonra bitiremediğim tabaktaki yemekleri kapa koyup bir kase de su doldurduktan sonra apartmanın aşağısına indim ve kapımın önüne bıraktım kapları.

Sonrasında geri evime çıktım yatak odama gittim. Dün hiç uyumadığın için bastıran uykuma yenik düştüm ve gözlerimi kapadım.

Rahatsızca yerimden kıpırdandığım da bir şeylerin kafamın altında öttüğünü düşündüm. Hoşnut olmadığımı belli ede mırıltılar çıkardıktan sonra yastığım altına uzandım ve öten telefonumu yastığın altından çıkarıp görüş alanıma getirdim. İdil abladan on yedi cevapsız arama gözüküyordu. Merakla yerimde doğruldum ve hemen İdil ablayı aradım.

Bir kaç saniye sonra aramama yanıt verdi.

"Nalan!" Dedi telaşla. "Kaç saattir arıyorum neden açmıyorsun?"

"Abla ya sabahın köründe ne oldu?!" Dedim isyankar bir tavır ile.

"Asu ve Asaf bize kahvaltıya geldiler. Asu illa seni çağırıyor Kerim de burada o da gelmeni istiyor. Ben yine de aramayacaktım ama Asaf sıkıştırdı ara gelsin dedi. Asu inanmamış dün Asaf'a ikinizi yan yana görmek aranızda bir şey olmadığına emin olmak istiyormuş!" Elimle saçlarımı geriye ittirdim ve ofladım.

"Söyle o Asafa asla gelmem! Canı cehenneme!"dedim ve telefonu kapattıp yatağa fırlattım. "Allah'ım." Dedim yalvararak. "Benim normal bir günüm olmayacak mı ya?!" Ve yataktan kalıp hazırlanmaya başladım. Tabii ki gidecektim! Gitmek zorundaydım! Gidip Asaf'a hesap soracaktım. Hemen lavaboya girdim ve elimi yüzümü yıkayıp dişlerim fırçaladım. Ardından yatak odama geri döndüm ve gardırobumdan mini göğüs dekolteli bir elbise çıkardım.

Elbiseyi giydim ve aynadan kendime baktım. Dolgun göğüslerimin yarısını dışarı da bırakan dekolte beni rahatsız etmedi. Kendimi beğendim! Saçlarımı dağınık bir şekilde topuz yaptım ve önlerinden bir kaç tutam çıkardım. Elime gelen takıları vücuduma yerleştirdim ve hafif bir makyaj yapı yüzümü renklendirdim. Sonrasında uzun zamandır kullanmadığım parfümü sıkma kararı aldım ve Asaf'ın ezberlediği kokuyu tenime sıktım.

Telefonumu aldım ve evden çıktım. Beş dakika kadar yürüdükten sonra İdilgilin evine geldim. Zile bastım. Kapıyı İdil açar sanarken gördüğüm manzara ile dumura uğradım. Kapıyı Asaf açmıştı. Asaf beni süzerken bende onu süzüyordum. Üstüne beyaz yakalı bir keten gömlek altına ise siyah bol pantolon giymişti. Her zaman ki gibi göz alıcı, kusursuz gözüküyordu. Fakat artık Asaf benim değildi. Ona böylesine bakamazdım. Ona sanki benimmiş gibi bakamazdım.

"Bu halin ne kızım?" Dedi Asaf. Beklemediğim tepkisi karşısında kaşlarımda çatıldı. "Direkt yataktan kalktığın gibi mi geldin sen?"

"Ne diyorsun ya?" Dedim anlamaz bir şekilde.

"Bu çok açık diyorum! Gecelik heralde diyorum!" Kaşlarım iyice çatılırken elimi kaldırdım.

"Beğenemedin mi?" Diye sordum. Göğüslerim ve gözlerim arasında mekik dokuyan bakışları kafasını yana doğru çevirmesiyle üstümden düşerken eliyle burnunu sildi ve bana döndü.

"Beğenemedim Nalan!" Dedi isyan ederek.

"İyi." Dedim ellerimi göğüslerimin altında birleştirip meydan okurcasına. "O zaman sen nişanlını aramızda bir şey olmadığına tek başına ikna edersin, ben gidiyorum." Arkama dönmüş gidiyordum ki Asaf beni kolumdan tutup kendine doğru çevirdi aynı zamanda "Dur!" Diye de seslenmişti.

Ona doğru çevrilmemle birlikte burunlarımız birbirine sürtündü ve nefeslerimiz birbirine karıştı.

Yüzümü yukarı kaldırdım ve yüzüne bakmaya çabaladım. Dudaklarımı ısırdım ardından keyifle güldüm. Bakışları dudaklarıma takıldı ve kahve rengi gözlerini karaya çevirecek şiddette büyüdü göz bebekleri.

"Nalan." Dedi dayanmıyor gibi. 'yapma' der gibi. Çünkü kokumu hala hatırlıyordu ve şuan da burnuna dolan koku bir zamanlar soluduğu o Nazlı, Nalan sevgilisi gibi kokuyordu.

Sadece beni soludu bir süre, fakat sonra kendine geldi. Uzaklaştı benden ve kolumu bıraktı.

"Tamam ne giyiyorsan giy!" Omuz silktim zaten öyle yapıyorum der gibi. "Sadece içeri gir ve mümkünse arkadaşmışız gibi davran."

Derin bir nefes verdim. "Tamam," dedim fısıldayarak sonra kışkırtıcı bir şekilde konuşmaya başladım. "Beni açık bir elbise giydiğim için kıskanmamışsın, sonra kendine çekip kokumu solumamışsın! Eski nişanlın ile burun burun kalmayı alışkanlık haline getirmemişsin gibi davranmaya çalışırım." Dedim ve onu omzundan ittirip içeri girdim.

Bahçeye doğru adımladığımda oda arkamdan beni takip ediyordu bahçeye çıktığımda Asuman ile göz göze geldik. Ardımda onu hissettim Asaf'ı. "Gel Nalan!" Dedi Asu. "Bizde senin hakkında konuşuyorduk." Diye ekledi. Mutlu gözüküyordu. Herkes bizi doğru döndü. Kerim ve Asu'nun aksine Fırat abi ve İdil abla sanki olacakları biliyor gibi endişeyle bizi bakıyordu.

Çatılan kaşlarım sorgular nitelikteydi.

"Nasıl yani?" Dedim.

"Ee dün gece hakkında işte, Kerim sana gelmiş ya!" Asaf boğazına bir şey kaçmış gibi öksürmeye başladığında hızla arkamı döndüm ve Asaf'a bakakaldım.

Göz göze geldik. Burnundan soluyordu Asaf. Elleri yumruk şeklini aldı ve kafasını ne oluyor burda der gibi salladı.

Continue Reading

You'll Also Like

70.4K 2.2K 7
"Gülnişan Karaca, bu söz saçmalığı olmasaydı sevdiğim kadınla evlenecekdim." Sözleri neden kalbime bir bıçak gibi saplanmıştı? "Ama durum belli. Beni...
143K 4K 30
Soluksuz bir tutku, Soluksuz bir savaş, Ve yaşamayı bilmeyen iki kalp. Çıkmazlarla dolu bir hayat. Tüm taraftarlara karşı kilitli iki beden ve onları...
6.8K 319 14
Kendi halinde bir mimar olan Lidya Doğan işlerinin kötü gitmesiyle amcasının yönetiminde olan şirkette normal çalışan olarak işe başlar. Borçlarını...
3K 157 24
Bazen hayatımızda o kadar şeyler olur ki gözümüzün önünde olan biten şeyleri farkedemeyiz. Ve hayat insanı her zaman en zayıf yerinden vurur yaşamanı...