Yanı başımdaki torbadan damlayan serumun bitmesini bekliyordum. Gözlerini tuttuğu elime sabitlemişti Onur.
İmtihan ediliyorduk. Zordu ama imtihandaydık. İsyan etmeden, alnımızın akıyla çıkacaktık İnşaAllah.
Evlat, Rabbimizin bir hediyesiydi. Vereceği kullarını O seçerdi. Kimini evlat verip imtihan ederdi, kimini evlat vermeden. Kimse bilemezdi başına geleceği. Bize evlat vermiyorsa vardır bir güzelliği. Sonuçta en karanlık gece bile sabaha ulaşırdı. Bize düşen sabretmekti.
Biriken göz yaşlarını gözlerimi kapatarak geri yolladığımda başımı Onur'a çevirdim. Az çıkan sesimle konuştum.
"Özür dilerim."
Dalmış gözlerini bana çevirdiğinde kaşlarını hafiften çatmıştı.
"Ne için Vişne?"
"Baba olamayacaksın sonuçta ve-"
"Vişne. Güzelim Allah'tan gelen başımız gözümüz üstüne. Özür dileme."
Gözümden düşen yaş ile beraber gülümsedim. Başımı salladığımda o da gülümsemişti.
Odaya giren hemşire serumu çıkarıp yara bandı yapıştırdığında geçmiş olsun deyip geri çıktı.
Ayaklarımı sarkıtıp indiğimde eşarbımı düzelttim. Ayakkabılarımı giyip doğrulduğumda Onur koluna girmemi işaret etti. Aralık bıraktığı koluna girdim ve odadan çıktık.
Hastanenin merdivenlerinden inip arabaya yöneldiğimiz sıra koştururken bir yandan da adımı seslenen kız ile durduk. Arkamı döndüğümde karşıma geçip nefes nefese konuşmaya başladı.
"Gül-Gülşah Hanım. Sizi. Belkıs Hanım odasında bekliyor. Acil bir konu varmış."
Başımı salladığımda Onur'a döndüm.
"Sen arabaya geç. Ben konuşup gelirim. İlaç işlerini falan unutmuştur belki. Ben girer gelirim."
"Ben de geleyim Vişne. Olmaz öyle. Bir şey olmasın."
"Olmaz merak etme. Ben gidip geleceğim."
Başını salladığında içeriye doğru adımladım.
🍒🍒🍒
Onur'dan
Arabaya geçtiğimde Vişne'nin solgun yüzü gözlerimin önündeydi.
Daha sabah gözleri parlıyorken şimdiki hali içimi acıtıyordu.
İmtihanda olduğumuzu biliyordum ama kendini suçluyor gibi bir hali vardı sevdiğimin. Bu, kalbime sayısız toplu iğne batırıyordu.
Telefonlarımızı kapatmıştık. Hastane işi tamamen bittiğinde ne söyleyeceğimizi konuşup öyle açardık.
45 dakika'nın sonunda çıkışta Vişneyi gördüm. Elindeki kağıt ile hızlı adımlar eşliğinde buraya doğru geliyordu.
Kapıyı açıp yanıma bindiğinde bana döndü.
"Onur?"
Başımı ona çevirdim.
"Efendim?"
"Sana bir haberim var."
Gözleri dolarken gülümsüyordu. Gözlerimin dolmasına engel olamazken sordum.
"Ne haberi?"
Başını sallarken konuştu.
"Baba olabileceksin İnşaAllah."
Duyduğum cümle ile birkaç saniye durdum.
"Nasıl? Ama içeride öyle söylememişti doktor."
"Testler karışmış. Hamilelik yüzünden değil grip yüzünden midem bulanmış ama bebek benim için bir tehlike arz etmiyormuş. Bunu söyledi."
Kollarımın arasına aldığımda çenemi başının üzerine yasladım. Eşarbının üzerinden başına öpücükler kondururken aynı zamanda hâlâ şaşkındım.
Hayatta ne olacağını gerçekten hiç kimse bilemezdi. Yarım saat öncesinde halsiz bir haldeyken şimdi dünyanın en şanslı insanı olduğunu hissedebiliyordu insan.
Bir süre öyle sarıldığımızda konuşmaya başladım.
"Çok sevindim güzelim. Ama eğer en başında söylenen de olsaydı eyvallah derdim. Bu da Allahtan o da. Ne diyeceğimi bilmiyorum ben Vişne."
"Susalım. Sessizliğimiz konuşur."
Orada durmaya devam ettiğimiz dakikalar çok güzeldi. Gerçi Vişne ile geçirdiğim bütün dakikalar çok güzeldi. Hayatımda gördüğüm en vişne kızdı.
Vişne ekşidir ama bir yerden sonra tatlı gelir. Gülşah da öyleydi benim için. Ne kadar ekşi olursa olsun tatlılığı da vardı ve ben bu kıza çok fena tutulmuştum.
🍒🍒🍒
Ortaköy Camisinin önünde el eleydik.
Şükrümüzü eda etmek için gelmiştik.
Ortaköy Camisinin yeri bende ayrıydı. Herhangi bir cami değildi. Gerçi bütün camiler sıradan değildi. İlk burada açmıştım içimi birisine. İlk burada seviyorum ben demiştim. İlk burada eşimle birlikte güzel zamanlar geçirmiştim. İlk burada aynı camide, evli bir adam olarak eşim ile namaz kılmıştım.
İçeri girdiğimizde Vişne kadınların katına çıkarken ben de ilerleyip namaza durdum.
Duamı edip ellerimi yüzüme sürdüğümde ezan başladı. Etrafıma baktığımda anladığım kadarıyla sadece ben ve Vişne vardı burada. Gelmeye başlayan iki üç kişi vardı şimdilik. Omzumun üstünden yukarıya baktığımda Vişnenin bana baktığını gördüm. Gülümsediğimde o da bana gülümsedi.
Namaz kılarken beni izlemeyi çok sevdiğini söylemişti bir keresinde. Sonrasında utanıp elleri ile yüzünü kapatmıştı. Çok güzel halleri vardı. Baktıkça bakasım gelirdi, saatlerce oturup Vişneyi izleyeceksin deseler kabulüm derdim.
Önüme döndüğümde o da geri gitmişti. Minbere geçen imam ile akşam namazı başladı.
🍒🍒🍒
"Teyze sadece gripmiş. Ama iyiyim şimdi."
"..."
"İçtim teyze iyiyim Elhamdülillah merak etme."
"..."
Bana bir bakış attı.
"Onur yanımda zaten yardımcı oluyor bana."
"..."
"O eşek sıpası benim yanımdan ayrılmasın. Tamam iletirim."
Güldüğümde ayaklandım. Yanına geldiğimde kollarımı beline dolayıp başımı omzuna yasladım.
Telefonu diğer kulağına geçirirken bana bakarak dudaklarını oynattı.
"Ne yapıyorsun?"
Yanağına bir öpücük bıraktığımda amacımı anlamıştı. Telefon ile konuşurken onunla uğraşmayı seviyordum. Arada huylandığı için kekelemesi çok hoşuma gidiyordu.
"Teyze-"
"..."
"Tamam teyze, teyze demem. Niye senin lafını bölüyorum değil mi?"
"..."
"Anladım."
Karnındaki ellerimi oynatıp hafifçe gıdıkladığımda gülmemek için dudaklarını birbirine bastırdı.
"..."
"Teyze ben seni sonra arasam olur mu?"
Gülesi gelmişti. Anlamıştım. Yanakları kendini sıkmaktan kızarmıştı. Telefonu kapattığı an gülecekti çünkü hâlâ devam ediyordum gıdıklamaya.
"..."
"Hastaneden çıktım ya. Biraz yorgun hissediyorum."
"..."
"Tamam bir daha baştan söylerim."
"..."
"Sen de."
Sıla Anneyi aramıştı öncesinde. Şimdi de Yeşim Teyze ile konuşmuştu anladığım kadarıyla.
"Onur. Onur çok huylanıyorum yapma."
Gıdıklamaya devam ettiğimde gülmeye başladı.
"Ya ben hasta bir bireyim yapma lütfen."
"Tamam tamam. Durdum."
Kolumu omzuna attığımda yatak odasına doğru yürütmeye başladım.
"Hayırdır istikamet nereye?"
"Yatak odasına."
"Sebep?"
"Sebep. Hastanede yeterince yoruldun. Biraz uykuya ihtiyacın var. Ben de sana o sırada çorba yapacağım."
"Çorba mı?"
Başımı salladığımda bana döndü.
"Zehirlenir miyim?"
"Kahvaltı hazırlamıştım. Zehirlenmediğine göre çorbadan da bir şey olmaz diye düşünüyorum."
"Hadi hayırlısı."
"Yat bakalım."
Yorganı açıp yatırdığımda üstüne örttüm. Başına küçük bir öpücük bıraktığımda mutfağa gittim.
Demir hastalandığında çorbasını ben yapardım arada.
Gerekli malzemeleri çıkardığımda mercimek çorbası yapmaya başladım.
🍒🍒🍒
Kapağını kapattığım tencerenin kaynamasını beklerken telefonum çaldı. Demir arıyordu.
"Alo?"
"Selamunaleyküm aslanım."
"Aleykümselam abi. Nasılsın?"
"Elhamdülillah koçum. Sen nasılsın?"
"İyiyim ben de. Ne yapıyorsunuz diye aradım."
"Bizde durumlar iyi. Sen ne yapıyorsun? Okul nasıl?"
"Abi bari telefonda açmayalım şu okul meselesini."
"Hadi açmayalım bakalım. Haberler sizde Demir Bey."
"Öyle değişik bir şey yok bende be abi."
"Olsun koçum. Demir bak yanına gelebiliriz istersen. Ya da buraya gelebilirsin biliyorsun değil mi? Nakil falan ne gerekiyorsa bir şekil hallederiz."
"Yok abi yok. İyiyim burada. Düşünüyorum arada. Benim biraz uzak olmam en iyisi şimdilik."
"Sana nasıl uygun geliyorsa abicim. Ama böyle de bir seçeneğin olduğunu unutma."
"Unutmam."
Biraz durduktan sonra devam etti.
"E abi? Maçı izledin mi?"
"İzledim."
"Sonradan izleyebildim ben ama olsun. İyiydi."
Bir süre sesi gelmedi ardından tekrar konuştu.
"Abi benim kapatmam lazım. Dersimiz iptal olmuştu şimdi yapma kararı almış hoca. Sonra ararım seni olur mu?"
"Olur olur. Görüşürüz Allah'a emanet ol."
"Sen de."
Telefonu masanın üzerine bıraktığımda kaynamaya başlayan tencerenin kapağını araladım.
Yerime oturup dışarıya baktığımda gülümsedim.
Bugüne de bir Elhamdülillah bıraktım.
_______________________________________
-bölüm sonu
Selamunaleyküüm
Nasılsınız?
Ben iyiyim Elhamdülillah.
Bölümü nasıl buldunuz?
Vişne? ♥️
Onur? 💚
Demir ve Onur'un abi kardeş ilişkisinin düzeldiğini görünce seviniyorum valla 🌸
Allah'a emanet olun Vişnelerim 🍒♥️
-13
~okyanusvişneleriniçokseviyor