"Kendisi öyle istedi. Ben yanında olursam canı yansa da tepki veremezmiş, kendini sıkarmış. Senin de uyuduğun söylendi, arkadaşına geleceğimizi söylemişsin. O yüzden benim sinirlenmeyeceğim şekilde kovdu yanından." derken sesi o kadar sakindi ki, normalde yeni uyandığım anlarda beni her şey rahatsız etse de şu an bana batan bir şey yoktu.
"Nasıl tepki veremez? Neden?"
Dudakları hafifçe aşağı doğru kıvrıldı eli hafifçe havalandı. "Bilmem," derken bunu kısa bir an sorgulayacak gibi oldu. "Kadın milleti, neyi neden düşündüğüne akıl sır erdirmek mümkün değil. O yüzden sorgulamadım pek."
Burum kıvırdım uçtan. Gözlerimi sevimsiz sevimsiz kıstım. "Buna daha sonra cevap vereceğim, şu an algılarım tam açılmadı daha. Yazdım bir kenara."
Başını tamam der gibi salladı. Hiç itiraz etmedi, laf atmaya çalışmadı. "E beni niye uyandırmadın?" derken kalkmam gerekse de o kadar üşendim ki geriye yaslanmayı tercih ettim.
"Beklemeyi tercih ettim. Hiç uyanacak gibi durmuyordun. Ayrıca," derken diğer elini oturduğu koltuğa bastırdı. "Bu koltuklar değil uyumak oturmak için bile rahat değil!"
Alayla dudaklarım kıvrılırken gülecek gibi oldum. "Yok artık," dedim şaka mısın der gibi. "Şu an uyumaya zaman bulmam bile nimet bana. Ayrıca sandalyeden daha rahat, tabi bir hasta yatağı kadar iyi değil ama boş yatağımız yok." derken halimden memnun gibi kendimi geri bıraktım koltuğa. Başım tekrar buluştu koltuğun köşesiyle. Ayaklarım hala yerdeydi.
"Sabaha kadar buradasınız, hasta için değil burası doktorlar için. Söyleyin halletsinler." dediğinde o an ne kadar farklı dünyalarda olduğumuzu fark ettim ilk anda.
Tabi Fetih Karadere, hem Karadere olup hem de Arche mimarlık ofisine ortak olunca insan; anlamak ne mümkün içinde olduğun lüksü.
"Başhekime bunun için gitsem bana yallah özel hastaneye bile demez. Sen çıldırmışsın."
Bir an ciddi miyim diye baktı, oldukça ciddiydim. Yeni gelmiş olan başhekime bunun için gittiğimi düşünemiyordum bile.
Yallah Efsun, gerçekten yallah!
"Her neyse," derken daha fazla bu konuyu uzatmadı. "Test sonuçları çıktı mı?" derken başımı salladım ağır ağır. Yanağım tamamen koltuğa yaslı olduğundan yüzüm sıkışmış bir halde komik gözüküyordu tahminimce.
"Hasta herhangi bir virüs taşımıyormuş. No problem yani, boşa stres yapmışım."
Günlerce her aklıma geldiğinde ölüp ölüp dirilmiştim resmen. Her ihtimali, hayır her kötü ihtimali, en kötüsü en imkansızıyla düşünmüştüm. Huyumdu zaten dipteysem kendimi daha da dibe çekerdim.
Başım ağrıyorsa ilk aklıma tümör gelirdi, öleceğime inandırırdım kendimi. Asla sakince duşumu alıp uyumayı planlamazdım. Hatta ileriye gidip daha fazla telaş yapmak için midemin bulanmasına neden olurdum. Evet, evet o fikri desteklesin diye belirtileri arttırırdım.
"Tahmin etmiştim," dediğinde cümlesinin devamı aldığım nefesi bir an boğazıma dizdi.
"Bulaşmazdı zaten."
Sesi cümlesinin ilk kısmına rağmen bir tık azalmış hatta kendi kendine mi söyledi izlenimi yaratmıştı. Gözlerim direkt göze batan bir tepki olmasın diye aralanmak istese de şaşkınca, engel oldum zorla. Ne alaka şimdi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SERÇEYİ ÖLDÜRMEK
General FictionEfsun Zorlu; atandığı Urfa'da mecburi hizmetini yapan tıp fakültesinden yeni mezun, çiçeği burnunda bir hekimdir. Daha mesleğinin ilk günlerinde, henüz on sekizine yeni girmiş bir hastanın intihar vakasıyla karşı karşıya kalır. Hastasının vücuduna b...
X- "İçerlenmiş Cümleler"
En başından başla