22. BÖLÜM - "Unutulan Akşam"

27.1K 1.7K 693
                                    

Multimedya: Alisa Akar

"Sensin değil mi ?" Dedi inanamıyormuş gibi. Yüzüme evrendeki en değerli mücevhermiş gibi bakıyordu. "Seni ve senin erkeğini o kadar çok aradım ve bekledim ki." Büyülenmiş gibiydi. Sıkıca parmaklıklara tutundu.

"Kapa çeneni !" Diye bağırdı Mirza. "Tek kelime bile etme. Sakın !"

"Kız bilmiyor değil mi ? Nasıl ender bir şey olduğunu."

"Ağzını açarsan seni öldürürüm" dedi Mirza sertçe.

"O cadı dışarıda ve sen hala özgürsün" dedi gözlerime bakarken. Gözlerinden aynı anda bir çok duygu geçiyordu ve ben hiç birini yakalayamıyordum. "Erkeğin nerede ? Onun yerini de biliyor musun ?"

"Bilsem bile sana neden söyleyeyim ?" Dedim birden. Bunu neden söylediğim hakkında bir fikrim yoktu. Düşünmeden konuşuyor ve hareket ediyordum. Benim yerime başkası düşünüyordu sanki. Ben sadece kuklaydım.

"Kanlı Ay beni kandırmaya çalışıyor değil mi ? İçindeki gerçek sene hükmediyor ve senin bilinçli halinin gerçek senden haberi bile yok. Ama Kanlı Ay gerçek seni etkisi altına almış dışarı yansıtıyor. Bunu engelleyemiyorsun çünkü koruma kolyen var. Kanat kolyen. Bu kolye sadece tek bir türde bulunur."

"Bir kelime bile etme !" Büyük bir gürültü arkamda koptuğunda omzumun üzerinden geriye baktım. Mirza çemberi parçalamış ve dikilirken sık nefesler alıyordu. Gözlerini yüzüme çevirdiği an kırmızı gözleriyle göz göze geldim. Kendini teslim etmişti ama ne için ? Bu hali daha eğlenceli olabilirdi.

Dudağının kenarı yukarı kıvrılırken ağır adımlarla yanıma geldi.

"Bu kıza gerçekten değer veriyor gibisin. Onu korumaya çalıştığını görebiliyorum ama çok geç kaldın. O artık benim."

"Sen ise hala o parmaklıklar ardındasın. Yüzyıllardır çıkamadın. Bundan sonra nasıl çıkmayı düşünüyorsun Olric Wilson ?" Mirza'nın alaycı konuşmasına sırıtarak baktım. Sonunda aynı dili konuşuyorduk.

"Beni nereden tanıyorsun?" Dedi Olric gergin bir sesle. Mirza sadece sinsice sırıtmakla yetindi. Elimi sıkıca kavradıktan sonra "Gidelim" dediğinde gülümsedim. "Gidelim."

El ele merdivenlerden indikten sonra meşalelerin arasından kapıya doğru ilerledik. Şimdi sırada muhafızlar vardı. Mirza büyüyle kapıyı açtıktan sonra iki muhafız bakışlarını bize çevirdi.

Avucumu ileri uzatıp ikisine de büyülü kelimeleri söyledim. "Simenas poras."

İki muhafız da yere yığıldığında çoktan uyumaya başlamışlardı bile.

Mirza ile gülerek dışarı çıktığımızda soğuk hava bedenimizi yaladı. Hava tamamen kararmıştı. "Nasıl gideceğiz ?" Diye sorduğumda Mirza beni kendine çekti. Nefesi yüzümü yalarken "Kucağıma atla" dedi dudaklarıma bakarak. Sırıtarak kucağına atladığımda bacaklarımdan tutarak beni sabitledi. Ejder kanatlarını gökyüzüne saldıktan sonra kendini gökyüzüne sıçrattı.
Boynuna sıkıca sarılırken portakal kabuğu kokusunu derince içime çektim.

"Elflerden de böyle kaçmıştık" diye mırıldandım.

"O zaman kollarımda olmaktan utanıyordun" dedi açıkça. İkimizin de bu cesur hallerinin içimizdeki bu müthiş etki olduğunu biliyordum. Bu etki çok güzeldi ve hiç çıkmak istemiyordum. Çıktığımda bunların hiç birini hatırlamayacağımı biliyordum.

"Biliyorum."

"Ne hissetmiştin o gün ?" Diye sordu merakla. Derin bir nefes alarak altımızdaki okyanusa baktım. Akşamın bu saatleri okyanusun rengi koyu gri gibi gözüküyordu. "O gün çok utanmış ve rahatsız olmuştum. Seni tanımıyordum ve bana kafayı takmıştın. Sana sinir oluyordum."

KARAKUŞ - 1 "MERCAN"Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin