[Multimedia: Beril Karaman 🌟]
🎶 The Script ~ Superheroes 🎶
Birinden etkilenmemiz ya da hoşlanmaya başlamamız için gerekli belli bir süre var mıydı? Yani karşımızdaki kişiyi daha doğru düzgün tanımadan ondan etkileniyor olmak mantık çerçevesi içerisinde miydi? Aslında bu bir nevi ilk görüşte aşk gibi bir şey değil miydi? Eğer gerçekten öyle bir şey varsa, ilk görüşte hoşlanmanın da olması gerekmez miydi?Bunları hayatım boyunca hiç düşünmemiştim çünkü düşünmeme neden olacak hiçbir şey olmamıştı. Kadınlarla aram hep iyi olmuştu ama bu zamana kadar birine de vurulmamıştım. Ne bileyim, şu saçma romantik filmlerdeki gibi şeyler yaşamamıştım. Birinin elini tutunca içim gitmemişti, gülüşünü görünce istemsizce mutlu olmamıştım, kokusunu içime çekmek ya da yüzümü boynuna gömmek istememiştim.
Ama nedense şimdi bu duyguları merak eder olmuştum.
O kızıl saçlı kızı dün kantinde gördüğümden beri iyi değildim ve bunun fazlasıyla farkındaydım. Aslında tanışalı çok az bir zaman olmuştu ama bu sürenin yarısından çoğunda yanımdaydı. Kızı daha ilk günden Figen ablaların kafesine götürmüştük ve işin tuhaf yanı bunu sanki hep yapıyormuşuz gibiydi. Yani biz hep yapıyorduk tabii ama yanımızda ela gözlü güzel bir kız olmuyordu.
Aslında işin en garip yanı Beril'i uzun zamandır tanıyormuşum gibi hissetmemdi. Kendimi ona yakın hissediyordum ve yanında hiçbir şeyden çekinmiyordum ki bunun en büyük örneği farkında olmadan ona ısırdığım böreği uzatmamdı. Bunu hangi akla hizmet yapmıştım bilmiyordum lakin yaptığımı yadırgamayarak böreğimden ısırık alması itiraf etmem gerekirse kalbimi ısıtmıştı.
Bu ilk kez hissettiğim duygular bir yandan fazlasıyla hoşuma giderken diğer yandan beni kesinlikle korkutuyordu. Doğruyu söylemek gerekirse ona olan hislerimden şuan pek emin değildim. Yani sadece etkileniyor muydum, hoşlanmaya başlamış mıydım veya duygularım bunların da ötesine mi gitmişti, bilmiyordum. Zaten bu yüzden sorguluyordum, böyle işlerin güne ya da tanıyıp tanımamaya bağlı olup olmamasını.
Her ne olursa olsun -ya da ne hissedersem hissedeyim- ona karşı az da olsa bir şeyler beslediğimin farkına varmıştım. Özellikle o doktor bozuntusunun imaları aklımı fazlasıyla karıştırmanın yanında birkaç şeyi anlamamı da sağlamıştı ve bu yüzden ne yapacağımı şaşırmıştım. Sonuçta Beril'in bir erkek arkadaşı vardı ve şu hayatta istediğim en son şey bile değildi, Feza'nın durumuna düşmek.
Hastaneden çıktıktan sonra arabama atlayarak eve doğru yol alırken aklımdan geçenler tam olarak bunlardı. Kafamın her yerinde ayrı bir zil çalıyordu ve zihnim belli bir şeye odaklanmakta zorluk çekiyordu. Ne yapacağıma karar vermek cidden zor olacaktı.
Eve geldiğimde arabamı binanın önüne park ettim. Arabadan indikten sonra dış kapıdan içeri girerek merdivenlere yöneldim ve üçüncü kata çıktım. Bizim dairenin önüne geldiğimde cebimden anahtarımı çıkartarak kapıyı açtım ve içeri girdim.
Kapıdan girer girmez kulaklarımı çınlatan gülüşme sesleriyle gözlerimin kısılmasına sebep olmuştu. Benim yokluğumu mu fırsat bilmişlerdi? Sesleri takip ederek koridorda ilerledim ve oturma odasına geçtim. Ben hariç herkesin burada olması beni bir miktar şaşırtsa da oyun oynadıklarını, hem de yeni oyun konsolumla oynadıklarını gördüğümde şaşkınlığım hızla sinire dönüştü ve kaşlarımı çattım.
Bensiz, yani ben olmadan, benim oyun konsolumla, hem de daha geçen hafta alıp kıyamadığım için tek el atamadığım oyun konsolumla oynuyorlardı. Bensiz oynuyorlardı lan, bensiz! Şuan kendimi üç, hayır beş, yok vazgeçtim on çocukla sokakta kalmış gibi hissediyordum. Resmen ihanete uğruyordum!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KIZIL YILDIZ (B.A.K.) ~ Tamamlandı
Romance10 yaşındaki Mert Atalay'ın en büyük hayali süper kahraman olmaktı. Olmuştu da. 6 yaşındaki Beril'in hem süper kahramanı hem de biricik Mert'i idi ancak Mert, hayranlıktan ibaret sandığı bu sevginin ne kadar büyük olduğunu kavrayamamıştı. Taşınmadan...