49: CESET

50.9K 3.1K 915
                                    




Bring Me The Horizon - Can You Feel My Heart






Huzuru onlarca yıl sonra bir yabancının yanında bulmak çok değişikti. Onun yanında genellikle huzursuz oluyordum, bunun nedeni ise onun yanında olmamın yanlış olduğunu düşünmemdi. Sanırım artık suçluluk duymuyordum, çünkü çok huzurluydum. Mutluydum ve hiç olmadığım kadar iyi hissediyordum.

Güneşin bile aydınlatamadığı siyah saçlarına baktım. Bu aralar saçlarının üst kısmı önceye göre biraz daha uzamıştı. Düz değildi, kıvırcıkta değildi, hafif dalgalıydı saçları ve bu ona çok değişik bir hava katıyordu. Islanmış olmasına rağmen kabarmamıştı saçları, yumuşacık duruyordu. Az önce o ıslak saçların arasında elimi nasıl gezdirdiğimi hatırlayınca dudağımı ısırdım.

Birde bana döndü hızla.

"Isırma dudağını."Hissetmişti, sanırım biraz sert ısırmıştım. Onunla aynı şeyleri hissetmek ne olursa olsun hoşuma gidiyordu. Onun acısını hissetmek bile güzeldi.

Ona yetişmek için hızlandım, durmasından fırsat bilerek yetişmiştim ona. Gelişte yaptığı gibi dönüşte de hızlı hızlı yürüyordu. Geniş yakalı siyah tişörtü boynundaki kızarıklığı tümüyle gözler önüne seriyordu. Onu ben yapmamıştım, o bana yapmıştı. Elim boynuma gitti, acıyordu ve kızarıklığı morarmaya dönen izin bende de aynı şekilde durduğunu biliyordum.

"Eğer biraz yavaşlarsan ısırmam." Güldü yamuk bir şekilde.

"Ne o arkadan kestiğin yetmedi biraz da önden mi keseceksin beni?" Keyif alarak sorduğu soru beni sadece utandırmıştı. Bakışlarımı fark etmese anormal olurdu sanırım.

Birden içimden gelen deli dürtüyle elini tuttum. Şaşırmıştı. Onunla temas kurmak, elerinin ellerimin arasında olması beni rahatlatıyordu.

"Ne yapıyorsun?"

"Aaron'la izlediğim filmlerde öpüşen insanlar el ele tutuşuyorlar, birlikte vakit geçiriyorlar." Elini elimden çekmek yerine eli ellerimdeyken yürümeye devam etti. Bu sefer beraber yavaşça yürüyorduk.

"Onu sevgililer yapar, sevgililerden nefret ederim." Onun kaşları çatılırken benimkisi daha çok çatıldı.

"O zaman sen neyim oluyorsun?"

"Hiçbir şeyin." Bu kadar kolay ve umursamaz cevap vermesi boğazımda bir yerlerin düğümlenmesine neden olmuştu. Yaşadığım utançla elimi elinden çektim. Ne kadar onun sıcaklığını sevsem de. Bu sefer ben onun önünden yürümeye başladım.

Hiçbir şeyimse neden öpüyordu, neden beni kendimden geçirecek sözler söylüyordu, neden öyle güzel bakıyordu? Sinirlenmemek elde değildi. Arkamdan güldüğünü duyuyordum, komik bir durum yoktu. Sinirimle ona döndüm.

"Komik olan ne?" Sinirle sarf ettiğim kelimeler onun o gülen yüzünü gördüğümde tüm anlamını yitirmişti. Hatta sinirin ne olduğunu bile unutmuştum. O gülüyordu, benim kalbim duruyordu. Çok güzel kısılıyordu gözleri, çok gülmediği için herkesin göremediği gamzesi yüzünde ışıldıyordu. Bir varlık bu kadar güzel olamazdı. Sanırım tanrının olduğuna gerçekten inanmaya başlıyordum. Yoksa böyle bir güzellik tesadüfen doğamazdı, bu güzelliği büyük bir yaratıcı tasarlamış olmalıydı.

"Sinirini hissediyorum ve şimdi de bana bakarken içinde yaşadığın hayranlık patlamasını da hissediyordum." Keyifle sırladığı karşılık ona arkamı döndüm ve yürümeye devam ettim. Belki de onunla aynı şeyleri hissetmek o kadar da iyi değildi, özel diye bir şey kalmamıştı.

SONSUZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin