Jarell Perry - Win
Ed Sheeran + Kiss Me
Üşümek, sadece bir kemeydi. Ne zamandan beri bu kadar anlamlı gelmeye başlamıştı? Onsuz üşümeye başladığımda mı yoksa o beni başka boyutlara götüren dudaklarının arasında çıktığında mı?
Üşümek, sadece basit birkaç harf topluluğuydu ama benim kalbimi bu kadar titretmemeliydi. Sadece 'Üşüdüm.' Demişti. Normal hayatta defalarca kullanılacak bir kelime şimdi neden bu kadar anlamlıydı?
Bugün o gidişi geliyordu aklıma, yağmurun altında benden uzaklaştıkça üşüyen bedenim geliyordu. İlk defa üşümek bu kadar çekilmez olmuştu. Tüm gün üşüyen bedenim şimdi yine yanıyordu. Üzerimdeki battaniyeyi fırlatmak istiyordum.
Aaron anlamsız bir şekilde Damian'a bakıyordu. Anlamamıştı ne demek istediğini ama ben çok iyi anlamıştım hatta yaşamıştım. Evet, kelimeyi yaşamıştım. O da üşüyordu uzakta. Belki de bu yüzden her gün kafenin önünde bekliyordu. Bu düşünceyi kabul etmek istemedim. Sadece öylesine benim için orada olsa ne olurdu sanki?
Damian daha da konuşmadı. O sadece kelime gibi görünen ama alsında kelimeden çok daha derin olan söz üzerine ikimizde de sözcükler tükenmişti. Kelimeler bu büyüyle dolu hayatımda yeniden kifayetsiz kalıyordu.
Arkasını döndü ve çıkmaya başladı merdivenleri. Onunla konuşmak istiyordum, onunla aynı odada olmak bile yeterdi. Bu hissi uzun süre sonra da olsa anlamıştım. Bu his özlemdi.
Aaron tekrar bana döndü. Bakışları anlam vermediğim bir şekilde üzerimde gezindi ve sonra üzerinde ki battaniyenin altından çıktı. Ben de sıcaklığını koruyan havaya dayanamayarak attım üzerimden battaniyeye. Aaron üzerimden attığım battaniyeye baktı.
"Üşümüyor muydun?" Yüz ifadesi tamamen değişmişti. Neden bilmiyordum ama şüpheci bir şekilde bakıyordu. Gözlerini kısmıştı ve gözleri aynı güldüğünde olduğu gibi yok olmuştu neredeyse. Alt dudağını ağzının içine yuvarladı.
"Birden geçti." Kafa salladı sadece. Ardından anlamadığım bir şekilde güldü. Bu kesinlikle keyifli bir gülüş değildi.
"Artık yatalım." Dedi ayağa kalkarken. Eskiden olsak onunla aynı yatakta uyurduk. Beni beklemeden bir adım atmıştı ki tekrar durdu. Yere eğildi ve bedeni yüzünden görmediğim şeye baktı uzunca. Yüzünü göremiyordum.
Bana doğru döndü elinde ne olduğunu yeni fark ettiğim şeyle. Bu karttı. Bugün adamın verdiği karttı. Kartı havaya kaldırdı şaşkınlıkla. "Bu ne?"
"Bilmiyorum, bugün bir adam verdi. Bir şeyler saçmaladı ve ne dedi hiç anlamadım. Foto bilmem ne dedi." Aaron'un tek kaşı havalandı.
"Fotomodellik?" Kafa salladım tekrar önüme dönerken. Öyle bir şeyler demişti adam. "Bu çok ünlü bir markanın kartı." Dedi elindeki kartı sallarken. "Bence bu işi düşünmelisin." Güldü kafasını önüne eğerek. "Hem yakışırda."
"Ne işi ki?" Tekrar yanıma oturdu. Damian geldiğinde yüzünde oluşan rahatsız edici ifade hemen yok olmuştu. Onun bu huyuna bayılıyordum. Uzun süre kızgın kalamıyordu, değişkendi.
"Sadece birkaç poz vereceksin ve her yerde resimlerin olacak. Dergiler, billboardlar ve markanın oluğu her yer." Hevesle anlatmıştı, gözleri parlamıştı. Bu iş iyi bir iş olmalıydı böyle anlattığına göre.
"Billboard ne?" Güldü. Bu sefer ona yakışan bir şekilde gülmüştü. Kafasını koltuğa yasladı. Yine değişik bakıyordu ama bu kötü değildi. Gözleri parlıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SONSUZ
Fantasy"ÇIĞIR AÇANLAR Kategorisi - The Wattys 2016 Ödülü Sahibi" Mutluluk yoktu, sevinç yoktu, heyecan yoktu, korku yoktu, üzüntü yoktu, acı yoktu, hiçbir şey yoktu. Sadece saatin her geçen saniye vücuduma bıçak gibi saplanan akrep ve yelkovanı vardı...