Hannah Cartwright & Ross Tones - All You Leave BehindKendimi tanımıyordum. Bundan önceki hayatımda nasıl bir insandım bilmiyordum, bu eve hapisken bir canavar dışında neydim bilmiyordum ve bundan sonra ne olacağımı da bilmiyordum. İyi değildim, hiçbir şey düzgün değildi bu büyüyle dolu hayatımda. Hiçbir zaman gerçekten mutlu olamamıştım, hep bir şeyler eksikti ve bundan sonra da düzeleceğini düşünmüyordum.
Sadece hayatımda bir kez de gerçekten mutlu olmak istemiştim. Sanırım çok istemiştim. Artık özgürdüm ama hiçbir şey yolunda gitmiyordu. Böyle olmasını ben istememiştim. Mutluluğu hak etmiyordum belki de, insanların ölümüne neden olmuştum.
Damian'ın hiçbir şey söylemeden odasına çıkacağını zannettim ama öyle olmadı. Aaron'a doğru yürüdü. Tam karşısında durdu. Konuşmaya hazırlandığı sırada Aaron konuştu.
"Şimdi de o mu? Benim sevdiğim kadınlarla derdin ne?" Aaron büyük bir öfkeyle sormuştu sorularını.
"Ateş saçmayı kes, onunla aramızda bir şey yok ve olmayacakta. Bana güvenmediğini biliyorum, güvenmeni de istemiyorum. Sonuçta ben senin gözünde piç heriften daha fazlası değilim, değil mi?" Aaron öfkeyle güldü.
"Evet, sevgilimle yattıktan sonra seni affetmemi mi bekliyordun? Evet, sana güvenmiyorum ve evet gözümde bir piç heriften fazlası değilsin." Küfür etmesine Damian düşündüğümden çok daha sinirlenmişti, ilk önce kaşları çatıldı. Sonra ise acımasızca güldü. İstediğinde çok acımasız olabiliyordu.
"Evet haklısın." Kafasıyla beni işaret etti kafasını hafifçe eğerek. "Onu da öptüm ve dudakları düşündüğümden çok daha büyüleyiciydi. Evde ki bütün elektrikli aletler neden patladı sanıyorsun? Çok ateşliydi."Her bir kelimeyi büyük bir öfkeyle bastırarak söylemişti. Söyledikleri canımı yakmıştı, bu kadar basit bahsetmemeliydi ki bu isteyerek olmamıştı. Bu büyüydü. Aaron'la bu şekilde konuşmamalıydı, onu yeterince incitecek şey yapmıştı. Belki de Damian benim düşündüğüm gibi iyiliğini saklayan bir kötü değildi o gerçekten kötüydü. İçi de kötüydü dışı da. İyi olan birisi kardeşine bunu yapmazdı. Benim hissetmeyen halimden bile daha acımasızdı, bir vicdanı yoktu onun.
Aaron beni şok edecek bir şey yapıp Damian'ın yüzüne sert bir yumruk çaktı. Aynı anda yanağıma büyük bir ağrı girdi ve Damian'la aynı anda kafamız yana doğru yattı. Canım çok yanıyordu. Aaron'un öfkeli gözleri bana dönerken tamamen yitirdi öfkesinin. Yerini şaşkınlık aldı. Dudakları aralandı şaşkınlıkla.
"Bu... Bu nasıl?" Doğru düzgün konuşamamıştı bile.
"Bilmiyoruz." Dedim yanağımda ki öldürücü ağrıyı görmezden gelmeye çalışarak. Damian kafasını kaldırıp önce Aaron'a baktı. Hiçbir şey söylemedi ve bana kısa bir bakış atıp merdivenlerden çıktı yine. İşte şimdi onunla yalnız kalmıştık, yüzleşme zamanıydı.
"Gel buz koyalım." Bana bakmadan sarsılmış adımlarla mutfağa yürümeye başladı. Bende onun kadar sarsılmıştım ama benimkisi acıdandı. Elimi yanağımın üzerine kapatarak bende girdim. Hemen dolaptan buz çıkartmaya başladı. Bende hemen yanında, tezgâha yaslandım. Ve o an açık dolaptan dolabın ağzına kadar dolu olduğunu fark ettim. Gözlerimin dolmasına engel olamadım. Yine beni düşünerek gelmişti.
Dolabı kapattı ve elinde ki buzu yanağıma bastırdı, acıyordu. Kehribar rengi gözleri en koyu haline bürünmüştü. Uzun ve gür kirpikleri güzel gözlerini çevreliyordu. Bir gün gitmesine rağmen özlemiştim onu. Ona çok alışmıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SONSUZ
Fantasy"ÇIĞIR AÇANLAR Kategorisi - The Wattys 2016 Ödülü Sahibi" Mutluluk yoktu, sevinç yoktu, heyecan yoktu, korku yoktu, üzüntü yoktu, acı yoktu, hiçbir şey yoktu. Sadece saatin her geçen saniye vücuduma bıçak gibi saplanan akrep ve yelkovanı vardı...