"Seni pislik adi herif, sen ne haysiyet yoksunu bir katil çıktın lan!"
Elimle karnına hokkalısından bir yumruk çaktım. Ve bir anda hiç beklemediğim bir şekilde acı çekerek inledi. Yaralarının olduğunu unutmuştum. Çok korkmuştum ve elim ayağıma dolanmıştı.
" Ben, çok özür dilerim, sen bir anda şey edince, refleksen oldu!"
Neredeyse elin katiline ağlayacaktım yakında. İşte yufka yürekli olmak böyle bir şey, seni öldürecek kişiye bile acıyan bir aptal yapar insanı.
Bir eli yumruk attığım yerde, aniden gülmeye başlamıştı. Gülerken de acı çektiği çok barizdi.
"Ne edince?"
Dediği şeyi beşinci defa beyin süzgecimden geçirdikten sonra sonunda dank etmişti.
"Sanane be, çık odamdan, HEMEN!"
Onu itekleyerek odamdan çıkarmaya çalışırken tekrardan yarasına dokunmuş olmalıyım ki bu sefer elimden tuttu.
" Eeeeh sen de geber be, elin katiline acıyacak halim yok ya! "
Diyerek elimi sertçe kendime doğru çektim.
" Ben sana bakarken iyiydi sanırım? "
Hayretle ona bakıyordum, wtff!??
" Sana bak diyen oldu mu kardeş, kendi kendine beni hasta edip evcilik oynar gibi oynadın! Şimdi de gelmiş mahremiyet alanlarıma giriyorsun! "
Sinirle gidip yatağıma oturdum, biraz daha burda kalırsa sinirden yaralarına dolap fırlatacaktım haberi yok!
"Sonuçta baktım, ve sen de borcunu ödemelisin. "
Gözlerimi belerterek ona baktım, borçlanmışız bi de, duydunuz mu arkadaşlar?
" Ne, ne borcuymuş? "
Merakla ama meraklı olduğumu belli etmeyerek ona yönelttiğim sorunun cevabını bekledim.
" Eğer bu on beş gün içerisinde yaralarımı iyileştiremezsen, sana en güzelinden bir işkence hazırlarım, senin gibi."
Ne yani ona ben mi bakacaktım? Ve senin gibi derken neyi kastetmişti??
" Kendi kendine bakamıyor musun sen? "
" Bakardım, bakardım da, sen varken neden kendimi yorayım, Elis'ciğim? "
" İyi, dikkat et de lahmacunuma limon sıkarken yarana da sıkmayayım. "
Küçümsercesine bir kahkaha atıp daha çok dibime sokuldu ve maskenin altındaki gözlerini gözlerimle buluşturdu.
" Sen de dikkat et olur mu, refleksle o limonu sıkan elini kırmayayım. "
Daha sonra bana alayla bakan gözlerinden kurtulmak için onu son bir defa tam da yaralarının üstünden itip odadan çıktım. Arkamda bıraktığım iki büklüm katili hayal edebiliyordum. Ne çok acımıştır, oh olsun!
Salona geçtiğimde şöyle bir etrafıma baktım, ve yapacak hiçbir şeyimin olmadığını fark ettim. Bari bir kağıt kalem olsaydı da zaman geçseydi be!
Aslında neden olmasındı? İki dakika istesem, bana evimden getirse, fena olmazdı. Hatta makyaj çantamı da getirsin, evde makyajla dolaşmak bana kendimi iyi hissettiriyordu. Hatta hatta beni direkt evime götürsün, ben istediğimi alıp paşa paşa tekrar gelirdim. Sonuçta ben çok akıllı bir kızım, bence kabul edecektir.
Nah eder demek isterdim de, neyse. Geceyarısı olmasını umursamadan tekrardan yüzsüz gibi kapısına gittim. Ve kapıyı tıklattım. Ve belki bir umut açar diye beklemeye başladım.
Kısa bir süre sonra kapının kilidinin çevrilme sesi geldi ve kapı açıldı. Fakat bu sefer kapıyı açan o değildi. Onun yerine, kedi maskesi takmış bir kadın karşılamıştı beni...
Sevgili okurlarım, bölümlerin gerçekten geç geldiğini biliyorum, ve bunun için kendimi çok suçlu ve zorunlu hissediyorum. Fakat gerçekten de bilerek olmuyor, lütfen beni anlayışla karşılayın.
Bir sonraki bölüm 20 oy ve destekleriniz için teşekkürler 💖💖
Yeniyılınız kutlu olsun kendinize cici bakın 😽 💐 🩷