2.0| tuzak

197 23 4
                                    

'Ben sevgilimin olmasını da geçtim, bir özel kuvvet askerinin hain olmasını kaldıramazdım.'

~

Esil in mutfağa gitmesinin ardından yaklaşık bir saat daha oturmuştuk. Helva yemiştik bir güzel. Evet, kız harbiden de helva yapmıştı kuzeni için. İtiraf etmeliyim ki gerçekten lezzetli bir helvaydı. Her ne kadar Oğuz yiyememiş de olsa. Bir saat boyunca bolca sohbet edip eğlenmiştik. Uzunca zamandır matemin ardından bugün iyi gelmişti. Bir saat önce bizimkiler ayrılırken yüzlerindeki acının bir nebze de olsa dindiğini görmüştüm.

Askerin yaraları hiçbir zaman kapanmazdı. Her seferinde en derinlerinden tekrar tekrar kanardı. Bizim acımız hep tazeydi. Hele birde şehit verdiyse bu vatan...

Baran abinin arabasındaydık şimdi. Başım koltuğun arka kısmına yaslı bir halde dururken gözlerim kapalıydı. Arabadakilerden, Baran ve Elçin’den çıt çıkmıyordu. Müzik çalardan kısık bir şarkı çalıyordu. Mabel Matiz’in Aşk Yok Olmaktır şarkısı çalarken bile aklımda bir Barbaros vardı. Benim bir sevgilim vardı ve sevgilimden yaklaşık bir buçuk haftadan beri ayrıydık. Nerede olduğuna dair kimsenin bir bilgisi yoktu. Olan da söylemiyordu. Biliyorum gizli görevdeydi ama hiç olmazsa nerede olduğunu öğrenseydim hım? Olmaz mıydı?

Telefonum mesaj geldiğini belirtircesine titrerken ekranına göz attım. Bir yeni mesaj ibaresi beni bir anlık umutlandırırken karşılaştığım adres kaşlarımı çatmama neden olmuştu. İsimsiz gelen mesajda adresin ardından bir mesaj daha geldi.

-Sevgilin burada, kurtarmak istiyorsan acele et

Bu da neyin nesiydi? Gitmeli miyim? Beynim sakın gitme diye bağırırken kalbim git ne olacak diyordu. Ben normalde aklımın olduğu yerde asla dinlemezdim kalbimi. Zaten biraz da bunun için eğitilmiştim. Peki şimdi ne yapacaktım? Baran abim arabasını istesem verir miydi? Arabam da yoktu ya.

“Şimdi ne yapacaksınız?”

Elçin “ben direkt arabamı alıp adliyeye gideceğim. Üzerinde çalıştığım vakalar beklemeye gelmez.”

Baran “mümkünse sabaha kadar uyumayı planlıyorum. Sen ne yapacaksın?” bende bilmiyordum ki.

“Bilmem...” Derin bir nefes aldım. Gitsem en fazla ne olabilirdi ki? Azıcık ucundan bakar geri dönerim. “Bir arkadaşım çağırdı aslında.”

Baran “kimmiş o arkadaş?”

Onu da bilmiyorum henüz.

“Sena diye eski bir arkadaş. Ankara ya gelmiş de. Birşey isteyecektim Baran abi.” Yalan söylediğim için utandım. Ama başka diyebileceğim birşey yoktu. Ya peşimden gelir ya da gitmeme izin vermezdi. Her iki türlü de sıkıntılıydı.

Baran “dinliyorum güzelim?”

Güzelim kelimesini bu kadar seveceğim aklıma gelmezdi arada. Garip bir şekilde mutlu ediyordu beni.

“Benim arabam serviste de...”

“Benimkini alabilirsin,” dedi hemen. Daha istemeden anlamıştı. “Zaten bugünlük bir işim yok.”

“Teşekkür ederim abicim.”

Baran abim güldü. “Abin kurban olsun sana.”

Eve gelince bizimkilerle vedalaşıp Baran abimin arabasına atladığım gibi yolumu atılan adrese yönlendirmiştim. Ben asla akıllanmazdım. Kendime olan güvenim umarım boşa çıkarmazdı beni. Aklımdan türlü düşünceler geçiyordu. Ama içimden bir ses de gitmem gerektiğini savunmaya devam ediyordu. Bende onu dinledim atılan adrese giderken. Yaklaşık beş dakikalık yolum kaldığında fark ettiğim araç gerilmeme neden olmuştu. Takip ediliyordum.

LAÇİNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin