Bir Adım Daha Cesur

95 90 70
                                    

Barış, sahafın önünden ayrıldıktan sonra gece boyunca uyuyamamıştı. Semih’in o çekingen teşekküründe gizli bir şeyler aramış, ama tam anlam verememişti. Kalbindeki ağırlık biraz hafiflemiş olsa da, bir cevap almak için içten içe yanıp tutuşuyordu.

Ertesi gün, Semih ise sabah erkenden sahafa gitmişti. Ama elindeki kitaplara odaklanmakta zorlanıyordu. Barış’ın söyledikleri hâlâ zihninde yankılanıyordu. “Benim için çok özelsin.” Bu basit cümlenin içinde öyle bir samimiyet vardı ki, Semih istemsizce gülümsedi.

Barış, öğleden sonra elinde küçük bir çay paketiyle sahafın kapısını tıklattı. Semih kapıyı açtığında onun elindekini fark etti ve kaşlarını kaldırarak sordu:
Çay mı getirdiniz?

Barış, yüzünde alaycı bir gülümsemeyle başını salladı.
Bu öyle sıradan bir çay değil, Semih Bey. Bu, memleketimin en güzel kokan çaylarından biri. Siz Trabzonlusunuz, ben Rizeliyim. Dedim ki, bu dostluğa bir çay demliği eşlik etmeli.

Semih gülerek başını salladı.
Peki, Barış Bey. Bu kadar övüyorsanız bir denemek lazım.

---

Barış, çayı demlemeye koyulmuş, Semih ise onu izlerken içinden hafif bir huzur hissediyordu. Barış’ın mutfakta bu kadar doğal bir şekilde hareket etmesi, onun sert görünümünün ardında sıcak bir yan olduğunu hatırlatıyordu.

Çayınız hazır,” dedi Barış, iki bardağı masaya bırakırken. “Şimdi bakalım, bir Trabzonlu bu çayı beğenecek mi?

Semih, bardağı alıp bir yudum içti. Gözleri hafifçe büyüdü ve gülümsedi.
Gerçekten güzelmiş. Tebrik ederim, Barış Bey.

Barış, bu yanıt karşısında gururlu bir şekilde arkasına yaslandı.
Rize’nin çayı bir başkadır. Trabzonlu biri bile beğendiğine göre, bu zafer benimdir.

Semih, gözlerini devirdi ama yüzündeki gülümsemeyi gizleyemedi.
Tamam, tamam. Ama bunu sadece çayın hatırına söylüyorum.

Barış’ın kahkahası odayı doldurdu.
Yani, kabul ediyorsunuz. Teşekkür ederim, Semih Bey. Bu, benim için büyük bir galibiyet.

---

Çayın ardından ikisi de sessizce oturuyordu. Barış, bir şey söylemek istiyor ama kelimeleri toparlayamıyordu. Semih ise başını eğmiş, bardağındaki çayı karıştırıyordu.

Sonunda Semih, gözlerini Barış’a kaldırdı. Hafifçe gülümsedi ve yavaşça konuştu:
Dün söyledikleriniz… Üzerinde çok düşündüm.

Barış’ın kalbi hızla çarpmaya başladı. Semih’in gözlerindeki ciddiyet onu hem heyecanlandırıyor hem de biraz korkutuyordu.
Ve?” diye sordu, sesinin titremesine engel olamadan.

Semih, derin bir nefes aldı.
Siz de benim için özelsiniz, Barış Bey. Ama… Bunu nasıl ifade edeceğimi bilmiyorum.

Barış, hafif bir gülümsemeyle karşılık verdi.
Sadece bunu bilmek benim için yeterli, Semih. Acelemiz yok.

Semih, bu anlayışlı yanıt karşısında rahatladı ve bir kez daha gülümsedi.
Teşekkür ederim.

---

Barış, sahafın toz kokan rafları arasında dolaşırken aklı hâlâ Semih’in söylediklerindeydi. "Siz de benim için özelsiniz." Bu cümle, kalbinde yıllardır eksik kalan bir boşluğu doldurmuş gibiydi.

Ama bir yandan da Semih’in çekingenliği ve kendi temkinli tavrı onu sabırlı olmaya zorluyordu. Hayatının büyük kısmında savaşmayı ve kaybetmeyi öğrenmiş bir adam olarak, bu kez kazanmaya kararlıydı. Ama aceleyle değil, özenle.

Seven Ne Yapmaz / BarSemHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin