"Beyazıt," dedim hem korku, hem de sakin bir sesle. Buraya nasıl girmişti?
İri kolları bel boşluklarımdan geçip karnımın üzerinde sıkıca birleşti ve beni sertçe kendine çekti. Kalçam sert kasıklarına çarptığında nefesimi tuttum. Şu an ki konumumuz nefesimi kesiyordu.
"Benim, güzelim," dedi etkili bir sesle. Yakınlığımız kalbimin işini zorlaştırıyor ve sertçe göğüs kafesime çarpmasına neden oluyordu. Bir erkekle bu kadar yakın olmak ve bu erkeğin Beyazıt olması beni tarif edemiyeceğim bir duygu yığının içine sürüklüyordu.
Elinin karnımın üzerindeki baskısı arttı ve beni kendine daha da bastırdı. Bundan rahatsızlık duymuyordum ama bedenimi bir utanç dalgasının yutmasını da engelleyemiyordum.
"Umarım bu yaptıklarım seni rahatsız etmiyordur." Sesi öyle bir tondaydı ki sanki rahatsız ettiğini söylesem benden olabildiğince uzaklaşacaktı. Ama dediğim gibi ben rahatsız değildim. Kafamı olumsuz anlamda iki tarafa salladım.
Kolları benden uzaklaştı ve kollarıma tutunan elleriyle beni kendine çevirdi. Burnum göğüs kafesine sürtüldüğünde aldığım karamel kokusuyla yutkundum. Çok güzel kokuyordu...
Eli çenemi buldu ve gayet nazik bir şekilde haraket ettirerek yüzüne bakmamı sağladı. Gözleri arzudan karamış, gözleri dudaklarımı hedef almıştı. Çenemdeki elinin başparmağı haraketlenerek alt dudağımda gezindi. Dudaklarımın ve yanaklarımın yandığını hissettim. Diğer eli kolumdan ayrılarak belimi buldu. Kendine beni sertçe yasladı. Onu hissedebiliyordum. Yaşımın tutmadığı yerlere kadar hissedebiliyordum.
"İzin verir misin?" dedi dudaklarıma yaklaşırken. Kafamı belli belirsiz salladım. Konuşmaya mecalim yokmuş gibi geliyordu.
Dudakları dudaklarıma daha da yaklaştı. Kemerli burnu burnuma değiyordu...
... Ve kalbim durdu. Dudakları dudaklarımın üzerinde sadece beklerken kalbim durdu...
Beynim ne olduğunu anlayamıyordu. Hayır, dışarıda ki olayları değil. Kalbimde ve vücudumda oluşan olayları.
Dudakları yavaşça alt dudağımı kavradı ve sertçe emdi. Bu sertlik canımı acıtmıyor aksine daha fazlasını istememe sebep oluyordu. Belki yaptığım yanlıştı ama o an yapılacak yanlışları anlayamıyordum bile.
Dudakları sakince ve sertçe alt dudağımı emiyor ve arada ısırarak çekiştiriyordu. Tüm düşüncelerimi kenara bırakarak ilk defa tattığım bu duyguyu yaşamaya karar verdim.
Öylece bekleyen ellerimi kollarına, oradan ise omuzlarına çıkardım. Bir elim ense köklerinde ki saçlarını kavradı. Onu taklit etmeye çalışarak dudaklarımın arasına üst dudağını aldım. Bunu yapmamla belimdeki eli sıkılaşmış ve beni iyice kendine çekmişti. Acemice ona karşılık verirken dudaklarımı ısırmasıyla ensesinde ki saçlarını çekiştirerek, kısık bir inleme bıraktım dudaklarımın arasından. Benim dudaklarımdan firar eden inilti onunkinde can bulmuştu.
Kısa bir an ayrıldı ve az öncekine zıt sert bir şekilde geri dudaklarıma kapandı. Ayrılmasıyla kapanmış olan dudaklarımı diliyle araladı ve dilini ağzımın içine gönderdi. Normalde olsa midemin bulanacağını düşündüğüm şey içimde bir ateş yakmıştı. Ona izin verecek dudaklarımı biraz daha açtım. Dilini dilime sürttü. Ve bir kez daha...
O böyle usta bir şekilde bana karşılık verirken ben onun yanında baya acemi kalıyordum. Onu şaşırtmak istemiş olmalıyım ki dili ağzımın içindeyken dudaklarımı kapattım ve dilini iki dudağımın arasına esir ettim. Kapalı olan gözleri açılmış dikkatle ne yapacağımı bekliyordu. Gözlerimi ondan kaçırarak kapattım ve dilini olabilecek en sert şekilde emdim. Yanaklarımın kızıllığını hissedebiliyordum. Bu hareketimle dudaklarıma değen dudaklarından hırıltılı erkeksi bir inilti koptu. İlk önce kendini benden kurtardı ve beni çevirerek sertçe kapıya yasladı.
"Yaramaz kız," dedi yüzünü dibime kadar getirdiğinde. Yutkundum.
"Ben, öz-" cümlemi tamamlamama izin vermeden dudaklarımızı buluşturdu ve bir kaç saniye sonra geri çekildi.
"Dileme, benim bedenim senin bedenin sonuçta, değil mi?" dedi çapkınca göz kırparak.
Ağzımı açacağım esnada çalan zille gözlerimi büyüttüm. Ve farkında olmadan ağzımdan 'Yuh!' adlı bir nida döküldü. Hadi ama! Biz cidden yarım saattir öpüşüyor muyduk?
"Bu ne ki? Evlendiğimizde günler geçecek ama biz yataktan çıkmayacağız." Söylediği şeylerle şok olurken yanaklarım kırmızının en koyu tonuna bürünmüştü.
"Lütfen, bana onu dışımdan söylemediğimi söyle!" Birşey demeden dudaklarıma masum bir buse kondurdu. Ardından birşey demeden lavabodan çıkıp gitti.
Elim kalbimin üzerinde beklerken gözlerim aynadaki yansımama takıldı. Ve bir şok dalgası daha bedenimi ele geçirdi. Yanaklarım kıpkırmızıydı, dudaklarım ise ona ayak uyduruyor ve ek olarak şişmiş bulunuyordu.
Elimi yüzümü soğuk suyla yıkayarak lavabodan ayrıldım. Soğuk su uyguladığım dudaklarım şişliğini hafif bir şekilde kaybetmişti.
O gün ilk dersin sonunda çantamı alıp babama hasta olduğumu söyleyerek eve gelmek istediğimi belirttim. Ona yalan söylemek kalbimi burksada gerçekleri söyleyemezdim.
...
Çalan zille yerimde kıpırdandım. Babamın işten dönüş saatiydi. Salondan girdiği an koşarak ona sarıldım.
"Hoşgeldin, baba!" dedim ondan ayrılarak. Ardından anneme sarıldım.
"Hoşgeldin, anne!" Diğerleri ile sarıldıktan sonra hep beraber masaya geçtik. İlk başta istemeyerek oturduğum bu masa şimdi iyi ki dediğim bir yerdi. İyi ki bu masada ailemle beraberdim.
***
Kısa bir bölüm.
Nasıl buldunuz?Oy verip, yorum yaparsanız sevinirim:)
Buralardasınız, hep buralarda olun...
∞♥∞
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AY ÇİÇEĞİ |GERÇEK AİLEM|
ActionBir kızın görünmezliği, sevgisizliği, kimsesizliği bir hatadan kaynaklanıyor ve bu hata yıllar sonra fark ediliyorsa? Bu yanlış kimin sayesinde gün yüzüne çıkıyor?