Nasılsınız? Öncelikle merhabaaaaaaa. Şuan o kadar ama o kadar mutluyum ki? Gerçekten bu bölümü atmadan önce şöyle bir baktım yazmış olduğum kitaba ve karakterlerime. Arkadaşlar kitabımı final yaptım. Ama bölümleri atmadım henüz. Çok ama çok mutluyum. İlk kez bir kitap bitirdim. Bu kitap biter bitmez Şimal'a başlayacağım. Gerçi Şimal'in ilk üç bölümünü yazdım. Bdbdjdjdj biraz hızlıyım.
Şimal'in kapak tasarımı tamamen bana ait. Tüm her şeyini ben yaptım. Ve tamda hayalimde ki gibi bir kapak oldu. Ama her an değiştirip, mavi değilde yeşilimsi bir kapak yapabilirim. Ayrıca nasıl olduğunu, Şimal adlı kitabımın tanıtım kısmına yazarsanız çok memnun olurum.
Bu bölümden sonra her hafta pazartesi finale doğru bölümler gelecek. Evet sanırım çok fazla konuştum. Sbbshdhdjdjd sizi bölümle baş başa bırakıyorum, ve her zaman ki gibi...
...Lorensi size keyifli okumalar diler...
Bölüm Kırk Altı - Köye Erzak
Ömer Asaf'a sırtımı dönmüş, onu yaralarıma pansuman yapıyor olmasını ve bitirmesini büyük bir sabırla bekliyordum. Ellerim elbisemi tutarken, saçlarımı tepeden dağınık bir topuz yapmış, sırtıma dökülmemesi için çıtçıtlı tokayla tutturmuştum.
Beklemediğim bir anda omzuma dokunulan sıcak dudaklar ile sızlayan gözlerimi Ömer Asaf'a çevirdim omzumun üzerinden. Dudakları omzunun üzerinde bekledi ve derin bir iç çekerek ayrıldı. Dokunuşu sanki tüm yaralarıma ve ruhuma şifa gibiydi adeta.
"Nasıl hissediyorsun?"
Gece kabus görmemden bahsediyordu. Tekrardan kabus görmüş ve sıçrayarak uyanmıştım adeta. Ve yine yaşlarım yanaklarımı bulmuş, Ömer Asaf yine yanında hissettirmişti kendini. Bu kabuslar nereye kadar devam edecekti hiç bilmiyordum.
"İyiyim" dedim ve o sırtıma beyaz sargı bezi ve bant yapıştırdı sabitlemek için kenarlarına.
Elimden elbisemi aldı, yataktan kalktı ve önüme geçti. Yanaklarım kızarırken, yavaşça kollarımı kaldırdım, elbisemi kollarımdan geçirdi ve ellerimden tutarak ayağa kaldırdı. V yakalı elbisem sırtımı enseme kadar kapatmıştı.
Yatağı ben değilde o düzeltmişti. Yastıkları ben koymuş, birbirimize gülümsedikten sonra saçlarımı taramıştı. Boynuma her zaman ki gibi İlker'in kolyesini takıp, Ömer Asaf'a döndüm. Tam o vakit telefonu çaldı, akabinde komidinin yanına yaklaştı. Telefonu alıp hoparlöre verdi ve o sırada koluna saatini geçirmeye koyuldu.
"Efendim Veysel" dediğinde, Veysel'in sesi duyuldu.
"Komutanım nasılsınız? Serhat komutan komutanına haber ver dedi, saldırıya uğrayan köye erzak dağıtacağız, sizin de gelmeniz gerektiğini söyledi" deyince, dudaklarımı birbirine bastırdım ve gülümsedim.
"Öykü, Nazlı, Bahar'da gelecek" deyince Veysel, bir umut Ömer Asaf'a yaklaştım ve ona alttan baktım beni de kendiyle götürmesi için.
"Siz de isterseniz İkra yengemi de getirin, biraz hava alır" dediğinde, Ömer Asaf belirsizlik içerisinde baktı bana.
"Tamam ben gelirim, acelesi var mı?" dedi Ömer Asaf, "Serhat albay iki saate hazır olun dedi" dedi Veysel.
"Tamamdır. Hadi görüşürüz."
"Görüşürüz komutanım" dedi ve telefon kapandı. Ömer Asaf saatini tamamiyle takıp, bana bakınca dudaklarımı birbirine yasladım.
"Ben de gelebilir miyim? Ev de oturmak istemiyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KURŞUN İZİ
ActionTerörler tarafından kaçırılan genç doktor, kendini hiç beklemediği bir anda mermilerin içinde bulur. Terör örgütü liderinin yaralanması ve göğsüne saplı kurşunu çıkartmaları için kaçırılan doktor, ve doktorun orada olduğunu bilmedikleri için operas...