Komutanım çağırdığı için şuanda bahçeye doğru ilerliyorduk. Önemli bir konu olduğunu ve görmemiz gerektiğini söylemişti.
Bu arada en son göreve gitmemizden 3 gün geçmişti. Ve ben egeyi aramayı unutmuştum.
Komutanımın olduğu kısıma geldiğimizde yanında bir adam olduğunu gördüm.
"Bu kim la?"
"Benim oğlum var demiştim ya o caner. Ne bilelim kim gerizekali bizde yeni gördük."
Tarık ve caner arasında geçen bu çok seviyeli muhabbetin bitmesiyle Komutanımın yanına ulaştık.
Asker selamı verdik. Rahat komutunu alınca tekrardan komutana odaklandık.
"Sizi neden buraya çağırdığımı ve yanımdakinin kim olduğunu sorguluyor olduğunuzu biliyorum. Kendisi kıdemli yüzbaşı Baran ateş. Timinize yeni geldi ve kendisi artık timin yeni komutanı."
Komutanım bize baktı ve gozleri son olarak bende durdu. Tepkimi ölçüyor olmalıydı.
Belkide olması gereken buydu. Komutanı olduğum iki timide şehit verdim. Belkide sorun benim komutanlığımdaydı.
"Ben odama geçiyorum. Sizde konuşun tanışın. Muhtemel olarak bu hafta izinlisin acil görev çıkmadığı sürece."
Son sözünde söyleyip yanımızdan ayrılan komutanımın arkasından baktım. Sonra tekrar önüne döndüm.
"Yüzbaşı Alev saygın, İstanbul, emret komutanım."
Aslen istanbullu değildim ancak yetimhanede büyüdüğüm için İstanbul denmişti. Zaten gerçek soyadım da saygın değildi.
"Teğmen Akay korkut, edirne, emret komutanım."
"Asteğmen Buğra çelik, izmir, emret komutanım."
"Astsubay kıdemli başçavuş caner turgay, Diyarbakır, emret komutanım."
"Astsubay başçavuş Tarık taş, kocaeli, emret komutanım."
Bizim tekmil vermemiz bittikten sonra o da kendini tanıttı.
"Bende kıdemli yüzbaşı Baran ateş. Önceki timim dağıldığı için bu time geldim. Umarım iyi anlaşırız. Disiplinli biriyim ve laubalilik istemem haberiniz olsun. Söyleyeceğiniz birşey yoksa dağılabilirsiniz."
Aynen bizde çocuğuz zaten ya her saniye biseylerle falan dalga geçiyoruz. Hayır yeni komutanim falan ama şimdiden gerildim ben.
Asker selamı verdik ve onun arkasını dönüp tabura ilerlemesiyle bende arkamı döndüm.
Taburun dışarısına doğru olan banklardan birine ilerledim ve oturdum. Buradan komutanlar geçmezdi. O yüzden burada oturmak rahattı.
Oturdum ve derin bir nefes verdim.
Erdem albayda komutanlık işini beceremediğimi fark etmiş olmalı ki time yeni bir komutan getirdi.
Düşünmeyi bırakıp telefonumu çıkarttım. Egeyi aradım ve telefonu kulağıma koydum.
"Abla nabeeer?"
"İyi ablacım sen nasılsın."
"İyiyim bende abla. Görevde miydiniz yine? Açmadın telefonlarımı."
"Her zamanki gibi ablacım. Alışamadın hala sanki dün asker oldum."
"Ya öylede abla napayım kalbime iniyor bazen. Neyse onu geçte ne oldu abla senin moralin bozuk. Kelimeleri söyleme şeklinden bile belli."
"Birşey yok ablacım ama ben hala taburdayim sadece haber vermek için aradım ben eve geçince ararım konuşuruz tamam mı?"
Vedalaşıp telefonu kapattim ve cebime koydum. Bana doğru gelen dörtlüyü görünce onlara bakmaya devam ettim. Yanıma geldiklerinde ne oldu der gibi yüzlerine baktım.
"Ya şimdi yeni komutan nerden çıktı komutanım ya biz alışmıştık böyle ya."
Ah Buğra ah keske benim elimde olsaydı. Sen git bu soruyu üstlere sor.
"Demekki öyle olması lazımmış aslanim ne bileyim ben. Üstler böyle uygun gördüyse demekki. Sonuçta vatan bizim isteklerimize göre işlemiyor. Komutanımızsa eyvallah diyeceğiz alışacağız vatan bizim nazımızı çekemez."
Yeterki vatan sağolsun. Biz her zorluğun üstesinden geliriz. Biz her gecenin sabahına uyanırız.
Komutan komutandır ve sen onun askeriysen ona uymak zorundasın demektir. Hem bu ilk komutanım değildi. Yüzbaşı olana kadar yaşım kadar komutanım olmuştur. Hayat böyledir yerin çabuk dolar.
🤍
Biraz ara bölüm oldu gibisi ama olsun. Bence bu time bir komutan lazımdı. Niye lazımdı sizce 😉 Bu arada göndermeyi anladınız mi. Baran ateş.
Bu arada anlamışsınızdır ama kafanız karışmasın diye söyliyeyim genellikle her bölümün başı önceki bölümün devamı olmuyor. Ya gün atlıyorum ya hafta.
Okuduğunuz icin teşekkürler canolar 🤍