Eveeett! Güzel bir bölümle geldim. Öncelikle nasılsınız? Umarım iyisinizdir. Oylarınızı gördükçe çok mutlu oluyorum. Desteğiniz için her birinize ayrı ayrı teşekkür ederim. Bölümü erken atmak istedim okurlarımı bekletmek istemedim. :)
44. Bölümde bitti arkadaşlar. Yavaş yavaş sonlara yaklaşıyoruz. Finale az kaldı. İlk kez bir kitap bitirmiş olacağım ve çok mutluyum. Bu kitaptan sonra yeni asker kitabımı yazmaya devam edeceğim. Ve tabiki de yeni asker kurgumuzun ilk bölümü de yayımlamış olacağım.
Şimdilik sizleri bölümle baş başa bırakıyorum. Aşağıda, bölüm sonu görüşmek üzere.
... Lorensi size keyifli okumalar diler...
Bölüm Kırk Dört - Kelebeğin Tekrar Doğuşu
Hayatımın en zor günlerini geride bıraktığımı hissediyorum. Artık beni korkutacak tek birşeyin olduğunu hissetmiyordum. Mutluydum, huzurluydum ve iyileşme sürecim de asla ama asla yanımdan ayrılmayan eşime aşıktım.
Hastane odasında, abim ve Eda' nın benim için getirmiş oldukları kıyafetleri, Ömer Asaf' ın yardımıyla üzerime geçiriyordum. Burada yaralarımdan dolayı sadece belden aşağıyı ve saçlarımı yıkamıştım. Üzerime beyaz, kısa ve V yakalı bir kazak giydirerek, bacaklarıma açık mavi kot bir pantolon geçirdi. Kışın yaklaşıyor olması, havaları epey üşütür cinsten bir hale getirmişti. Elbise giymek yaz ayına kalmıştı benim için.
Pantolonumun fermuarını ve düğmesini ilkleyen Ömer Asaf bana kendimi çocuk gibi hissettirirken, çantanın içerisinde yer alan ve benim için göndermiş oldukları beyaz spor ayakkabılarımı da ayaklarıma geçirdi. Ardından derin bir nefes aldım, ellerimi kaldırıp, dirseklerimi güç bela Ömer Asaf' ın omuzlarına yaslayarak, göğsümü göğsüne yaslayıp ona doğru eğildim ve parmaklarımı alnına düşmüş olan saçlarının içine daldırdım. Kırıştırarak baktım saçlarına, ardından o muhteşem ela gözlerine.
"Sen hep böyle benimle ilgilenirsen ben çok şımarırım." Kolları yaralarımı acıtmamak adına usulca belime dolandı, dudakları alnıma dokundu. Öperken derin bir iç çekerek ayrıldı ve güzel gözleriyle gözlerime baktı.
"Ben sana zarar vermekten, canını acıtmaktan korkarken, dokunmaya kıyamazken bir başkası canı yaktı, dokundu. Bundan sonra benim için sadece siz varsınız. Ayrıca şımartmam gereken sadece sen değilsin" diyerek göz kırptı. Kızaran yanaklarımla bakışlarımı kaçırdım. Dedikleri cümlelerin sadece sonuncusuna takıldım. Ondan ayrıldım, gözlerine umutla baktım.
"Sakın ileride onu şımartayım deme Ömer Asaf. Uslu ve saygılı bir çocuk olacak bebeğimiz tamam mı?" diyerek önüme düşen saçlarımı geriye attım.
"Öyle mi diyorsun?" deyip bir kez daha kollarını belime dolarken, bu davranışları içinde bana karşı biriken ve çoğalan özlem duygusundan kaynaklanıyordu. Ve bu beni zerre rahatsız etmiyordu.
"Öyle diyorum. Biz onu edepli ve saygılı biri olarak büyüteceğiz. Şımarık değil" deyince de, bakışları üstten dudaklarıma baktı. Tekrardan gözlerime bakıp dudaklarını yanaklarıma yasladı. Ardından benden ayrılıp yere doğru eğildi ve çantanın içerisinden kalın, kısa ve koyu yeşil bir hırka çıkarttı.
"Şunu da giyelim. Üşümeyin" deyip, hırkayı kollarımdan geçirerek fermuarını çekmeye koyuldu. İki gündür hep çoğul konuşuyor olması hoşuma gidiyordu. Sürekli "aç mısınız? Canınız birşey çekiyor mu? Yorulmayın," deyip duruyor ve beni mutlu ediyordu.
Hırkanın fermuarını boğazıma kadar çekip, alnıma küçük bir buse kondurdu ve geriye çekildi. Ardından çantanın içinde yer alan ıspanaklı böreği çıkartıp, beni yatağa dikkatle oturttu. Bunu ben istemiştim. Annem canın ne çekiyor diye sorunca, canım çekmiyor ama yemek istediğim böreği adını vermiştim. Ispanaklı börek benim en sevdiğim börek olabilirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KURŞUN İZİ
ActionTerörler tarafından kaçırılan genç doktor, kendini hiç beklemediği bir anda mermilerin içinde bulur. Terör örgütü liderinin yaralanması ve göğsüne saplı kurşunu çıkartmaları için kaçırılan doktor, ve doktorun orada olduğunu bilmedikleri için operas...