4-Bölüm

342 26 1
                                    


Bölüm şarkısı-Tame Impala-let the happen

İyi okumalar

Fırat ve Eren'in fısıltıları bir anda kesildi. İkisi de aynı anda arkasına dönüp bana baktı. Yüzlerinde şaşkınlık vardı; nedenini anlamak zor değildi çünkü alnımdan aşağı ince bir ter damlası süzülüyordu. Ellerim istemsizce sıramın kenarına yapışmıştı ve muhtemelen yüzümde her zamanki sert ifadeden eser kalmamıştı.

Eren'in kaşları hafifçe çatılmıştı, ağzını açtı tam bir şey diyecekti ki hemen işaret parmağımı kaldırıp dudağıma götürdüm. "Sus," dercesine baktım, sessiz olmalarını işaret ettim. Gözlerim hâlâ yanımda oturan çocuktaydı.

Fırat, kaşlarından birini alaycı bir şekilde kaldırıp hafifçe eğildi. Anlamadığını belli edercesine dudaklarını büzdü. "Ne oluyor lan?" der gibi bir ifade vardı yüzünde. Eren ise bakışlarıyla sanki neden böyle davrandığımı çözmeye çalışıyordu. Ama ikisi de şimdilik susmayı tercih etti.

Yanımdaki çocuk, sıraya çantasını düzgünce yerleştirdikten sonra sessizce oturdu. Hırkasının geniş kolları hareket ederken burnuma hafif, tatlı bir vanilya kokusu geldi. Çocuk başını hafifçe eğdi ve bir şey demeden önüne bakmaya başladı. Gözlerini kitaplarına odakladı ama yüzündeki huzurlu ifade beni rahatsız ediyordu.

Eren'in gözleri hâlâ üzerimdeydi, sanki beni her an sorguya çekecekmiş gibi duruyordu. Ancak şu an açıklama yapmak gibi bir niyetim yoktu. Gözlerimi yanımdaki çocuktan ayıramıyordum. Bu garip, tanımlayamadığım his içimde kıvranıp duruyordu.

Zil çaldığında sınıf bir anda hareketlenmişti. Herkes kitaplarını toplayıp çıkmaya hazırlanırken biz üçümüz sessiz bir şekilde birbirimize bakmadan kapıya yöneldik. Fırat, cebine buruşturduğu notlarını sıkıştırırken Eren çoktan kapıya doğru hızlanmıştı bile. Koridora adım atar atmaz, beklediğim gibi, Eren'in sesi duyuldu.

"Hayırdır, yanına biri oturdu tepki vermedin piç. Bu senin normalin değil," dedi, kaşlarını hafif kaldırarak.

Derin bir nefes aldım, kendimi çok belli etmemeye çalışarak omuzlarımı silktim. "Hoca varken kalk kan yanımdan mı diyeyim?" dedim, biraz savunmacı bir tonda.

Fırat yanımdan yürürken kaşlarını çatıp hızla bana döndü. "Hıyar, sen hoca varken yanına biri oturdu diye çocuğu pataklamış insansın zaten. Bir gariptin, Ares, artık tamamen çözemedik seni," dedi, yüzünde hafif bir alayla karışık merak vardı.

Elimde olmadan gülümsemeye çalıştım ama beceremedim. "Ya siz ikiniz neyi abartıyorsunuz şu anda? Biraz dursun işte, birkaç güne kaldırırım," dedim, omuz silkerek.

Ama içimden geçenler başkaydı. Yoo, kaldırmayacağım. Çok tatlı bir çocuk. Kafamın içinde bu cümle yankılanıyordu. Hayatımda ilk defa biri bana bu kadar hızlı ve güçlü bir etki bırakmıştı. İlk defa, birine karşı ilk bakışta böyle hoş hisler hissetmiştim. Ama bunu ne Eren'e ne de Fırat'a söylemeye niyetim yoktu. Şimdilik.

"Bakıyorum da çok rahatsın bu konuda," dedi Eren, beni göz ucuyla süzerek. "Ama bu işte bir iş var. Sen bir garip davranıyorsun Ares."

Başımı eğdim ve gülümsedim, bu sefer onları sakinleştirmek yerine konuyu değiştirmeye çalıştım. "Hadi, kantine gidelim. Çay soğuk olmazsa birer bardak içeriz belki."

Onlar konuşmayı sürdürse de aklım hâlâ yanımdaki o tatlı çocuğun yüzündeydi. Gözleri, çilleri, o ince tebessümü... Unutması zor bir andı.

Koridorda yürürken aklım hâlâ yanıma oturan o çocuğa takılıydı. Sessizliği, masum bakışları, o saf halleri... Aklımdan geçen düşünceler dudaklarımda kendiliğinden bir gülümseme oluşturdu. "Zaten dilsiz gibi bir şey, saf salağa benziyor. Eğlenceli bir yıl olacak gibi..." diye fısıldadım kendi kendime.

Mr.Loverman//BxBHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin