Herkese merhabalar... Biz geldikkkk. Alkışlar, konfetiler ve bir takım sevinç göz yaşları.
Sizleri ve DDVİ yazmayı o kadar özlemişim ki bu bölümü bu kadar geç yazdığım için kendime biraz kızdım ama olsun bazen insan neyi ne zaman yapması gerektiğini tam olarak bilemeyebilir.
Dünyanın yazması en keyifli hikayesi ve upuzun bir bölüm ile sizlerleyim.
Okumanız, sevmeniz ve çok uzun süredir istemediğim ama bu bölümde okumak için yanıp kavrulduğum için isteme arsızlığını göstereceğim yorumlarınızla yanımızda olmanız dileğiyle.
Kahvaltı boyunca ikisi de sessizdi. Bunda biraz dün gece konuştuklarının biraz da ikisinin de aynı yatağın farklı uçlarında geceyi uykusuz geçirmiş olmalarının etkisi vardı. Asi kucağındaki yavru kediyi beslerken Alaz'da saklamaya gayret dahi göstermediği bir ilgi ile ikiliyi izliyordu. Ağustos ayının sıcak sabahına ve üzerlerinde geceden kalma sweatlerine rağmen ikisi de hafifçe üşüyordu ve ikisi de bunun hava durumu ile alakalı bir şey olmadığını biliyordu.
"Buradan dönerken veterinere uğrarız." dedi en nihayetinde aralarındaki sessizliği bölen Alaz. Kelimeleri sakin, net ancak buyurgan olmaktan uzaktı.
Başını sallamakla yetindi Asi, dünden beri dahi yavrudaki düzelmenin farkındaydı. Nihayet doyan karnı, ısınmış ve sevilmiş olmak onu daha canlı bir hale getirmişti ama hala da yeterince güçlü değildi. Beslenmediği her an uyumak istiyor, beslenirken de göz kapakları hafif hafif kayıyordu.
"Hala bir isim bulamadık." dedi, veterinere gittiğinde aynı zamanda yavrunun kayıt işlemlerini de yaptırmayı umut ediyordu.
Düşünmek için daha can sıkıcı konularımız vardı çünkü, diye düşündü Alaz ancak bunu dile getirmedi. Asi'ye bakarken tek bir ses yankılanıyordu zihninde.
Ben çok korkmuştum Alaz ve o klinik çok soğuktu.
Alaz ömrünce pek çok defa ölmeyi istemiş bazen bunun için çaba göstermişti ama şimdi sevdiği kadın tam karşısında otururken ve Alaz uzansa ona dokunabilecek kadar yakınken hayatı boyunca ölmeyi en çok istediği anın bu olduğunu biliyordu. İnsanın içini yiyip bitiren bir bağımlılık hissi gibi bir muhtaçlıkla ölmek istiyordu Alaz, yok olmak, eti ve kemiği toprağa karışırken hiç kimsenin hatırlayamayacağı kadar unutulmak istiyordu. Zira zihninde dönüp duran o sesle baş edemiyordu. Daha önce hiç üzerine konuşmamışlardı o günün. Asi'nin kendisinden sonra o sahilde ne yaptığını, hangi kliniğe gittiğini, yalnız olup olmadığını, Alaz'ın o kapının önünden nasıl kalkıp gittiğini.. Hiçbiri üzerine konuşmamışlardı. Ama artık bir kısmını biliyordu Alaz.
Asi'nin çok korktuğunu ve o kliniğin çok soğuk olduğunu biliyordu.
"Asi bir şey sorabilir miyim?" diye sordu bir yanı bu sorunun ne kadar kalp kırıcı olabileceğini tahmin eden sevgilisinin buna hayır cevabını vermesini bekliyor diğer yanı seneler sonra yaşadıkları bu yüzleşmeyi layıkıyla yapmak istiyordu.
Hafifçe başını sallamakla yetindi Asi, en başından beri yavruda olan bakışlarını Alaz'a çevirmişti ama sağ eli hala daha yavaşça kedinin tüylerini okşamaya devam ediyordu.
"O gün." dedi Alaz, devam edebilmek için derin bir nefes alması ve bunu birkaç kez tekrarlaması gerekmişti. Ada barın iki yanında kalan taburelerde otururken ikisi de bakışlarını birbirinin üzerinde tutmak kadar kaçırmak konusunda da savaş veriyordu. "Sahilde öyle konuşmasaydım." dedi ama hemen sonrasında kendisine duyduğu öfke ile bir kez daha hırsla soludu. "Yavşağın teki olmasaydım, onları demeseydim yani.."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yazılmamış Hikayeler
FanfictionYabani dizisinden tanıdığımız Asi ve Alaz'ın muhtemelen hiç yazılmayacak anlarına dair tek veya birkaç bölümden oluşacak hikayelerdir.