Elindeki kupaya biraz daha sıkı sarılıp bakışlarını sabah güneşinin yansıdığı havuza çevirdi Asi. Esasında uyanalı neredeyse birkaç saat oluyordu ancak yataktan çıkmak o kadar kolay olmamıştı. İkisinin de neredeyse çıplak olan bedenleri, açık balkon kapısından giren rüzgarın serininden kaçmak için birbirine dolanmıştı. Bir an bu düşünceye gülümsedi Asi. Hayır, diye düşündü hemen akabinde. Bu yüzden birbirine dolanmamıştı bedenleri. Yatağını bulan bir akarsu gibi, evine dönen bir göçmen kuş gibi, diğer yarısı bekleyen bir yapboz parçası gibi birbirine dolanmıştı bedenleri... Eksik yarısını bulmuş gibi.. Alaz'ı öylece bırakıp çıkamamıştı yataktan. Peki ya Alaz bunu her seferinde nasıl yapabiliyordu? Nasıl her uyandığında Asi'yi daha başının izi kaybolmamış o yastıkla baş başa bırakabiliyordu? Derince bir iç çekti genç kadın. Bir zamanlar Alaz'ı anladığını düşünürdü. En karanlık gecelerde ve en derin savaşlardı bile ama şimdi Alaz'ı anlayamıyordu ve bu canını her şeyden daha fazla yakıyordu.Alaz, Asi'nin yokluğuyla, yataktan bir boşluğa düşercesine uyandığında Asi'nin az önce kalktığı yer hala sıcaktı. İlk anda sıçrayarak uyandığı uykusunun sersemliği banyodan gelen bir ses aramıştı hemen sonrasında da ses alamayınca hızla kalmıştı yattığı yerden. Üzerinde yalnızca iç çamaşırı varken önce açık kapıdan balkona bakmıştı ama Asi'yi orada da göremeyince telaşı giderek artmıştı. Asi söz konusu olduğunda ihtimaller sonsuzdu ve Alaz dün geceye rağmen çok da iyi bir noktada olmadıklarını biliyordu. Asi gitmiş olabilir miydi? Dün tüm bir gece birbirlerinin teninde nefes aldıktan sonra bile gitmiş olabilir miydi? Sen gitmiştin, dedi içindeki o hiç susmadan Alaz'ı eleştiren ses. Asi hiçbir zaman intikamcı biri olmamıştı, zaten hayatında intikamını alamayacağı kadar haksızlık vardı ama kin tutmayı bilirdi. Öyle hoyrat, can sıkan ve insanın önüne tatsız bir yemek gibi sürekli ısıtılıp ısıtılıp konan bir şeyden bahsetmiyordu Alaz. Asi, unutmazdı. Hiçbir şeyi ve yalnız uyandığı tüm sabahları da unutmadığını biliyordu.
Dün gece üzerinden çıkardığı pantolonu neredeyse düşmesine sebep olacak bir telaşla giyerken bir yandan da odayı tarıyordu gözleriyle. Asi'nin bir parça eşyasını bulmayı umut etti ama hiçbiri yoktu. Komodinin üzerindeki telefonunu aldı ancak tişörtüne uzanmadı bile çıplak ayaklarıyla merdivenleri ikişerli üçerli inerken. "Asi." diye seslendi alt kata doğru ancak seslenişine karşılık veren olmadı.
"ASİ!" dedi bu kez daha yüksek bir sesle. Adımlarını mutfağa yönlendirmek üzereydi ki gördü salondan havuzu gören verandaya açılan camın havalanan perdelerini. Asi çıkıp gitmiş olsa o kapıyı kullanmazdı, belli ki orada diye düşündü ama koşar adım kendisini verandaya atıncaya kadar şüphe içini delip geçmeye devam etti.
"Asi." dedi en sonunda seslenişine karşılık vermesini umduğu kızı elinde sıkı sıkıya sarıldığı kupası, kendisine doğru çektiği dizleri ve dün gece üzerinde olan kıyafetleri ile verandadaki üçlü koltuğun üzerinde bulduğunda. Ensesinde dağınıkça topladığı saçlarından kurtulan bazı inatçı teller sabah rüzgarında yüzünü yalıyordu, makyajsız yüzünde biraz yorgunluk ve biraz da mahmurluk vardı, dudakları ve yüzü hafifçe şişmişti ve çok güzeldi. Alaz olduğu yerde bir anlığına durmak ve nefesini kontrol altına almak zorunda kaldı.
"Efendim." dedi Asi, sakince. Başını hafifçe adama doğru çevirmiş, ne söylediğini merak edercesine bakışlarını Alaz'a sabitlemişti.
"Gittin sandım." diye, itiraf etti Alaz çıplak ayaklarını umursamadan genç kadına doğru ilerlerken.
Hafifçe gülümsemeden edemedi Asi yine de keyiften uzak biraz can yakan bir gülüştü. İkisi de o gülüşün altındaki asıl söylemin "herkesi kendinle karıştırma." demek olduğunu biliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yazılmamış Hikayeler
FanfictionYabani dizisinden tanıdığımız Asi ve Alaz'ın muhtemelen hiç yazılmayacak anlarına dair tek veya birkaç bölümden oluşacak hikayelerdir.