11.BÖLÜM : KANLI DARBE

En başından başla
                                    

Mutfağa geldiğimde dolapta kahve yoktu. Victor kahveden nefret ederdi ama ben sevdiğim için evinde her zaman bulundururdu. Fakat son birkaç gündür o kadar çok içiyordum ki bitirdiğimin farkında değildim.

Sungur ile son görüşmemizin üzerinden yaklaşık bir hafta geçmişti. Cemal Sevilmiş cihaz ile ne yapmıştı ya da Sungur şu an ne durumdaydı hiçbir fikrim yoktu çünkü bir haftadır telefonumu veya haberleri açmamıştım. Belki de göreceğim şeylerden korkmuştum. Bilmiyorum.

Mutfaktan çıkıp tekrar salona geldiğimde Victor uyuyakalmıştı. Bu yüzden not kağıdına markete gideceğimi küçük bir not olarak yazıp masaya bıraktıktan sonra telefonumu ve çantamı alıp evden çıktım.

Havalar soğumaya başlıyordu. Sonbahara girmiştik ama ben bir şeyin değiştiğini düşünmüyordum. Çünkü sevilmeyen her insan, her zaman üşürdü. Ellerini ısıtan olmadığı sürece.

Sokağa çıktığımda bedenime vuran soğuk rüzgar titrememe sebep oldu. Üzerimde beyaz bir sweat ve siyah bir eşofman vardı fakat buna rağmen üşüyordum. Dalgalı, omzuma bıraktığım saçlarım rüzgar etkisi ile uçuşurken burnum anında soğuğun etkisi ile kizarmaya başladığına emindim.

Ellerimi beyaz sweatin cebine koyup yürümeye başladığımda sokağın diğer tarafında bulunan siyah bir arabanın yavaşça hareketlendiğini gördüm. Fakat araba başka bir yola sapınca benimle ilgisi olmadığını düşünerek önüme döndüm ve markete doğru yürümeye başladım.

Yavaş ama kendimden emin adımlarla ilerlerken arkamdan adım sesleri duyunca aniden durdum. Omzumun üzerinden arkama baktığımda ise yerlerde uçuşan sarı yapraklar dışında bir şey görmedim. Kaşlarım usulca çatıldı. Neden böyle bir hisse katıldığımı anlamasam da önüme döndüm ve adımlarımı hızlandırarak yürümeye başladım.

Sonunda ana caddeye çıktığımda marketi artık görüyordum ve en azından etrafta dolaşan insanlar vardı. Hızlı bir şekilde beklemeden markete girip kahve ve birkaç atıştırmalık aldıktan sonra marketten çıktım.

Elimdeki poşeti sıkıca tutarken çantadan kulaklığımı çıkarıp kulağıma taktım ve sevdiğim bir müziği açarak yürümeye başladım. Son bir haftadır sürekli evde olduğumdan biraz yürümek iyi gelmişti ve bu sebeple eve gitmeden önce biraz rahatladığımı hissettim.

Sonunda ara sokaklardan birine saptığım zaman saat her ne kadar erken de olsa hava kapalı ve soğuk olduğu için aydınlık değildi. Üzerimdeki çok kalın değildi ve ben şu an soğuktan donmak üzereydim. Bu yüzden adımlarımı iyice hızlandırıp yürümeye başladım.

Son sürat bir hızla ilerlerken yan tarafımda bulunan iki binanın kısa bir yerinden, uzun bir el aniden kolumu kavradı ve beni kendine doğru çekti. Bunu o kadar hızlı yapmıştı ki tepki verecek zamanım bile olmamıştı. Burnumun üzerine koydukları beyaz mendilden gelen tuhaf bir koku ile göz kapaklarım yavaşça kapanırken, elimdeki poşet yere düştü.


&


Hissettiğim şey vücudum değildi. Fakat eğer vücudum ise, normal değildi. Zira sanki saatlerce dayak yemişim gibi hissetmemin başka bir açıklaması olamazdı. Eğer saatlerce dayak yemediysem tabi. Yediysem de hatırlamıyordum çünkü en son hatırladığım şey aldığım kahvem ile birlikte eve dönme yolunda olduğumdu. Bir de daha sonrası.

YARA İZİ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin