''Kiraz sana da bana da yasak yavrum.''

Çatılan kaşları aklına gelen alerjisi ile normale dönerken Çağan'ın söylediklerine takılı kalmıştı aklı.

''Senin de mi alerjin var kiraza?''

Masum masum kendine soru soran genç kızı tutup öpmemek için kendini zor tutuyordu Çağan ama onun yerine hala sarı saçlarda oyalanan elini yumuşak yanağına getirdi ve okşadı yavaş yavaş.

''Benim alerjim yok ama sana kavuşmak için can atan dudaklarıma seni öldüren bir zehri süremem.''

Duyduğu her kelime kalbine usulca süzülürken içine yayılan bu sımsıcak hissin nedeni neydi bilmiyordu.

Hayır.

Artık biliyordu.

Çağan'dı ve ona ait her şeydi.

Bakışlarını kendini izleyen genç adamdan çekip masanın üzerinde peçeteye sarılarak gizlenmiş kirazları izledi.

Ve aklına dolan kalbini ufak ufak parçalara bölen o anılara daldı.

Annesi ve babası.

Evlendiklerinden iki gün sonra evlerinin bahçesine diktikleri kiraz ağacının küçük fidanı birkaç yıl sonra yemyeşil bir ağaca dönüşmüştü.

Ama ihanetin ilk tohumundan sonra o ağaca kimse su vermedi.

Ta ki beş yaşına gelen küçük Berra evde kavga eden ailesinden kaçmak için bahçeye çıktığında çoğu yaprağı dökülmüş ağaçta yapayalnız kalan kiraz meyvesini görene kadar.

Oyuncak kamyonuna su doldurup ağacın yanına küçük ayakları ile geldiğinde yıllar sonra ilk defa sulandı o nice umutlarla dikilen zavallı ağaç.

Ardından daldaki kırmızının en güzel tonundaki meyveye ulaşmak için evdeki üç katlı merdivenini sürüyerek ağacın tam altında durdu.

Kızlarından bir haber olan ailesi hala kavga ederken küçük kız yasak meyveyi tattı ve daha bir dakika geçmeden uykuya daldı.

Yan komşularının küçük kızı bulması ile o gün Berra Akça'nın kiraz meyvesine alerjisi olduğu ortaya çıktı.

Ağaç kesildi ama kızlarının alerjisi için değildi.

On yıl sonra soğuk bir ocak ayında evliliklerini temsil eden o kiraz ağacı boşanmalarına bir gün kala annesi tarafından kesildi.

Gözlerinin kilitlenip kaldığı buruşturulan peçete bir an da masanın üzerinden alındığında sinsice aklına sızan hatıralardan kurtuldu genç kız.

Ve kurtarıcısına dönüp baktığında peçeteyi pantolonunun cebine koyduğunu gördüğünde ise dudaklarında buruk bir gülümseme belirdi.

''Çağan Bey,bu nasıl güzel bir tesadüf.''

Takım elbiseli ve göbekli yaşlı adam yüzündeki kocaman gülümsemesi ile masalarına geldiğinde bakışlarını Çağan'dan çekmek zorunda kalmıştı genç kız.

''Ahmet Bey,nasılsınız?''

Berra yanında oturan genç adamın ayağa kalkıp adının tanıdık geldiği yabancı ile tokalaştığında hatırlayabilmişti en sonunda.

Avukat Ahmet Bey.

''Size ulaşmayı çok istedim ama büroda çıkan problemler nedeniyle bir türlü zaman bulamadım,kusura bakmayın lütfen.''

Kendisinden oldukça kısa olan,saçlarının çoğu beyazlamış adamdan duydukları ile vücudunun gerim gerim gerilmesi de saniyeler sürmemişti.

''Bir problem mi var Ahmet Bey?''

NEPENTHE | TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin