Ders devam ederken Bayan Tomson bir kısmı içimizden okumamızı söyledi. Ben okumadım ve Doratti'yi düşündüm. Ona güvenmiştim. Bana nasıl böyle ihanet ederdi?
Bayan Tomson etrafı kokladı.
"Burada bir koku var. Yanık kokusu gibi. Ya da sigara... Kim burada sigara içti?!"
Aslında Nancy içmişti ama cevap vermiyordu.
"Nancy içti Bayan Tomson!" dedi Brook.
Nancy ve Brook kardeş gibi kavga ediyorlardı, ama birbirleri arasında bir bağ olduğu belliydi.
Nancy sinirli bakışlarını attı ve konuştu.
"Ben içmedim, Jeremy içti."
Herkes birbirine suç atıyorsa ben de atmalıyım diye düşündüm.
"Ben de içmedim. Carl içti."
"Carl'ın sigara içebileceğini sanmıyorum. Çabuk benimle Bay Golp'ün odasına gel!" diyerek yakamdan tuttu Bayan Tomson.
***
İşte tek ayağım havadaydı. Müdürün o boyası çatlamış duvarıyla karşı karşıyaydım. 15 sene hayatımı saçmalıklarla geçirip, şuanda dizi ile karşı karşıya olmayı mı bekliyordum? Bu yediğim üçüncü tekmeydi. Ama ben bu darbeden kaçmayacaktım bu sefer. Aksine, bir tekme de ben atacaktım.
Gün bitmişti ve ben C odasına yürüdüm. Brook'un üstündeki ranzayı kendime ayırdım. Sonra otobüste fark ettiğim ve hâlâ cebimde olan telefonu çıkardım.
Nancy uyuduğunda alarmını saat 09.34'e kurdum. Nancy'nin cebine attım ve yattım.
***
Sabah uyandık. Ben hep sinsi bakışlarımı Nancy'nin üzerinde tutuyordum. O hiçbir şeyin farkında değildi.
Çıktı ve ders başlayana kadar dönmedi. Kahvaltı bile yapmamıştı.
Derse bir dakika kala geldi ve benle konuştu.
"Bana bak dikselksi çocuk, ya da her neyse. Dün ki davranışım için üzüldüm ve ilk günden sicilini kirletmene vicdanım el vermedi. Bu yüzden bugün gidip Bay Golp ile konuştum."
"Şey, disleksi. Ve ayrıca teşekkür ederim."
Yine gülümsemeden yerine oturdu. Ben de yerime oturdum. Bayan Tomson derse girmişti.
Bayan Tomson ders işlerken aklıma yaptığım kötü şey geldi. O telefonu almalıydım. O benim suçumu geri aldı.
Bir an onun yaptığını yapmayı düşündüm. Ertesi gün Bay Golp ile konuşabilirdim. Ama bu sefer ceza bana kalırdı. Bunu göze alamazdım.
Nancy'nin arkasındaki sıraya oturdum. Elimi siyah deri hırkasının cebine attım ve telefonu aldım.
Hesaplamadığım şey saatin 09.30 olduğuydu. Hemen alarmı açmaya çalıştım.
"Ders ile ilgilenir misiniz Watson?"
"Tabii, Bayan Tomson."
Altıma işeyecek kadar korkuyordum. Göz ucuyla baktığımda saat 09.32 idi.
Yine alarma girmeye çalıştım. Bayan Tomson yine dikkat dağıtmıştı.
"VE BUGÜNKİ ÖDEVİNİZ..." oraya daldım ve saat 09:33 oldu hızlıca alarmlara girdim. 09:34'ü seçtim. "Alarmı kapat."a basıyordum ki telefon güm güm ötmeye başladı.
Bayan Tomson sırama geldi. Elini uzattı. "Alayım!"
İstemsizce verdim. İşaret parmağıyla kapıyı gösterdi. Sanırım yine Bay Golp'ün odasına gitmemi istiyordu.
***
Yine o çatlak boyalı duvar... Yine havadaki ayağım. İkinci seferde insan alışıyormuş. İnsanlar darbe atmakta benden daha iyi. Ya da ben bunu beceremeyecek kadar iyiy biriydim.
O gün hayattan şunu öğrendim;
Kimsenin tekmesine karşılık verme, kaval kemiğin kırılır.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ailenin Uyumsuz Ferti #Wattys2015
Teen FictionSadece 15 yaşındaydım ve aklım havadaydı. Zengin bir ailedeki tek görgüsüz, sorumluluk sahibi olmayan bireydim. Notlarım da kötüydü fakat bu benim suçum değildi. Çünkü disleksiydim. İşler kızıştı ve ailem tavırlarımın düzelmesi için beni askeri oku...