Kulaklarına dolan mırıltılar dudaklarının kocaman bir tebessüme ev sahipliği yapmasına neden olurken, işaret parmağı ile yüzüne düşen ve güzelliğini gölgeleyen asi saç tutamlarını usulca kulağının arkasına sıkıştırdı. Saçları, şimdiye kadar kokladığı bütün kokulardan daha hoş bir kokuya sahipti. Sanki tüm çiçeklerin birleşimi gibi. "Bu gece sen beni ısıtmalısın."
Kapalı tutmakta ısrar ettiği gözleri bir saniye olsun aralanmadan, "Hım?" diye mırıldandı. Belli ki uykusuzluğa karşı direnci tamamen düşmüştü. Dişlerini alt dudağına bastırıp eğilerek burnunu küçük burnuna sürterken, uykusunu tam anlamıyla açmamak için oldukça kısık bir sesle, "Yarın gece." diye mırıldandı. "Göreve gideceğiz ve bu gece bizim görevden önceki son gecemiz."
Beklediğinin aksine bir robot gibi aniden aralanan koyu mavileri, endişesini her ne kadar gizlemeye çalışsa da gri bulutlara esir düştü. Son görevinin üzerinden oldukça kısa bir süre geçtiği için bu korkuyu had safhalarda yaşadığını tahmin etmek hiçte zor değildi. Haklıydı da. "Uzun sürmeyecek demiştin. Sürmeyecek, değil mi?"
Kucağındaki bedenini hızlıca doğrultarak sorduğu soru sayesinde açılan uykusu, kaygısını da, endişesini de, korkusunu da gözler önüne serdi. Söz veremezdi. Döneceğine, yara almayacağına, bir aksilik çıkmayacağına ve sonraki akşam yemeğini birlikte yiyeceklerine söz veremezdi. Böyle bir sözü kimse vermezdi. Boğazını temizleyerek yüzüne eski güzel gülümsemesini kondurdu. "Planda bir aksilik çıkmazsa işimizi bitirdiğimiz anda aynı gün için dönüş emri verildi."
"Size hep dua edeceğim." Eğilip dudaklarını karısının alnına bastırırken, "EyvAllah." diye mırıldandı. Uykusunu az çok açılmış olsa da yorgunluğunu gözlerindeki kanlanmadan ve göz altlarındaki kızarıklıktan anlayabiliyordu. Usulca ayaklanırken ince kolların hızlıca boynuna dolandığını hissederek gülümsedi. Ve tam da bu esnada Vera'nın derin bir nefesle, "O zaman yatağa gidebiliriz." diyen fısıltısını duydu. Henüz ikinci adımı atan adımları duraklayarak başını önüne eğmesine olanak sağlarken, tek kaşını kaldırarak dudaklarını araladı. "Beni yatağa mı davet ediyorsun?"
Küçük bir kıkırtı eşliğinde başını sallayan karısını dikkatle incelerken, "Evet." diyen kabullenişini işitti. Gözlerini kısıkça araladı ve kucağında hafifçe hareketlenerek, "Ama aklındaki şey için değil." diye ekledi. Kamaşan dişlerini bir yere geçirme isteğiyle dolup taşarken hızlıca alt dudağına saplandı. Duraklayan adımları yeniden hareket kazanırken bir yandan da salonun ışığını kapatarak yatak odasına ilerlemeye devam etti. "Bak sen. Ne varmış bakalım benim aklımda?"
"Şey işte..." Açık açık dile getiremeyeceğini bildiğinden olsa gerek kabaran göğsü hızlıca söndü. Yüzüne bakmıyor olsa bile utandığının kucağındaki dur durak bilmeyen kıpırtılarından anlayabiliyordu. "Kıyafetlerimizin üzerimizde kalacağı bir gece olacak demek istemiştim."
Odalarına vardıkları anda adımları yeniden yavaşladı ve ışığı açtığı anda dudaklarında varlığını koruyan muzip bir gülüşle bakışlarını kucağındaki küçük bedene indirdi. Birazdan, söylediklerinden sonra yüzünün alacağı şekli fazlasıyla merak ediyordu. "Öyle hiç denemedik, değil mi?"
Sorusunun ardından aralarında kısa ancak kendisine upuzun gelen bir duraklamaya yaşandı. Yaptığı imayı algıladığı anda ise gözlerini kocaman aralayarak avucu hızlı bir atakla dudaklarının üzerine kapattı. Yanaklarındaki kızarıklığı ve bakışlarındaki utancı gayet net hissedebiliyordu. Hoştu. "Gökmen! Çok ayıp. Neler söylüyorsun?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MÜNFERİT
RomanceBedenini öne doğru büktü ve koyu kahvelerini kısarak dudaklarını büyük bir yavaşlıkla alnıma dokundurdu. Tam da o anda midemin aniden kasıldığını hissettim. "Eğer benden istediğin gerçekten buysa, abin olurum." Sarfettiği sözler ile kulaklarımda bir...
• 4.7 •
En başından başla