7
Çok uzun sürmeyen yol bir o kadar tanıdık ama bir o kadar da yabancı bir yerde durduğumuzda arabadan bir şey demeden indi yürürken bakarken gözleri hala etrafı kolaçan ediyordu kendi kendime göz devirip kapımı açtım.
"Kibarlık yapsa ölür." Dedim kendi kendime söylenerek dalga sesleri kulağıma ulaşırken esen soğuk ama iyi hissettiren havayla duraksadım ,burnuma deniz kokusu gelirken gözlerim kapandı istemsiz bir şekilde. Kuş sesleriyle karışık ortamda yanan ateşin çıtırdayan odun sesleri eşlik ediyordu ,dudaklarım kıvrıldı hissetiğim huzurla.
" sevdin mi?" Dedi bir ses gözlerimi açtığımda şaşakınlıkla kafamı çevirdiğimde yanan ateşin başında durmuş beni izlediğini gördüm. Gözlerim dalgalı hırçın denize döndüğünde arabanın kapısını kapatıp yanına yürüdüm.
" beni öldürmek için getirdiysen daha müthiş bir ortam olamazdı teşekürler." Dedim denize bakıp istemsiz bir şekilde gülümserken dudağının kenarı kıvrıldığında baş parmağının tersiyle kaşıyarak gizledi gülüşünü.
" çok heveslisin ölmeye?" Dedi gözleri yüzümde dikkatle dolaşırken yanan ateşin önündeki eski ana temiz duran koltuğa oturduğunda gözlerim gözlerinde oyalandı kara gözleri inatla gözlerimden ayrılmıyordu.
" böyle bir yerde kim istemez ki?" Dedim omuz silkerken kaşları çatıldı hafifce gözlerini gözlerimden çekip denize döndü, bir kaç saniye durasarken bana döndü tekrar.
" neden aklına ilk ölmek geldi?" Dedi buna nedense sinirlenmiş gibiydi.
" ne gelmesi gerekti?"
" burada yaşamak her sabah gözlerini burada açmak , buna sahip olmak ?" Dedi bana bakarken ifadesiz gözlerinin ardından merak kırıntılarını gördüğümde çift kişilik geniş koltukta diğer ucuna oturdum sormadan o bir uçta ben diğer uçtaydım.
" her sabah şu anki gibi olmaz." Dedim gözlerim denizi izlerken bu güzel alanının yanında orta boyutlarda bir yer vardı , ev gibi görünse de pek ev gibi durmuyordu. Yerlerde düz bir şekilde dizilmiş yatay şekilde konulmuş lastikler vardı asıl şaşırtan şeyse rengarenk taşlarla doluydu.
" belki daha güzel olur?" Dedi anlamayarak bana bakarken omuz silktim sadece.
" önemli olan güzel olup olmaması değil, ilki gibi duygular hissetirmemesi olur." Dedim gözleri bana döndüğünde anlayamadığım bir ifade geçti ben daha yakalayıp üstüne düşünemeden yok oldu. Kalbim hızlanırken zorlukla önüme döndüm.
" burada mı kalıyorsun?" Dedim bir süre cevap vermezken kaşlarımı çatıp ona döndüğümde bana değil de denizi izliyordu, duydu mu diye düşünürken bu mesafeden duymaması imkansızdı. Göz devirip gözlerimi etrafta gezdirdiğimde gördüğüm şeyle durdum duvara grafik tasarımıyla yazı yazılmıştı sarı ve beyazdan ibaret olan renkler o kadar güzel bir birine karışmıtşı ki gayranlık duymadan edemedim.
Güneş'in Ay'ı.
Elim istemsiz olarak boynumdan göğüslerimin arasına sarkan kolyeyi gittiğinde duraksadım.
Neydi bunun anlamı?
"Güneş'in anlamı ne?"Dedim merakla ona dönerken gözleri benim gibi yazıda oyalanıp bana döndüğünde yine cevap vermedi sadece bakmakla yetinirken göz devirdim.
" susmak için mi getirdin beni buraya?"
" neden korkmuyorsun?" Dedi merakla gözlerindeki gerçek merakı gördüğümde duraksadım derin bir nefes alıp önüme döndüm.
" korkmam mı gerek?" Dedim ona dönerken tek kaşı havaya kalktı.
" beni tanımıyorsun, burada kimse yok ,istediğim an kolye boynunda. seni öldürüp kolyeyi alabilirim korkmuyor musun?" Dedi gözleri hala tutuğumun farkında olmadığım kolyeyi döndü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Güneş'in Ay'ı =texting=
Teen FictionBen : size neden inanayım? Kadir : neden yalan söyleyeyim? Ben : neden doğru söyleyesiniz? Kadir :çatık ya , kolye nerede? Ben : cehennemin dibinde hala hala ,numaramı nereden buldunuz siz ?! Kadir : modda kafede çalışan kadın değil misin sen? Ben ;...