15.Bölüm

83 8 101
                                    

İyi okumalar canlarımm

Kırılan ilk parça

Karanlık bir odada yatağa uzanmış şekilde Demir'e bakıyordum. Hiç bir şey istediğim gibi gitmemişti. Kolumda serum vardı. Karşımda ise bana kızgınlıkla bakan Demir duruyordu. Beynim durmuş gibiydi. Ben kendime neler yapıyordum. Aklım almıyordu. Suçluydum, onu kızdırmakta haklıydım. Ama her şey kontrolüm dışında gerçekleşmişti. Her şey bir anda olmuştu.

"Kendine bunu nasıl yaparsın? Böyle bir şeyi aklından nasıl geçirirsin?"

Sinirle bir anda üstüme bağırmaya başladı. Mahcuptum. Ne diyeceğimi bilmiyordum.
"Ben... özür dilerim." Gözlerimi devirerek kısık sesle konuştum.

"Dileme! Benden özür felan dileme komiser!"dedi bağırarak.

Ellerini yumruk yapıp bana arkasını döndü. Nefes alış verişlerini duyabiliyordum. Arkası dönük bir şekilde duruşunu dikleştirdi. Kulağımda ise ikimizi dağıtan cümleleri duydum.

"Hani geçen gece sana sevdiğim kadın bana gitmeyeceğine dair söz verdi demiştim." O an nefesimi tuttum. Gözlerimi ona sabitledim. Duyduğum cümle ise beni bin parçaya böldü.

"O kadın bana verdiği sözü tutamadı. Yağmurun yağdığı gece sözünü çiğnedi. Bana gelmeyi o gece bıraktı. O bana gelmedi, bende ondan istediği için gidiyorum."

Arkasına bakmadan beni odada terk edip gitti. Gözyaşlarım durmadan akarken her şeyi hakettiğimi düşündüm. Çünkü ben Demir'in evinde onun balkonunda intihara kalkışmıştım. Sebebi ise peşimdeki azrailimdi. Benim karadenizdeki maceram kanla bitmişti. Hem kendimi hemde Demir'i kaybetmiştim. Oysaki ben sadece uyumuş güzel bir güne hazırlanmıştım. Ama o günün sonunda ben her şeyi kaybetmiştim.

Başımı olumsuzca iki yana salladım. Hayır... tüm bu yaşananlar gerçek değildi. Hayır... Demir beni bırakmamıştı. Ben kötü bir kâbusun içindeydim. Uyanmak istiyordum. Ama birisi uyanmama engel oluyordu. Yataktan kalkmaya çalıştım. Ama kollarımı kaldıramadım. Bakışlarımı kollarıma değdirdim. Kan... Kan akıyordu. Ben kesmiştim. Bileklerimi, kolumu ben kesmiştim. Kelepçe... Kelepçe ile bağlanılmıştım yatağa. Demir... Demir neden çözmemişti kelepçeleri mi? Yoksa o mu ceza veriyordu bana? Kollarım kanıyordu. Demir beni bu halde bırakıp nasıl gitmişti?

Tavandaki ışıklar yanıp sönmeye başladı. Kalın bir ses duydum etrafta. "Demek benim küçük piyonum intihara kalkıştı."

Bu kimdi? Ses nerden geliyordu? Tekrardan yüksek sesle konuşmaya başladığında bu sefer varlığını arkamda hissettim. "Ama ölmek kolay değil sarışınım. Unuttun mu sana ölüm yok. Ama sen her ölümü tek tek gözlerinle göreceksin."

Korkuyordum, arkamdaydı. Nefesini hissediyordum. Ama yüzünü göremiyordum . Daha fazla yaklaşıyor gibiydi. Elleri... elleriyle saçlarıma dokunduğunu hissettim. Kimse yoktu... yardım edecek hiç kimse yoktu. Azrailimle baş başaydım.

"Ve tabi piyonuma zarar vermenin bir bedeli olacak. Sen benim oyunumun en önemli parçasısın. Ben istemeden asla ölemezsin."

Arkadan saçımı ellerine dolayıp bir anda tüm gücüyle çekmeye başladı. Saç diplerim acıyordu. Bağırmak istedim, ama sesini çıkaramadım. Ağladım, sadece ağladım.

"Bırak! Lütfen. Canımı yakıyorsun. Ben... Ben hiç bir şey yapmadım. Neden bana zarar veriyorsun?" Zorlukla konuşmaya çalışıyordum. Canımı daha fazla yakmaya başladı.

"Sevgilin sana acımadı." Saçlarımı çekerek kafamı kapıya doğru sabitledi. "Bak bakalım benden başka kimse var mı yanında? O çok sevdiğin adam bile seni terk etti. Sen artık benim ellerimdesin."

Masum ve SuçluHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin