13 Mayıs 1995
Sare
Evde o kadar bunalmıştım ki, annemi eve çağırıp Poyraz'ı ona emanet ederek çarşıya alışverişe çıkmıştım. Abdullah'ın üniversiteden arkadaşı Erdal, karısı Vildan ve oğulları Kuzey ile yan evimize taşınmıştı. Vildan'a sinir olmuştum. Doktor diye bana büyüklük taslayacaktı kesin. Ben lise terk olduğum için kendini benden üstün görecekti. Aslında babam okumamı çok istiyordu ve Abdullah ile evlenmek istediğimde tek şartı okulumu bitirmemdi. Ama Abdullah beni apar topar Bursa'ya çağırınca okul umurumda olmadan kaçarak evlenmiştim. Abdullah benim hayallerimin erkeğiydi ve onu elde edebilmek için ufak pürüzleri hayatımızdan çıkartmam gerekmişti. Sonuç olarak zafere ulaşmıştım. Ona sağlıklı bir evlat vermiştim. Oğlum Poyraz, 4 yaşındaydı ve 6 buçuk aylık ikiz kız bebeklere de hamileydim şu an. Ailemi çok seviyordum. Mutluluğumu artık kimsenin bozmasına izin vermezdim. Kim mutluluğumu bozmak istese, onu ekarde ederdim. Ben bu noktaya kadar çok zor gelmiştim...
Çarşıda gezerken bebek kıyafetleri satan bir dükkanın önünde durdum. Camekandan içeriye göz atınca hoş şeyler gördüm ve içeriye girdim. Büyük bir mutlulukla yenidoğan kıyafetlerine bakıyordum. Öyle dalmıştım ki, arkamda beni izleyen adamı fark etmedim bile.
Mağaza boştu. Tezgahtar ise benimle ilgilenmiyordu. Tek tek kıyafetleri incelemeye devam ederken, yanımda bir hareketlilik ile kafamı çevirdim ve kâbusumu gördüm. Bu andan sonra, hayatımda olacak şeylerin asla yolunda gitmeyeceğini bilmeden...
"A-Arslan?" Diye fısıldadım. Arslan tek kaşını kaldırmış, dudağının sağ tarafıyla gülerek bana bakıyordu.
"Sare, merhaba. Tekrar tanışalım istersen. Ben İstanbul Emniyet Müdürü Arslan Türk. Görüyorum ki bizim akılsızı iyi kandırmışsın" dedi, bir süre gözlerime sertçe bakıp devam etti.
"Senin yüzünden ailemiz dağıldı. Babam kalp krizi geçirdi, durumu zor düzeldi. Annem yas tutuyor, kardeşim bellediğim Şükran ise, masumluğunu ispat edemeden evladına babasız bakıyor. Tüm ailesine karşı başı önde geziyor yıllardır. Değdi mi? Bir aileyi dağıtıp yuva kurmaya değdi mi merak ediyorum. 4 yıl geçti, kendi mutluluğun için kaç insanın hayatını mahvettin, değdi mi gerçekten? Mutlu mesut burada evlatların için alışveriş yapıyorsun. İstanbul'dakiler senin yüzünden kan ağlarken" dedi.
Derince yutkundum ve kendimden emin bir şekilde Arslan'a baktım.
"Sen ne saçmalıyorsun? Benim ne suçum var. Kız gitmiş aldatmış. Zaten Abdullah bana aşık, sadece bunu geç fark etti. Aldatmasının sebebi nereden ben oluyorum. O kızı evinize alarak asıl siz suçlusunuz. Bir kız yüzünden oglunuzu, gelininizi, yeğeninizi geri çevirdiniz"
"Yeğenim?" Dedi Arslan ürkütücü sesiyle ve karnıma sertçe bakmaya başladı. Elimle karnımı tutarak bir adım geriye gittim.
"Yeğenlerim" diye mırıldandı ve bakmaya devam etti.
"Biliyor musun, sen tam bir yılansın Sare. Hatta bence akıl hastasının. Senin tedavi görmen gerek. Evimize adın girdiğinden beri yıldırım gibi düştün. Ama ben ne yaptım?" Dedi tebessüm ederek "O suç ortağını buldum; Yavuz'u. Artık bağlantılarım çok daha güçlü. O şerefsiz bana her şeyi öttü. Şükran'ın resimlerinin çekildiği o eve seninle buluşmaya gittiğini, içeceğine nasıl uyku hapı kattığını, onların resmini çekip arkadaşını o serseriyle yalnız bırakıp evden çıktığını, hepsini biliyorum. Biliyor musun o şerefsiz sen gittikten sonra Şükran uyurken ona tecavüz etmiş!" Diye son cümlesinde bağırınca, bir adım daha geri gittim ve korkuyla gözlerimi açtım. Hayır hayır Yavuz Şükran'a dokunmayacaktı öyle anlaşmıştık. Sadece resimleri çekilecek, kendine geldiğinde de Yavuz ortalıktan kaybolacaktı. Evden önce ben çıkmıştım kahretsin.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TOPRAK (Düzenlenecek)
ActionÜsteğmen GÖKÇEN TOPRAK, Çok zor şartlara karşı vermiş olduğu mücadelede hayatı yenmiş bir kadın... Bu buruk kadının aile sıcaklığını bulma yolunda karşısına çıkan; ihanet, yalanlar, bedeller ve sırlar ile mutluluk, eğlence ve aşk'ı bulma hikayesine...