"Adımın, senin tahminlerinin arasında ilk yüze bile girmeyeceğinden eminim." dediğinde düşüncesizce bir fikir yürüttüm ve maalesef bu eylemi sesli gerçekleştirmiştim.
"Adını sevmediğini düşünmeye başladım. Ay yoksa senin adın Satılmış falan mı?"
Karşıdan yükselen ciddi derecede keyifli bir kahkahanın ardından birkaç metal sesi duydum ve bu seslerin bir silaha ait olmamasını umdum. Gülüşüne bakılırsa adı Satılmış falan değildi. Ya da..
"Bildiğim için mi gülüyorsun yoksa yanıldığım için mi?" diye sordum korkuyla.
"Adım Sancar." dedi gülmeye bir son verip tok çıkarmayı başardığı sesiyle.
"Sancar.." diye yineledim, tıpkı onun benim adımı duyduğunda yaptığı gibi.. Bu isim değil ilk yüz, ilk iki yüze bile giremez ve hiçbir tahminimin arasında yer alamazdı.
"Ve şimdi daha çok seviyorum.." dedi biraz öncekinin aksine kısık bir tonda konuşarak.
Sanki duymamı istememişti ama kelimeler ona itaat etmeyerek firar etmişti dudaklarının arasından. Boğazını temizleyip derin bir nefes aldıktan sonra konuşmaya başlayacağının sinyalini veren nefes sesisini duydum.
"Soyadını da bahşedecek misin? Yoksa o konudaki tahminlerimi duymak ister misin?" diye sordum neşeli olmaya çalışarak.
"Devran." dedi tereddütsüzce ve hatta gurur duyarcasına.
"Sancar Devran.." diye yineledim bu kez. Sessiz kaldı.
O da bana soracak mıydı soyadımı? Belki de çoktan bir araştırma yapmıştı hakkımda. Asker adamdı sonuçta, kolayca erişebilecek bağlantıları olmalıydı.
"Sancar?" dedim sorarcasına.
"Efendim?"
"Sen bir askersin."
"Hatırlattığın için sağ ol ama bu detayı unutmaya pek fırsatım olmuyor zaten."
"Rütbelisin?"
"Fark eder mi?"
"Beni araştırman için ne kadar geniş bir imkâna sahip olduğunu tahmin etmeye çalışıyorum. Bu yüzden evet, fark eder."
"Direkt sorsan da yanıtlardım. Seni araştırmadım Lâra. Adından, gözlerinden ve beni izlediğin balkonundan fazlasını bilmiyorum hakkında." dedi ama bütün bunları o kadar dert dolu bir sesle söylemişti ki sebepsiz bir hüzün sarmıştı içimi.
"Yalan söylüyorsun." dedim omuz silkerek.
"Hayır söylemiyorum." diye karşı çıktı hemen.
"Telefon numaramı da biliyorsun." dediğimde kısa bir sessizliğin ardınan bir kez daha güldü.
"Allah neşeni artırsın Yakamoz." dedi biri uzaklardan. Sonra birkaç hışırtı sesi doldu kulağıma.
"Eyvallah kardeşim." dedi Sancar.
"Böldüm mü?"
"Eh biraz.."
"Çıkıyorum."
"Şimal mi?"
"Aynen."
"Daha sekiz dakikası var."
"Ben yaşlıyım oğlum, senin gibi bir dakikada tırmanamıyorum. Anca giderim."
"Atma Ziya!" dedi arkadan başka bir ses.
"Harbiden bayılıyorsun abartmaya Fazlı. Yürüyün gidin hadi, geleceğim ben de."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yakamozlara
Romance... "Yakamozlar ne zaman parlar biliyor musun?" diye sordu bu kez. "Bilmiyorum." "Saldırı altında olduklarını düşündükleri zaman. Peki bu ne demek biliyor musun?" "Hayır, bilmiyorum." "Eğer bir tehdit görürsem ya da sezersem, parlayacağım demek. Kap...