Merhabaaaa....
Beklediniz ama tam 14.000 kelimelik bir bölümle geldimmm!!
Değerim bilir misiniz lütfen?Şimdi, bölüm şarkısı Mirrors - Justin Timberlake
Bataklık yazarken de çok dinlemiştim.
Umarım siz de seversiniz.Şimdi lütfen bölümü oylamayı ve yorum yapmayı unutmayın, siz nasıl ki bölüm okumak istiyorsanız ben de yorum okumak istiyorum.
Keyifli okumalar diliyorum.🤍🤍
Ay bu arada Yılanlar ve Savaşçılar için Twitter'a yazdıklarınızı gördüm. Çok teşekkürler. Genel olarak yazılanları okuyorum. Gözümden kaçanlar olabilir ama takip etmeye çalışıyorum.
Sizi seviyorum.
Keyifli okumalar diliyorum yeniden...BÖLÜM 89: KRALİÇENİN KALBİ
"Hep kaybedeceğimizi düşünerek korkarsak, o zaman nasıl yaşayacağız?"
Umut bazen en büyük işkence olabiliyordu.İşin can sıkıcı kısmı kişinin işkencecisinin de yine kendisi olmalıydı. Umut etmek insanların doğuştan edindiği bir bağımlılıktı ve benim için vazgeçilmez bir kaynak halindeydi. Umut etmeyi ve hayal kurmayı bırakırken ölürdüm, benim için denklerim bu kadar basitti.
Saraydan akademiye gitmenin birçok yolu vardı ancak en kısa yolu ormanın içinden geçmekti. Daha öncesinde saraydan akademiye doğru gitmek için ormana birlikte girdiğimizde Duman da ben de hayatın bambaşka köşelerine savrulmuştum. Ne kadar güçlü olursam olayım, zihnim ve solup gitmeyen kötü anılarım beni gafil avlamanın yolunu buluyordu.
Omzumda asılı duran yayı daha sıkı kavrarken Duman sol yanımdaydı. İkimiz için de iyi bir gün olduğu söylenemezdi. Final yarışının akşamındaki küçük kutlama yemeğinin ardından hemen oradan ayrılmıştık. Dönüş yolu için herkese kolaylık sağlamak adına bir portal açarak onları Vera'ya kolayca geçirmiştim. Dün ise tam bir kabustu.
Resmen bir akın altında olan şehrin her şeyi asker kaynıyordu. Duman ciddi anlamda güç kullanmak zorunda kalmış, hatta birkaç sivri başı ezmişti. Askerlerini dövmekten gurur duyduğunu sanmıyordum ama bu kadar kalabalık asker kitlelerinde bir olay patlak verdiğinde arkasından daha büyük düğümler gelmesin diye kaba güç kullanmak ve patronun kim olduğunu hatırlatmak gerekiyordu.
Gece olduğunda nerede uyuduğumu bile hatırlamıyordum çünkü abim beni direkt olarak kalan bütün akademilerin başı haline getirmişti. Dünyada yüzlerce akademi vardı, kraliyet ailesinden olmayan her Savaşçı bir akademiye bağlı olmak zorundaydı. Her akademi ile saray arasındaki direkt bağlantı bendim. Akademiler özel askerlerin mekânı olduğu için bu biraz Siyah'ın işine dahil olmak gibi oluyordu ama savaş zamanında onun yükünü aldığım için hiç şikayetçi değildi o da.
Uyandığımda saraydaki odamızdaydım ve kıyafetlerimle uyuyakalmıştım, Duman da benden farklı değildi. İlk olarak aşağı inip Melek, Çınar ve Gülsen'in durumlarına baktım. Şükürler olsun ki hepsi iyiydi. Sadece Melek biraz geç iyileşiyordu çünkü o değişik gölgelerden birisinin pençesi ile resmen karnı deşilmişti ve zehirli olup olmadıkları araştırılıyordu. Savaştan önce bunu öğrensek iyi olurdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YILANLAR & SAVAŞÇILAR °VERA°
Fantasy"Bu dünyada kanın da, acının da, savaşın da sonu yoktu." Gece, dedesinin ölümü üzerine annesinin doğup büyüdüğü Vera şehrine gider ve orada annesi ile bir hayat kurmak için çabalarken şehrin sırları karanlıklardan çıkmaya başlar. Bu sırlar onun gerç...