Sırtımı ruhsuz duvarıma yaslayıp her zamanki gibi dizlerimi karnıma çektim ve gözlerimi kapatıp yüreğimden bir şarkı geçmesini bekledim. Bu duvar, bu deniz, bu huzur; benim özgürlüğümün tek ve değişmez adresiydi.
Babamı ve onunla geçirdiğim -ama tek bir anını bile hatırlamadığım- hayatımın ilk yedi yılını düşünmenin yanında, artık bir şey daha vardı aklımı kurcalayan.. Odamın balkonundan, karşıdaki kafeye açılan ve zaman zaman belirip zamansızca kaybolan simsiyah gözler gibi mesela.. Kendisinin, bir süredir burada mırıldandığım şarkılarımı seçmemdeki payı oldukça büyüktü.
Ellerimin altından kayıp gider zaman,
Gözlerimi diktim yollarına, geliyor musun?
Eridim yaktığım mumlar gibi,
Geçiyor zaman..
Gözlerimi diktim yollarına, dönüyor musun?
Dönüyor aman dünya, başım duman..
Batıyor ama acıtmıyor, senin sevdan.Gözlerimi açıp önümdeki denizle bakıştım biraz. Saniyeler sonra yaslandığım duvarın ardından bir ses yükseldi.
Gittiğinde yazdı, sonbahar geçti ve bütün mevsimler..
Bittiğimi yazdı, okumadın mı beni manşetlerden?
Dönüyor aman dünya, başım duman..
Batıyor ama acıtmıyor, senin sevdan..Şarkıma eşlik edeni görebilecekmişim gibi bir anda ayağa kalkıp arkamdaki olası tozları silkeleyerek duvara baktım. Hemen sonra tozları silkelemeyi bırakıp ellerimi duvara yapıştırdım.
"Sen kimsin?" dedim kaşlarımı çatarak.
"Ben de sana aynını soracaktım." dedi tok sesiyle.
"Ama önce ben sordum?"
"Beş gündür gidip gelip şarkı mırıldanıyorsun. Burası benim dert köşem, kendine başka bir yer edinsen iyi olur."
"Ben çok uzun bir süredir buraya geliyorum. Ama kurduğun cümleye bakılırsa sen sadece beş gündür buradasın. O yüzden; benim senden gitmeni istemem daha isabetli olur."
"Önce ben sordum, önce ben geldim.. Kaç yaşındasın sen, on mu?"
"Dokuz."
"Belli."
"Yüreğin varsa çık duvarın arkasından, göstereyim sana dokuz mu on mu!"
"Yüreğim var da, iznim yok ufaklık. Şansına küseceksin artık."
"İznin mi yok?" dedim ve bir kahkaha attım.
"Annen mi kızıyor?" diye eklediğimde derin bir nefes aldığını duydum.
"Kendini bildin bileli yaslandığın bu duvarın, askeri bir eğitim kampına ait olduğunun farkındasındır umuyorum?"
Gözlerimi kocaman açıp biraz geri adımladım ve etrafı süzdüm. Askeriyeye ait bir duvarın dibinde duruyor olsam, bugüne dek mutlaka bir uyarı alırdım değil mi?
"Kimi kandırıyorsun sen?" dedim sitemle.
"Seni?" dedi alaylı sesiyle.
"Çok komik. Özel mülk, anladık. Rahatsız etmem bir daha." dedim ve duvarımdan istemeye istemeye de olsa bir iki adım uzaklaştım. Burası çok uzun bir zamandır boştu. Kim, neden satın almıştı ki sanki durduk yere? Neden!
"Rahatsız olmadım." diye bağırdı adam telaşla.
"Pardon?"
"Yani sesin güzel. Bu köşeye de benden başkası gelmez. Seni dinlemek isterim. Tabi denk gelebildiğimiz zamanlarda. İnan bana çok nadir olacak.."
"Ama ben beni dinlemeni istemem. Hem bir sözün, diğerini tutmuyor. Kendine başka yer edin demedin mi az önce?" dedim, sanki görebilecekmiş gibi omuz silkerek.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yakamozlara
Romance... "Yakamozlar ne zaman parlar biliyor musun?" diye sordu bu kez. "Bilmiyorum." "Saldırı altında olduklarını düşündükleri zaman. Peki bu ne demek biliyor musun?" "Hayır, bilmiyorum." "Eğer bir tehdit görürsem ya da sezersem, parlayacağım demek. Kap...