3- ↱Daha Yeni Başlıyoruz↲

En başından başla
                                    

İç sesimin hatırlatmasıyla hiçbir şey olmamış daha yeni atarlı giderli kalkmamışçasına arkamı döndüm. Kalktığım yere oturarak ellerini çenemin altında birleştirdim.

Ağabeyim neden döndüğümü anlayıp fakat anlamamazlıktan gelerek başparmağını burnuna bastırdı ve bilerek sesli nefes aldı. "Hayırdır koçum?"

"Koçum mu? Ayıp ediyorsun ama ağabeyciğim. Burada güzeller güzeli kardeşin oturuyor."

"Eee?"

"Benim bir harçlık işi vardı ama," baş parmağımı işaret olana bastırıp havaya kaldırdım. "Onu alıp gideyim." Arka tarafta oturan müşterileri gösterdim. "Sevgili müşterilerimizi bekletmeyelim. Güzide şehrimizin trafiği kapatmayalım."

İnanamayarak, "Şu dilin yok mu?" söylene söylene bir yüzlük daha uzattı. "Sen dua et müşteriler var yoksa seni dolmuşa hostes yapar okul çıkışları çalıştırırdım."

Omuzlarına sarılarak yalakalık yaptım. "Benim ağabeyim yapar mı hiç öyle şeyler,"

"Yapar," diyerek kollarımı çekmem için vurdu. Müşterilerin arkadan mızırdandığını duyduğunda eliyle kışkışladı. "Hadi derse oyalama beni."


Turnikelerden geçerek arkadaşlarımın beklediği yere doğru doğru yürüdüm. Bilgisayar mühendisliği üçüncü sınıf öğrencisiydim ve hava atmak olmasın söz konusu bilgisayar oldu mu canavara dönerdim. Her zamanki gibi fakültenin önündeki bankalara doğru hızlı hızlı yürümeye başladım. En yakın iki arkadaşım beni beklemekten ağaç olmuş köklerini fakülteye salıyorlardı.

"Nerede kaldın Mahira ya!" Bu serzenişin sahibi içtenliğinden ve yardımseverliğinden bir an olsun şüphe duymadığım diğer kız arkadaşımdı. Nur'la resmen zıt kutupların vücut bulmuş halleriydiler.  Nur nasıl macera sever yerinde duramayan kurtluysa Ela tam tersi sakin ve kitap kurduydu. Sürekli kavga ettiklerinden dolayı da bende aralarında kalıp ikisinden de bir  parça almış deliydim.

Ela Yıldıray benim gibi üçüncü sınıf öğrencisiydi ancak benim gibi bilgisayar kurdu değildi. Moda tasarım öğrencisiydi ve gar dolabımın sevgili kurtarıcısı, biricik şövalesi ve bedavalarımın kraliçesiydi. Ayrılmaz ikiliydik ve Nur'un onunla anlaşamamasının tek nedeni bu değildi. Aşağı mahallede oturuyordu ve eskiden bizzat benimde içinde olduğum,

Yalan söyleme Mahira! Direkt başrolüsün işte

Tamam itiraf ediyorum direkt başrolü olduğum olaydan dolayı düşmandık. Hem de ne düşmanlık. Aynı okula düşmüşsek koridorda bile kavgalar döner, muhakkak biri yaralanır ve en sonunda aileye kadar giderdi iş. Neyse bu olayın başka zaman mutlaka değinirdim çünkü Ela için sık sık aşağı mahalleye inmek zorunda kalıyordum.

Ela'nın dediğini boş vererek, "Günaydın!" diye bağırdım.

"Ee tamam günaydın da bana mı günaydın kız!" diye bağırdı Berkay Asalet. Namı diğer Berkoş. Dedikoduların başkenti, ayarsızların ayarı ve en önemlisi dilinin çatallı olup olmadığını  bütün okulun merak ettiği ayaklı gazeteydi. Okulda ne olmuş ne bitmiş anında öğrenirdi ve herkese yayması saniyeleri bulurdu. Aramızda kalsın okulun itiraf sayfası bizzat elindeydi. Sevgili arkadaşımın en büyük özelliği bununla sınırlı kalmıyordu. En büyük özelliği yedi düveli bir anda karıştırıp hiçbir şey olmamış gibi çıkmasıydı. Belki de bizim anlaşmamızın en büyük sebebi buydu.

"Neredesin sen be! Utanmıyor musun bu asalet bedenimi bekletmeyi!"

"Üzgünüm üzgünüm," diyerek Ela'ya sarıldım ve çantamı bankın üzerine bıraktım. Berkoşu öpmek için yanaştığımda ellerini iki yana kaldırarak yakışıklı yüzünü ekşitip burnunu kıvırdı.

Kızıltepe MahallesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin