🥀Ajda Pekkan-Üç Kalp.
Cihan Mürtezaoğlu-Sen Banasın.***
***
Cebimde ikimizin fotoğrafının yaydığı sebepsiz mutlulukla yürüdüm evimize uzanan yokuşu. Yokuş boyu çıkarıp çıkarıp baktım yüzlerimize. Benim ona şaşkın şaşkın bakışım, onun içten ve samimi gülüşü, beni kolunun altına alıp bedenimi kendisine yaslaması, uzamış dağınık saçları, yüzündeki süt beyazı lekeleri... Fotoğrafın her karesi aklıma, göz kapaklarıma kazındı birer birer.
Yokuşu çıkarken dudaklarımda bir şarkı tutturmuştum; anlamsız, kesik kesik, uydurmasyon ama orada, kuş gibi çırpınan kalbimin en içerisinden gelen bir melodi gibi kulaklarımda...
Eve geldiğimde Zehra'nın gitmiş olabileceğini düşünüyordum fakat o, beni kapıda karşılamıştı. Yüzünü gördüğümde bugün bana söyledikleri birer birer üşüştü aklıma, küllenen öfkem yeniden harlandı, kafamı çevirdim. Ayakkabılarımı çıkarıp ayakkabılığa koyarken bakışlarının ağırlığını sırtımda hissedebiliyordum.
"Ayten..." diye seslendi bana. Duraksadım ama yüzüne bakmadım. "Küs müyüz?"
Derin bir nefes alıp döndüm ona. Gözlerindeki pişmanlığı, ısırdığı dudaklarına sürmek üzere olduğu özür kelimelerini çok net görebilmiştim o an. "Değiliz." dedim omuz silkerek. Ayaklarımı sürükleyerek su içmek adına yanından geçip mutfağa girdim. Bardağa suyu koyarken peşimden geldi.
"Emin misin?"
Bir bardak suyu tek dikişte mideme yuvarlarken bugün bana söylediklerini düşündüm. "Kurban mı? Adam senin için bir milyon teklif etmiş Ayten! Hem de evleri yandığı halde!" Yeniden öfkelendim ve bardağı sertçe bıraktım tezgaha. Ona döndüğümde babam gibi iri olan gözleri korkmuştu.
"Ne dememi bekliyorsun Zehra?" diye sordum ona. "Sana küs değilim, beni anlamadığın için kırgınım. Ya ben kendimi anlatamıyorum bu insanlara ya da onlar inatla anlamak istemiyorlar beni. Ben sadece yaşamak istiyorum, öylesine yaşamak! Herkes bana bir yol gösteriyor ama istemiyorum çünkü kendi yolumu çizmek istiyorum ben! Beni kalıplara koymak istiyorsunuz, beni istediğiniz gibi biri yapmayı hedefliyorsunuz ama olmaz! Olmaz, Zehra! Babamla bu evlilikler için verdiğimiz mücadeleleri ne çabuk unuttun?" Nefes nefese duraksadım. "Hem sana da yüklü bir şekilde para teklif etmişlerdi... Sen neden kabul etmedin?"
Zehra birden önünde durduğu mutfak kapısına uzandı ve koridora bakarak kapıyı kapattı. Telaşla yanıma geldiğinde kaşlarımı çatmış ve kollarımı önümde bağlamıştım küskün bir çocuk gibi. "Sebeplerim vardı, Ayten..." dedi fısıldayarak. Tek kaşımı kaldırdım. "Yapamazdım. Evlenemezdim o adamla..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KIRMIZI GÜLLER ÇABUK SOLAR
Teen Fiction"Ve unutma Zümrüt; tüm çiçekler yavaş yavaş, kırmızı güller çabuk solar." *** 1980 yılının Mayıs ayında, Dilektaşı Mahallesi'ndeki aylardır boş olan daireye genç bir adam taşındı. Tek başınaydı, bir karısı veya çocukları yoktu. Kimseyle konuşmazdı...