28.Bölüm❧Kunter (2/3)

642 96 5
                                    

Sonraki bölümde Mina'yla birlikte kaldığımız yerden devam edeceğiz, 'Kunter' bölümleri olayların daha çabuk ortaya çıkması için önemliydi çünkü daha anlatılması gereken çok şey var, lütfen dikkatli okuyun bölümler çünkü olayların arkasında yatanları ileride detaylandıracak olsak da bu bölümler final için çok önemli bilgiler bulunduruyor, ikinci kitabı da neredeyse yarılamışız sonuçta :'))

Keyifli okumalar, lütfen oy verip yorum yapmayı unutmayın, ne düşündüğünüzü gerçekten merak ediyorum çünkü bayaaaa şey değişecek bu bölümle birlikte <33

.
.
.

Ölüm hiç hissetmediği kadar sıcak, tahmin etmediği kadar da tatlıydı.

Ona uykuya dalıyormuş gibi hissettiren bu histen kurtulmak istemiyordu, uzun zamandır bu kadar huzurlu hissettiğini, uykunun bu kadar güzel onu karşıladığını görmemişti. Bu özlem duygusu vücudunu daha da rehin aldığında gözlerini daha sıkı kapadı. Üzerinde durduğu yerin sıcaklığı bedenini daha da orada tutmak istemesini sağlıyordu. Rahatının bozulacağı düşüncesi, onu olduğu yerde hareket bile ettirmedi.

Bu öyle tatlı bir yarı ölümdü ki, hareket etmemek için nefes almayı bırakabilirdi.

Üzerinde durduğu yerin sarsılması, düşmek üzere olduğu sonsuz uykudan geri çekilmesini sağladı. Göz kapakları bir el tarafından zorla kapatılıyormuş gibi hissediyordu. Kendini burada bulduğu andan itibaren ilk kez bu kadar hareket etmek istediğini hissetti, bedenini oynatmaya çalıştı, üzerine çöken ağırlık onun hareketsiz kalmasını istiyordu. Onu kandırıp tekrar uykuya yatırmak için çabaladı.

Bir rüya sahnesinde, ruhunun şeytani tarafı ona, 'Ruhların katili olmaz.' Demişti. Bu sözler fısıltı şeklinde tekrar zihninde süzülmeye başladı. Gözlerini açmak için daha çok direndi, hareket etmek için onu durdurmaya çalışanları daha sert itti.

Kendi kontrolünü ele alabildiğini hissettiği ilk anda yapabildiği ilk şey, baş parmağını oynatmak oldu.

Göz kapakları yavaşça aralandığında ve bedenini hafifçe havaya kaldırdığında tanık olduğu ilk şey, Rüya Şehri'nin karanlık tarafının sahtekarlığıydı. Yattığı yer, ona hissettirdikleri gibi rahat bir yatak değildi. Ölü bitkilerin, mantarların ve yosunların arasındaydı. Ellerini yere koyarak bedenini oturur konuma getirdi. Üzerinde o ringde içinde durduğu şortundan başka bir şey yoktu.

Ruh Ormanı'ndaydı.

Gözlerini yavaşça etrafında gezdirdi. Neler yaşandığını hatırlamaya çalıştı, gözlerini sıkıca kapattı ve ellerini yumruk yaptı ama zihnine dolan şeyler birbirleriyle örtüşemeyecek kadar parça parçaydı. Hatırladığı tek şey, ona seslenen şeytani bir sesin, ruhların katillerinin olmadığını söylemesiydi.

Yavaşça oturduğu yerden ayağa kalktı.

"Bul onu."

Ormanın derinliklerinden beliren ses, olduğu yerden sıçramasını sağladı. Sesin nereden geldiğini anlamak için etrafında döndü ama ölü ağaçların dalları bile kımıldamıyordu, buranın ölümü böylece hiç olamayacak kadar bir hızla yüzüne çarpmış oldu.

Çaresizdi. Daha önce hiç bu kadar köşeye sıkışmış hissetmemişti. Her yeri acıyordu, bu ölümün acısı mıydı yoksa vücudunun kurtuluş çağrısı mı emin olamadı.

Olanlar zihnine yavaşça sızmaya başladı.

Şeytanı tarafından öldürülmüştü. Son şansını tutuyordu elinde. Burada da ölmesi demek, Kunter'in daha önce hiç yaşamamış gibi, bir çöp gibi hem bu dünyadan hem de diğer dünyadan silinmesi demekti. Ölmek istemiyordu. Savaşacaktı, tam buradan kurtulabileceğine dair bir umuda kapılmışken sonsuzluğa sürüklenemezdi.

RUH CİNAYETLERİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin