Yine bölüme başlamadan bir bilgilendirme yapayım, bugün 7 bin okuma oldu kitap :')) tekrar tekrar aynı şeyleri yazmak istemiyorum artık ama yine de kısaca teşekkür etmek istedim kitabımı okuyup oy veren herkese <3 bölüm biraz gecikti farkındayım, kusura bakmayın lütfen yazdığım kısımlar içime sinmediği için bölümü baştan yazmak zorunda kaldım, dünkü bölümde de açıkladığım gibi bundan sonra oldukça seri bölümler gelecek.
Bölüme oy verip yorum yapmayı lütfen unutmayın, keyifli okumalar <33
.
.
.
.
Öyle anlar vardı ki zihninizin bir köşesinde yaşanılan şeyin gerçek olmaması için daha önce hiç hissetmediğiniz bir istekle dua ederdiniz Tanrı'ya. Beyninizin size oynadığı küçük oyunlardan biri olması ve gözlerinizi kapatıp açtığınız anda her şeyin bir saniye öncesinde olduğu o harika haline dönmesi önünüzdeki uzun yıllar tek hayaliniz olarak kalırdı.
Gözlerimi yavaşça kapattım. Gözlerimi yavaşça açtım. Önümdeki manzara bir hiçti. Duyduğum şeyler bir hiçlikten ibaretti. Bir hiçliğin ortasında öylece duruyordum, gördüğüm görüntüler bir hiçti.
Nefesimi tuttum. Nefesimi verdim.
Tanrı'nın kaderi yazdığı gün, demişlerdi bana sesleri lal olmadan önce. Kunter'in ölmüş bedenime sarılmış ağlayışının anı bir hiçti.
Toza dönüşüp kollarından gittiğim görüntünün yavaşça sisin arasında kalmasını izledim. Sisin arasından bir ses, "Bu ölmek değil." diye fısıldadı. "Bu yaşamak."
"Ne bu?" diye fısıldadım ilk önce boşluğa. Şok geçiriyor olmalıydım. Normal bir yaşantım olmalıydı ve uyandığımda kendimi sadece kötü bir kabus olduğunu söyleyerek rahatlatmalıydım. Ama yaşadığım bu hayatta kabuslar bir anı olarak kalmak yerine benim anlarım olarak çıkıyordu karşıma. "Ne bu!" diye bağırdım bu sefer.
Madem benimle oyun oynuyorlardı, bana kuralları öğretmeleri gerekirdi. Beni hiçbir şey bilmediğim bu oyunda tek başıma bırakamazlardı.
"Cevap verin!" boğazım acıyana kadar bağırmaya devam ettim. Az önce Kunter'in ölmüş bedenime sarılıp ağladığı yere koştum ama sis bizi alıp buradan götürmüştü. Delirmiş gibi etrafımda döndüm. Ölmüş ağaçların birer birer toza dönüşerek rüzgara karışmalarına şahit oldum.
Kendimi hırsla dizlerimin üzerine attığımda göz yaşlarım yanaklarımdan süzülerek boynumu ıslatmaya başlamıştı bile. Hem içimdeki bu sinirden, hem çektiğim acıdan hem de tüm bu olanların gerçekliğinden ağlayarak kurtulmak ister gibi göz yaşı dökerken ellerimle tüm gücümü kullanarak yere vurdum. "Cevap ver!"
"Uyarıları dinlemedin, Mina." aniden beliren ses, bir anlığına hıçkırıklarımı kestiğinde önüme düşmüş başımı yavaşça kaldırdım. Derin nefesler alıp vermem, önüme düşmüş saçları havalandırıyordu. Şu anda ne halde olduğumu görmek bile istemiyordum.
Konuşan kişi, Kungar'dı.
"Sana gelmemeni söylemişti. Dinlemedin. Yine aklına eseni seçtin."
"Ne saçmalıyorsun sen?" sinirle nefesimi verdim. "Ne saçmalıyorsun, ne! Neredeyim, herkes nerede? Kunter nerede? Az önce olan şey neydi?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RUH CİNAYETLERİ
Fantasy| Wattys2021 KORKU ve EN YARATICI HİKAYE Kazananı | "Uyu küçük Mina. Uyandığında gündüzün, kabusun olacak." "Cennetten kovulmadan önce 19 Büyük Şeytan, insanların rüyalarında yaşıyordu." İçlerindeki sönmez intikam ateşi ve kötülük, büyük bir savaş b...