Merhaba! Nasılsınız?
Multimedya : Lia&Hades temsili.
Lütfen desteklerinizi esirgemeyin.<3
İyi okumalar!
2 Ay Sonra...
Elimde oluşturduğum son buz bıçaklarını Profesör Andre'ye fırlattım. Buz bıçaklarından olan hamlemi usta bir şekilde karşıladı.
Karşılıklı savunmamız yaklaşık bir saattir devam ediyordu.
İkimizde pes etmemiştik.
Profesör Andrea, derin bir nefes çektiğinde yorulduğunu anladım. Elimde oluşturduğum buz bıçaklarla onu yormaya devam ettim.
Yerden çıkardığım sarmaşıklarla ellerini tuttum ve elimdeki hançeri boğazına tuttum.Gözleri neşeyle parladı.
"Tebrikler Prenses, beni yendin." dedi.
"Profesör, ben sizi iki aydır her zaman yendim." dedim alayla. Boğazındaki hançeri çektim ve arkamı döndüm.
Profesör Elena, yardımcılarıyla not veriyordu. Kafasını yardımcılardan bana çevirdi ve gülümsedi.
İki ay önce, Profesör Andrea ile olan atışmamızdan sonra aramız kötü olur diye düşünürken bana oldukça yakın davranmıştı.Ona aynı şekilde gülümsedim.
Dürüst olmak gerekirse, eğitimim beklediğimden daha uzun sürüyor.
Tek eksiğim buz oluşturmak ve savunma iken kendime yeni şeyler de eklemiştim.Apollon'un çocuklarından şifayı, Athena'nın çocuklarından ise bilgili kitaplar keşfetmiştim. Ve en son Hades'ten öğrendiğim savunma hareketleri... Bu bilgileri halkımla paylaşmak için gün sayıyordum!
Alex'in yanıma gelmesiyle ona döndüm.
"Şu Tom kardeşimize daha ne kadar yaklaşacak abla?" dedi sinirle. Gözlerimi devirdim. İki aydır çektiğim diğer şey Alex'ti.
"Onlar sevgili Alex!" dedim bıkmış bir şekilde.
"Söyle ayrılsınlar o zaman!" dedi bıkmadan. Arkamızdan gelen gülme sesiyle arkamızı döndük. Su ve Tom kol kola girmiş bize doğru yürüyordu.
"Sanırım bu dediğin asla gerçekleşmeyecek." dedi Tom. Yüzündeki gülümsememe huzur vardı.
"En sonunda ayrılacaksınız!"
"Peki ya yeğenin ne olacak?" dedi Tom. Ellerini Su'nun karnına dolamış, şaşkın ördeğe benzeyen ben ve Alex'e bakıyordu.
"H-hangi yeğen?" diye sordu Alex.
"Ben hamileyim!" dedi Su. Bunu demesiyle bana sarıldı ve ağlamaya başladı.
"Nasıl hamile! Sen daha çocuksun."
"Ben 21 yaşındayım Alex! Yeter artık! Beni sevmiyor musun?" dedi ve tekrardan ağlamaya başladı. Elimi kaldırıp saçını okşadım. Sakinleşmesini bekledim.
"Onu üzmekten vazgeç! Biz ayrılmayacağız!" dedi Tom.
"Kesin sesinizi!" diyerek bağırdım. Kucağımsa bana sarılan Su, korktu ve titredi. Alex'e döndüm.
"Onların arasına girmeyeceksin!" dedim ve Tom'a döndüm."Bir daha kavga etmeyeceksiniz! Ha diyelim ki ettiniz, Su'yu ve yeğenimi alır Ερημος'ta giderim. Hiçbirinizi yaklaştırmam." dedim ve suyu sıkıca tutarak kanatlarımı açtım. Havalanıp uçtuk.
Profesör Elena'nın odasının önüne geldik ve kapıyı tıklattım.
İçeriden gelen onay sesiyle kapıyı açtım ve içeri girdim. Arkamdan Su'da beni takip etti."Hoş geldiniz Poseidon'un kızları. Size nasıl yardım edebilirim?" diye sordu.
"Güzel bir yardım olacağı kesin." dedim gülerek.
Bakışları merakla üzerimizde gezindi. Bu merakı sonlandırmak için elimi Su'nun omzuna koydum. Kafasını bana çevirdi. Korkarak bana bakıyordu. Ona gülümsedim."Profesör Elena..." dedi ve elleriyle oynamaya başladı. Sessizliğine saygı duyduk ve bekledik. Birkaç dakika sonra ellerini karnına sardı.
"Ben hamileyim." dedi ve ağlamaya başladı."Zeus aşkına! Bu çok güzel bir haber!" dedi Profesör Elena.
"E-evet güzel. Ne yapacağımı bilmiyorum." dedi ve göz yaşlarını sildi.
"Ailenize haber vereceğiz elbette. İsterseniz evlilik töreni de yaparız." dedi ve Su'ya yaklaşıp sarıldı.
"Tebrik ederim ikinizde. Uzun bir aradan sonra ilk defa Zeus ve Poseidon dünür oluyor." dedi ve buna üçümüz güldük.
Kapı açıldı ve içeri Profesör Andrea girdi.
Gözlerini bize çevirirken olayı anlamaya çalıştığı çok belliydi."Biz çıkalım." dedim ve Su'yun koluna girerek odadan çıktık. Koridorda yürürken Su'nun bebek hakkındaki düşüncelerini dinliyordum. Mutlu olmasını seviyordum. Umarım hep mutlu olurdu.
Okul binasından çıktığımızda karşıdan gelen Alex ve Peter'ı gördüm. Onlara doğru yürürken, kulağıma gelen hışırtı sesleriyle kalbimde ağır bir yük oluştu.
Kulağımdaki basınç artarken, ilk defa bu his bana acı veriyordu.
Yanımda duran kardeşlerim bana seslenirken onları duymuyordum.Acı, fazlasıyla artarken gözlerimi vücudumda gezdirdim.
Yara almamıştım.Kalbimdeki acı gittikçe çoğalırken, karşıdan gelen Ash ile her şeyi anlamıştım.
Evim yanıyordu!
Ormanım yanıyordu!
Halkım ölüyordu!
Ερημος tekrar çöle dönüyordu!Kafamdaki basınç ve kalbimdeki acı artarken koca bir çığlık attım.
Gücüm tükeniyordu.
Ve ben bitersem, Ερημος'te biterdi.Yerdeki sarsılmayla dolmuş gözlerle karşıma baktım.
Gözlerim bulanık görüyordu.
Ama buna rağmen karşıdan gelen kişiyi tanıyordum.O Hades'ti.
Vücudum daha fazla dayanamazken, kendimi bıraktım.
Bedenim toprağa usulca yayıldı.
Saçımı okşayan Hades, kulağıma fısıldadı.
"Ολα θα πάνε καλά, αγάπη μου."
("Her şey iyi olacak, aşkım.")Gözlerimden son yaşlarım akarken, aklımda olan tek şey halkımdı.
_____________________________
652 kelime.
Bölüm notları hariç.Bölüm hakkındaki düşünceleriniz?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hades'in Perisi
FantasyHades, Kore'ye bağlanacağı gece acımasız bir saldırıya uğramıştı. Acı içerisinde toprağa uzanırken, dışlanmış Prenses Lia, ruhlarını birleştirecek bir kurtarma yapar. 14.09.21 #apollon sırasında birinci! 20.09.21 #yunanmitoloji sırasında birinci! 28...