Bölüm şarkısı: Guns N' Roses - This I Love
Aaron her gece yaptığı gibi Nadia uyuduktan sonra yanıma gelmişti. Altını çiziyorum 'Nadia uyuduktan sonra.' Aradan bir hafta geçmişti, her gece sabahlara kadar sohbet ediyorduk. Birikmişti sanki içimde her şey, ihtiyacım vardı paylaşmaya.
"Yarın akşam Damian geliyor." Heyecanla şakıdı. Tıpkı çocuklar gibi sevinçliydi, saf bir sevinç. Yıllardır muhtaç olduklarım listesinde başı çekiyordu şüphesiz, sevinç.
"Onu çok seviyorsun." Aaron'un iki cümlesinden biri 'Damian' oluyordu. Ondan o kadar çok bahsetmişti ki görmeden tanımaya başlamıştım.
"Nasıl sevmem ki? O benim tek ailem. Örnek alınmayacak biri olsa da ona imreniyorum. Yeri geldiğinde umursamaz yeri geldiğinde en çok önemseyen kişi o oluyor. Hele o gizli saklı yaptığı kahramanlıklar yok mu, bayılıyorum. Benimle fazla ilgilenmez ama biliyorum beni seviyor. Sevgisini bile belli edemeyecek kadar bencil ve egoisttir. Bazen kendi canını feda edebilecek kadar fedakâr bazen de karşısındakini öldürebilecek kadar gözü karadır." Bu cümleler o kadar tanıdıktı ki, daha önce duyduğuma dair yemin bile edebilirdim. Bir an rüyamda ki cümleler beynimde tekrar perde aldı.
"Öl de bir saniye beklemeden kalbime bıçak saplayayım, öldür de bir saniye bile beklemeden o kişiyi öldüreyim, beni yaşat de bir saniye beklemeden sena yaşam nefesimi vereyim."
Birden kaplamıştı cümleler beynimi, tekrar rüyadaydım sanki. Bıkmıştım her gece aynı rüyadan. Rüyamı Aaron'a da anlatmıştım. Rüyaya yorum arıyorduk günlerdir.
"Damian'la tanışmak için can atıyorum."
Merdivenlerde oturmuş Aaron ve Nadia'nın hazırlanmalarını izliyordum.
"Biraz sakin olmayı dene Aaron, gelen kişi sadece gıcık kardeşin." Aaron kardeşini aylardır görmediğini söylemişti. Onu özlemişti, saatlerdir yerinde duramıyor hatta dakikaları sayıyordu. Çok bağlıydı Damian'a. Aaron beni fark ettiğinde her zaman yaptığı gibi sıcak bir şekilde gülümsedi. Nadia odadan çıktığında vakit kayıp etmeden yanıma oturdu.
"Onu çok özledim."
"Görebiliyorum, yerinde duramıyorsun." Kafasını onaylarcasına salladı, elimi tuttu. Elimi tutar tutmaz tekrar tenlerimiz arasından ışık yayılmaya başlamıştı.
"Elimi tutmamalısın. Senin bir sevgilin var, git onun elini tut." Bu konuşmayı aralıksız her gün yapıyorduk.
"Bozuk plak gibi şunu tekrarlamaktan bıkmadın mı?"Elimi çekmek istedim ama izin vermedi.
"Neden?" Elimi elinden tekrar çekmeye çalıştım ve başarılı oldum. "Neden sürekli elimi tutuyorsun?" Pürüzsüz yüzünde ki biçimli kaşları hafifçe çatıldı.
"Şu çıkan ışık olayı hoşuma gidiyor."
"Sadece ışık hoşuna gittiği için mi elimi tutuyorsun?" Aaron nadir zamanlarda ciddi olurdu ve şuan da o nadir zamanlardan birindeydi. Her zaman gülen birine ciddilik, soğukluk yakışmıyordu.
"Evet." Nadia odaya geri döndü. Üzerinde harika bir elbise vardı, yüzünde onu güzel gösteren renkli boyalar vardı. Mükemmel gözüküyordu, sevmediği biri için fazla özenmişti.
"Yerde oturma Aaron üşüteceksin." Aaron ayağa kalktı ve ben hiç yokmuşum gibi konuşmaya başladı. Zaten sadece yalnız olduğumuzda görebiliyordu beni.
"Benim güzel sevgilim benim için endişelenir miymiş?" Kollarını Nadia'nın ince beline doladı.
"Bu aralar hiç dışarı çıkmıyoruz sıkılmaya başladım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SONSUZ
Fantasy"ÇIĞIR AÇANLAR Kategorisi - The Wattys 2016 Ödülü Sahibi" Mutluluk yoktu, sevinç yoktu, heyecan yoktu, korku yoktu, üzüntü yoktu, acı yoktu, hiçbir şey yoktu. Sadece saatin her geçen saniye vücuduma bıçak gibi saplanan akrep ve yelkovanı vardı...