Bölüm : 6

235 46 2
                                    


    Taksi, iki katlı evlerin olduğu ve genelinde ailelerin oturduğu Salkımlı Mahallesi'nde durduğunda, Mine orta yaşlarında ki taksiciye beklemesini rica etti.

''Ücret ödendi,'' dedi taksici sakallarını aynasından düzeltirken. ''Size eşlik eden beyefendi tarafından.'' Mine, bir taksiyle kendi evine döneceğini söylediğinde Hazar ilerideki taksiyi çevirmişti, Mine aracın arka koltuğuna otururken ödemiş olmalıydı.

Buna ne gerek vardı ki? Bu hadsizlikti. Gereksiz iyilikler kişiyi incitirdi, yada bir fırsatçıya çevirirdi. Mine canlı sarı rengindeki arabanın kapısını hiçbir şey söylemeden kapattığında bir an önce üstündeki kıyafetlerden kurtulup onları çöpe atmak istiyordu, ama ziyan ve israf etmemek konusunda çok dikkatliydi, lisedeyken özellikle bu konularda konuşmalar yapar topluluklara katılırdı yarı zamanları işlerden fırsat bulabilirse. O yüzden kıyafetleri ihtiyacı olan birisine verebilirdi, yada kıyafet kumbaralarından birisine atabilirdi.

Taksici yavaş ama seri şekilde girdiği sokaktan çıkarken arabayı geri geri sürmüştü. Salkımlı Mahallesi bir çıkmaz sokaktı. Sokağın çıkmazından da çocukların oynayabileceği bir park vardı, arada Mine ve Leyla bile orada çocukların aralarına karışır oyun oynarlardı. Geniş gövdeli çınar ağacının etrafına yerleştirilmiş oyuncaklarla oynamak onlara bile iyi gelirdi. Zaten salıncaklarda çocuklardan daha çok mahallenin gençleri sallanırdı.

Kızın mavi gözleri yolun iki yanına konumlanmış iki katlı evleri çevreleyen bahçelerinde gezindi, evlerin ikinci katlarındaki balkonlara hızlıca baktı. Neyse ki kimse yoktu, kimseye görünmek istemiyordu. Olup bitenden sonra insanlara ne açıklayabilirdi ki, hele de üstü başı böyleyken?

Demir kapıyı sessiz olmaya çalışarak açtı. Bahçeye girerken yine siyah demir kapıyı aynı sessizlikle kapattı. Koşarca evin çelik kapısına ulaştı, bahçelerindeki çiçekler sulanmamıştı bu sabah belli ki... Salkımlı Mahallesi'nin tek katlı olan sadece bir evi vardı ve o evde de kızlar kalıyorlardı. Kiralarını günü güne öderlerdi, faturalar geldikten bir sonraki gün yatırılmış olurdu. Birgün aksadığında felaket olacağını düşünürler, korkarlardı.

Kapı açıldığında Leyla dağılmış haldeydi. Mine'nin yüzündeki soluk, donuk ifadeyi gördüğünde neredeyse çığlık atacaktı. Terlikleri çıkarıp eline aldı Mine ve hızlıca eve girip kapıyı kapattı. Sırtını kapıya yasladı, gözlerini kapattı, birkaç saniye bekledi, derin nefesler aldı, gözlerini açtı. Evet, evdeydi.

''Biraz daha gelmeseydin şurada ölümü bulacaklardı,'' derken elleri titriyordu Leyla'nın. Saçları dağınıkça ensesinde toplanmıştı, üstündeki kıyafetler Mine'nin dün akşamüstü onu bıraktığı haliyleydi hala. ''Şükürler olsun.''

Hareketsiz duran Mine'ye sarıldı. Kapının hemen yanındaki kare cam açıktı. Oradan rüzgarın esintisi pembe kelebekli beyaz tülü uçuruyordu. Evin her yeri pembe ve beyazdan oluşuyordu. İleride çok da küçük olmayan siyah televizyon açıktı, ve Mine oraya bakıyordu.

Ekranda kendisi ve o adam vardı. Bir masada oturan üç kişi Mine ve Hazar hakkında konuşuyorlardı.

''Bu halin ne Mine?'' diye sordu Leyla onu bırakmadan. ''O adam sana saldırdı mı, o saldırı gerçek mi? Emniyet? Hastane? Bu halin ne, elbisene ne oldu? Bir şey mi yaptı sana gerçekten? Sevgilisi diyorlar senin için, sizin için! Mine, yardım istemişsin diye yazmışlar, sabah da kucağındaydın, elbisen, ayakkabıların.. neler oluyor? Şimdi de bu haldesin, titriyorsun sen!''

Mine elinde tuttuğu terlikleri yere rastgele şekilde bıraktı. Derin nefesi gövdesini hareket ettirdi, Leyla geri çekildiğinde yüzünde endişe vardı. Çok korkmuştu. Emniyete gitmişlerdi, birinci derece yakını olmadıkları için Tarık ve Leyla'ya bilgi verilmemişti. Etraftaki hastanelere de bakmışlardı ama Mine yoktu. Sadece bir şeyler olduğunu biliyorlardı, duyuyorlardı, okuyorlardı ve Mine'ye ulaşamıyorlardı. ''Tarık delirdi, ortalık birbirine girdi orada.''

GERÇEK YALAN Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin