8

50K 4.1K 2.9K
                                    

Sessiz geçen yarım saatlik araba yolculuğunun sonunda Jungkook ile beraber kapının önünde dikiliyorduk. Tüm yolculuk boyunca son dediği cümle zihnimde yankılanmış ve ne demek istediğini düşünmüştüm. Ancak hiçbir yere varamayınca bunu da düşünmekten vazgeçerek akıp giden yolu izlemiştim.

Jungkook anahtarı ile kapıyı açtığında geri çekilerek bana geçmem için alan açmıştı. Teşekkür ederek içeri geçtiğimde salonda gördüğüm manzara duraksamama neden olmuştu. Jungkook'ta yanıma gelip "Neden içeri geçmiyorsun?" dediğinde o da benim gibi gördüğüm şey yüzünden duraksamıştı.

Jimin, Yoongi'nin göğsüne yaslanmış bir şekildeyken elinde tuttuğu telefondan da bir şey izliyorlardı ve o kadar odaklanmışlardı ki geldiğimizi fark etmemişlerdi bile. Hadi bunu da geçtim, Yoongi'nin elini Jimin'in omzundaydı ve Jimin bu olurken sakin bir şekilde kalmayı başarabiliyordu.

Pekala, bu aslında iki insan için gayet normal olan bir pozisyondu fakat farkında mıyız, bu ikili Yoongi ve Jimin'di! Kedi köpek gibi birbirlerini yerlerdi sürekli. Şimdi nasıl olmuştu da bu kadar sakin bir şekilde yan yana durabiliyorlardı?

Jungkook ile bakıştığımızda o da bu duruma en az benim kadar şaşırmıştı. Tekrar önümüze döndüğümüz sırada Jungkook yalandan öksürerek dikkatleri üzerine çekerken ikilinin bakışları bizi bulmuştu. Jimin hızla ayaklanmış ve yanıma gelerek bana sarılmıştı.

"Tanrım, nerede kaldınız? Hyung mesaj atıp geç geleceğinizi söylemişti ama merak ettim." Sarılmasına karşılık verdiğim esnada içeri geçen Jungkook ile hızla Jimin'in kulağına bir şeyler fısıldamış ve yüzünden ayrılıp tepkisine bakmıştım.

"Jungkook biliyor."

İlk birkaç saniye çatılmış kaşları ile yüzüme baksa da bakışlarımı takip ettikten sonra Yoongi'nin bakışlarıyla karşılaşmış ve şok içinde bana dönmüştü. Kocaman açılmış gözleri beni güldürürken bu anı bozan Yoongi olmuştu.

"İçeri geçmeyi düşünüyor musunuz?"

İçeri geçtiğimizde ikili koltuğa oturup bacaklarını diğer tarafa uzatan Jimin'in üzerinden atlayarak köşeye geçmiş ve köşeye bedenimi sıkıştırarak uzanmıştım. Eli anında saçlarımı bulurken ben ise onun beline sarmıştım kollarımı.

"Neden geç geldiniz?" diye tekrar sorduğunda derin bir nefes aldıktan sonra hiç kimseyle göz teması kurmadan konuşmuştum. Çünkü biliyordum ki Jimin cevabını alana kadar sormaktan vazgeçmeyecekti.

"Annem ile tartıştık." Tüm bakışları üzerimde hissetmek acayip bir şekilde gerilmeme neden olsa da umursamamaya çalıştım. Özellikle Jimin'in nasıl baktığını yüzüne bakmasan bile fark edebiliyordum. Saçlarımdaki eli duraksamıştı ve muhtemelen şaşkın olduğu her halinden belli olan bakışları ile bakıyordu bana.

"Nasıl yani?" diye sorduğunda buradaki herkesin her şeyi bildiğini varsayarak tekrar konuşmuştum. Bu konudan kesinlikle hoşlanmıyordum.

"Tam tartışma sayılmaz aslında." Yutkunma ve ardından derin bir nefes. "Bana vurdu."

Karşı koltuktan gelen hareketlenme ile bakışlarım oraya dönerken Jungkook'un çatılı kaşlarıyla karşılaşmıştım. "Bana bundan bahsetmemiştin?" dediğinde omuz silkmekle yetinmiştim.

"Buraya geldiğimizde zaten Jimin'e de anlatacaktım. İki kez anlatmak yerine bir kez anlatıp kurtulacağım."

"Mantıklı." diyen Yoongi hyung ile yorgun bir şekilde gülümsemiştim. "Neden vurdu peki sana?" Yoongi hyungun ilgili tavrı şaşırtıyordu aslında beni. Onu tanıdığım kadarıyla etrafında olan olaylara karşı oldukça ilgisizdi ama şimdi beni dinliyor ve bana soru soruyordu. Bu bana biraz olsun kendimi değerli hissettiriyordu.

called me | taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin