Đura Jakšić (Sırpça Kiril: Георгије "Ђура" Јакшић) (d. 27 Temmuz 1832 - ö. 16 Kasım 1878), Sırp ressam, oyun yazarı, şair.
Sırp resminde romantizmin en önemli temsilcilerindendir. Sırp Bilim ve Sanat Akademisi'nin oluşturduğu bir komitenin 1993 yılında belirlediği yüz önemli Sırp'ın biyografilerini içeren "En ünlü 100 Sırp" kitabına girmiş isimlerden biridir. 1832'de Sırbistan'ın Banat bölgesindeki Srpska Crnja köyünde doğdu. Viyana ve Münih'te güzel sanatlar öğrenimi gördü. Sırbistan'ın çeşitli kentlerinde öğretmenlik yaptı. Tutkulu, isyankar özgürlük şiirleri yazdı. Kırk kadar kısa öyküsü ve üç tarihi oyunu vardır. En önemli tabloları Belgrad'daki Ulusal Müze'de sergilenmektedir. 1878'de ölen sanatçının Srpska Crnja Köyü'ndeki evi 1980'de anı müzesine çevrilmiştir. (Devamı...)
Etnik yapısı konusunda Moğol tezi, Tunguz tezi, Moğol ve Türk boylardan oluşan bir konfederasyon olduğuna dair tez de vardır.
Vu-Huan (烏桓 wū huán) konfederasyonu Hiung-nu'ların güneydoğusunda Sien-Pi'ler Hiung nu'ların kuzeydoğusunda oluşturmuşdur. Hiung-nu birliğinden kopan bu topluluklar eski ortaklarına saldırmıştır. Sien Pi'lerin kalkış dönemi Hiung-nu'ların yıkılma dönemine denk gelmektedir. 87 ile 93 yılları arasında Hiung-nu'ların iki Şanyu'sunu (hükümdarlarını) öldürmüşlerdir. Sien-Pi'lerin en namlı hükümdarları 2. yüzyılın ortalarından 181 yılına kadar tahtta kalmış Tan Şıhuay (檀石槐 tán shíhuái, 136 - 181) olmuştur. Tan Şıhuay kuzey Hiung-nu'ları mağlup etmeyi başarmış ve topraklarını İli nehrine kadar genişletmiştir. Çok kez (158 yılında güney Hiung-nu'ları ile birlikte) Çin Seddi'ni aşmıştır. Oğulları ve yeğenleri kendi yerini tutamamış ve böylece Sien Pi konfederasyonu 233 yılında dağılmıştır. (Devamı...)
Hoffmann, bugün Wolfsburg'a bağlı olan, Kutsal Roma Cermen İmparatorluğunun Brunswick-Lüneburg Dükalığına bağlı Fallersleben kentinde doğdu. Babası bir tüccar ve şehirlerinin başkanıydı, Helmstedt ve Braunschweig klasik okullarında, sonrasında Göttingen ve Bonn Üniversitelerinde eğitim gördü. Niyeti, Teoloji okumaktı ancak çok geçmeden kendini tamamen edebiyata adadı. 1823 yılında, 1838'e kadar görev yapacağı Breslau Üniversitesine kütüphane sorumlusu olarak atandı. 1830 yılında Alman Dili ve Edebiyatı alanında doçent ve 1835 yılında profesör oldu. 1842 yılında Prusya makamlarınca suç unsuru bulunan Unpolitish Lieder (Apolitik Şarkılar) adlı eseri yüzünden kürsüsünden oldu. Sürgün hayatı boyunca Almanya, İsviçre ve İtalya'da dolaştı, vatandaşı olduğu Mecklenburgda üç yıl kadar yaşadı. 1848 devrimi sonrasında haklarının iade edilmesiyle Prusyaya geri döndü. 1849'da evlendi, takip eden on yıl boyunca önce Bingerbrück'de sonraNeuwied'de yaşadı. Sonrasında Weimar'da Oscar Schade ile birlikte Weimarische Jahrbuch'un editörlüğünü yaptı. 1860 yılında Ratibor Dükü Viktor I tarafından Weser Nehri üzerindeki Höxter yakınlarındaki Corvey Manastırına kütüphaneci olarak atandı, 1874 yılında burada öldü. (Devamı...)
Bu tür, diğer arı kuşugiller gibi zengince renkli, zarif bir kuştur. Kahverengi ve sarı üst parçaları, yeşil kanatları, siyah gagaları vardır. 27–29 cm uzunluğuna ulaşabilirler. Eşeyler benzerdir. İsmindende anlaşıldığı gibi en çok arılarla beslenirler, yanı sıra böcekleri de yerler. Yemeden önce, böceği defalarca sert bir yüzeye vurarak iğnesini çıkarırlar. Her gün yaklaşık 250 arı tüketirler. Daha çok ılıman iklimlerde açık ülkede görülen bir kuştur. Toplu halde yaşarlar. Genellikle mayıs aylarında kumsal kenarlarında, tercihen nehir kıyılarının yakınlarında yuva yaparlar. Haziran başında 5-8 tane küre gibi beyaz yumurta bırakılır. Hem erkek hem de dişi, yaklaşık 3 hafta boyunca kuluçkaya yatan yumurtalara bakar. Güney Avrupa'da ve Kuzey Afrika'nın bazı bölgelerinde ve Batı Asya'da görülürler. Kuvvetli göçmendirler, kışı tropikal Afrika’da geçirirler. (Devamı...)
Gergedan gergedangiller (Rhinocerotidae) familyasından bugüne kadar soyunu sürdürebilmiş kara hayvanları içinde filden sonra en iri olan hayvan türü.
Bugünkü gergedanların, üçü Asya'da, ikisi Afrika'da yaşayan beş türü vardır. Bunların hepsi iri yapılı, kısa ve kalın bacaklı hayvanlardır. Ayaklarında tek bir toynakla (geniş ve kalın tırnakla) çevrili üçer parmak bulunur. Kafaları iri ve ağır, kulakları geniş, ucu püsküllü olan kuyrukları ince ve oldukça kısadır. Son derece kalın olan derileri, kulaklarının tepesindeki tüy tutamları ile kuyruk püskülleri dışında tümüyle çıplaktır. Türleri ayıran en önemli fark burunlarının üstündeki boynuzların bir ya da iki tane olmasıdır. Asya'da yaşayan üç türden ikisi tek boynuzlu, öbür Asya türü ile iki Afrika gergedanı çift boynuzludur. İçlerinde en irisi olan Beyaz gergedanın ağırlığı beş tonu bulur. Gergedanların boynuzu öbür hayvanlarınki gibi kemikten değil, saç, kıl ve tırnakların yapısındaki (keratin) denen lifsi bir proteinden oluşmuştur. Bazı Asya ülkelerinde bu boynuzların doğaüstü güçler taşıdığına inanılır. Otçul hayvanlar olan gergedanlar genellikle tek başlarına ya da aile grupları hâlinde geniş otlaklarda, çalılık ve bataklık bölgelerde yaşarlar. Yalnız Sumatra gergedanı sık ormanlarda yaşar. Görme duyularının zayıf olmasına karşılık koku alma ve işitme duyuları çok gelişmiştir. Hayvanlar arasında kendilerinden daha güçlü düşmanları olmayan gergedanlar insanla karşılaştıklarında da genellikle kaçarlar. (Devamı...)
Müzik hayatına ağabeyiyle beraber AWOL'un U0P albümüne katkıda bulunarak başlamıştır. 1984 yılından günümüze, birçok alanda aktif olan Isaak temelinde müzik kariyerine odaklanmış; birçok albüme imzasını koymuştur. İlk albümü Silvertone'yi çıkardıktan sonra büyük beğeni topladı, David Lynch'nin filmlerine film müzikleri yaptı. 1988'de Babanın Metresi filminde palyaço rolü yaparak aktörlüğe başlayan Isaak, birçok filmde rol üstlendi. Lynch tarafından Mavi Kadife filminde başrol teklif edildiğinde bu rolde oynamayı reddetti. 2001-2004 yılları arasında The Chris Isaak Show adlı programı sundu. Isaak şu anda Amerikan Biyografi Kanalında yer alan The Chris Isaak Hour'u sunmaktadır. Chris Isaak 26 Haziran 1956'da Stockton'da St. Joseph's Hastanesinde doğdu.< Annesi Dorothy patates cipsi fabrikası işçisi, babası Joe ise forklift sürücüsüydü. Annesi İtalyan asıllı Amerikandır. Nick ve Jeff adında iki kardeşi vardır. 1961 ve 1970 yılları arasında ilköğreniminiStockton's Woodrow Wilson Elementary School ve Daniel Webster Junior High okullarında gerçekleştirmiştir. Isaak'a 1971 yılında ilk gitarını kız arkadaşı Carole Low hediye etmiştir. Isaak genç yaşta iken ailesi ve kendisinin aldığı ikinci el Elvis Presley kayıtlarıyla kendi müzik eğitimini geliştirdi. Dinlediği kayıtlar onun müzik sesini belirlenmesinde etkili oldu. Isaak ve ağabeyi Nick akustik gitarlarıyla birbirlerine uyum sağlayarak amatör şekilde gitar çalmaya başladılar. (Devamı...)
Keith Haring Reading, Pennsylvania'da doğdu ve annesi Joan Haring'in yanında Kutztown]'da büyüdü. Babası Allen Haring bir karikatüristti. Ayrıca Kay,Karen ve Kristen adında üç kız kardeşi vardı. Tüm çocukların isminin baş harfinin K harfi ile başlaması tesadüf değildir. 1976 yılından 1978 yılına kadar Pittsburgh'taki The Ivy School of Professional Art'ta (Profesyonel Görsel Sanatlar Okulu) sanat ticareti okudu. Çok geçmeden güzel sanatlara yöneldi. Keith Haring’in kariyer hayatı, New York alt geçitlerine tebeşir ile çizdiği grafikler ile başladı. Yaptığı çizimler Tseng Kwong Chi adlı fotoğrafçı sayesinde ün kazandı ve bu zaman zarfında "The Radiant Baby" emekleyen bebek simgesi onun sembolü haline geldi. Onun çizimleri hayata dair önemli mesajlar vermekteydi. 1980 yılında New York’daki Club 57′de eserlerini sergilemeye başladı. 1981 yılında kara kâğıt üzerine ilk kabataslak tebeşir çizimlerini yapmış oldu. 1981 – 1982 yılları arasında ilk özel sergisini Tony Shafrazi sanat galerisinde yaptı. Bu arada Kenny Scharf, Madonna, Futura 2000 ve Jean-Michel Basquiat gibi ünlülerle arkadaş oldu. 1984 yılında Avusturalya‘yı ziyaret etti ve kendine özgü sanatıyla Melbourne‘de duvar resimleri yapmaya başladı. Keith Haring 1985 yılında çeşitli ülke ve şehirlerde eserleri sergilenmeye başladı. Keith Haring’in sanatı Absolut votka ve Swatch saatleri reklamları için ilham kaynağı olmuştur. Google, Haring'in doğum günü olan 5 Mayıs olduğu için 4 Mayıs 2012 tarihinde sayfasında onun çizgilerini Google Doodle'a taşımıştır. (Devamı...)
Pirit formülü FeS2 olan, kübik sistemde billurlaşan demir sülfür.
Özgül ağırlığı 5-5,02 arasında, sertliği 6-6,5 arasında değişen piritin, billurları metal parlaklığındadır. Elektriği iletir ve ısıtıldığında zayıf bir elektrik akımı üretir. Kavrulma sonunda kükürt dioksit verdiğinden, sülfürik asit üretiminde kullanılır. Tortul kayaçlarda ve başkalaşma kayaçlarında bulunur. En yaygın ve en bol sülfürmineralidir. Sahip olduğu altın renginden dolayı, çoğu zaman altınla karıştırıldığından, "aptal altını" (fool's gold) diye de anılır. (Devamı...)
Juan Perón ya da tam adıyla Juan Domingo Perón (d. 8 Ekim 1895, Lobos, Buenos Aires eyaleti – ö. 1 Temmuz 1974, Olivos, Arjantin) Arjantinli asker ve siyasetçi. Peronist hareketin kurucusu ve önderi olan Peron, 1946-55 ve 1973-74 arasında başkanlık yapmıştır.
Çoğu Arjantinli gibi, Fransız ve İtalyan ataları olan bir Kreoldu. Buenos Aires eyaleti Pampalarındaki bir kasabada dünyaya geldi. On altı yaşındayken askeri okula girdi, 1913'te yedek subay oldu. 1930'ların sonunda İtalya'da askeri ataşe olarak görev yaptı. Bu sırada FaşistlerleNazilerin siyasi yükselişlerini yakından izledi. Tarih ve siyaset felsefesine ilgi duyan Perón'un bu konularda yayımlanmış çalışmaları vardır. 1941'de albay oldu, 1943'te muhafazakar Ramón Castillo yönetimine son veren darbenin amiral gemisi Birleşik Subaylar Grubu (GOU) içinde yer aldı. İzleyen üç yıl içinde yönetime gelen askeri hükümetlerde çalışme ve sosyal güvenlik bakanlığı gibi küçük bir görev üstlenmesine karşın, bu görevi sırasında sendikaların desteğini elde ederek yönetim içinde etkisini artırmaya başladı. 1944'te Edelmiro Julián Farrell'in savaş bakanlığını üstlendi, hemen ardından başkan yardımcısı oldu. Ekim 1945 başlarında anayasal yönetim yanlısı sivil ve subayların düzenlediği bir darbeyle bütün görevlerinden uzaklaştırılarak tutuklandı. Ama metresi Eva Duarte'yle sendikalardaki destekçilerinin girişimleri sonucu Buenos Aires'te büyük bir grev dalgası başladı ve Perón 17 Ekim 1945'te serbest bırakıldı. Aynı gece düzenlenen bir mitingde gelecek seçimlerde başkanlığa adaylığını koyacağını açıkladı. Birkaç gün sonra da Eva Duarte'yle evlendi. (Devamı...)
Vücudunun üst kısmı açık sarıdankırmızımsıkahverengine ve siyaha kadar değişir. Alt tarafı tamamen beyazdır. Omurgalı hayvanların içine girer. Kışın, kıl uçlarında siyahpigment miktarı artar. Bu nedenle kırmızı renkte olanlar, kışın daha koyu görünür. Kuyruktaki tüyler uzundur ve kuyruklarını kıvırıp sırtlarına değdirebilirler. Gözleri iri ve parlaktır. Kulakların ucunda (kışın daha fazla) tüy demeti bulunur. Arka ayakları daha uzun ve daha güçlüdür. Boyları 18-25 cm, kuyrukları 14–20 cm dir. Ağırlığı 15-51 gr dır. Gebelik süresi 30-40 gün olmakla birlikte yavru sayısı 3 ila 7 arasında değişir. Yaşam süresi yaklaşık 10 yıl olan bu memeliler, çoğunlukla ağaçlarda yaşar. Otoburdur.
Ormanlık ve ağaçlık bölgeler, parklar ve korularda yaşarlar. Kış uykusuna yatmazlar ancak soğuk havalarda birkaç gün süren uyuşukluk dönemleri olur. Çiftleşme dönemi dışında yalnız yaşarlar. Çok iyi tırmanır ve sıçrarlar, hemen hemen bütün zamanlarını ağaçların üzerinde geçirirler. Ağaç gövdesinde baş aşağı ve baş yukarı hızla inip çıkabilirler. Gündüzleri işlektirler, sabah ve ikindi vakti daha hareketlidir.0-3 aylıkken eve alınan sincaplar evcilleştrilebilr. Evcilleştiklerinde oldukça hareketli ev arkadaşları olabilmektedirler. Akdeniz adaları ve İzlanda hariç tüm Avrupa’dan, Japonya’ya kadar dağılmıştır. Türkiye’de Batı Karadeniz bölgesinde Bolu'da, Trakya, Doğu Karadeniz bölgesi Trabzon, Kuzeydoğu Anadolu’da (Kars civarı),Orta Akdeniz Toros Dağlarında yaşar. Ceviz ve meşe ağaçlarını çoğaltabilmek amacı ile son yıllarda Kayseri civarında dağıtılan sincaplar yaşama alanı bulmakta ve ağaçlandırma ya katkı sağlamaktadır. (Devamı...)
Josie Davis ya da tam adıyla Josie Rebecca Davis (d. 16 Ocak 1973; Los Angeles, Kaliforniya), Amerikalı aktris. 1986-1990 arasında yayınlanan Charles İş Başında adlı komedi dizisinde canlandırdığı Sarah Powell karakteriyle sivrildi.
Davis 1990'lı yılların Tv'de yayınlanan bazı reklamların tanıdık yüzü oldu. Tv'de kült olmuş pembe dizilerden Yalan Rüzgarı 'nda Grace Turner karakterini canlandırdı. Yine Tv dizisi Evimiz Hollywood'da ile çıkış yaptı. Diğer yer aldığı yapımlar arasında ; Rules of Engagement, Shark, Ghost Whisperer, To og en halv menn, NCIS (TV-dizisi), CSI: Miami, Burn Notice, Chuck, Bones ve CSI: NY sayılabilir. (Devamı...)
Film, New York'ta yaşayan güçlü bir İtalyan mafya ailesinin hikâyesini anlatır. Film gösterime girdiği andan itibaren çok ilgi görmüş, birçok kurum, enstitü ve derginin gelmiş geçmiş en iyi filmleri sıralamasında en üst sıralara yerleşmiştir. Kullanıcı oylarının baz alındığı IMDB.com'un en iyi 250 film listesinde 2. sıradadır. (Çok uzun bir süre 1. sırada kalan film temmuz 2008'de Shawshank Redemption'a birinciliği kaptırmıştır) Amerikan Film Enstitüsü'nün hazırladığı ve en iyi 100 amerikan filminin yer aldığı AFI's 100 Years... 100 Movies listesinde 1998 listesinde 3. 2007 listesinde ise 2. sıradadır. Film ayrıca En İyi Film, En İyi Erkek Oyuncu (Marlon Brando) ve En İyi Uyarlama Senaryo (Francis Ford Coppola, Mario Puzo) dallarında Oscar kazanmıştır. "Baba", 1990 yılında Kongre Kütüphanesi tarafından "kültürel, tarihi ve estetik olarak önemli" filmler arasına seçilerek ABD Ulusal Film Arşivi'nde muhafaza edilmesine karar verilmiştir. Corleone ailesi, Don Vito Corleone'nin başında olduğu, suça dayalı bir örgüt kurmuş olan İtalyan asıllı meşhur bir ailedir. Aile, New York'taki diğer dört aileyle birlikte New York'un yeraltı işlerini yönetmektedir. Ancak Corleone ailesini diğerlerinden ayıran özelliği, Don Corleone'nin cebinde bozuk para gibi taşıdığı politikacılar ve yargıçlardır. Politikacılar ve yargıçlarla olan bu yakın ilişkileri diğer ailelerin açamadığı kapıları açabilmesini sağlamaktadır. (Devamı...)
Kotzebue'nin kitaplarından biri 1817 Wartburg Festivali sırasında yakılmıştır. 1819'da Burschenschaften militan üyesi Karl Ludwig Sand tarafından öldürülmüştür. Kotzebue'nin öldürülmesi Metternich'e Burschenschaften'ı dağıtan, liberal basını sindiren ve Alman Konfederasyonu'nda akademik özgürlüğü kısıtlayan 1819 Karlsbad Kararnamesi'ni yürürlüğe sokmak için bahane olmuştur. (Devamı...)
ATM (İngilizceAutomated Teller Machine sözcüklerinin kısaltması), ticari bankalar tarafından kullanılmakta olan bir dağıtım kanalıdır. Önceleri sadece para ödeme ve ekstre basma gibi hizmetler sunabilirken, günümüzde, para yatırma, EFT, fatura ödeme ve yatırım gibi birçok konuda müşterilere hizmet vermektedir.
Makinenin mucidi; Osmanlı Ermenisi Luther George Simciyan'dır ve 1930'larda Amerika'da pek talep görmediği için bir müddet sonra kullanımdan kalkmıştır. Daha sonra, İngiliz John Shepherd-Barron tam elektronik bankamatiği icat etmiştir. Tam anlamı ile ATM sayılabilecek ilk cihaz 27 Haziran 1967 tarihinde De La Rue firmasınca Barclays Bank için üretilerek, Londra'nın Enfield kasabasında hizmete sunulmuştur. Çoğunlukla üzerinde manyetik bir banda sahip plastik kartlar ile işlem yapılabilen bankamatiklerde işlemlere başlanmadan önce kullanıcıdan karta ait şifre talep edilerek güvenli giriş temin edilmektedir. Zaman içinde, bankamatik cihazlarına kartsız işlem menüleri de dahil edilmiştir. ATM cihazı Türkiye'ye ilk defa 1982 yılında Türkiye İş Bankası tarafından, Bankamatik ismiyle kurulmuştur. (Devamı...)
Yoweri Museveni ya da tam adıyla Yoweri Kaguta Museveni (d. 15 Eylül 1944), Ugandalı siyasetçi. Museveni, Afrika ülkesi Uganda'da 26 Ocak 1986 tarihinden bu yana devlet başkanlığı makamında bulunmaktadır.
Uganda'nın kuzey bölgelerinde kayda değer bir istisna ile Museveni hükümeti kötü yönetim, isyancı faaliyet ve iç savaşa yıllardır maruz kaldığı bir ülkede göreceli istikrar ve ekonomik büyüme getirdi. Yoweri Museveni 1990'ların orta ve sonlarında Afrikalı liderlerin bir yeni nesil parçası olarak Batı tarafından övülmüştür. Ancak Başkanlığı sırasında İkinci Kongo Savaşı sırasında ve diğer Büyük Göller bölgesinde çatışmalar sırasında Kongo'yu istila ve işgal ederek aldığı övgüler gölgelenmiştir. Museveni, iktidardaki 30. yılını geride bıraktığı 2016 yılında gerçekleştirilen son seçimlerde oyların `,6'sını elde ederek, beş yıllık bir süre için daha iktidarda kalmayı garantilemiştir. (Devamı...)
Latince tenthredinifera ('tenthredo taşıyan') bilim adı, çiçeğinin Tenthredinidae familyasından zar kanatlılara (Hymenoptera) benzetilmesi dolayısıyladır. Dik gövdeli 10–40 cm boyunda çok yıllık yumrulu bir bitkidir. Taban ve gövde yapraklar benzer olup yumurtamsı-mızrak biçimindedir. 3 ila 10 arasında çiçek görülür. Çiçek örtüsü segmentleri morumsu veya morumsu menekşe rengindedir, nadiren beyazdır. Dış yanı 6–12 mm uzunluğunda geniş yumurtamsı, tüysüz, dış bükey; iç tarafı genellikle dış yanının 1/3 kadar, geniş üçgen biçiminde kabarcıklı-kadifemsidir. Alttaki çiçek örtüsü segmentleri ters yumurtamsı kare veya yelpaze biçiminde dış bükey nadiren dikdörtgen biçiminde girintili veya belirsiz 3 loplu, morumsu kahverengi, kadifemsidir; kenar kısmı sık tüylü, uzantısı tüysüz, kısadır; tabandaki kabartı göze çarpar. Bu orkide türü yeterli besin sağlamak amacıyla toprakta bulunan bir mantar türüyle ortak yaşam içerisindedir. Çiçekler, dişi feromona benzer bir koku yayarak erkek böcekleri kendine çeker böylece tozlaşma sağlanmış olur. Toz haline getirilmiş yumrularından salep elde edilir. Salep çok besleyicidir; sıcak içecek olarak tüketilir; bunun yanı sıra tahıllarda veya ekmek yapımında kullanılır. Salep üretmek için çiçeklenme ve tohum dökümü akabinde yumrular hasat edilmelidir. Ophrys tenthredinifera, Portekiz, İspanya, Fransa, İtalya, Yunanistan, Türkiye, Kuzey Afrika ve birkaç Akdeniz adasındaki 0–1200 m yükseltilerde bulunur. (Devamı...)
Çin'de bir kültürel sembole dönüşen Liu, ülkenin bu anlamda en başarılı sporcularındandır. Sporcu, dünya rekoru, dünya şampiyonluğu ve Olimpiyat şampiyonluğu üçlemesini başaran ilk Çinli atlettir. 2008 Yaz Olimpiyatlarına110 metre engellinin favorisi olarak giden Liu, sakatlığı sebebiyle son anda yarışı bırakmıştır. 2015 yılının Nisan ayında sakatlıklar yüzünden 32 yaşında aktif kariyerini sonlandırdığını açıkladı. (Devamı...)
Orta Amerika ve Karayipler'de, 9 00 Kuzey enlemi, 80 00 Batı boylamı arasındadır. Ülkeden Büyük Okyanus ile Atlas Okyanusu'nu birleştiren Panama Kanalı geçmektedir. Río Chagres (Rio Chagres) birkaç geniş nehirlerinden biri ve muazzam hidroelektrik enerji kaynağıdır. Nehir merkezinde Panama yer almaktadır. Nehrin orta kısmı Gatun Barajı ve formlar Gatun Lake, Panama Kanalı'nın kısmını oluşturan yapay göl Baraj edilir. Göl Chagres Nehri üzerindeki Gatun Barajı'nın inşası ile 1907 ve 1913 arasında oluşturulmuş. Oluşturulduğu zaman, gatun gölü dünyanın en büyük insan yapımı göl oldu, ve baraj büyük toprak baraj oldu. Bu Karayip içine kuzeybatısında akıtır. Kampia ve Madden Göller eski Kanal Bölgesi alanı için hidroelektrik sağlar. Pasifik odaklı nehirler Karayip tarafında olanlar daha uzun ve yavaş koşu vardır. Onların havzaları da daha kapsamlıdır. Uzun biri Golfo de San Miguel akar ve daha büyük gemiler tarafından gezilebilir ülkenin tek nehri Río Tuira'dır. Panama Kanalı, yani Cristobal Limanı ve Balboa Limanı'nın her ucunda bulunan klemens bağlantı noktaları, ele konteynerler birimler (TEU) sayıları bakımından Latin Amerika'da sırasıyla ikinci ve üçüncü sırada yer almaktadır. Balboa Limanı 182 hektarlık bir alanı kaplar ve konteynerler için dört palamar ve iki çok amaçlı rıhtım bulunmaktadır. Toplamda, iskele 15 metre derinliğe yanında olan 2.400 metre uzunluğudadır. Balboa Limanı 18 süper Post-Panamax ve Panamax iskele vinç ve 44 gezer vinç bulunmaktadır. Balboa Limanı da depo alanı 2.100 metrekare içerir. (Devamı...)
Mileva Marić (Sırpça: Милева Марић; 19 Aralık 1875 – 4 Ağustos 1948) Sırp bir fizikçidir. Zürih Federal Teknoloji Enstitüsü'nde, Albert Einstein'ın sınıfındaki tek kız öğrenciydi. Aralarında romantik bir ilişki başlamış ve evlenmeden önce, Lieserl adında, çok genç yaşta ölmüş veya evlat olarak verilmiş bir kızları doğmuştur. 1903 yılınca evlendikten sonra ise, Hans Albert ve Eduard adında iki oğulları olmuştur.
Çift 1914 yılında ayrılmış, Marić oğullarını da alarak, Zürih'ten Berlin'e dönmüştür. Einstein'ın yeniden evlendiği sene olan 1919'da boşanmışlardır. Einstein, 1921 yılında aldığı Nobel Ödülü'nün getirisi olan parayı Marić'e, oğullarını desteklemek amacıyla yollamıştır. 1930 yılında, yaklaşık yirmi yaşında olan ikinci oğulları Eduard bir psikolojik çöküntü yaşamış ve kendisine şizofreni teşhisi konulmuştur. 1930'ların sonlarına doğru, Eduard'ın yatırıldığı enstitüdeki tedavi masraflarının yükü artmaya başlayınca, Marić, Einstein'la aldıkları üç evden ikisini satmıştır. Einstein ise, oğlunun bakımı için düzenli olarak katkıda bulunmaya, ikinci eşiyle birlikte Amerika Birleşik Devletleri'ne taşındıktan sonra da devam etmiştir. Mileva Marić 19 Aralık 1875 tarihinde Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nun(Günümüz Sırbistan’ı) Titel kentinde, zengin bir ailenin en büyük çocuğu olarak dünyaya geldi. Ebeveynleri, Miloš Marić (1846–1922) ve Marija Ružić – Marić’di (1847–1935). Doğumundan kısa bir süre sonra, babası ordudaki kariyerini bitirerek, Ruma’daki mahkemede bir işe başladı ve sonrasında Zagreb’de bu işe devam etti. Marić, lise eğitimine 1886’da Novi Sad’da, kızlara özel bir lisede başladı; ancak bir sonraki yıl Sremska Mitrovica’daki bir başka liseye geçti. 1890 yılında, Marić, Šabac’daki Kraliyet Sırp Dilbilgisi Okulu’na gitmeye başladı. 1891’de, babası onu Zagreb’deki erkekler için olan bir özel okula, Kraliyet Klasik Lisesi’ne kaydettirebilmek için özel bir izin almayı başardı. Böylece, giriş sınavını geçen Marić, 1892 yılında onuncu sınıftan okula başladı. Şubat 1894’te, fizik derslerine girebilmek için özel bir izin kazandı ve final sınavlarını Eylül 1894’te geçti. Fizik ve matematikte aldığı notlar, ödüllendirilen en yüksek notlardı. Ancak aynı yıl, ciddi bir biçimde hastalanarak, İsviçre’ye taşınmaya karar verdi ve 14 Ekim’de, Zürih’teki “Kız Lisesi”’ne başladı. 1896 yılında, Matura Sınavı’nı geçti ve bir dönemliğine Zürih Üniversitesi’nde tıp okudu. (Devamı...)
Boncuk işi ya da boncukişi (İngilizce: beadwork), boncuk tanelerine genellikle iğne kullanılarak iplik ya da tel geçirilerek, birbiriyle ya da bir nesneye örülerek ya da burularak yapılan süsleme sanatı. Daha çok kolye, bilezik gibi takı ya da yazma, şapka, gömlek, pantolon, havlu gibi tekstil süslemede kullanılır. Duvara asılmak için pano gibi ya da biblo heykelcik olarak da kullanılır.
Oklu kirpinin ok denen dikenleriyle yapılan kirpi işi cam boncuklar beyaz Avrupalılarca getirilmeden önce Amerika Yerlileri arasında oldukça yaygın olan doğal süsleme biçimiydi. Daha sonra kirpi işi yerine boncuk işi revaçta olmuştur. Avrupalılar cam boncuk getirmeden önce de Kuzey Amerika Kızılderilileri denizdişi kabuğu gibi denizkabuklarını boncuk olarak kullanmışlardır. Alaska Atabaskları Avrupalılarla karşılaştıktan sonra zenginlik sembolü olarak tasarımlarda boncuk kullanılmaya başlanmıştır. Bu boncuklar Avrupalılarca değiş tokuş yöntemiyle Alaska içlerine sokulmuştur. Boncuklarla birlikte yeni tasarım yolları da açılmıştır ve bunlardan biri de Kanada'daki Katolikmisyonerlerce 19. yüzyılda Alaska'nın batısına kadar yerlilere öğretilen çiçek tasarımlarıdır. Bu boncuk işi çiçek tasarımları günümüzde de yapılmaktadır. Alaska yerli sanatı içinde Guçinler daha çok boncuk işiyle (naagąįį) dikakti çeker. Koyukonlarda da boncuk işi (nedenaałt’onee) görülür. (Devamı...)
Georg Cantor ya da tam adıyla Georg Ferdinand Ludwig Philipp Cantor (3 Mart 1845 - 6 Ocak 1918), Almanmatematikçi. Kümeler kuramının kurucusudur. Kümeler arasında birebir eşlemenin önemini ortaya koymuş, "sonsuz küme" kavramına matematiksel bir tanım getirmiş ve gerçel sayıların sonsuzluğunun doğal sayıların sonsuzluğundan "daha büyük" olduğunu ispatlamıştır. Ayrıca kardinal sayı ve ordinal sayı kavramlarını ortaya atmış ve bu sayıların aritmetiğini tanımlamıştır. Cantor'un buluşlarının matematik ve felsefede önemli yeri vardır.
Cantor'un "sonsuzötesi sayılar" fikri sezgilerimizle ters düştüğü için, zamanın matematikçileri tarafından yoğun şekilde eleştirilmiştir. Henri Poincaré, Cantor'un fikirlerini "matematiği istila eden korkunç bir hastalık" olarak nitelendirmiş, Leopold Kronecker ise Cantor'u "şarlatan"lıkla suçlamıştır. Cantor'un 1884'ten hayatının sonuna kadar yaşadığı depresyon nöbetlerinin, kısmen bu saldırılardan kaynaklandığı iddia edilmişse de, nöbetlerin asıl sebebi muhtemelen bipolar bozukluktur. Günümüzde, Cantor'un fikirleri matematikçilerin büyük çoğunluğu tarafından doğru kabul edilmekte ve matematik tarihinin en önemli paradigma değişimlerinden biri olarak tanınmaktadır. David Hilbert, "Cantor'un yarattığı cennetten bizi kimse kovamayacaktır" diyerek Cantor'un katkılarının önemini vurgulamıştır. (Devamı...)
1936 yılında Japon Donanması eskimiş D1A çift kanatlı uçaklarını servisten kaldırıp yerine geçecek tek kanatlı uçak gemisi tabanlı pike bombardıman uçağı özellikleri olan 11-Shi yayınını yayımladı. Aichi, NakajimaMitsubishi tasarımlarıyla katıldılar ve Aichi ile Nakajimaya her birinin de iki prototipi soruldu. Aichi, eliptik aşağıdan monte kanatlı, Heinkel He-70 Blitz 'den ilham alınmış tasarımına başladı. Gövde, pike bombardımanının sertliğine çok daha dayanıklı inşa edilmesine rağmen Zero'lara çok benzemekteydi. Çok ciddi bir konu olmayan iniş takımlarının yavaş çekişi yüzünden basitlik için sabit takımlar takılarak uçtu. 710 Beygir gücündeki tek radyal silindirli Nakajima Hikari motoru ile güçlendirilmişti. İlk prototip Aralık 1937'de tamamlandı ve uçuş testleri bir ay sonra başladı. İlk testler hayal kırıklığı yarattı, uçak geniş dönüşlerde kötü yönlendiriliyor ve güçten düşüyor, dar dönüşlerde ise yalpalama yapıyordu. Pike frenleri tasarım hızı olan 370 km/s hızda ağır bir şekilde titreşim yapıyordu ve Donanma zaten daha hızlı pike hızı istiyordu. (Devamı...)
Édith Piaf yaşadığı zamanın Fransa'sında en sevilen sanatçılardan biriydi. Annesi Annetta Giovanna Maillard, yarı İtalyan, yarı Fas asıllı bir göçmen ailesinden geliyordu. Babası Louis-Alphonse Gassion (1881–1944) ise sokaklarda gösteri yapan bir cambazdı. Annesi sokakta şarkı söyleyerek yaşamaya çalışmaktaydı, daha sonra babası tarafından bir geneleve kısa süreliğine bakılması için gönderildi. Küçük yaşta, gözleri mikrop kapmış ve kör olma tehlikesiyle karşı karşıya kalmıştı. Bu hastalığını yaşarken, bir genelevde oranın patronu ve kadınlarıyla birlikte yaşıyordu. Aradan aylar geçtikten sonra, tedavi sonucu gözleri düzelmiştir. Babası, küçük Édith'i genelevden almıştır ve mesleği olan sokak akrobatlığı insanlara yetmeyince, kızını sokakta insanlara karşı akrobatlık veya numara yapması için zorlamıştır. Bunun üzerine Édith, en iyi bildiği şarkıyı yâni Fransa millî marşı La Marseillaise'i söylemiştir. 14 yaşındayken babasının yanında sokaklarda şarkı söylemeye başladı. Kısa bir süre sonra da babasından ayrı şekilde kenar mahallelerde şarkı söylemeye başladı. 17 yaşındayken ilk ve tek çocuğunu doğurdu. Marcelle adını verdikleri bu talihsiz kız çocuğu 2 yaşında menenjitten öldü. Gençliğinde, babasının başka bir kadından olan kardeşi Simone ya da Édith'in seslendiği gibi Momone ile birlikte Paris sokaklarında şarkılar söyler ve hayatını kazanmaya çalışır. Kendisini keşfeden Louis Leplée öldürüldükten sonra, derin ve şüpheli sorgulamalara tâbî tutulur. O dönem Piaf için oldukça zorlu geçer, tüm popülaritesi yok olmuş, halkın nefretini kazanmış bir şekilde kabarelerde şarkı söylemiştir. Yeni meşhur olduğu dönemde tanıştığı Raymond Asso'yu araması sonucunda Küçük Piaf' olarak bilinirken, profesyonel müzik hayatına dönmüş, eğitim almış ve eski ününe Edith Piaf olarak kavuşmuştur. (Devamı...)
[[Dosya:|sağ|150px]] Klon Savaşları hayalî Yıldız Savaşları evreninde Klon Savaşı veya Büyük Klon Savaşı ismi de verilen Galaktik Cumhuriyet ile Bağımsız Sistemler Konfederasyonu arasındaki büyük galaktik savaş (Yıldız Savaşları takvimine göre 22 BBY - 19 BBY).
Galaktik tarihte iki büyük askeri güçün birbirine saldırmasıyla başlamış ve hızla yayılarak bütün gezegenleri içine çekmiştir. Klon Askerler, kullanıldığı için Galaktik Cumhuriyet tarafından bu isim düşünülmüştür. Topluluk ve ırkların haberi olmadan başlayan savaşlar hızla yayılmış ve sürdürülmüştür. Her şey bittiğinde Palpatine en sonunda hedefine ulaşarak Cumhuriyet yerine Galaktik İmparatorluk'u kurup, Jedi düzenini ortadan kaldırmıştır. Her ne kadar Klon Savaşları, Geonosis Savaşı ile 22 BBY'de başladığı kabul edilse de başlangıçı 10 yıl önce Ticaret Federasyonu'nun Naboo Ablukası sırasında başlamıştır. Bu kötü gidişat sırasında, Naboo senatörü Palpatine Cumhuriyetin en yüksek memuru olan Başkan seçilmiştir. Kendisi Galaktik Senato'yu sık sık rahatsız eden dağılmaya bir son vereceğine dair söz vermiştir. İlk beş yılda vermiş olduğu sözlerin küçük bir kısmını yapabilmiş ancak askersizleştirilen Ticaret Federasyonu ile yapılan görüşmelerde Ticaret Federasyonu Genel Vali'si Nute Gunray'ı Naboo çatışmasındaki rolü için ciddi suçlamalar yönetmekten kaçınarak az da olsa kendisini kollamıştır. (Devamı...)
Hindenburg felâketi 6 Mayıs 1937 tarihinde, New Jersey'deki Lakehurst donanma hava üssünde gerçekleşmiştir. Yapılmış olan en büyük zeplin olma özelliğini taşıyan LZ 129 Hindenburg, bilinen adıyla Hindenburg Zeplin'i (Almanca: Luftschiff Zeppelin №129) ani dönüş yapmasının etkisiyle kopan iskeletin, zeplinin havada kalmasına yarayan hidrojen tanklarından birini delmesiyle oksijenle karışmış ve statik kıvılcımlanma ile bir anda alev almıştır. 36 saniyede zeplinin içinde bulunan yolculardan (36 yolcu ve 61 mürettebattan) 36'si hayatını kaybetmiştir. Bu facia daha sonra, modern havacılık tarihinin başlamasına sebep olmuştur. (Devamı...)
Ngô Đình Diệm (d. 3 Ocak 1901 - ö. 2 Kasım 1963), 1955-1963 arasında Güney Vietnam'ın devlet başkanı. Baskıcı bir yönetim kurmuş ve askeri bir darbe sonucu öldürülmüştür.
1901 yılında Orta Vietnam'daki Quảng Bình'de doğdu. Ataları 17. yüzyılda Katolikliği benimsemiş ilk Vietnamlılardandı. 1918'de Vietnam'da bürokrat yetiştiren bir Fransız okulu olan Kamu Yönetimi ve Hukuk Okuluna girdi. 1921 yılındaki mezuniyetinden sonra kamu görevine giren Diem, en alt tabaka olarak mandarin'den başlayarak yükseldi; 28 yaşında 300 köyden sorumlu olduğu tuần phủ pozisyonuna getirildi. 1929'da Bình Thuận ilinin valisi oldu; komünistlerce organize edilen köylü isyanlarının bastırılmasında Fransız güçlerine yardım etti. 1933 yılında İmparator Bảo Đại'nin içişleri bakanı olarak görev yaptı. Fransız yönetimi Vietnam'da parlamento kurulması da dahil olmak üzere sunduğu siyasi reform önerilerini reddedince göreve gelişinden üç ay sonra istifa etti. 1945'te Ho Şi Minh'e bağlı birlikler tarafından yakalandı. Katoliklerin desteğini kazanmayı amaçlayan Ho'nun kuzeydeki bağımsız hükümete katılması yolundaki önerisini reddederek Vietnam'dan kaçtı ve sonraki 10 yılın büyük bölümünü yurtdışında geçirdi. 1954'te Güney Vietnam'da ABD desteğinde kurulan hükümetin başına geçmek üzere sürgünden döndü. Rejimi muhalifi gruplar ve siyasal hizipler arası çatışmalar nedeniyle parçalanmış durumda olan Güney Vietnam'da baskıcı bir yönetim kuran Diem, önemli yönetim kadrolarına akrabalarını yerleştirdi. Katolik olması ve Katolikleri kayırması, Güney Vietnam'da nüfusun çoğunluğunu oluşturan Budacılar arasında hoşnutsuzluk yaratırken toprak reformu yapacağı yolundaki sözünü de tutmadı. (Devamı...)
Alfa Romeo 1910 yılında İtalya'nın Milano şehrinde, Milano'lu aristokrat bir aile tarafından kurulmuş olan bir otomobil üreticisidir. Özellikle 1960'lı yıllarda Avrupa'da popüler bir marka haline gelen Alfa Romeo, 1986 yılında Fiat'a katılmıştır. Yönetimi Fiat'ın elindedir. Ürettiği spor model otomobillerle dikkat çeken Alfa Romeo, ilk zamanlar kamyon, minibüs ve troleybüs gibi çeşitli vasıtaları da üretsede daha sonra sadece binek otomobil üretmeye karar vermiştir.
Alfa 147, Alfa Romeo tarafından ilk olarak 2000 yılında üretilmeye başlanan küçük aile tipi otomobildir. Alfa 147, 3 kapılı ve 5 kapılı hatchback olmak üzere 2 farklı gövde stiline sahiptir. Ayrıca Alfa 147, 2001 yılında Avrupa'da yılın otomobili seçilmiştir.1,6 lt benzinli 120 hp, 2,0 lt benzinli 150 hp, 1,9 lt dizel 150 hp ve 3,2 lt v6 250 hp gta modelleri mevcuttur. Blackline ve Collezione adı altında 2 farklı modeli daha mevcuttur.Bu modeller genellikle iç ve dış opsiyonlar ve küçük makyajlardan oluşmaktadır. Alfa 156, 1997 yılı sonunda 155 modelinin yerinde D segmentte konumlandırılmış ve 1998 model olarak piyasaya çıkmıştır. Değişik tasarımı ve önceki modellere göre yükselen kalitesi ile markanın yeniden dönüşünü sağlamıştır.1998 yılında Avrupa'da yılın en iyi otomobili seçilmiştir. 2004 yılında makyajlı kasası ile tasarım ödülü almıştır. 1.6 120 HP,1.8 140 HP, 2.0 155 HP Twin Spark ve 2.5 V6 24V 192 HP benzinli motorlar ile 1.9 JTD ve 2.4 JTD yeni nesil Common-Rail Dizel motorlar ile üretilmiştir.Daha sonra motor gamına 250 HP güç üreten 3.2 V6 24V ve 2.0 JTS ilave edilmiştir.156, 2005 yılında yerini 159'a bırakmıştır. (Devamı...)
Aral Gölü (Kazakça: Арал Теңізі (Aral Teñizi); Özbekçe: Orol Dengizi; Rusça: Аральскοе Мοре (Aral'skoye More): Tacikçe: Баҳри Арал (Bahri Aral); Farsça: دریاچه خوارزم (Daryâche-ye Khârazm), Kazakistan - Karakalpakistan (Özbekistan) sınırları içinde olan göldür. Önceki yıllarda 68,000 km² yüzölçümüyle Asya’nın ikinci, dünyanın dördüncü büyük gölüydü. Son yıllarda aşırı sulama nedeniyle eski yüzölçümünün �'ını kaybetmiştir.
Sovyetler Birliği döneminde 1960'lı yılların başında, ekonomistler Özbekistan ve Kazakistan'daki pamuk ekiminin yoğunlaştırılması kararını alırlar. Arazileri sulamak için, Aral Gölü'nü besleyen Ceyhun ve Seyhun nehir suları yönlendirilir. 19601960'lı]] yıllardan beri gölü yeterince besleyememektedir. Sıcakların da etkisiyle kuruyan göl alanı � oranında küçülmüştür. Göl suları 150 km içeri çekilmiş durumdadır. Böylece 20 ile 60 km³ tatlı su yönlendirilir ve gölün su seviyesi: 1960'larda senede yaklaşık 20 cm , 1970'lerde senede 50–60 cm ve 1980'lerde senede 80–90 cm azalır. 1989'da ise Aral Gölü ikiye ayrılır: Göçük göl (kuzey) ve Büyük göl (güney). 1960'ta yüzölçümü 68.000 km² olan Aral Gölü, 2005'te 3/4 oranında küçülmüştür. Gölün küçülmesiyle birlikte suyunun tuz oranı artması da ilerlemektedir. Bu tuzlanmadan dolayı birçok balık türlerinin nesli tükenmiştir. Gölün balıkçılarının ticari ve ekonomik durumunu düzeltmek adına Hollandalı bir bilim adamının ortaya attığı ilginç fikir üzerine göle, tuzlu suda yaşayan balık türleri yerleştirilmiştir. Şu an gölün balıkçılarının bazıları, örneğin; Kalkan Balığı avıyla geçinmektedir. Batı Türkistan’da Özbekistan ile Kazakistan arasındaki gölün büyük kısmı Özbekistan’a dahildir. Asya’nın ikinci, dünyanın dördüncü büyük gölüdür. Yüzölçümü 64.500 kilometrekare ile 68.700 kilometrekare arasında değişir. Büyüklük sırasına göre; Hazar Denizi, Superior (Kuzey Amerika), Victoria (Afrika) göllerinden sonra gelir. (Devamı...)
Paris'te uluslararası ticaret alanında yüksek teknisyen sertifikasına sahip olmuş, Paris 1 Panthéon-Sorbonne Üniversitesi'nde sosyal ve ekonomik yönetim alanında eğitim yapmıştır. École Nationale d'Administration'u 1999'da bitirmiştir. ENA'yı bitirdikten sonra İçişleri Bakanlığında kaymakam sıfatıyla 1999-2001 yıllarında Vienne ve Poitou-Charentes valiliğinde kabine direktörü olmuştur. İçişleri Bakanı Nicolas Sarkozy tarafından Temmuz 2002'de konuşmalarını yazmakla görevlendirilmiştir. Dönemin İçişleri Bakanı kabine direktörü Claude Guéant'ın önerisiyle sürdürülebilir kalkınma konularıyla ilgilenmiş ve yol güvenliği alanında çalışmıştır. 2003'te Nicolas Sarkozy'nin kabinesinde teknik danışman olarak görev almıştır. Nicolas Sarkozy içişleri bakanlığından ayrıldıktan sonra, 2006'ya dek, Sarkozy'nin başkanlığındaki Hauts-de-Seine genel konseyinde iletişim ve kabine direktörü olmuştur. 2007 yılında Sarkozy cumhurbaşkanı seçilince sürdürülebilir kalkınmadan sorumlu danışmanı olmuş ve aynı yıl düzenlenen Çevre Grenelle'inin müzakerelerinden sorumlu olmuştur. Şubat 2008'de Enerji Kontrolü ve Çevre Ajansı (ADEME) Başkanı olarak atanmış, ayrıca Temmuz 2008'de ise Ulusal Radyoaktif Atıkların Yönetimi Ajansı'na yönetici olarak atanmış ve bu iki görevini de 2009'da hükümette görev alıncaya dek sürdürmüştür. (Devamı...)
Kariyerinin büyük bölümü Almanya'da geçen Hellsström 70'lere damgasını vurmuştur. 1971 ve 1978'de Altın top (Guldbollen) ödülünü almıştır. Oğlu Erland Hellström da bir kalecidir. Hellström kariyerine Hammarby IF takımında başladı ve 1974 yılında 1. FC Kaiserslautern kulübünde profesyonel oldu. 1984'te emekli olana kadar Bundesliga'da 266 maçta forma giydi. 1988'de Hellström GIF Sundsvall adına bir maça çıktı ve 39 yaşındaydı. Daha sonra Hammarby ve Malmö FF kulüplerinde kaleci antrenörlüğü yaptı. Hellström İsveç'in 1974 FIFA Dünya Kupası'nı beşinci olarak bitirmesinde yardımcı oldu. 1970 ve 1978 yılları arasında toplam 77 maçta kaleyi korudu. (Devamı...)
Sina yarımadası, kuzeyde Akdeniz, batıda Süveyş Kanalı ve körfezi, doğuda İsrail-Mısır sınırı ve Akabe Körfezi ile çevrilidir. Yarımadanın Yüzölçümü yaklaşık olarak 61.000 km²'dir. Sina yarımadası, Afrika kıtası ile Arap Yarımadası arasında bir platodur. Coğrafi olarak Asya kıtasına dahildir. Sina yarımadası, genelde çöllerle ve yüksek dağlarla kaplıdır. Yarımadanın güney sahillerinde Nüveybe ve Şarm el-Şeyh yer alır. Yarımadanın doğu sınırları Büyük Rift Vadisi olarak bilinen jeolojik çatlak bölgesindedir. Sina yarımadası, 1260'tan 1518'e kadar Memlukler'in kontrolundeydi. Mercidâbık Savaşı ve Ridaniye Savaşı ile Osmanlı İmparatorluğu'nun egemenliğine geçti. Uzun süre Osmanlı kontrolünde kalan bölge, 1805 yılında kurulan Mısır Hidivliği'ne bağlandı. 1859 ile 1869 arasında inşa edilen Süveyş Kanalı'nın hizmete girmesinden sonra bölge İngiltere'nin dikkatini çekti. İngiltere'nin Mısır ve çevresini kontrol altına almasıyla bölge, 1914 yılında İngiltere'nin eline geçti. Bir süre İngiltere'de kalan ve 1952'de İngiltere'den bağımsızlığını ilan eden Mısır'a bağlanan yarımada, 1967'de Altı Gün Savaşı ile İsrail'in eline geçti. 1979'da Menachem Begin ile Enver Sedat arasında imzalanan İsrail-Mısır Barış Antlaşması uyarınca yarımada, Mısır'a iâde edildi. Sinâ yarım adası jeolojik çatlak bölgesinde, fay hattı üzerinde bulunduğu için volkanik oluşumlar bakımından oldukça zengin bir bölgedir. Bu doğal sebebe bağlı olarak dağlık ve kayalık bir bölgedir. Özellikle Süveyş Körfezi ve yarımadanın güneyi zengin jeolojik yapısı sebebiyle sualtı sporlarının gözdelerinden biridir. Bölgenin en önemli geçim kaynağı turizmdir. Bunun yanında az miktarda madencilikte yapılmaktadır. Bölge volkanik bir kaya cinsi olan kuvars bakımından zengin sayılabilir. Kömür, manganez ve uranyum da bölgede bulunan diğer kayda değer madenlerdir. (Devamı...)
1898-1908 arasında Viyana Patoloji Enstitüsü'nde araştırmacı olarak çalışırken insanlarda kanın yapısındaki farklılıkları bularak, uygun olmayan kan nakillerinin tehlikelerini ortaya çıkardı. 1901'de, alyuvarlarda hücre zarının dış katmanına bağlanan antijenlerin türüne göre insanda en az üç kan grubu olduğunu gösterdi; bu grupları A, B ve O olarak adlandırdı. Bir yıl sonra, A ve B antijenlerinin ikisini birden taşıyan ve AB antikorları içermeyen AB grubu bulundu. Landsteiner, 1927'de M ve N gruplarını, 1940'ta ilk kez bulunduğu maymun türünün adını taşıyan Rhesus (Rh) faktörünü saptadı. Rh faktörü, anne ve dölütün kanında ortaya çıkabilen ve düşük, ölü doğum ya da yeni doğanda ölümcül bir hastalığa yol açan bir dizi tepkimenin temelini oluşturuyordu. Landsteiner'in çalışmaları adli tıbbın gelişmesine önemli katkılarda bulundu; babalık ve cinayet davalarında kan gruplarının güvenilir birer kanıt olarak kullanılmasını sağladı. Kan gruplarının belirli genler aracılığıyla kuşaktan kuşağa aktarıldığının kanıtlanması, kalıtım ve antropoloji araştırmaları için de etkili bir yöntem sağladı. (Devamı...)
İridyum sembolü Ir, atom numarası 77 olan kimyasal element. Çok sert, kırılgan, gümüş beyazı platin ailesinden bir geçiş metali olan iridyum en yoğun ikinci elementtir ve 2000 °C gibi sıcaklıklarda bile korozyona karşı yüksek dayanıklılık gösterir. Her ne kadar sadece belli ergimiş tuzlar ve halojenler blok halindeki iridyumu aşındırabilse de, bölünmüş toz halindeki iridyum çok daha reaktif ve hatta yanıcı olabilmektedir. Ir 191 ve Ir 193 tek doğal kararlı izotopudur, bunlardan ikincisi daha bol bulunur.
İridyum, 1803 yılında İngiltere, Londra'da Smithson Tennant tarafından, Güney Amerika'dan gelen çözünmeyen doğal platin cevherinden elde edilmiştir. Yıllık üretim ve tüketimi sadece 3 ton olan, buna rağmen özel endüstriyel ve bilimsel uygulamalarda kullanılan bir numaralı metaldir. İridyum, asteroitlerin yapısında bol oranda bulunur. Yeryüzünde asteroitlerin çarptığı bölgelerde bol oranda rastlanılır. Buna karşın astreoitlerin çarpmadığı yüzeylerde ise az oranda bulunur. (Devamı...)
Margaret Atwood ya da tam adıyla Margaret Eleanor Atwood, (d. 18 Kasım 1939), Kanadalı yazar, şair, eleştirmen, denemeci ve feminist.
Yakın tarihin en saygı duyulan kurmaca yazarları arasında gösterilir. Arthur C. Clarke ve Prince of Asturias Edebiyat ödüllerini kazanmıştır. Aynı zamanda beş kez Booker Odulleri listesinde yer almıs, birini kazanmış ve yedi kez The Governor General’in finalisti olmuş ve iki kez kazanmıştır. Daha çok roman yazarı olarak tanınmıştır. Aynı zamanda günümüze kadar 15 tane şiir kitabı yayınlanmıştır ve bu alanda da ödül sahibidir. Şiirlerini gençliğinde ilgi duyduğu efsane ve peri masallarından esinlenerek yazmıştır. Atwood aynı zamanda Tamarack Review, Harper’s, CBC Anthology, Ms. Saturday Night, Playboy ve bunun gibi birçok dergide hikâyeler yazmıştır. Atwood, Kör Suikastçi (The Blind Assassin) adlı romanıyla 2000 Booker Ödülü'nü kazandı. Ottawa, Ontario, Kanada’da Margaret Dorothy ve Carl Edmund, Atwood’un ikinci çocuğu olarak dünyaya gelmiştir. Annesi Margaret Dorothy diyetisyen ve beslenme uzmanı, babası Carl Edmund ise entomologdur. Babasının orman entolojisi araştırmaları nedeniyle çocukluğunun büyük bir kısmı Northern Quebec bolgesinin ağaçlık arazilerinde geçmiştir. 11 yaşına kadar tam zamanlı olarak okula gitmemiştir. Doymak nedir bilmeyen bir edebiyat okuyucusu olmuştur. En çok ilgi duydukları gizemli öykülerden oluşan Dell cep kitapları, Grimm’s Peri Masalı kitapları , Kanadalı hayvan hikâyelerini anlatan kitaplar ve komedi kitaplarıdır. Leaside’da Leaside Hıgh School’da okumuştur ve 1957'de mezun olmuştur. (Devamı...)
Hikâye İngiliz yazar Lewis Carroll'ın 1865 yılı fantastik romanıAlis Harikalar Diyarında ve onun devamı olan 1871 romanı Aynanın İçinden arasında gevşek bir bağlantıyla kurulmuş öyküyü izleyicilerle paylaşmaktadır. Wasikowska on dokuz yaşındaki Alis karakterini canlandırmaktadır. Alis'e Beyaz Kraliçe'yi tahtına geri getirmeyi sağlayacak kişi olduğu söylenir çünkü Kırmızı Kraliçe tarafından kontrol edilen, Underland (Yeraltı) sakinlerine terör estirmekte olan Jabberwocky adındaki ejderha benzeri yaratığı öldürebilecek tek kişidir. Film galasını Londra'daki Odeon Leicester Square'de 25 Şubat 2010 tarihinde gerçekleştirdi ve Avustralya'da 4 Mart 2010 tarihinde, ertesi gün ise Birleşik Krallık ve Amerika Birleşik Devletleri başta olmak üzere pek çok ülkede IMAX 3D ve Disney Digital 3D olarak vizyona girdi. Film dünya çapında 1.025 milyar $'dan fazla hasılat elde ederek Burton'ın gişe başarısı en yüksek filmi olmuş, fakat eleştirmenlerden karışık yorumlar almıştır. Görsel stil ve özel efektler için övülmesine rağmen anlatı eksikliği, tutarlılık ve bilgisayar tarafından oluşturulan görüntülerin aşırı derece kullanılması yüzünden kritik yorumlar aldı. Alis Harikalar Diyarında, 83. Akademi Ödülleri'nde En İyi Yapım Tasarımı and En İyi Kostüm Tasarımı ödüllerini kazandı, ayrıca En İyi Görsel Efekt dalında aday gösterildi. (Devamı...)
Hard Candy Amerikalı şarkıcı Madonna'nın on birinci stüdyo albümüdür. 19 Nisan 2008'de Warner Bros. tarafından yayımlandı. Sanatçının Warner Bros. etiketiyle yayımlanan son stüdyo albümü oldu ve 25 yıllık kayıt geçmişini noktaladı. Madonna albümün üzerinde çalışmaya 2007'nin ilk aylarında başladı ve Justin Timberlake, Timbaland, Pharrell Williams ve Nate "Danja" Hills ile iş birliğine gitti. Genelinde R&B havası bulunan albüm, özünde dans-pop türündedir. Yayımlandıktan sonra otuz yedi ülkede listelere bir numaradan girdi ve 2008 yılında dünya genelinde en çok satan on birinci albüm oldu. Albümden "4 Minutes", "Give It 2 Me" ve "Miles Away" olmak üzere üç single yayımlandı. Albümün tanıtımı 2008-2009 yıllarında, kadın bir solo sanatçı tarafından gerçekleştirilen tüm zamanların en çok hasılat yapan turnesi olan Sticky & Sweet Tour ile yapıldı. (Devamı...)
Sakız Adası Katliamı 1822'de Yunan Bağımsızlık Savaşı sırasında Sakız Adası'ndaki on binlerce Yunan'ın Osmanlı askerleri tarafından öldürülmesi olayıdır. İsyan anakarada güç kazanmışken yüzlerce silahlı Yunan, Mart 1822'de komşu ada Sisam'dan Sakız Adası'na geldi. Yunanların saldırısına uğrayan Türkler, adadaki hisara çekildi. Ada halkından pek çok kişi de isyana katılmaya karar verdi. Ancak nüfusun büyük çoğunluğu misillemeyi kışkırtacak hiçbir eylemde bulunmadı ve Osmanlı İmparatorluğu'na karşı ayaklanan diğer Yunanlara katılmadı. Kaptan-ı deryaNasuhzade Ali Paşa komutasındaki Türk donanması 22 Mart'ta adaya geldi ve adayı yağmaladı. 31 Mart'ta adanın yakılması emri verildi ve sonraki dört ay içerisinde tahminî 40.000 Türk askeri adaya çıktı. 120.000 kişilik ada nüfusunun yaklaşık dörtte üçü katledildi, köleleştirildi veya hastalıktan öldü. Hristiyanların katledilmesi uluslararası toplumda kızgınlığa neden oldu ve Yunanların destek görmesine yol açtı. (Devamı...)
Ronaldinho (d. 21 Mart 1980), tam adıyla Ronaldo de Assis Moreira, eski Brezilyalı futbolcudur. Çoğunlukla ofansif orta saha mevkiinde oynadı, zaman zaman forvet ve kanatta görev aldı. Kariyerinin büyük bir bölümünü Avrupa kulüplerinden Paris Saint-Germain, Barcelona ve Milan'da geçirdi, aynı zamanda Brezilya millî futbol takımında oynadı. Ronaldinho, iki kez FIFA Dünyada Yılın Futbolcusu ve Ballon d'Or ödüllerini kazandı. Çevikliği, hızı, top sürme yeteneği ve top sürmenin püf noktalarını kullanması, röveşata vuruşları, bakmadan verdiği pasları ve serbest vuruşlardaki isabet oranı nedeniyle teknik becerileri ve yaratıcılığıyla ünlüdür. Ronaldinho profesyonel futbol kariyerine 1998 yılında Grêmio'da başladı. 20 yaşında Paris Saint-Germain sözleşme imzaladı. Daha sonra 2003 yılında Barcelona ile anlaştı. Barcelona'daki ikinci yılında FIFA Dünyada Yılın Futbolcusu ödülünü ve La Liga şampiyonluğunu kazandı. Takip eden sezonlarda takımıyla UEFA Şampiyonlar Ligi'ni kazandı, aynı yıl lig şampiyonluğu yaşadı. El Clásico'da attığı iki golle 1983'te Diego Maradona'dan sonra Santiago Bernabéu'da Real Madrid taraftarları tarafından alkışlanan ikinci Barcelona oyuncusu oldu. Ronaldinho, bu dönemde Avrupa'da Yılın Futbolcusu ödülünü kazanmasının yanı sıra ikinci kez FIFA Dünyada Yılın Futbolcusu ödülünü kazandı. 2007-08 sezonunda sakatlık geçirdi, sezon sonunda Milan'a katıldı. 2011 yılında Flamengo ile anlaşarak ülkesine döndü, sonraki yıl Atlético Mineiro'ya katıldı. Devam eden yıllarda Meksika kulübü Querétaro FC için oynadı, sonraki sezon ülkesine dönerek Fluminense ile anlaştı. Bu dönemde üçüncü kez UEFA Yılın Takımı ve FIFA World XI'a seçildi. 2006 yılında UEFA Yılın Futbolcusu ödülünü kazandı ve Pelé tarafından oluşturulan dünyanın yaşayan en iyi futbolcularının yer aldığı FIFA 100 listesine seçildi. (Devamı...)
[[Dosya:|sağ|150px]] Lenin Anıtıİdil Nehri'ndeki Volga-Don Kanalı'nın girişinde yer alan Sovyetler Birliği'nin kurucusu Vladimir Lenin anısına yapılan anıttır. Volgograd'da yer alan heykel dünyanın en yüksek heykellerinden birisidir. Düzenlenen bir proje kapsamında Yevgeniy Vuçetiç ve Leonid Polyakov'un tasarımcılığını yaptığı Josef Stalin anısına bir anıt, 27 Temmuz 1952 tarihinde buraya dikilmiştir. Anıtın üretimi için özel bir bakır üretilmiştir. Bu heykel 24 metre yüksekliğinde idi. Destalinizasyon politikaları gereği; o döneme kadar "Stalingrad" olan şehrin adı 1961 yılında Volgograd olarak değiştirildikten on gün sonra heykel bir gecede söküldü. Yerine on iki yıl boş kaide kaldı. Ardından geçen süreç sonunda Rusya Sovyet Federatif Sosyalist Cumhuriyeti Kültür Bakanlığı boş kalan yere Vladimir Lenin anısına bir anıt yapılması için karar verdi. Tasarım için yine aynı heykeltıraşlar seçildi. Nihai taslak 1969 yılında ortaya çıktı. Anıtın yapımına aynı yıl başlandı ve 20 Nisan'da 1973 tarihinde Lenin heykelinin açılışı yapıldı. (Devamı...)
Tuba bakır üflemeli çalgılar arasında sesi en kalın olanıdır. Orkestralarda genellikle bir tane tuba bulunur. Yaylı çalgılara bas sesi sağlayan kontrbas gibi, tuba da bakır üflemeli çalgılara bas sesiyle eşlik eder. Tubanın uca doğru genişleyip açılan kıvrımlı gövdesi, çan biçiminde bir kalakla son bulur. Ağızlık bölümü huni biçimindedir. Gövde üzerinde trompette olduğu gibi değişik perdelerden ses veren ve kangal olarak adlandırılan ek borular ile bu boruları açıp kapamaya yarayan bir piston düzeneği vardır. Bugün tubanın çeşitli ülkelerde kullanılan oldukça değişik modelleri vardır. Geniş, konik borulu ve pistonlu, genellikle pirinç ve bakırdan yapılan bir çalgıdır. Orkestralardaki en kalın nefesli enstruman sesini vermek üzere Alman besteci Richard Wagner tarafından 1800'lü yıllarda geliştirilmiştir. Orkestralarda ve bandolarda çokça kullanılır. Bası en kuvvetli olan alettir. (Devamı...)
Yazar Emmanuel Gonzalèz'in akrabası olan sanatçı Paris'te doğdu. 1865 yılında portre ressamı Charles Chaplin'den resim dersleri almaya başladı. Gonzalès, Şubat 1869'da ressam Édouard Manet'nin öğrencisi oldu. Manet, öğrencisinin portrelerini de çizdi. Manet 12 Mart 1870 tarihinde tamamladığı Gonzalès portresini o yılın Paris Salonu'nda sergiledi. Gonzalès tıpkı öğretmeni Manet gibi İzlenimci ressamların birlikte Paris'te açtıkları sergilerin hiçbirine katılmadı. Fakat resim yapma stili dolayısıyla İzlenimci kabul edildi. Manet'nin resmi olarak kabul ettiği tek öğrencisi olan sanatçının diğer İzlenimci ressamlar tarafından da birçok portresi yapıldı. 1872 yılına sanatında Manet'nin etkileri görülebilen ressam daha sonraki yıllarda kişisel tarzını geliştirdi. Fransa-Prusya Savaşı sırasında Dieppe'de kaldı. Grafik sanatçısı Henri Guérard'ın kardeşi Henri Guérard ile evlenen ressam, eşini ve kız kardeşi Jeanne Gonzales'i sık sık tablolarında resmetti. Eserleri 1882 yılında L'Art isimli sanat dergisinin ofisinde 1883 yılında ise Georges Petit Galerisi'nde sergilendi. Öğretmeni Manet'nin ölümünden altı gün sonra çocuğunu doğururken 34 yaşında öldü. Gonzalès'in mezarı Montmartre mezarlığındadır. (Devamı...)
Günlük hayat, resim, arkadaşlık, cinsellik,yalnızlık, mutluluk, gazeteler ve televizyon, aile gibi konuları barındıran roman, Pamuk'un on yıllık çalışması sonucu oluşturuldu . Roman, Türkiye'de piyasaya çıktıktan sonraki ilk üç günde en çok satanlar listesinde birinci sıraya yerleşti. 1975 yılı ile başlayan kitapta, tekstil zengini Basmacı ailesinin okumuş 30 yaşındaki oğulları Kemal ile uzak akrabaları, yoksul Keskin ailesinin 18 yaşındaki güzel kızı, tezgahtarlık yapan Füsun arasındaki aşk anlatılmaktadır. Romanın çeviri hakları kitap basılmadan satıldı ve Türkiye'den sonra ilk kez Almanya'da Das Museum der Unschuld adıyla yüz bin adet basılacağı bildirildi. New York Times tarafından "2009'un en iyi kitapları" listesinde yer aldı. Ayrıca kitaptan esinlenerek bir müze oluşturuldu ve bu müze, 28 Nisan 2012'de açıldı. Orhan Pamuk'un küratörlüğünü yaptığı ve aynı zamanda İstanbul'un ilk şehir müzesi olma özelliğini taşıyan müze, Çukurcuma'da yer alan 1897 yapımı üç katlı tarihi binadan oluşmaktadır. Orhan Pamuk, kitabın fikri Masumiyet Müzesi'ni yazmaya başlamadan on yıl önce ortaya çıktı ve Kar'ı yayımladıktan sonra kitabı yazmaya başladı. Fakat bir yıl sonra romanı yazmayı bıraktı ve İstanbul: Hatıralar ve Şehir adlı anı kitabını yazdı. Ardından tekrar Masumiyet Müzesi'ne döndü ve kitabı toplamda yedi yıl kitap ile uğraştı. Romanı bitiren yazarın Nobel ödülü sonrası programının yoğunluğu nedeniyle, kitabın yayımı gecikti. Yazar, romanın toplamak, saklamak, koleksiyon yapmakla ilgili olan kısımları için müzecilik tarihini araştırdı. Avrupa ve Asya'da birçok müze gezdi. (Devamı...)
İmparatorlar Licinius ve Konstantin, Roma İmparatorluğu'nda zamanın Hristiyanlığını meşru ve resmi hale getirdikten sonra, yeni tanınan Katolik Kilisesi tek ve berrak teoloji arayışına girdi. İskenderiyeli Athanasius'da aralarında olduğu Teslis savunucuları, Arius ve Aryanizm'i, Tanrı Baba ile Nasıralı İsa'nın "aynı mahiyetten" eş-tözlü ve eş-ebedi/ezeli olduklarını söyleyen denklik üzerine kurulu Teslis inancı Kristolojisi ile aynı fikirde olmayanları tanımlamakta kullanmışlardır. Arius'un teolojisini destekleyen bütün yazılar ortadan kaldırılmış veya gizlenmiş olsalar da, karşı olanların yazıları Arius'un teolojisini "Baba Tanrı"nın, "Oğul"dan önce var olduğu bir dönem olduğu şeklinde tanımlamaktadır. Birlikte hareket eden tüm muhalefete rağmen, 'Arian' ya da teslis karşıtı kiliseler, Gotlar arasında ve Alman krallıklarında, Avrupa ve Kuzey Afrika'da yaşamışlardır. Beşinci ve yedinci yüzyıllardan sonra askeri fetihler ile bastırılmışlar ya da kraliyetler gönüllü olarak Katolik inancına dönmüşlerdir. "Aryanizm" isim olarak öğretinin kaynağının Arius olduğuna işaret etse de, Oğul'un Baba ile kesin ilişkisi üzerine tartışma Arius ile başlamamıştır. Bu konu, onun gelişinden onlarca yıl tartışılmıştır, Arius, ihtilafı toparlamış ve İzmitli Eusebius gibi "Arian" destekçileri uzun erimde daha etkili kanıtlıyabilecekleri kilise çapındaki izleyicilere taşımıştır. İzmitli Eusebius, Kayseryalı Eusebius ile karıştırılmamalıdır. Gerçekten bazı sonradan gelen "Arian" destekçileri bu ismi öğretilerinin kendileri ile ilişkili olmadıklarını beyan ederek, inkar etmişlerdir. Arius ve hasımları arasındaki tartışma bu konuyu teolojik olarak öne getirmiş ve Arius'un ilan ettiği doktrin onun tarafından oluşturulmasa da "onun" olarak kullanılmıştır. (Devamı...)
Ölüler Adası (Almanca: Die Toteninsel), İsviçrelisembolistressamArnold Böcklin tarafından 19. yüzyıl sonlarında çizilen tablodur. Tablodan yapılmış basımlar 20. yüzyıl başlarında Orta Avrupa'da çok popüler olmuştu ve Vladimir Nabokov'a göre "Berlin'deki tüm evlerde bulunmaktaydı". Böcklin 1880 ile 1886 yılları arasında tablonun beş farklı versiyonunu çizdi. Birçok esere ilham kaynağı olan tablonun en bilinen etkisi, Rahmaninov'un 1907 tarihli ve aynı isimli senfonik şiirinde görülür.
Ölüler Adası'nın tüm sürümlerinde, koyu renkli denizin ortasında terk edilmiş kayalık bir adacık görülür. Adanın sahili bir duvarla denizden ayrılmıştır ve duvarda denize inen basamaklara doğru yaklaşan bir kayık vardır. Kayıkçı kayığa kıç kısmından yön vermektedir. Pruvada ise, eşinin çiçeklerle süslenmiş tabutu arkasında dimdik dikilmekte olan, tamamen beyazlar giymiş bir kadın bulunmaktadır. Küçük adanın orta bölümü, yoğun ve oldukça uzun servilerle kaplanmıştır. Geleneksel olarak mezarlıklarla ve yas tutmayla ilişkilendirilen bu ağaçların kapladığı alanın etrafı, sarp ve dik uçurumlar oluşturan kayalarla çevrilidir. Kayaların üzerindeki mezar girişi veya penceresi şeklindeki yapılar da resimdeki cenaze temasını güçlendirir. Resim genel olarak, umutsuz bir terk edilmişlik ve gergin bir bekleyiş görüntüsü oluşturur. Böcklin tablonun anlamına dair belirli bir açıklama yapmadı, ancak bir mektubunda "bir rüya resmi: öyle bir durgunluk hissi yaratmalı ki, resme bakmakta olan kişi kapı çalındığında bile irkilmeli" dedi. (Devamı...)
Oscar Wilde ya da tam adıyla Oscar Fingal O’Flahertie Wills Wilde (d. 16 Ekim 1854, Dublin - ö. 30 Kasım 1900, Paris), İrlandalı oyun yazarı, romancı, kısa öykücü ve şair.
İğneli uslubu ile geç Victoria dönemiBüyük Britanya'sının en başarılı ve ünlü yazarları arasına girdi. Bir dava sonucu fiili livata ve ahlaksızlıktan suçlu bulununca büyük bir düşüş yaşadı ve doğduğu ortamla tam bir zıtlık içinde Paris'te fakir bir otel odasında öldü. Oscar Wilde İrlanda'nın tanınmış göz cerrahlarından olan Sir William Wilde ve başarılı bir yazar, genç İrlandalı devrimcilere örnek bir şair olan Jane Francesca Wilde'ın ikinci çocuğu olarak Dublin'de doğdu. Babası 1864’te tıp bilimine hizmetleri nedeniyle şövalye unvanı almıştı. Haziran 1855'te aile lüks bir bölgeye taşındı. Wilde’ın kardeşi Isola burada doğdu. Jane Wilde burada cumartesi akşamları Sheridan le Fanu, Samuel Lever, George Petrie, Isaac Butt ve Samuel Ferguson gibi isimleri davet ettiği partiler düzenlerdi. Wilde 9 yaşına kadar evde eğitim gördükten sonra Portora Kraliyet Okulu’na kaydoldu. Yazları aileyle geçiren Wilde kardeşler George Moore’la oyunlar oynardı. Portora’dan mezun olduktan sonra Dublin’deki Trinity Kolejinde 1871'den 1874'e kadar eğitim gördü. Sıradışı bir öğrenciydi, Trinity öğrencileri için en büyük ödül olan Berkeley altın madalyasını, ve aynı zamanda Oxford Üniversitesi Magdalen Koleji’nden bir burs kazandı. Burada 1874'ten 1878’e kadar eğitimine devam etti ve en önemli ilkelerinden biri hayatı sanata yaklaştırmak olan estetik akımının bir parçası oldu. Magdalen’deyken 1878 Newdigate Ödülü’nü Ravenna şiiriyle kazandı. Bu şiiri Encaenia’da okuyup kaybetmiş, fakat ödülü daha sonra Tarihsel Eleştirinin Yükselişi makalesiyle almıştı. (Devamı...)
Kurfürst Friedrich Wilhelm Alman İmparatorluk Donanması'ndaki görev süresi boyunca az sayıda aktif görevde bulundu. Üç kardeş gemisiyle beraber 1900-1901 yıllarında Çin'deki Boxer Ayaklanması'nda görev yaptı. Gemi 1904-1905 yıllarında büyük çaplı yenilemeden geçti. 1910 yılında Kurfürst Friedrich WilhelmOsmanlı İmparatorluğu'na satılarak Barbaros Hayreddin adını aldı. Osmanlı hizmetinde Balkan Savaşları'nda görev aldı, Aralık 1912 ve Ocak 1913'te Yunan donanmasına karşı iki muharebeye katıldı, savaş boyunca Trakya'da Osmanlı kara kuvvetlerine destek sağladı. 8 Ağustos 1915'te Çanakkale'de İngiliz denizaltısıHMS E11 tarafından torpidolanarak batırıldı. Kurfürst Friedrich Wilhelm, sınıfının dördüncü ve son savaş gemisi idi. Savaş gemisi D adı altında ısmarlandı, Kaiserliche Werft Wilhelmshaven'da 1890 yılında kızağa kondu. 30 Haziran 1891'de denize indirildi. 29 Nisan 1894 tarihinde Alman İmparatorluk Donanması'nda göreve başladı, aynı gün kardeş gemisi olan SMS Brandenburg'ta göreve başladı. Kurfürst Friedrich Wilhelm, Alman donanmasına 11,23 milyon marka mal oldu. Kurfürst Friedrich Wilhelm, 115.7 m uzunluğa, 19.5 m genişliğe sahipti, daha sonra torpido şebekesinin de eklenmesi ile 19.74 m oldu. Geminin su çekimi, burunda 7.6 m, kıç kısmında ise 7.9 m idi. Geminin tasarım ağırlığı 10,013 ton, maksimum deplasmanı 10,670 tondu. Gemi iki adet üç silindirli üçlü genleşmeli motora sahipti, toplamda 10,228 beygir gücünde idi ve 16.9 knot (31.3 km/s; 19.4 mph) hız yapabiliyordu. (Devamı...)
Roald Amundsen ya da tam adıyla Roald Engelbregt Gravning Amundsen, (d. 16 Temmuz 1872 - ö. 18 Haziran 1928) Güney Kutbu'na ulaşan ve Kuzeybatı Geçidi'ni aşan ilk denizci olan Norveçli bir kaşiftir. Arkadaşları arasında 'viking'. lakabıyla tanınıyordu.
1893'te bir fok gemisinde denizciliğe başlayan Amundsen, dünyanın çeşitli kıyılarında dolaştı, değişik gemicilik teknikleri, buharlı gemiler ve bilimsel denizcilik yöntemleri konusunda uzmanlaştı. Kuzey Kutbu'nun kaşifi Nansen'in de yüreklendirmesiyle, Atlas Okyanusu'nu Büyük Okyanus'a bağlayan deniz yolunu bulmayı aklına koydu. İlk denemeleri başarılı sonuçlar verdi ve iki okyanusu birbirine bağlayan deniz yolunun varlığı kesinlik kazandı. Daha önce geçilememiş olan Kuzeybatı Geçidi'nin baştan sona kadar gemiyle aşılabileceğini gösteren ilk gemici oldu. Aslında amacı Kuzey Kutbu'nu keşfetmekti; ama Frederick Cook ve Robert Peary 1909'da Kuzey Kutbu'na gidince, o da 1910'da yolunu Güney Kutbu'na çevirdi. Bu kez de güney için yarış başladı. Amundsen, 20 Kasım 1911'de dört kişilik ekibi ve 150 köpekle yola çıktı; ancak yolda erzakları bitince köpeklerin bir kısmını yemeleri gerekti. Amundsen ve ekibi, 14 Aralık'ta Robert Falcon Scott'tan 35 gün önce Güney Kutbu'na vardı. Amundsen, 16 Haziran 1928'de, kaza geçiren arkadaşı Umberto Nobile'yi aramak amacıyla Kuzey Kutbu'na uçtu. Kendisinden bir daha haber alınamadı. Kuzey Buz Denizi'ne düştüğü sanılıyor. (Devamı...)
Yunan İç Savaşı1944-1948 yılları arasında Yunanistan'ı siyasi istikrarsızlık içine iten, etkileri 1955 yılına kadar hissedilen ve temelde sağ - sol mücadelesi olan savaştır.
Osmanlı Devleti’nden bağımsızlığını kazandıktan sonra Yunanistan’da anayasal monarşi kuruldu ve bu ülke II. Dünya Savaşı’na kadar sürekli bir devrim ve karşı devrim süreci içine girdi. 1924-1935 yılları arasında Yunanistan cumhuriyet rejimi ile yönetildi. Karışıklıkların giderilememesi üzerine 1935 yılında bir plebisit yapıldı ve Yunanistan’da yeniden anayasal monarşi kuruldu. 1936 yılında Yunan Kralı, İoannis Metaksas’ı başbakanlığa getirdi. Metaksas başbakanlığa gelir gelmez parlamentoyu feshetti ve 1938’de ömür boyu başbakan ilan edildi. Metaxas 1941’deki ölümüne kadar ülkeyi faşist özellikler gösteren bir diktatörlükle yönetti. Metaksas kendi yönetimine (Klasik Yunan ve Bizans’tan sonra) “Üçüncü Uygarlık” adını vermiş; koyu bir kralcı olarak basını susturmuş, muhalifleri sürgüne göndermiş ve tam bir baskı yönetimi kurmuşsa da belli bazı reform hareketleri de gerçekleştirmiş ve ülkenin savunmasını güçlendirmiştir. II. Dünya Savaşı sırasında önce İtalya ardından da Almanya’nın işgaline uğrayan Yunanistan’da Kral Londra’ya Hükûmet ise Kahire’ye sığındı. Yunan yurtseverler II. Dünya Savaşı içinde Alman işgaline karşı çeşitli direniş örgütleri kurdular. Bunlar arasında öne çıkan “Ulusal Kurtuluş Ordusu” (ELAS) sol, “Hür Demokratik Yunan Ordusu” (EDES) ise sağ eğilimliydi. Bu iki örgüt Alman işgal ordusuna karşı etkili bir mücadele içine girdi. Josef Stalin ile Winston Churchill Alman yenilgisinden sonra Doğu Avrupa’nın durumunu Moskova’da görüşürlerken Churchill Yunanistan’ın İngiliz etki bölgesi olarak kabul edilmesini önermiş ve Stalin de bunu kabul etmişti. Yüzdeler Anlaşması olarak bilinen bu uzlaşıdan hemen sonra, savaşın son yılında, İngiltere Yunanistan’a asker gönderdi. İngiliz ordusunu, ELAS ve EDES Almanları Yunanistan’dan temizlediler. Ancak bu temizlik Yunanistan’a beklenen barış ve huzuru getirmedi ve ülke beş yıl sürecek olan son derece kanlı ve yıkıcı bir iç savaşın içine girdi. (Devamı...)
1965 yılında liseyi bitirdi. 1969 yılında bir Hollywood gazetecisinin, bir fotoğrafını görmesiyle 'keşfedildi'. 1970'lerin başlarında traş kremi, diş macunu, şampuan reklamlarında oynamaya başladı. Aynı yıllarda birkaç küçük dizide figüran rollerinde oynadı. 1974 yılında bir dizi filmde iyi bir rol aldı. Ardından Altı Milyon Dolarlık Adam dizisiyle Hollywood'daki yerini biraz daha pekiştirdiyse de asıl çıkışını Charlie'nin Melekleri dizisindeki "Jill Munroe" karakteriyle yaparak ün kazandı. Daha sonra dramatik rollerde yer alarak başarı kazandı. 1984 yılında, eşi tarafından dövülerek tecavüze uğrayan bir kadını canlandırdığı rolüyle ilk ödülünü (Emmy Ödülü) aldı. 1973 yılında aktör Lee Majors ile yaptığı evliliği 1982 yılında bitirdi. 2006 yılında hastalanarak kanser teşhisi konulan Fawcett, 62 yaşında aynı hastalık nedeniyle yoğun bakımdayken öldü. Ölümünden birkaç gün önce, Aşk Hikayesi (Love Story) filmiyle ünlenen Ryan O'Neal, daha önce aşk yaşadıkları ve ortak bir çocukları olduğu Farrah Fawcett'e evlenme teklif etmişti. (Devamı...)
Kotzebue'nin kitaplarından biri 1817 Wartburg Festivali sırasında yakılmıştır. 1819'da Burschenschaften militan üyesi Karl Ludwig Sand tarafından öldürülmüştür. Kotzebue'nin öldürülmesi Metternich'e Burschenschaften'ı dağıtan, liberal basını sindiren ve Alman Konfederasyonu'nda akademik özgürlüğü kısıtlayan 1819 Karlsbad Kararnamesi'ni yürürlüğe sokmak için bahane olmuştur. (Devamı...)
ATM (İngilizceAutomated Teller Machine sözcüklerinin kısaltması), ticari bankalar tarafından kullanılmakta olan bir dağıtım kanalıdır. Önceleri sadece para ödeme ve ekstre basma gibi hizmetler sunabilirken, günümüzde, para yatırma, EFT, fatura ödeme ve yatırım gibi birçok konuda müşterilere hizmet vermektedir.
Makinenin mucidi; Osmanlı Ermenisi Luther George Simciyan'dır ve 1930'larda Amerika'da pek talep görmediği için bir müddet sonra kullanımdan kalkmıştır. Daha sonra, İngiliz John Shepherd-Barron tam elektronik bankamatiği icat etmiştir. Tam anlamı ile ATM sayılabilecek ilk cihaz 27 Haziran 1967 tarihinde De La Rue firmasınca Barclays Bank için üretilerek, Londra'nın Enfield kasabasında hizmete sunulmuştur. Çoğunlukla üzerinde manyetik bir banda sahip plastik kartlar ile işlem yapılabilen bankamatiklerde işlemlere başlanmadan önce kullanıcıdan karta ait şifre talep edilerek güvenli giriş temin edilmektedir. Zaman içinde, bankamatik cihazlarına kartsız işlem menüleri de dahil edilmiştir. ATM cihazı Türkiye'ye ilk defa 1982 yılında Türkiye İş Bankası tarafından, Bankamatik ismiyle kurulmuştur. (Devamı...)
1920'lerde kendisi de evsiz gezici bir çiflik işçisi olan Steinbeck'in kendi deneyimlerine dayanan novellasının başlığı, Robert Burns'ün To a Mouse (Bir Fareye) isimli şiirinden alınmıştır. Scots dilinde yazılan şiirin sıkça alıntılanan iki dizesi şöyledir: "The best laid schemes o' mice an' men/Gang aft agley (En iyi planları farelerin ve insanların/Sıkça ters gider"). ABD'de orta öğretimde okunması zorunlu kitaplardan biri olan Fareler ve İnsanlar, karakterlerinin saldırgan ve bayağı dili sebebiyle sıkça sansüre hedef olmuş, bu yüzden de American Library Association tarafından 21. yüzyılın en fazla sorgulanan kitapları arasında gösterilmiştir. Zeki ve kinik bir adam olan George Milton ile ismiyle tezat oluşturacak şekilde iri ve çok güçlü ama akli dengesi bozuk olan Lennie Small, büyük bunalım sırasında çiftlikten çiftliğe dolaşarak iş arayan göçmentoprak işçilerinden ikisidir. Kaliforniya'daki Salinas Vadisi'nde, Soledad yakınlarında bir çiftlikte iş bulurlar ve para biriktirmek için çalışmaya başlarlar. (Devamı...)
Anne tarafından Filipinli, baba tarafından ise Yahudi asıllı olan oyuncu, 10 yaşında aktif oyunculuk yaşamına başladı. İlk kez Back To You dizisinde bir bölüm konuk oyuncu olarak gözüktükten sonra Heather: A Fairy Tale isimli kısa filmde Heather rolünü oynadı. Sonrasında ödüllü kısa film She's a Fox 'ta Talia Alden karakterini canlandırdı. Bu filmle tanınmaya başlayan Hailee, daha sonra Without Wings ve Grand Cru adlı iki kısa filmde ve Summer Camp adlı bir televizyon filminde rol aldı. Bu zaman aralığında birkaç reklam filminde de oynadı. İlk uzun metrajlı filmi True Grit 'ten önce son olarak 2010'da Sons of Tucson 'da Bethany rolünde konuk oyuncu olarak gözüktü. Coen Kardeşlerin 2010 yapımı True Grit, Steinfeld için dönüm noktası oldu. Bu rolü sayesinde çok sayıda olumlu eleştiri alan Steinfeld, performansıyla en iyi yardımcı kadın oyuncu dalında Akademi Ödülleri'ne, en iyi kadın oyuncu dalında ise BAFTA Ödülleri'ne aday oldu. İz Peşinde 'den sonra adı birçok projeyle anılmaya başlayan Hailee'nin, Romeo ve Juliet 'in, yönetmenliğini Carlo Carlei'nin yapacağı 2012 uyarlamasında, Juliet Capulet rolüne seçildiği duyuruldu. Moda ile de yakından ilgili olan Steinfeld, 2011'de Miu Miu'nun yeni yüzü seçildi. (Devamı...)
Posta puluposta gönderilerinde posta ücretinin ödendiğini göstermek amacı ile kullanılan bir tarafı yapışkanlı kâğıt etiketlere denir. Dünyada ilk defa Birleşik Krallık'ta 6 Mayıs 1840 tarihinde kullanılmaya başlanmıştır. Türkiye'de ise Osmanlı İmparatorluğu döneminde 1 Ocak 1863 tarihinde kullanılmaya başlanmıştır. Posta pulları geçmişte gönderinin posta ücretini ödemenin en çok kullanılan şekli olmakla birlikte, günümüzde çoğunlukla gönderilerin ücret ödeme makinesinden geçirilmesi ile posta ücreti ödendiği görülmektedir. Ayrıca posta idareleri tarafından hazırlanan antiyezarf ve antiye kart gibi ayrıca ek bir ücret veya pul gerektirmeyen yazı malzemeleri de postada kullanılmaktadır. Posta pulları ayrıca pul koleksiyoncuları tarafından satın alınarak biriktirilir. Zarf, kart, damga, posta kartı, ve benzeri posta ile ilgili her türlü malzeme dünya çapında yüz milyona yakın olduğu tahmin edilen koleksiyoncu tarafından toplanır. (Devamı...)
Babası Fransız, annesi Polonyalı olup ömrünün büyük kısmını şöhretini kazandığı Paris'te geçirmesine ve klasik müzik literatüründe Fransız ismiyle anılmasına rağmen gönlü her zaman o dönem Rus işgali altındaki vatanı Polonya'da olmuştur. Bu durumu ile Chopin devrinin önemli karakterlerindendir. Millî sınırların üzerinde bir müzisyendi denebilir. Zaten 19. yüzyılda ortaya çıkan yeni tip bir sanatkarın veya dahi virtüozların hali millî bir sanatkar olmaktan çok evrensel bir sanatkar olmaktır. Chopin, tam anlamıyla romantik bir sanatkar, fakat yine yaratılış bakımından bambaşka bir şahsiyetti. Besteciliği bunu en açık şekilde gösterir. Pek az eseri istisna edilirse besteciliği tamamen piyanoya vurmuştur. Piyanodan kendini gösteren yeni tınlama imkânları çıkarmış, ayrıca devrinin henüz ulaşamadığı tınıları bile keşfetmiştir. Bununla birlikte armonilerinin geniş ve zengin ifade sahası, çok farklı üstünlüğünü, bu melodiler ve onların ortaya konuşunda beliren ritimlerin özel bir serbestlikle düzenlenişi ve sonunda lirik şiire has bir tattan gelişerek yükselen ifade yeteneği gibi nitelikleriyle, Chopin’in Fransız müziğinin ancak çok daha sonra varabildiği özelliklerin ilk hatlarını tespit etmek mümkündür. (Devamı...)
Bilimsel adı Phalacrocoracidae, Grekçe "kel" anlamına gelen φαλακρός (phalakros) ve "kuzgun" anlamına gelen κόραξ (korax) kelimelerinden Latinceleştirilmiştir. Erişkin karabatakların yanaklarında bulunan krem beyazı tüysüz bölgeden ötürü bu adın geldiği düşünülmektedir.
Karabataklar orta ve büyük boyutlarda deniz kuşlarıdır. En küçükleri olan küçük karabatak 45 cm. boyunda ve 340 g. ağırlığında iken en büyük türü olan Phalacrocorax harrisi 100 cm. boyunda ve 5 kg. ağırlığındadır. Soyu tükenmişPhalacrocorax perspicillatus ortalama 6,3 kg. ağırlığıyla daha da büyüktü. Kuzey Yarımküre türlerinin tamamına yakını ile birlikte türlerin çoğunluğu koyu renkli tüylere sahiptir. Güney Yarımküre türlerinin bazıları ise siyah ve beyaz tüylere sahip iken Yeni Zelanda'nın Phalacrocorax punctatus türü gibi çok azı daha renkli tüylere sahiptir. Türlerin çoğunda yüzde gözler ile gaga arasında parlak mavi, turuncu, kırmızı ya da sarı olan ve üreme döneminde daha da parlaklaşan tüysüz renkli deri bulunur. Gagaları ince ve uzundur. Gaganın üst ucu ise aşağıya doğru kanca gibi kıvrıktır. Ayaklarında dört parmağıda birleştiren perdeler bulunur.
Açık denizden çok kıyılarda yaşarlar ve bazı türleri kara içindeki sularda koloniler kurar. En eski soyunun yaşam alanına bakıldığında köken olarak tatlı su kuşları olduğu görülür. Pasifik Okyanusu'nun ortasındaki adalar hariç dünyanın tamamına yayılmışlardır. (Devamı...)
Futbol hayatına Sakarya'daki Sakaryatekspor kulübünde başlayıp Sakaryaspor'a transfer oldu. Orta saha veya forvet mevkiinde başladı. Sakaryaspor'daki performansıyla dikkat çekmeyi başardı.
2002-03 sezonunda Sakaryaspor’dan Fenerbahçe'ye transfer oldu. Fenerbahçe’deki ilk resmi maçı, 11 Eylül 2002′de Gaziantepspor-Fenerbahçe karşılaşmasıdır ve aynı sezon içerisinde 6 kasım 2002'de Galatasaray ile oynanan 6-0'lık karşılaşmada ilk golü kaydederek Fenerbahçeli taraftarların gönlünde ayrı bir yer edindi. 2004-2005 sezonunda Şampiyonlar Ligi'nde Manchester United maçında 3 gol atarak avrupa kupalarında bir maçta en çok gol atan türk futbolcu unvanını elde etti. Fenerbahçe'nin 100. yılındaki şampiyonluğunda Alex de Souza ile katkısı çok büyük oldu ve bu sezonun sonunda bedelsiz olarak Middlesbrough FC takımına transfer oldu.
Fenerbahçe ile sözleşmesi sona eren millî futbolcu Tuncay Şanlı, 2007 yılında İngiltere'nin Middlesbrough takımıyla anlaştı ve 4 yıllık sözleşmeye imza attı. Bu takımda 70 maçta 17 gol kaydetti. (Devamı...)
Bir buhar makinesi basınç altında buhar üretmek için suyu kaynatacak bir kazana ihtiyaç duyar. Herhangi bir ısı kaynağı kullanılabilir, fakat genelde odun, kömür veya petrol türevi yakıtların yakılmasından elde edilen ateş kullanılır. Çalışma prensibi olarak, ısı enerjisini alan su buharlaşarak genişler ve bir odacığa alınır, odacık soğutulduğunda sıvı hale geçen buhar vakum yaratır böylece mekanizmaların hareket alması ile mekanik enerjiye yani işe dönüşür. Bilinen ilk buhar makinesi diyebileceğimiz örnek Mısırlı mühendis Heron'nun birinci yüzyılda 50 yıllarına doğru Mısırİskenderiye'de uçları birbirlerine göre zıt yönleri gösteren iki eğik tüpün yerleştirildiği oyuk bir küreden yaptığı türbin’dir. Kürede su kaynatıldığında buhar borulardan dışarı çıkmakta günümüzde etki tepki kanunu dediğimiz şeyin sonucunda kürenin dönmesine yol açmakta idi. Hero buharlı bir türbin ya da motor icat etmesine rağmen toplumda bir etki yaratmadığından bunu motor aygıtının icadı olarak görülmemektedir. (Devamı...)
Pablo Picasso tam adı ile Pablo Diego José Francisco de Paula Juan Nepomuceno María de los Remedios Cipriano de la Santísima Trinidad Ruiz y Picasso (25 Ekim 1881 - 8 Nisan 1973), İspanyol ressam ve heykeltıraş. 20. yüzyıl sanatının en iyi bilinen isimlerindendir. Georges Braque ile birlikte kübizm akımının temelini atmıştır.
Picasso 25 Ekim 1881'de Málaga, İspanya'da doğdu. Babası bir ressam ve resim öğretmeniydi. Küçük yaşta resim yapmaya babası tarafından yönlendirildi. Resim yeteneği kısa sürede keşfedildi. 1895'te Barselona Güzel Sanatlar Okulu'na girdi. 1901 yılından itibaren anne soyadı olan Picasso'yu kullanmaya başladı. Eserleri İspanyol bir dergi olan Juventut'ta yayımlandı. 1900'de ilk kez Paris'e gitti. Dönemin yenilikçi sanatçılarının yaşadığı Montmartre semtinde bir süre para içinde yaşadı. Picasso yaklaşık 1901-04 arasındaki ilk dönem yapıtlarında sıradan insanların, sirkpalyaçolarının, akrobatlarının resimlerini yaptı. Büyük kentlerdeki yaşam kadar, sirk yaşamı da ilgisini çekiyordu. Ne var ki, tablolarında bu yaşamın hüzünlü yanını yansıttı. Sanatçının bu dönemi 'Mavi Dönem' olarak tanımlanır. Picasso, Georges Braque ile kübizmin temellerini atmış sayılmaktadır. 1907'den 1914'e kadar kübist olarak adlandırılan tarzda tablolar yapar. Kübist tabloların genel özelliği, geometri ve geometrik şekillerin kullanılmasıdır. Resmedilen nesneler geometrik formlar oluşturacak şekilde basitleştirilmiş yahut geometrik şekillere bölünmüştür. Kübizmin bir diğer özelliği de uzaydaki üç boyutlu bir cismi iki boyutlu yüzeye aktarma çabasıdır. Bu amaçla Picasso, şekilleri yanal yüzeylerine bölüştürüp her birini iki boyutlu yüzeyde göstermeye çalışır. Yine bu nedenden portrelerindeki insanların hem profili hem de önden görünüşü görülmektedir. (Devamı...)