Günün maddesi sayfasında, anasayfadakiseçkin maddenin yanı sıra gösterilmesi teklif edilen maddelerin adaylıkları listelenir. Bu sayfada aday gösterilenler arasından seçilen maddeler düzenli olarak anasayfaya taşınır. Maddeler anasayfada ikişer ikişer listelenmektedir. Günün maddeleri olmasına karar verilen iki maddenin birbirinden farklı alanlarda olması tercih edilmez.
Anasayfada yayımlanmasını istediğiniz bir maddeyi -belirli kriterleri karşılaması koşuluyla- bu sayfada aday gösterebilirsiniz. Uygun görülen maddeler, anasayfada bir günlüğüne sergilenir. Herhangi bir düzeltme ihtiyacı durumunda etkin hizmetlilerden biri ile iletişime geçebilirsiniz.
Bugüne kadar anasayfaya çıkmış maddelerin listesi burada, 2019 yılında çıkmış maddelerin listesi buradadır.
Haftanın seçkin maddelerini ise şu sayfada bulabilirsiniz.
Günün maddesi olacak maddelerin seçkin madde ya da kaliteli madde olmaları gerekmez ancak madde adaylarının aşağıdaki bir ya da birkaç özelliğe sahip olmaları tercih edilir:
Zengin bir içeriği ve yeterli miktarda mavi bağlantıları (iç bağlantıları) olması,
Bol katılımcısı olan bir madde olması,
Resimli olması (adil kullanım resimleri kullanılamaz),
İlgi çeken bir konu, tercihen günün popüler konularına uygun ya da o gün yıl dönümü olan önemli bir olay ile ilgili olması,
Herhangi bir telif sorununun olmaması,
Ön sayfada görünecek başlık seçilirken duygu sömürüsü veya taraflılık gibi sorunlar yaratacak sözcükler kullanılmaması.
Günün maddesi adaylarınızı neden önerdiğinizi altına kısa bir cümle ile açıklayın, çıkması önerilen günü belirtin ve imza atın.
Günün maddesi adaylarınızı, aşağıdaki şablonu kopyala-yapıştır ile uygun bölümün en altına ekleyin.
Bu şablonu kopyala-yapıştır ile aşağıdaki uygun bölümlerden (kategorilerden) birinin en sonuna yapıştırın ve boşluklarını doldurun.
{{Günün maddeleri|
|Madde Adı= '''[[Koyacağınız maddenin gerçek adı|Anasayfada görünmesini istediğiniz başlık]]'''
|Resim= Anasayfada görünmesini istediğiniz resmin adı (uzantısı ile birlikte)
|İçerik= Anasayfada görünecek kısa bir tanıtım (kırmızı iç bağlantı bırakmayın) ([[Madde adı|'''Devamı...''']])
}} Eleştiri/NOT: Buraya maddenin neden önerildiğini yazabilirsiniz.
Müslüman devletleri tarafından İstanbul, daha önce de defalarca kuşatılmıştı. VII.-VIII. asırlarda Emeviler ve Abbasiler tarafından defalarca kuşatıldı ancak başarısız olundu. Osmanlılar da şehri birçok kez kuşatmıştı. Rumeli'ye geçişle beraber bölgede hakimiyetleri genişleyen Osmanlılar ilk kez I. Bayezid komutasında 1395 yılında İstanbul'u kuşattı. Bazı kaynaklarda 1391 tarihli farklı bir kuşatmadan da söz edilmektedir. I. Bayezid'in kuşatmasında mancınıklar kullanıldı, kuşatma üzerine Macar Krallığı günümüz Bulgaristan topraklarına taarruz etti ve İstanbul kuşatması sonlandırıldı. Ertesi yıl kuşatma tekrar başladı ve bu sefer deniz bağlantısını tümüyle koparmak için Anadolu Hisarı inşa edildi. Bizans imparatorunun ateşkes talebi üzerine kuşatma kaldırıldı. Ankara Savaşı'yla beraber Osmanlı Devleti Fetret Devri'ne girdi. Bu dönemde Bayezid'in oğullarından Musa Çelebi tarafından 1412 yılında İstanbul tekrar kuşatıldı.Musa Çelebi, kargaşanın Bizans yüzünden olduğuna ve bazı rakip şehzadelerin Bizans tarafından desteklendiğine inanıyordu. Ancak rakip şehzadelerden I. Mehmed'in harekete geçmesi sebebiyle bu kuşatma da kaldırıldı. Osmanlılar tarafından yapılan dördüncü kuşatma ise II. Murad döneminde oldu; II. Murad elçiler göndererek Düzmece Mustafa'nın desteklenmemesini talep etti ancak karşılık bulamadı. İsyan ile uğraşan II. Murat, Şehzade Mustafa'ya yardım ettiğine inandığı Bizans İmparatorluğu'nun üzerine yürüdü ve kuşatma başladı. Bizans İmparatoru VII. İoannis'in Karadeniz kıyılarındaki bazı toprakları ve haraç vermeyi teklif etmesiyle bu kuşatma da kaldırıldı. II. Mehmed tahta geçtiğinde İstanbu'un etrafı bütünüyle sarılmış bir durumdaydı. Devamı...
Eleştiri/NOT: 29 Mayıs'ta yıl dönümü olacağı nedeniyle o gün "günün maddesi" olarak görmek isterim.Temel53 (mesaj) 15:14, 14 Nisan 2016 (UTC)
Görevden alma öncesinde Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Selçuk Mızraklı hakkında ağır ceza mahkemelerinde süren 9 soruşturma, Mardin Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Türk hakkında 6 soruşturma, Van Büyükşehir Belediye Başkanı Bedia Özgökçe Ertan hakkında ise 7 soruşturma yürütülmekteydi. Söz konusu belediyelere 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında gerçekleştirilen 2016-18 Türkiye tasfiyeleri sırasında da kayyım atanmıştı.
Diyarbakır, Mardin ve Van Büyükşehir Belediye Başkanları, İçişleri Bakanlığı tarafından görevden alındı ve yerlerine söz konusu illerde görev yapan valiler atandı. Ardından belediye binaları yüzlerce polis ve çelik bariyerlerle ablukaya alınarak binalarda arama yaptı. Bakanlık görevden almaları belediye başkanları hakkındaki soruşturmalara dayandırdı. Buna karşın belediye başkanlarının haklarında herhangi bir hüküm yokken görevden alınması eleştirilere neden oldu. Devamı...
George Michael (25 Haziran 1963 - 25 Aralık 2016), İngiliz şarkıcı ve söz yazarı. Pop müzik tarihindeki en iyi ve en ünlü şarkıcılardan biri olarak gösterilir, özellikle seksenler ve doksanlarda yaptığı çalışmalarıyla büyük başarı yakalamıştır. Aynı zamanda eski Wham! grubunun iki üyesinden biridir. Asıl adı Georgios Kyriacos Panayiotou’dur. Michael, sanat kariyeri boyunca sayısız rekor ve başarıya imza atmış, başta iki Grammy ve üç AMA olmakla birçok ödül almış, 100 milyonu aşkın satış başarısı elde etmiştir. Michael, 40 yıllık sanat kariyeri boyunca "Last Christmas", "Faith", "Freedom", "Jesus to a Child", "Father Figure", "Kissing a Fool" ve dünya çapında yedi milyon satan "Careless Whisper" gibi birçok önemli ve ünlü şarkıları yazmış, bestelemiş ve yorumlamıştır. Toplamda beş stüdyo albümü çıkarmıştır. Bu albümlerinden ikisi "Ölmeden Önce Dinlenmesi Gereken 1001 Albüm" isimli kitapta yer almıştır. Michael'in tüm orijinal albüm çalışmaları İngiltere'de bir numaraya kadar yükselmiştir ve tüm şarkıları Top 40'ta yer almıştır. Sadece Cowboys & Angels bu başarıyı yakayalayamamıştır.. George Michael hem ABD hem de İngiltere tarihinde en çok bir numara şarkı hiti olmuş müzisyenler arasındadır. George Michael tarzı ve şarkılarıyla birçok sanatçıyı etkilemiştir. Bunlar arasında Adele,Sam Smith,Justin Timberlake, Roxette, Rick Astley, Enrique Iglesias, Ricky Martin, Ronan Keating, Spice Girls, Mariah Carey ve Robbie Williams vardır. (Devamı...)
Birleşmiş Milletler 24 Ekim 1945'te kurulmuş; dünyabarışını, güvenliğini korumak ve uluslararasında ekonomik, toplumsal ve kültürel bir iş birliği oluşturmak için kurulan uluslararası bir örgüttür. Birleşmiş Milletler kendini "adalet ve güvenliği, ekonomik kalkınma ve sosyal eşitliği uluslararasında tüm ülkelere sağlamayı amaç edinmiş küresel bir kuruluş" olarak tanımlamaktadır. Uluslararası İlişkilerde, kuvvet kullanılmasını ilk olarak evrensel düzeyde yasaklayan ilk antlaşma 26 Haziran 1945'te 50 ülke tarafından imzalanan Birleşmiş Milletler Antlaşması'dır. Örgütün, kurulduğu yıllarda 51 olan üye sayısı şu an itibarıyla üyeliği kaldırılan Vatikan ve değiştirilen Çin son katılan üye Güney Sudan dahil 193'e ulaşmıştır. Örgütün yönetimi New York'ta bulunan genel merkezinden yürütülür ve üye ülkelerle her yıl düzenli olarak yapılan toplantılar yine bu genel merkezde gerçekleştirilir. Örgüt yapısal olarak idari bölümlere ayrılmıştır; Genel Kurul, Güvenlik Konseyi, Ekonomik ve Sosyal Konsey, Yönetim Konseyi, Genel Sekreterlik ve Uluslararası Adalet Divanı. Birleşmiş Milletler fikri ilk olarak, II. Dünya Savaşı'nın bitiminde savaşın galibi ülkeler tarafından, ülkeler arasındaki anlaşmazlığı ortadan kaldırarak ileride meydana gelebilecek ve kendi güvenliklerini tehdit edebilecek bir savaşın önüne geçebilmek amacıyla ortaya atılmıştır. Örgüt yapısının hâlen bu amacı koruduğunu BM Güvenlik Konseyi'nin varlığı ve çalışmalarıyla ortaya koymuştur. Güvenlik Konseyi on beş ülkeden oluşmakta olup, bu üyelerden beşi daimi üye statüsündedir ve mutlak veto yetkisine sahiptir. Bu ülkeler ABD, Rusya, Çin, Birleşik Krallık ve Fransa'dır. (Devamı...)
Paul Klee (18 Aralık 1879 – 29 Haziran 1940), Alman kökenli İsviçreli ressam. İlk olarak oryantalizmi öğrenen Klee, kendisine özgü tarzı ile dışavurumculuk, kübizm, gerçeküstücülük gibi pek çok akımda etkili oldu. Sanatçı renk teorisi hakkında çok fazla tecrübe sahibiydi ve bu tecrübelerini yazdı. Çalışmaları ressamın çocuksu perspektifini, mizah anlayışını, kişisel hislerini, inançlarını ve müzikselliğini yansıttı. Klee ve Rus ressam arkadaşı Wassily Kandinsky, Bauhaus okulunda eğitmenlik yapmalarıyla da ünlendiler. İsviçre'de Bern yakınlarındaki Münchenbuchsee'de dünyaya geldi. Babası Hans Klee müzik öğretmeniydi. Annesi Ida Frick ise şarkıcılık eğitimi almıştı. Ressam, çiftin iki çocuğundan küçük olanıydı. Küçük yaşlarda hem resimle hem de müzikle uğraşmaya başladı. Yedi yaşındayken keman çalmaya başladı. Sekiz yaşında ise büyük annesi ona boya kalemleri hediye etti. Klee'nin hem müziğe hem de resme eşit derecede yetenekliydi. Küçüklüğünde ailesinin de yönlendirmesi ile müzisyen olmaya odaklansa da ergenlik döneminde görsel sanatlar ile ilgilenmeye karar verdi. Bunun bir sebebi ailesine başkaldırması olsa da esas neden modern müziğin kendisine bir şey ifade etmediğini fark etmesiydi. Klee, konuyla ilgili "Müzikal başarılarla dolu tarihi yok sayarak müziğe yaratıcı ve detaylı bir şekilde girmek için bir sebep bulamadım." dedi. Bir müzisyen olarak on sekizinci ve on dokuzuncu yüzyılın geleneksel çalışmalarıyla kendini kısıtlayan Klee, bir ressam olarak ise radikal fikirler ve stiller üretti ve denedi. (Devamı...)
Büyük TaarruzBüyük Taarruz, Türk Kurtuluş Savaşı sırasında Türk ordusunun Yunan kuvvetlerine karşı başlattığı genel saldırıdır. Bakanlar Kurulu taarruz kararını almış ve 14 Ağustos 1922 tarihinde kolordular taarruz için yürüyüşe geçmiş, 26 Ağustos'ta saldırı başlamış, 9 Eylül'de Türk Ordusuİzmir'e girmiş ve 18 Eylül'de de Yunan Ordusu'nun Anadolu'yu tamamen terk etmesiyle savaş sona ermiştir.
Eleştiri/NOT: İçinde bulunulan haftanın Zafer Haftası olması hasebiyle. Kurtuluş Savaşı'nı bitiren savaş. Pazar günü konabilir ana sayfaya, kabul görürse.--Potkal (mesaj) 09.44, 26 Ağustos 2020 (UTC)[yanıtla]
Anıt, Varşova'da II. Dünya Savaşı'nda savaşan kişilere adanmak üzere inşa edilen ilk anıttır. Anıt kompleksinde askerleri tebrik eden işçiler ve halk resmedilmiştir. 1944 yılında gerçekleşen Varşova ayaklanması'nın gerçekleştiği yerin hemen yakınında bulunan anıt sosyalist gerçekçilik akımı örnek alınarak inşa edilmiştir ve 9 Mayıs 1950'de resmi olarak açılmıştır.
19.2 hektarlık alana sahip mezarlık kompleksinin ana bölgesinde, iki bölgeye ayrılacak şekilde askerlerin toplu mezarları bulunur. Her iki bölgenin tam ortasında 38 metrelik bir dikilitaş yer alır. Dikilitaşın tepesinde kızıl yıldız sembolü yer alır. Mezarlıkta Rusça ve Lehçe yazılar mevcuttur.
Anıt mezarlık günümüzde Polonya yasalarınca tarafından korunmaktadır. Mezarlık, şehir yetkilileri tarafından iki ayda bir temizletilir. Devamı...
Moskova-850, 70 metre (230 ft) çapında bir çapa sahipti ve toplam yüksekliği 73 metre (240 ft) idi. Tam dünüş süresi 7 dakika idi. Ger biri 8 kişi kapasiteli 40 kabin ile donatılmıştı. İnşaatı sırasında, Avrupa'daki en uzun dönme dolaptı.,ancak 1999'da İtalya'daki Mirabilandia'da bulunan 90 metrelik Eurowheel ile bu rekor aşıldı. Moskova-850, 2012 yılında Soçi yakınlarındaki Lazarevskoye'de 80 metrelik bir dönme dolap inşa edilinceye kadar Rusya'nın en uzun dönme dolabıydı.
Yapı, Moskova belediye başkanının önerisi üzerine Vladimir Gnezdilov isimli mühendis tarafından tasarlandı ve 1995 yılında Gnezdilov'a ait "Mir" şirketi tarafından kuruldu. Gnezdilov, 1994 yılında Rusya Fuar Merkezi alanının kullanılmayan bölgesini geliştirmek için bir teklif aldı ve Moskova'nın 850. yıldönümü kutlamaları için düzenlenecek açılışı töreninde eğlence parkı projesi tasarladı. Proje, şehir yönetimi düzeyinde tartışıldı ve Belediye Başkanı Yuriy Lujkov eserin Avrupa'da en yüksek dönme dolabı olacağını beyan etti. Bu amaçla 1994 yılında Gnezdilov, Fuar Merkezi'nin 6 hektarlık arazisini 49. yıllığına kiraladı. 1995 yılında inşa tamamlandı ve park çalışmaya başladı. Devamı...
1960'ların sonlarında Brest Kalesi'nin hemen yanındaki bölgeye anıt kompleksi inşasına başlandı. Kompleks 25 Eylül 1971 tarihinde açıldı. Anıt kompleksi günümüzde yoğun turist alan bir mekan olma özelliği taşır. Anıtın hemen yanında bir dikilitaş ve "Susuzluk Heykeli" adında bir heykel bulunur.
CNN, anıtı 2014 yılında "dünyanın en çirkin heykelleri listesinde" göstermiş, bunun üzerine pek çok tepki almıştı. Devamı...
Lenin Parkı (İspanyolca: Parque Lenin), Küba'nın başkenti Havana'daki park kompleksi. Adını Sovyetler Birliği'nin kurucusu Vladimir Lenin'den alan park, Lenin'in 102. doğum doğum günü olan 22 Nisan 1972'de açılmıştır. Yaklaşık 750 hektar alana kurulu olan parkın 670 hektarı yeşil ormandır. Park; eğlence alanı, akvaryum, tekne yolculuğu, amfi tiyatro, sanat galerisi, rodeo, at biniciliği , yüzme havuzları, suni göl, kafe ve restoranlar içerir. Ayrıca farklı alanlarda dolaşmak için parkı çevreleyen dar bir demiryolu hattı da mevcuttur.
İnşasında Antonio Quintana, Mario Girona, Juan Tosca, Joaquín Galván Selma Soto Hugo D'Acosta, Mercedes Álvarez, Thelma Ascanio Sara Blumenkranz, Rita María Grau gibi mimarların görev aldığı park 1969 yılında projelendirilmiş, 1971 yılında tamamlanmıştır. Resmi açılışı ise 1972 yılında, Lenin'in 102. doğum doğum günü olan 22 Nisan günü yapılmıştır. Yapım aşamasında Celia Sánchez'in öneminin büyük olduğu belirtilmektedir. Parkın yapım aşamasında alanın orman karakteriyle yapılması, kaldırım barındırmaması, kentsel yapılar olmaksızın her şeyden önce doğal çevrenin üstünlüğünün vurgulanması düşünülmüştür. İnşaat sistemi mimar Juan Tosca tarafından yapısal analizlerin doğrulamasında mühendis Pimpo Hernández'in katılımıyla tasarlandı. Parktaki binaların tasarımı çoğunlukla tek bir prefabrik kullanım esnekliğinin parçasıydı. Buna karşın, farklı kullanımlarda vardır. Devamı...
Otel binası 1836 yılında açılmıştır. Başlangıçta ahşap ve tek katlı bina halinde idi, ancak 1871 yılında restoran yapıldı.
1910 yılında Adolf Erichson binayı art nouveau tarzında yeniden düzenledi ve restorant yapıldı ve Rus elitleri arasında popüler hale geldi. Anton Çehov, Maksim Gorki, Fyodor Şalyapin, Grigori Rasputin gibi pek çok isim binayı ziyaret etti. Ekim Devrimi sonrası restoran kapatıldı. Bir süre Yeni Ekonomi Politikası döneminde tekrar çalışmaya başladı. 1925 yılında sinema gösterim yeri, Kızıl Ordu askerleri için spor salonu ve hastane olarak kullanıldı. 1930-1938 yılları arasında Gerasimov Sinematografi Enstitüsü için bina olarak kullanıldı. 1952 yılında Josef Stalin'in talimatı ile bina bir kez daha inşa edildi ve ziyaretçilerin kalacağı bir konaklama merkezine dönüştürüldü. Proje yazarlarına Stalin Ödülü verildi. Devamı...
Uzuncaburç Uzuncaburç (Diokaesareia) Mersin ilinde antik dönemden kalan bir kent örenidir. Kent Seleukos İmparatorluğu döneminde bir tapınak merkeziydi. 4 kilometre doğusundaki Olba kentinin de parçasıydı. Kent Roma İmparatorluğu eline geçtikten sonra, MS 72 yılında İmparator Vespasianus (60-79) kenti Olba’dan ayırarak ayrı bir kent haline getirdi. Kentin kendi parasını basma hakkı vardı. Roma İmparatorluğunda Hristiyanlık kabul edildikten sonra ise kentteki Helenistik tapınakların bir bölümü kilise haline getirildi ve kent bir piskoposluk merkezi oldu. Klikya bölgesinin Arapların eline geçmesinden sonra kent terk edildi.Devamı...
Savur-Mohıla (Ukraynaca: Савур-могила) veya Saur-Mogila (Rusça: Саур-Могила), Ukrayna-Rusya sınırındaki Rostov Oblastı'nda yer alan Snizhne kentinin yaklaşık 5 kilometre (3,1 mil) uzaklığında yer alan anıt. Ukraynalı mimar Anatoly Ignashchenko tarafından Büyük Vatanseverlik Savaşı sırasında Savur-Mohıla'nın kurtuluşunun 20. yıldönümünü anısına inşa edilmiştir.
II. Dünya Savaşı sırasında Savur-Mohıla, Sovyet birliklerinin Ağustos 1943'te yükseklik bakımından stratejik olması sebebiyle Nazi kuvvetlerinden kontrol altına almayı başardığı yoğun mücadele noktalarından biriydi. 1963 yılında burada hayatını kaybeden askerleri anmak üzere tepeye yerleştirilmek üzere bir anma kompleksi inşa edildi. Çelik ve beton kullanılarak Sovyet askeri ve bir dikilitaş içeren anıta buradaki çatışmada yaşamını yitiren katılan piyadelerin, tankçıların, topçuların ve havacıların isimleri yazıldı.
21 Ağustos 2014'te Donbass Savaşı'nda anıtın dikilitaşı haftalarca süren şiddetli bombardımanın ardından çöktü, etrafındaki anıtlar büyük hasar aldı. Devamı...
Anıt, Budapeşte'deki günümüzdeki adı Elli Altı Meydanı olan Stalin Meydanı'nın kenarına inşa edildi. Klasik sosyalist gerçekçilik tarzında inşa edilen anıtın toplam yüksekliği 25 metredir. Stalin'in yer aldığı sekiz metre uzunluğundaki bronz heykel, sekiz metre genişliğindeki bir kürsünün tepesinde bulunan dört metre yüksekliğindeki bir kireçtaşı kaidesinde yer aldı. Stalin, sağ eli göğüs seviyesinde dik durmuş sert duran bir konuşmacı olarak tasvir edildi. Kürsünün kenarları, Macaristan liderlerini onu alan heykelleriyle süsledi. Heykelin mimarı heykeltraş Sándor Mikus Macaristan'daki bir sanatçı tarafından elde edilebilecek en yüksek ödül olan Kossuth Ödülü'ne layık görüldü.
23 Ekim 1956'da, Polonya Ekimi olarak bilinen siyasi reformlar gerçekleştiren Polonya Halk Cumhuriyeti'ne destek için başkent Budapeşte'de yaklaşık iki yüz bin gösterici toplandı. Telsizden on altı talep yayınladı, bunlardan biri de Stalin'in heykelinin sökülmesi idi. Ardından gerçekleşen olaylarda Stalin heykeli yıkıldı, yalnızca heykelin botları kaldı. Göstericiler heykeli yıkarken "Ruslar, arkanıza bakmadan kaçın" "Rusya eve git" şeklinde sloganlar attılar. Devamı...
Anıt, heykeltıraş Shota Mikatadze ve mimarlar Archil ve Zakharia Kurdiani tarafından tasarlandı. Heykelin yüksekliği 6 metre, üç katlı granit kaide 9 metredir.
Anıt heykel 1952 yılında inşa edildi. Nikita Kruşçev'in başlattığı destalinizasyon kampanyası süresinde Stalin'e ait anıtlarının sökülmesi döneminde bu anıta dokunulmadı.1956'da anıtın kaldırılması için çalışmalara başlandığı sırada Gori'nin halkının neredeyse tamamı ayaklandı, anıtın sessizce yıkılma ihtimaline karşılık bölgede çadırlar kurdu ve gece gündüz nöbet sistemi oluşturuldu.
2008 Güney Osetya savaşının ardından 3 Ekim 2008'de Gürcistan Avrupa ve Avrupa-Atlantik entegrasyonundan sorumlu Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Giorgi Baramidze Gori merkezinden anıtın kaldırılacağını ve anıtın Josef Stalin Müzesi'nde açılması planlanan "Sovyet İşgal Müzesi" adlı serginin bir parçası olarak kullanmak istediğini açıkladı. Girişim Gürcistan Başbakanı Vladimir Gurgenidze tarafından da desteklendi. 24 Haziran 2010 gecesi, daha sonra transfer edilmek üzere anıt söküldü. Onun yerine 2008 Güney Osetya Savaşı'nda öldürülen Gürcülere adanmış bir anıt kurulması kararlaştırıldı. Devamı...
Müze, her biri kentin merkez meydanında bulunan üç bölümden oluşmaktadır. 1957'de Stalin anısına açıldı. Sovyetler Birliği'nin dağılması sonrası Gürcistan'ın bağımsızlık hareketi ile birlikte 1989'da kapatıldı, ancak ardından yeniden açıldı ve popüler bir turistik cazibe merkezi haline geldi. Haziran 2010'da Gori Merkez Meydanı'ndaki Stalin Anıtı bu müzeye taşındı.
Stalin'in 1878'de doğup ilk dört yılını geçirdiği küçük ahşap kulübe burada korunmaktadır. Stalin Evi restore edilerek 10 Kasım 1937'de açıldı. Küçük kulübenin zemin katında iki odası vardır. Stalin'in yerel bir ayakkabıcı olan babası Vissariyon Cugaşvili o dönem binanın sol tarafındaki bir odayı kiraladı ve bodrum katında bir atölye yaptı. Ev sahibiise diğer odada yaşadı. Kulübe başlangıçta benzer konutların bir parçasını oluşturdu, ancak diğerleri yıkıldı. Müzenin bir tarafında Stalin'in kişisel demiryolu taşımacılığı var. Zırh kaplı ve 83 ton ağırlığındaki yeşil Pullman vagonu, Stalin tarafından 1941'den itibaren Yalta Konferansı ve Tahran Konferansı'na katılımları da dahil olmak üzere pek çok seyahatte kullanıldı. 1985 yılında Rostov-na-Donu'daki demiryollarından sergi amacıyla kullanılması amacıyla üzere müzeye gönderildi. Devamı...
Plan gereği 1929 yılında binlerce dönüm araziyi kapsayan kolhozlarla birlikte kolektif tarım sisteminin yaratıldı. Kolektif çiftliklerin kurulması aslında kulak sınıfını yok etti. Uygulanmada köylüler kamuya ait traktörleri kendi arazilerinde de kullandı. Bu dönem boyunca genel makine ve traktör istasyonları kuruldu ve köylüler arazilerini kolhoz çiftçiliği yapmak için uğraştı. Köylülerin araziden yiyecek satmasına da izin verildi.
Planın asıl olarak sanayileşmeye dayanması nedeniyle, bu değişimler önemli kültürel değişikliklerle birlikte gerçekleşmeliydi. Bu yeni sosyal yapı ortaya çıktığında, çatışmalar nüfusun çoğunluğunda meydana geldi. Örneğin Türkmenistan SSC'deki Sovyet üretim politikası pamuktan gıda ürünlerine kaydı. Böyle bir değişiklik, bu düzenlemeden önce var olan bir topluluk içinde bir huzursuzluk yarattı ve 1928-1932 yılları arasında Türkmen göçebeleri ve köylüler, pasif direnç gibi yöntemlerle bu tür politikalar üzerinde anlaşmadıklarını açıkladılar. Devamı...
Rusya Sosyal Demokrat İşçi Partisi'nin (RSDİP) Bolşevik kanadı 1917 baharında çoğunluğu kazanmak için başta Petrograd ve Moskova olmak üzere faaliyetlere başladı. Bu süreçte Eylül 1917'de Moskova Halk Temsilcileri Sovyeti (Mossovet) başkanlığına Viktor Nogin, Petrograd Sovyeti (Petrosovet) başkanlığına ise Lev Troçki seçildi. Bolşevikler, Petrograd Sovyeti'ndeki koltukların �'ına ve Moskova Sovyeti'ndekilerin ise `'ına sahipti. Bolşevikler, 1917 Eylül ayının sonlarında, Sovyet kongrelerinde çoğunluk elde etmenin gerekli olduğunu ve Rus-Sovyet organlarında çoğunluğun sağlanması için açıklamada bulundular. Bu amaçla, RSDİP (Bolşevik) 2. Tüm-Rusya Sovyetleri Kongresi'ni başlattı. Eylül ayının sonunda, Bolşevik Petrograd Sovyeti'nin icra kurulu 69 yerel Sovyet ve asker komitesine ikinci kongrenin toplanmasına yönelik talepte bulundu. Bu fikir Sosyalist Devrimci Parti ve Menşevikler tarafından düşmanlıkla karşılandı. 69 organdan sadece 8'i olumlu cevap verdi, en keskin karşıtlığı, anlaşmaya dayalı kongre toplantılarını "zamansız" olarak kabul eden Sol SR ve Menşeviklerin olduğu Ordu Komiteleri verdi.
Aynı zaman diliminde Geçici Hükûmet, uzun gecikmelerden sonra Kurucu Meclis'e seçimler yaptırdı. Bolşevik lider Vladimir Lenin, Rusya'daki köylü çoğunluğun Sosyalist Devrimciler için oy kullanacağının farkındaydı ve Kurucu Meclis'teki sandalyelerin üçte birinden fazlasını alamayacağını biliyordu. Bu dönemde askeri cephede durum büyük ölçüde kötüleşti: Ekim'de Tallinn'deki askerlerin tahliyesini emredildi ve Moonzund Adaları'nı işgal eden Almanya doğrudan Petrograd'ı tehdit etti. Devamı...
Arnavutluktaki siyasetçilerinin hedefi ulusal bir birleşmeden ziyade NATO ve AB'ye giriş yapmak olmasına rağmen, yapılan anket sonuçlarına göre Kosova’nın Arnavutluk ile birleşmesinin büyük oranda desteklenmektedir. Bununla birlikte bazı Katolik ve Ortodoks Hıristiyan Arnavutlar, Balkan bölgelerinin olası bir şekilde birleşmesinin geniş nüfusa sahip Müslümanların yeni devlete gireceğinden ve Arnavutluk’un artan "müslümanlaşmasına" yol açmasından çekinmektedir.
Siyasal birleşmeden öte pratik olarak çoğu alanda birleşme durumu gerçekleşmiştir. Ağırlıklı olarak Arnavutların yaşadığı Kosova'da, Arnavutluk Cumhuriyeti ile eğitim, güvenlik ve dış politika gibi alanlarda ortak idari sektörleri paylaşılmaktadır. Ayrıca kültür, miras ve ticaret de büyük ölçüde birleşmiştir. Devamı...
Jineoloji (Kürtçe: jineolojî), Abdullah Öcalan'ın teorize ettiği feminizm ve cinsiyet eşitliğini içeren doktrin. Kürtçe kadın anlamına gelen "jin" kelimesinden türetilen jineoloji kadın bilimi olarak tarif edilir. Çeşitli kaynaklarda "Kürt feminizmi" olarak anılır. Öcalan, bölgesel toplumlarda yaşayan kadınları baskı altına alan namus temelli din ve kabile kuralları temelinde “kadınların özgür olmadığı sürece bir ülkenin özgür olamayacağını” ve "kadın özgürlüğünün toplumdaki özgürlük düzeyini belirlediğini" ifade eder. Jineoloji, Suriye Kürdistanı'nın temel ideolojilerinden biridir.
Jineoloji KCK yapılanmasının temel bir ilkesi olarak benimsenmiştir ve Suriye Kürdistanı gibi Kürtlerin fiilen yönetimde olduğu Suriye Kürdistanı bölgesinde Demokratik Birlik Partisi tarafından uygulanmaktadır. Zira Rojava Savaşı'nda Kürt kadın milislerinin oranı @ civarındadır. Kadınlar Halk Savunma Birlikleri'nde (YPG) Kadın Koruma Birlikleri (YPJ) olarak kendi birimlerini oluşturarak erkeklerle birlikte savaşmaktadır. YPJ içerisindeki kadınlar için jineoloji bir temeldir ve Öcalan'ın politik teorileri ile eğitim almaktadır. Dolayısıyla Suriye'de yönetimde bulunduğu alanlarda politik cinsiyet eşitliği savunulmaktadır, zira kurulan yerel meclisler en az @ kadınlardan oluşur. Bununla birlikte üniversiteler, siyasi ofisler, polis birimleri ve ordu eşbaşkanlık olarak bir erkek ve bir kadın tarafından yönetilmektedir. Devamı...
Dünya'nın geleceği konusunda birçok uzun vadeli etmenin muhtelif etkilerine dayanarak biyolojik ve jeolojik çıkarımlar yapılabilir. Bu etmenler Dünya yüzeyindeki kimyayı, gezegenin iç soğuma oranını, Güneş Sistemi'ndeki diğer nesnelerle yerçekimi etkileşimlerini ve Güneş'in parlaklığında sürekli bir artışı içerir. Bu ekstrapolasyondaki belirsiz faktör, gezegende değişimlere neden olabilecek iklim mühendisliği gibi insan teknolojilerinin sürekli etkisidir. Sonuçları beş milyon yıl sürebilecek mevcut Holosen yok oluşuna teknoloji neden olmaktadır. Ayrıca teknolojinin, insanlığın yok olmasına yol açabileceği ve gezegeni, yalnızca uzun vadeli doğal süreçlerden kaynaklı daha yavaş bir evrimsel hıza geri döndürebileceği de düşünülmektedir.
Georgi Pyatakov (Rusça: Георгий Леонидович Пятаков, d. 18 Ağustos 1890; Cherkassy uyezd - ö. 30 Ocak 1937; Moskova), Rus Devrimi sırasında faaliyet gösteren Bolşevik devrimci lider, komünist politikacı. Büyük Temizlik döneminde anti-sovyet eylemleri olduğu iddiasıyla idam edilmiştir.
Georgi Pyatakov (parti takma adı: Kievskiy, Lyalin, Petro, Yaponets), 6 Ağustos 1890'da babası Leonid Timofeyevich Pyatakov'un sahibi olduğu Mariinski şeker fabrikasının yerleşiminde dünyaya geldi. Ortaokuldayken anarşist düşüncelerle tanıştı ve buna yönelik politik faaliyetlerde bulundu. 1910'da Rus Sosyal Demokrat İşçi Partisi'ne katıldı. 1912'de Bolşevik fraksiyonundan yana tavır aldı. 1912'de eşi Yevgenia Bosch ile birlikte tutuklanarak Sibirya'ya sürüldü, ancak ikisi de kısa bir süre sonra firar etti. İsviçre'ye gittiler ve burada devrimci gruplara katıldılar. Ardından yeniden Rusya'ya döndüler. Pyatakov, kronik hastalığı nedeniyle intihar ettiği eşi ile ölüm yılı olan 1925 yılına kadar birlikte yaşadılar.
Adaviye Efendiyeva 1879 yılında Evpatorya'da doğdu. Erken yaşlardan itibaren büyükannesinden nakış ve dokuma sanatı öğrenmiştir. Makine nakışı için ilk kez 12 yaşında çalışmalara başladı. 4 yıl sonra babası kendisine bir dokuma tezgahı aldı ve kızının eğitimi için ona dokuma ustası tuttu. Ardından ustalaşan Adaviye Efendiyeva dokuma eğitmeni oldu. 1937'ye kadar dokumacılıkla 500'den fazla süs eşyası yarattı. 1944 yılında Kırım Tatar Sürgünü sırasında Semerkant'da hayatını kaybetti.
Adaviye Efendiyeva 1935'ten beri sanat sergilerine katılmıştır. Eserleri Moskova dahil pek çok şehirde sergilendi. Bunun yanında Avrupa ve ABD'deki sergilerde de sergilendi. Adavia Efendieva 200'den fazla süs kompozisyonunun yazarıdır. Eserleri arasında masa örtüleri, düğün havluları, desenli kemerler bulunur. Efendiyeva'nın çizimleri gelen Simferopol'daki Tauris Merkez Müzesi'nde saklanmaktadır. (Devamı...)
Mihail Kuzmin (Rusça: Михаи́л Алексе́евич Кузми́н) (d. 18 Ekim 1872 - ö. 1 Mart 1936), Rus şair, müzisyen ve yazar. Gümüş Çağ Rus Şiiri'ne önemli katkılarda bulunmuştur.
Yaroslavl'da bir soylu ailede doğdu. St. Petersburg'da büyüdü ve Saint Petersburg Konservatuvarı'nda Nikolai Rimsky-Korsakov'dan müzik eğitimi aldı. Okuldan mezın olmadı, buna karşın daha sonraki yıllarda bu okulun şiirlerine yaptığı katkıdan bahsetti. Gençliği döneminde en yakın arkadaşı kendi gibi soylu bir aileden gelen Georgiy Çiçerin'di (Çiçerin'in Ekim Devrimi sonrası Dışişleri Halk Komiseri olduktan sonra görüşmeleri durmuştur). Kuzmin Wagner ve Nietzsche'nin tutkulu bir destekçisiydi. Eski İnananlar'ın tarihine oldukça ilgiliydi. 1905 yılında ilk yazıları yayınlandığında Valery Bryusov'un dikkatini çekti ve Bryusov Kuzmin'e edebiyat dergisi Vesy'de (Türkçe: Denge) yer verdi..1908'de ilk koleksiyonu şiiri Setı'yi yayınladı. Bu şiir o dönem çok tutuldu. Roberta Reeder onu "Onun bilgisi, şiirleri ve temaları Antik Yunan, İskenderiye ve günümüz Petersburg'unu anlatır." sözleriyle tanımladı. (Devamı...)
5 Ağustos 1898 tarihinde ayakkabı üreticisi bir babanın oğlu olarak dünyaya geldi. Gençliğinde baskı departmanında çalışmaya başladı. Ekim Devrimi'nden önce Moskova Devlet Üniversitesi Tarih ve Filoloji Fakültesi'ne girdi , ancak devrim ve Rus İç Savaşı nedeniyle okulu bitiremedi. Devrimden sonra Devrimci Askeri Konsey'in basın bürosunda ve askeri bölümünde çalıştı. Daha sonra 1922-1934 yılları arasında çeşitli süreli yayınlarda çalıştı. Krokodil dergisinin yayın kurulu üyeliği görevinde bulundu, çeşitli sahne müzikleri ve ve film müzikleri üretti. Eğitimini Moskova Devlet Üniversitesi'nde tamamladı. Ekim Devrimi'ni sembolize etmek için kullanılan kızıl bir kumaşın adı olan "Kumaç" lakabını kabul etti. Ardından bu takma ad, soyadına eklendi. Raboçaya gazeta, Krest'ânkaia gazeta, Gudok ve Krokodil gibi yayınlarda makaleleri yayınlandı. Bu dönemde yazıları nedeniyle popülaritesi arttı. 1936 tarihli Tarih İçin Geç filmi için şarkı yazdı. Bu dönemde pek çok şarkı kaleme aldı. "Neşeli tavırlar aşılanmış derin sosyalist vatanseverlik barından Sovyet kitle şarkısı" türünün kurucularından biri olarak kabul edilen Vasili Lebedev'in en bilinen eserleri arasında Kutsal Savaş ve Pesnya o Rodine (Türkçe: Anavatan hakkında şarkı) bulunur. Besteci Isaak Dunayevski ile birlikte çalışmıştır. (Devamı...)
Plastov, Rus İmparatorluğu'na bağlı Simbirsk Valiliği'nin Prislonikha köyünde ressam bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. 1914'te Moskova Resim, Heykel ve Mimarlık Okulu'na yazıldı. 1917'de doğayla baş başa resim çizen bir ressam olarak köyüne geri döndü.
Angelina Jolie önceki soyadı Voight; d. 4 Haziran 1975), Amerikalı oyuncu, film yapımcısı ve hayırsever. Üç Altın Küre, iki Sinema Oyuncuları Derneği Ödülü ve bir de Oscar sahibidir. Hayırsever çalışmalarıyla da tanınan Jolie, pek çok kez dünyanın en çekici insanları listelerinde yer aldı.
İlk kez 1982'de babasının oynadığı Lookin' to Get Out filminde görülen Jolie'nin oyunculuk kariyeri düşük bütçeli bir film olan Cyborg 2 (1993) ile başladı. İlk başrolünü Hackers (1995) filmi ile aldı. Önemli övgüler alan biyogrofik filmler olan George Wallace (1997) ve Gia'da (1998) başrolde oynadı ve Girl, Interrupted'daki (1999) performansı ile En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu dalında Akademi Ödülü aldı. Lara Croft: Tomb Raider (2001) filmi ile büyük başarı sağlayarak dünyaca ünlü tanınmış bir oyuncu haline geldi. Sonrasında ise Hollywood'un en çok tanınan ve en çok kazanan oyuncularından oldu. Şimdiye kadarki en büyük ticari kazancını aksiyon-komedi türünde olan Mr. & Mrs. Smith (2005) ve animasyon türündeki Kung Fu Panda (2008) ile sağladı. 2010'dan itibaren Ajan Salt (2010), Turist (2010), Hayatın Kıyısında (2015) ve Kung Fu Panda 3 (2016) gibi filmlerde yer aldı, ayrıca Boyun Eğmez (2014) adlı filmin yönetmenliğini üstlendi.
Jonny Lee Miller ve Billy Bob Thornton'dan boşanan Jolie, 2016 yılına kadar Brad Pitt ile birlikte yaşadı. Tüm dünyada basınının büyük ilgisini çeken bir ilişkiye sahip olmuş olan Jolie ve Pitt; Maddox, Pax ve Zahara olmak üzere üç evlatlık; Shiloh, Knox ve Vivienne olmak üzere üç biyolojik çocuğa sahiptir. (Devamı...)
Vranješević, Prnjavor yakınlarındaki bir kasabada ilkokul, Derventa ve Banja Luka'da ise gymnasium okudu. Öğretmen olmak istedi ancak 1932'de yasadışı Yugoslavya Komünist Partisi ile olan ilişkisi nedeniyle sınır dışı edildi. 1933'te bir ticaret akademisine kaydoldu ve bir komünist gençlik örgütüne katıldı, ancak faaliyetlerinde yer almak için çok genç ve fiziksel olarak zayıf biri olarak kabul edildi. Yine de bu durum okuldan atılmaya gerekçe oldu. Bu zamana kadar komünist bir sempatizan olan Boşnak Müslüman gazeteci Safet Filipović ile duygusal ilişki kurdu. Bu tür farklı etnik gruplar arasında aşk yaşanması o dönemde "olağandışı ve cesur" olarak ifade edilirdi ancak Vranješević, hem ilişkileri hem de siyasi faaliyetleri için dindar ailesinin onayını kazanmayı başardı. (Devamı...)
Lucy Thoumaian veya Rossier de Visme (d. 1890 - ö. 1940), İsviçre dopumlu Ermenifeminist, kadın hakları savunucusu ve barış aktivisti. Ailesi Ermenistan'dan sürülen Thoumaian ölen Ermeniler için Chigwell'de bir okul kurulmasına öncülük etti. 1915'teki Uluslararası Kadınlar Kongresi'ne katılmadan hemen önce barış için bir bildiri yayınladı. Daha sonra Milletler Cemiyeti için çalışmaya başladı.
Thoumaian İsviçre'de Rossier de Visme adıyla doğdu. Lucy Thoumaian ve kocası Garabed Thoumanian, o dönem Osmanlı İmparatorluğu'na bağlı Ermenistan bölgesinden kovuldu ve İngiltere’ye sürgüne gönderildi. 1906'da Chigwell'deki Oakhurst'da Ermeniler için bir yetimhane ve okul kurdular.
1911'de ırkçılık karşıtı ilk girişimi olan Londra'daki Birinci Evrensel Irklar Kongresi'ne katıldı. Osmanlı İmparatorluğu'ndan sürgün olmasına rağmen, Türk delegelerini birlikte çalışarak barışın bir sembolü olarak benimsendi. (Devamı...)
[[Dosya:|sağ|150px]] Nikolay Vlasov (Rusça: Николай Власов; d. 11 Kasım 1916; Petrograd - 26 Ocak 1945; Mauthausen-Gusen toplama kampı), Sovyet savaş pilotu, yarbay ve Sovyetler Birliği Kahramanı. 29 Temmuz 1943'te Yak-1 ile uçuşunu sürdürürken Leningrad'da uçaksavar ateşi ile vuruldu ve Nazilerce esir alındı. Gönderildiği pek çok toplama kampında direniş örgütledi ve birçok kez kaçış girişimi gerçekleştirdi. Bu girişimleri nedeniyle Mauthausen-Gusen toplama kampına gönderildi. Yine bir kaçma girişimi organize ettiği sırada bir esirin ihanetine uğradı ve SS tarafından Müttefik birliklerin bölgeye yaklaşmasına yakın dönemde SS tarafından işkence gördü ve 26 Ocak 1945'te bir krematoryum fırınında canlı canlı yakıldı. Diğer mahkûmlar Vlasov'un ölümünden sonra ayaklanmaya devam etti ve 3 Şubat 1945'te yaklaşık 500 esir kamptan kaçmayı başardı.
Vlasov, 11 Kasım 1916'da Petrograd'da Rus işçi bir ailenin çocuğu olarak doğdu. Ortaokuldan sonra bir fabrikada tamirci olarak çalıştı ve bu tarihten 1934'te Kızıl Ordu'ya katılana kadar Komsomol komitesinin sekreterliğini yaptı. Askeri hayatında havacılık okulundaki uçuş kurslarını tamamladıktan sonra, 1936'da Sovyetler Birliği Komünist Partisi'ne katılmadan önce 1936'da uçuş eğitmeni olarak diplomasını aldı. (Devamı...)
[[Dosya:|sağ|150px]] Andrey Andreyev (Rusça: Андре́й Андре́евич Андре́ев; d. 30 Ekim 1895 - ö. 5 Aralık 1971), Sovyet siyasetçi, bakan. Josef Stalin döneminde politik olarak yükseldi, 1926'da aday olarak Politbüro'ya katıldı, 1932'te tam üye oldu. Sovyetler Birliği Komünist Partisi Parti Kontrol Komitesi'nin 1930-1931 arası ve 1939-1952 arası başkanlığı görevi yaptı. 1952'de Andreyev Politbüro'dan uzaklaştırıldı ve Yüksek SovyetBaşkanlığı'nın bir üyesi olarak büyük ölçüde onursal bir konuma yerleştirildi.
Andrey Andreyevich Andreyev, köylü bir ailenin çocuğu olarak 30 Ekim 1895 tarihinde Smolensk oblastında doğdu. Moskova'da bulaşıkçı olarak çalışmak için 13 yaşındayken köyü terk etti. İşçi eğitim kurslarına katıldı ve 15 yaşına geldiğinde Marksist bir çevreye katıldı. 1914'te Putilov silah fabrikasında çalışmak üzere Petrograd'a yerleştikten sonra Bolşeviklere katıldı. I. Dünya Savaşı sırasında, yasadışı siyasi çalışmalar yürütürken hastane yöneticisi olarak çalıştı. 1915-16 yıllarında Bolşeviklerin Petrograd komitesinin bir üyesiydi ve Çar'ın yıkılmasından önceki grev dalgasının organizatörlerinden biriydi. Şubat Devrimi sonrasında Petrograd Metal İşçileri Sendikası'nın kurulmasına yardım etti. Bolşevik lider Vladimir Lenin'i Nisan 1917'de sürgünden döndüğü zaman karşılayan grubun içinde kaldı. Aynı ay Bolşevik konferansında, Lenin'in ikinci bir devrim çağrısını destekleyen genç delegelerden biriydi. (Devamı...)
Majda Vrhovnik, 14 Nisan 1922'de Ljubljana'da doğdu. Kendi gibi komünist parti üyesi olan ağabeyi Vladimir Vrhovnik Viyana'da doğdu, ancak aile I. Dünya Savaşı'ndan sonra Ljubljana'ya taşındı. Liseden mezun olduktan sonra Ljubljana Üniversitesi Tıp Fakültesi'ne girdi. Çalışmaları sırasında Sloven Kulübü ve öğrenci devrimci hareketinin bir üyesiydi. 1940 yılında Yugoslavya Komünist Partisi üyeliğine kabul edildi.
Vrhovnik, Yugoslavya'nın işgalinden hemen sonra yeraltı direniş hareketine katıldı. Slovenya Komünist Partisi Merkez Komitesinin örgütsel sekreteri, Ton Tomšič'nin kuryesi oldu. İşgalci kuvvetler faaliyetinin farkına vardığında onu bir müddet tutukladılar ve ailesini birkaç ay rehin tuttular. Vrhovnik baskılara rağmen Ljubljana'da kaldı ve direniş için bir yeraltı basımevi düzenlemesine katıldı ve kurye olarak çalışmaya devam etti. Kardeşinin yardımıyla, 4 Mayıs 1943'ten itibaren Ljudska pravica (Halkın Adaleti), Slovenski poročevalec (Sloven Muhabiri), Radyo vestnik (Haberci Radyosu) ve çeşitli gazetelerin kopyalarını çıkardığı bir sığınak kurmayı başardı. (Devamı...)
Hanna Sawicka gerçek ismiyle Hanna Krystyna Szapiro veya takma ismiyle Hanka (d. 19 Aralık 1917; Kraków - ö. 18 Mart 1943; Varşova), Polonyalı Yahudi komünist. Ölümünden sonra kurulacak olan Polonya Halk Cumhuriyeti için faaliyet yürüten Gençlik Mücadele Birliği'nin ilk lideriydi.
Sawicka, 19 Aralık 1917 tarihinde Maria ve Bernard Szapiro'nun çocuğu olarak Kraków'da dünyaya geldi. Yazar Stefan Kisielewski'nin amcası olan babası Polonya Sosyalist Partisi - Sol üyesi idi. 1931'de Sawicka'nın okulu bitirdiği ve hukuk okuduğu Varşova'ya taşındılar. Sawicka 1935 yılında Bağımsız Sosyalist Gençlik Birliği'nin (Związek Niezależnej Młodzieży Socjalistycznej Ż Życie) aktivisti oldu. Nazi işgalinin ilk günlerinde siyasi mahkûmlara yardım düzenledi ve Wolność (Özgürlük) başlıklı ilk yeraltı yayınını yayınladı.
Yeraltı direnişinde Sawicka, önce savaştan önce sosyalistler tarafından örgütlenen gençlik grubu 'Spartakus' ile ilgilenmişti. 1940 yılında grup Stalin onlar ile işbirliği yaparken Hitler'e karşı savaşma konusundaki ideolojik çatışma ve uzlaşmaz farklar nedeniyle dağıldı. Sawicka, Haziran 1941'den itibaren Moskova radyolarından alınan Sovyet emirlerini basan komünist yayınlar Biuletyn Radiowy'in lideriydi. Buna ek olarak babasının kaçmayı başardığı gettolardakilere yardım sağladı ve işgal kurbanlarına yardım etmek için bir komite kurdu. (Devamı...)
Mali durumunun kötü olması nedeniyle Aceva, spor okulunun ardından eğitimini durdurmak ve iş bulmak zorunda kaldı. Bu dönemde tütün endüstrisinde çalıştı. 16 yaşındayken emek hareketinin bir parçası oldu. 1940’ın başlarında Yugoslavya Komünistler Birliği'ne üye oldu. Aynı yılın eylül ayında, il konferansında Makedonya için Yugoslavya Komünistler Birliği Bölgesel Komitesi'ne üye olarak seçildi. Eylül 1940 - Kasım 1941 arasında Pirlepe'de Yerel Komite Sekreteri olarak görev yaptı.
Aceva, Prilep Partizan Müfrezesi'nin ilk organizatörlerinden biriydi. 1942'nin başlarında Üsküp'teki Yugoslavya Komünistler Birliği merkezinde, ardından da Ustrumca, Bitola ve İştip'te parti eğitmeni olarak çalıştı. Ağustos 1943'te Shar müfreze komiseri oldu ve 11 Kasım 1943'te Birinci Makedon-Kosova Tugayı kuruldu, Aceva siyasi komiser yardımcılığına seçildi. Makedonya Komünistler Birliği'nin Üçüncü ve Dördüncü Bölge Komitesinin siyasi sekreteri oldu ve Ocak 1944'e kadar bu pozisyonda kaldı. Ağustos 1944'te, başkanlığa seçildiği Makedonya Anti-faşist Ulusal Kurtuluş Meclisi'nin ilk oturumuna katıldı. (Devamı...)
Božidarka Damjanović 25 Eylül 1920'de Mladenovac'ta dört çocuklu bir ailede dünyaya geldi. Babası Đura Damjanović, Kopljar'da doğan bir demiryolu işçisi idi . Mladenovac'ta ilkokul, Semedire Palankası'nda dört yıl spor okulu okudu. II. Dünya Savaşı'nın başlangıcına kadar bir kadın evi zanaat okulunu tamamladı ve stenografik okula yazıldı. Ailesi Valjevo'ya taşındığında Damjanović, Mladenovac'ta kum'un (vaftiz babasının Slav formunda) dairesinde kaldı. Savaş onun ileri eğitimine son verdi.
1941 yazında Kragujevac'daki ayaklanmanın örgütleyicilerinden biriydi ve başarıyla yaptığı isyanla ilgili Yugoslavya Komünist Partisi'nde çeşitli görevler üstlendi. Ayaklanmanın hazırlığı üzerinde çalışırken, Mladenovac'ta yasadışı olarak yaşadı. Haziran 1941'in sonlarında Yugoslavya Komünist Gençlik Birliği'ne üye oldu.(Devamı...)
Ezhel veya gerçek adıyla Ömer Sercan İpekçioğlu (d. 1 Temmuz 1991; Çankaya, Ankara), Türk rapçi, şarkıcı ve söz yazarı. 2017'de yayımladığı ilk stüdyo albümü Müptezhel ile tanınmaya başlamış İpekçioğlu, Türkçe rap sahnesinin önde gelen müzisyenlerinden biri olarak tanımlanmıştır.
İpekçioğlu 1 Temmuz 1991 tarihinde Ankara'da doğdu ve annesi tarafından büyütüldü. 10 yaşında iken rap müzik ile ilgilenmeye başlayan İpekçioğlu, 15 yaşındayken liseyi bıraktı. CJ, Ice ve Ais Ezhel isimleri altında müzik kariyerine başlayan İpekçioğlu, ilerleyen dönemlerde Ezhel adını benimsedi. 2017'de ilk stüdyo albümü Müptezhel'i yayınladı ve bu albümün ardından geniş kitleler tarafından dinlenmeye başladı. 2018 Mayıs ayında tutuklanmasının ardından serbest bırakılması için çeşitli müzisyenler ve sivil toplum kuruluşlarının desteğiyle kampanyalar başlatıldı ve sosyal medyada destek gördü. Aynı yılın Haziran ayında İpekçioğlu'nun beraatine karar verildi. İlerleyen dönemlerde çeşitli singlelar ile Lights Out ve Made in Turkey albümlerini yayınladı.(Devamı...)
Mordvin yerli diniErzyan yerli dini veya Mordvin neopaganizmi, Mordvinler arasında yaygın olan çağdaş paganizmin etkilerinin görüldüğü etnik din. Mordovya'da etkin olarak inanılır. Din sıklıkla toprak ana anlamına gelen "Mastorava" olarak isimlendirilir. Bu dindeki tanrının adı İnşkipaz'dir.
Yerli inancın beslendiği pagan gelenekleri 17. yüzyılda Rus Ortodoks Kilisesi'nin misyonerlik faaliyetlerine kadar korudu, ancak MordvinlerKiev Knezliği döneminden beri yun olarak Hıristiyanlaştırılmaya tabi tutuldu. Neopagan canlanması Sovyetler Birliği'nin dağılması'na yakın dönemde 1990'da başladı.
Tarihçi Victor Schnirelmann'a göre, Mordvinlerin %2'si bu yerel inanca bağlıdır. Joshua Project'e göre bu oran %5 civarındadır. Erzyan Mastor örgütü dua etkinliği düzenlemektedir.
Mordvinlerin yerel dinin yeniden canlanması Sovyerler Birliği'nin dağılmasından hemen önceki döneme tekabül etti. Bu dönemde artan Mordvin milliyetçiliğinin yanında dini argümanlar kullanıldı. Mordvinlerin ulusal bilincinin canlanması azınlık olmalarından ve komünizm döneminde dinlere karşı olunmasından kaynaklı zor oldu. Rus demokratlar ve komünistler Mordvin milliyetçilerine karşı düşmanca davrandılar. (Devamı...)
Günümüzde Almanya'nın yaklaşık P'si kendini Hristiyan olarak tanımlamakta olup, bu kişilerin yaklaşık yarısı ülkenin güney ve batısında daha yoğun olacak şekilde Katolik Kilisesi'ne, diğer yarısı ise ülkenin kuzeyinde daha yaygın olan Alman Evanjelik Kilisesi'ne (Alman Protestan Kilisesi) bağlıdır. Geri kalan küçük Hristiyan mezhepleri arasında Özgür Lüterci Evanjelik Kilisesi, Doğu Ortodoks Kilisesi ve Yehova'nın Şahitleri yer alır. Toplumun %5'i ile %6'si Müslüman olup, daha küçük Budist, Yahudi ve Hindu azınlık grupları da ülkede yer almaktadır. Halkın geriye kalan yaklaşık @'lık kısmı herhangi bir dini kuruma bağlı olmayıp, ateist, agnostik veya diğer dinsiz gruplardan oluşmaktadır. (Devamı...)
Eyüp Kitabı'nda bahsedilen Leviathan, Antik Kenan mitolojisinde tanrı Baal Hadad tarafından mağlup edilmiş ilkel bir canavar olan Lotan'dan etkilenmiştir. Karşılaştırmalı mitolojiye göre Mezopotamya dininde canavara paralel olarak Marduk tarafından mağlup edilen Tiamat yer almıştır. Ayrıca Leviathan, İndra'nın Vritra'yı öldürmesi veya Thor'un Jörmungand'u yenmesi gibi anlatılardaki ejderha ve yılanlar (serpent) karşılaştırılabilir.
İbrani İncili'nde ise Leviathan güçlü bir düşmanı, özellikle de Babil'i (Yeşaya 27: 1), tarif etmek için metafor olarak kullanılmıştır. Bazı 19. yüzyıl akademisyenleri canavarı timsah gibi büyük su canlılarına atıfta bulunduğu şeklinde yorumlamıştır. Kelime daha sonraları genel olarak deniz canavarlarının yanı sıra "büyük balina" analamına gelen bir terimi olarak da kullanılmaya başlandı. (Devamı...)
Succubus (çoğul succubi), rüyalarda ortaya çıkan ve genellikle cinsel yollarla erkekleri baştan çıkarmak için bir kadın şeklini alan, kadın bir folklorik iblis veya doğaüstü varlık. Succubus'un erkek karşılığı incubus olmaktadır. Çeşitli dini inanışlar, bir succubus ile tekrarlanan cinsel aktivitenin, bedensel ve zihinsel sağlığın bozulmasına ve hatta ölüme neden olabileceğini savunmaktadır.
Succubus modern kültürde, rüyalarda veya diğer ortamlarda görülen ve genellikle oldukça çekici ve baştan çıkarıcı bir büyücü olarak tasvir edilen bir karakterdir. Bu, geçmişte genellikle korkutucu ya da şeytani olarak tasvir edilmelerine tezatlık oluşturur.
Kelime Geç Latince "metres, aşık" anlamındaki succuba sözcüğünden gelir. Bu kelimenin kökeni "altında yatmak" anlamına gelen succubare (sub- "altında" ve cubare "yatmak") olup, bu dişi doğaüstü varlığın uyuyan erkek ile girdiği cinsel ilişkideki pozisyonunu ima eder. Succubus kelimesi ilk olarak 14. yüzyılın sonlarında ortaya çıkmıştır. (Devamı...)
Yurtsever Simun'u Simun Peter'den (Petrus) ayırt etmek için Yeni Ahit'in Matthew 10:4 ve Mark 3:18 kısımlarında isme Kenanlı anlamına gelen Kananaios veya Kananites,Luke 6:15 ve Elçilerin İşleri 1:13 kısımlarında ise Zelot anlamındaki Zelotes, ekleri gelmiştir. İki ek sözcüğün de kökenleri İbranice gayretli/şevkli anlamına gelen קנאי (qanai) kelimesinin çevrilmesine dayanmaktadır.
Katolik Ansiklopedisi, Yurtsever Simun'un, Kudüslü Simeon veya İsa'nın kardeşi Simun ile aynı kişi olabileceğini ileri sürmektedir. Simun'un İsa'nın kuzeni ya da bir önceki evliliğinden Yusuf'un oğlu olabileceği de ortaya konmuştur. (Devamı...)
Birçok Mesihçi Yahudi İsa'nın Yahudi Mesihi olduğuna ve Teslis'te yer alan "Tanrı'nın Oğlu" olmasına inanarak Tanah'ı ve Yeni Ahit'i kutsal sayar. Mesih Museviliğinde kurtuluş ancak İsa'nın kurtarıcı olarak kabul edilmesiyle elde edilir ve takip edilen Yahudi yasaları veya gelenekleri kurtuluşa katkıda bulunmaz. İsa'nın mesihliğine olan inanç, kurtarma gücü ve tanrısallığı Yahudi yetkililer tarafından Hıristiyanlık ve Yahudilik arasındaki belirleyici ayrım olarak kabul edilmektedir. Protestan gruplar genellikle Mesih Yahudiliğini bir Protestanlık biçimi olarak kabul ederler.
Mesih Yahudiliğinin birçok takipçisi etnik olarak Yahudidir ve hareketin Yahudiliğin bir mezhebi olduğunu savunurlar. Birçok takipçi, kendileri tanımlamak için dönme yerine İbranicemaaminim (inananlar) kelimesini kullanır, ayrıca takipçiler kendilerini notzrim (Hıristiyanlar) olarak değil, yehudim (Yahudiler) olarak görmektedir. Yahudi örgütleri ve İsrail Yüksek Mahkemesi, Geri Dönüş Yasası ile ilgili davalarda bu iddiayı reddetmiş ve bunun yerine Mesih Yahudiliğini bir Hristiyanlık biçimi olarak kabul etmiştir. (Devamı...)
Parmak kemikleri, el ve ayak parmaklarını oluşturan kemiklerdir. İnsan vücudunda 56 tane falanks vardır ve her el ve ayakta on dört tane bulunur. Sadece iki parmak kemiği bulunan el ve ayak başparmakları hariç, her el ve ayak parmağında üç falanks vardır. Dördüncü ve beşinci ayak parmaklarının medial (orta) ve distal (uzak) falanksları genellikle birbirine kaynaşır (simfalangizm). Ayaktaki parmak kemikleri, özellikle proksimal falankslarda, vücuda en yakın olanlarda genellikle daha kısa ve daha sıkıştırılmış olmaları bakımından elden farklıdır. (Devamı...)
Nootropikler veya nootropik ilaçlar (halk arasında beyin dopingi ve zeka artırıcı olarak da bilinir), sağlıklı bireylerde dikkat, hafıza, yaratıcılık ve motivasyon gibi zihinsel fonksiyonları artırmaya yönelik kullanılan çeşitli ilaç ve gıda takviyelerine verilen ortak ad. 2018 yılı itibarıyla bu gruba giren pek çok madde hala araştırma aşamasında olup etkileri tam olarak belirlenmemiştir.
Herhangi bir medikal sorunu bulunmayan sağlıklı bireylerin zihinsel fonksiyonları artırmaya yönelik ilaçlar kullanması toplumda bu durumun etik ve adil olup olmaması konusunda pek çok tartışmaya neden olmaktadır. Bunun dışında ilaçların olası yan etkileri ve reçeteli ilaçların reçetesiz bir biçimde kullanılması da tepki çeken hususlar olmaktadır. Her şeye rağmen bu ilaçların uluslararası pazarı 2015 yılında 1 Milyar Doları geçmiş ve global talep sürekli artmıştır.
Nootropik kelimesi ilk olarak 1972 yılında Romanyalı Kimyacı ve psikolog Corneliu E. Giurgea tarafından kullanılmaya başlanmıştır. Kelime Antik Yunancadaki νοῦς (zihin) ve τρέπειν (bükmek ya da döndürmek) köklerinden türetilmiştir.
Reçeteye tabi uyarıcı maddelerin özellikle öğrenciler arası kullanımı yaygındır. Anketler Alman üniversite öğrencilerinin %0.7 ila %4.5'inin hayatlarında en az bir defa bu maddelerden birini kullandıklarını ortaya koymaktadır. Genellikle metilfenidat (Ritalin) gibi uyarıcı maddeler genç gruplar arasında tercih edilmektedir. Yasadışı uyarıcı kullanımı üzerine olan başka anketlere göre ise öğrencilerin %5-5'i Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu ilaçları kullanmakta, ama bunu eğlence yerine akademik amaçları için tercih etmektedirler. (Devamı...)
Kuzey Kore ile Sovyetler Birliği (SSCB) arasındaki ilk resmi ilişkiler 12 Ekim 1948'de Kuzey Kore'nin komünizm ilkelerini barından kuruluş ilanından hemen sonra kuruldu. Kuzey Kore başlangıçta yalnızca Doğu Bloku ülkelerince tanınmıştı. 1958'de Cezayir ülkeyi tanıyan ilk komünist olmayan ülke oldu. Sovyetler Birliği 1950 yılında Kuzey Kore askeri birliklerine güneye doğru ilerlemesi için ekonomik ve askeri yardım sağladı. Kore Savaşı boyunca Sovyet yardımı ve etkisi yüksek seviyede devam etti. Sovyet 64. savaş uçağı filosu Kore Savaşı'na katılmıştır. Sovyetler yine savaş kapsamında Şubat 1950'de Çin ile birlikte bir ittifak anlaşması imzalamış, Kuzey Kore'ye destek veren Çin'e sadece bu savaş sırasında 2.000.000.000 dolarlık yardımda bulunmuştur. Savaştan sonra Sovyetler Kuzey Kore ekonomisini yeniden inşa etme konusunda büyük ölçüde dayanışma sağladı. Buna ek olarak, savaş sırasında Çin Halk Kurtuluş Ordusu askerlerinin yardımları ve 1958 yılına kadar ülkede bulunmaları Kuzey Kore'de Çin yanlısı olumlu bir etki yarattı. 1961'de Kuzey Kore hiçbir zaman resmi olarak sona ermeyen Sovyetler Birliği (daha sonra Rusya tarafından devralınmıştır) ve Çin Halk Cumhuriyeti ile resmi karşılıklı güvenlik anlaşmaları imzaladı. (Devamı...)
Beyaz Rusya Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti bayrağı solda Beyaz Rusların yöresel simgesini içeren bantla birlikte yer alan kızıl bayrak üzerine sarı orak ve çekiç ve kızıl yıldız sembollerinin yer aldığı Beyaz Rusya Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti bayrağıdır. Klawdziy Duzh-Dushewski tarafından tasarlandı ve 25 Aralık 1951'de Beyaz Rusya SSC Yüksek Sovyeti tarafından resmen Belarus SSC'nin ulusal bayrağı olarak kabul edildi. 1940'ların sonunda Sovyet cumhuriyetleri bayrakları tasarımında değişikliğe gidildi. 1945 yılında Sovyetler Birliği cumhuriyetlerinden Belarus SSC ve Ukrayna SSC, Birleşmiş Milletler'in kurucu üyesi oldu. Bayrakları birbirlerine ve aynı zamanda diğer Sovyet cumhuriyetlerinin bayrakları ile neredeyse ayırt edilemez olduğundan, savaşta nüfusun dörtte birini kaybeden Belarus, ulusal bayraklarını ulusal özelliklerini öne çıkararak değiştirmeye karar verdi. Bayrak için Beyaz Rusların ulusal simgesinin bayrağa eklenmesi kararlaştırıldı. Bu "nakış" simgesi II. Dünya Savaşı öncesinde Belpramsavyet arşivlerinde bulunmuştu. Simge, 1917'de Sennin bölgesindeki Kastsilishcha köyünde yaşayan köylü Matrona Markyevich tarafından yapılmış ve "Yükselen Güneş" olarak adlandırılmıştı. Sanatçı M. I. Gusyew nakış üzerine çeşitli simgesel ögeler ekleyerek bayrak için yeni bir tasarım hazırlamıştır. (Devamı...)
Öncesinde Kruşçev'in görevden alınıp, yerine genel sekreter olarak Halk Komiserleri Konseyi Başkanı Nikolay Bulganin'in seçilme önerisi 7'ye karşı 4 oyla kabul edilmişti. Fakat Kruşçev, kendisinin yalnızca Sovyetler Birliği Komünist Partisi Merkez Komitesi tarafından görevden alınabileceğini savundu. Kruşçev, Haziran ayı sonlarında yapılan Merkez Komitesinin olağanüstü oturumunda muhaliflerinin bir "parti karşıtı grup" oluşturduğunu savundu. Güçlü bir konuşma yapan Savunma Bakanı Georgi Jukov'un da desteğini almıştı. (Devamı...)
Antlaşma 26 maddeden oluşuyordu. Polonya, Polonya'nın parçalanması süresince Rus İmparatorluğu'na ekonomik olarak bağlandığı için 30 milyon ruble değerinde altın yardımı alacaktı. Ayrıca madde 14 uyarınca Polonya 29 milyon altın ruble değerinde demiryolu malzemeleri (lokomotif, demiryolu vagonu vb.) Alacaktı. Rusya, 1772'den sonra Polonya topraklarından edinilen sanat eseri ve diğer Polonya ulusal hazineleri (Jagiellonian halıları ve Załuski kütüphanesi gibi) teslim edecekti. Her iki taraf savaş telafisi iddiasından vazgeçecekti. (Devamı...)
Ruhr bölgesi, I. Dünya Savaşı sırasında Renanya'nın işgalinin hemen sonrasında İtilaf Devletleri tarafından işgal edildi. Almanya Versay Barış Antlaşması ile savaştan çekildi, fakat ağır koşulları kabul etmek zorunda kaldı ve 231. Madde uyarınca başta Fransa olmak üzere tüm müttefik devletlere savaş tazminatlarını ödemeye mahkûm edildi. Toplam miktar başta 226 milyar Goldmark civarındaydı. 1921'de miktar 132 milyar Goldmark'a azaltıldı. Bazı ödemeler hammadde yoluyla yapıldı, ancak Almanya ekonomisi bu borçları ödemeye yetmedi. İngiliz temsilci ödemelerinin azaltılmasını teşvik ederken, 1922 sonlarında Almanya ekonomik kriz nedeniyle zor zamanlar geçiriyordu. Fransız ve Belçikalı temsilciler Almanya'nın daha fazla ödeme yapması konusunda zorladı. Almanya'nın savaş tazminatı ödememesi karşısında, Fransa Başbakanı Raymond Poincaré askeri eylem kararı aldı. (Devamı...)
Şahtı Duruşması (Rusça: Ша́хтинское де́ло), veya resmi adıyla Donbass'taki Ekonomik Karşı Devrim Örneği, 18 Mayıs - 6 Temmuz 1928 tarihleri arasında Moskova'daki Sendika Evi'nde gerçekleşen duruşma. 1922 Sosyalist Devrimciler Duruşması'ndan sonra kayda geçen ilk önemli Sovyet açık duruşmasıdır. Çok sayıda yönetici ve endüstrisi uzman grubun Donbass'da gerçekleştirdiği sabotaj iddiaları duruşmaya konu oldu.
Sovyet endüstrisi, 1920'lerin sonuna, Birinci Beş Yıllık Plan'da gerçekçi olmayan üretim planlarının zorla devam ettirilmesi ve politik olarak atanan yöneticilerin düşük yönetim becerilerinin neden olduğu endüstriyel sorunlarla ve iş kazalarıyla boğuşuyordu. Stalin yönetimi bu durumu, yetenekleri endüstri için kritik öneme sahip olan ancak komünizm ile yeterince ilgili olmayan "eski uzmanların" yönetiminden uzaklaştırılması için bir fırsat olarak gördü. Stalin 1923-25 yılları arasındaki konuşmalarında, bu kişilere karşı eleştirilerini sıkça dile getirdi ve onları nispeten yüksek kazançlarına dayanarak sabotaj yapmakla suçladı. Ayrıca bu "eski uzmanları" yeni uzmanlarla değiştirmenin uygun bir siyasi yöntem olduğundan bahsetti.
1928 yılında pek çok kişi komplo, Sovyet ekonomisini sabote etmek ve sabotaj gerekçeleriyle tutuklandı. Duruşmalar Sovyetler Birliği içindeki s"ınıf düşmanlarına" karşı uzun bir suçlama dizisinin başlangıcını oluşturdu ve 1930'ların Büyük Temizlik tasfiyesinin bir öncülü oldu. 10 Mart 1928'de Pravda gazetesi, bu tutuklamaların burjuvazinin sabotajına karşılık bir sınıf mücadelesi yöntemi olarak kullandığını açıkladı. Stalin bir ay sonra, Şahtı tutuklamalarının Sovyetler Birliği'nin sosyalizme daha yaklaştıkça sınıf mücadelesinin yoğunlaştığını kanıtladığını söyledi. (Devamı...)
Vladimir Lenin'in 1924 yılındaki ölümünün ardından parti içerisinde pek çok görüş ayrılığı ortaya çıktı. Lev Troçki önderliğindeki Sol Muhalefet ile Grigori Zinoviyev önderliğindeki Yeni Muhalefet (1925 Muhalefeti olarak da bilinir) Josef Stalin liderliğindeki merkez görüşe karşı Lev Kamenev ile birleşerek bu grubu oluşturmuşlardır. Gruplaşma, SSCB'nin artık işçi devleti olmadığını iddia eden Vladimir Smirnov'un küçük bir fraksiyonu olan Demokratik Merkeziyetçilik Grubu (15ler Grubu olarak da anılır) tarafından önerildi. Smirnov; pek çok görüş ayrılığına rağmen Troçki'nin Sol Muhalefeti'ni ve Zinovyev'in Yeni Muhalefet'ini bir araya getirdi. Bununla birlikte İşçi Muhalefeti'nin pekçok eski destekçisi de Birleşik Muhalefet'e katıldı. Grup parti içinde daha fazla ifade özgürlüğü ve daha az bürokrasi talep etti.
Smirnov'un 15'ler Grubu Kamenev ve Zinoviev'in destekçileri arasındaki farklılıkların artması üzerine kısa bir süre sonra Birleşik Muhalefet'ten ayrıldı. Ekim 1926'da Stalin destekçileri, Troçki'yi Sovyetler Birliği Komünist Partisi Politbürosu'ndan çıkardılar. Ardından Kamenev ve Zinovyev'in grubunu ve İşçi Muhalefeti grubunun birçoğunun destekçisi, 1927 ortasına kadar Birleşik Muhalefet'ten ayrıldı ve siyasi baskı altında taraf değiştirerek Stalin'e destek verdi. (Devamı...)
Bu dönemde Türkiye'de İstanbul ve Ankara'da iki ayrı hükûmet bulunuyordu. İki hükûmet arasındaki diğer ayrılıkların yanında siyasi bir mücadele de sürmekteydi. Yeni kurulan Sovyetler Birliği, tavrını ve desteğini, emperyalist devletler ve onlarla saf tutanlar ile savaşan Ankara lehine ortaya koydu. Ankara Hükûmeti ile diplomatik ilişkiler geliştirdi, ardından Türkiye'ye para ve silah yardımı gönderdi. Ayrıca bu ilişkilerin kurulması ve yardımlar, yeni kurulmuş Ankara Hükûmeti'nin dünyada yalnız olmadığını göstermesiyle, hem Anadolu'daki direnişe moral sağlamakta, hem de Batı devletlerine bir mesaj niteliği taşımaktaydı.
Türk Kurtuluş Savaşı yıllarında geliştirilen iyi ilişkiler, savaşın Ankara Hükûmeti lehine sona ermesinden sonra da Sovyetler Birliği ile Türkiye'nin uzun yıllar stratejik olarak dost iki komşu devlet olmalarının başlıca temelini oluşturmuştur. Türkiye'de işçi sınıfının, hatta burjuva sınıfının bile yeterince gelişmiş olmaktan uzak olması, Sovyetlerin komünizm rejimini Türkiye'ye ihraç etme isteğini sınırlı kılıyordu. Bu da ortak hasım devletlere karşı iki devletin birlikte hareket etmelerinde kolaylık sağlamıştır. (Devamı...)
5. yüzyılda yaşamış Romalı tarihçi ve diplomat Priskos'un çalışmaları Avrupa Hun İmparatorluğu'nun çok uluslu olduğunu ve Hunca'nın Gotlar gibi devleti oluşturan diğer kavimlerin dilleri ile beraber konuşulmuş olduğunu ortaya koymaktadır.
Hunca hiçbir metin veya tam cümle günümüze ulaşmamış olduğundan ötürü dil hakkındaki yazılı kaynaklar neredeyse tamamen Yunan ve Roma kaynaklarında geçen özel isimlerden oluşmaktadır. Günümüzde Hun dili sınıflandırılamamakla birlikte, Hunca özel isimlerin olası kökenleri incelenirken genellikle Moğolca ve Türki diller ile karşılaştırılmaktadır. Ancak pek çok akademisyen bu iddiaları ikna edici bulmamaktadır.
M.S. 5. ve 6. yüzyıllarda yaşamış Priscus ve Jordanes adlı tarihçiler 3 adet Hunca sözcüğü kayıt altına almışlardır ve bu 3 sözcük kişi veya kavim isimleri dışında Hunca hakkında sahip olunanan tek kaynak olmaktadır. Bu sözcüklerden Medos kelimesi bal şarabı, kamos arpa içeceği, strava ise cenaze kutlaması anlamına gelmektedir ve etimolojik olarak hepsi Hint Avrupa dilleri kökenlidir. Bu kelimelerin Slav, Cermen veya İrani kökenli olabilecekleri düşünülmektedir. Maenchen-Helfen strava kelimesinin Hunca yerine Slavca konuşan bir Hun İmparatorluğu üyesi tarafından bildirilmiş olabileceğini de not etmiştir.(Devamı...)
İskitler için tarih boyunca Grek kaynaklarında "Skythai", Asur kaynaklarında "Aşguzai", Pers kaynaklarında "Saka" ve Çin kaynaklarında "Sai" tabirleri kullanılmıştır. İskitler savaşlarda süvari birlikleri kullanımında uzmanlaşan ilk halklardan biridir. At, koyun ve sığır sürüleri yetiştirmiş, çadırlarda yaşamış ve at üzerinde ok ve yay ile savaşmış olan İskitler aynı zamanda kendilerine has metal işlemeciliği, anıt mezarlar ve sanat tarzları ile karakterize edilen zengin bir kültür geliştirmişlerdir.
İskitler ilk olarak tarihi kayıtlarda MÖ 8. yy'da yer alır. Herodot, İskitler'in kökenine dair üç çelişkili yorumda bulunmuştur. Heredot'un İskitlerin baskın faaliyetleri ile ilgili yazdıkları güvenilir olarak kabul edildiyse de, İskitlerin kökeniyle ilgili yazdıkları yakın zamanda geçerliliğini yitirmiştir. Dahası, İskitler, Kimeryalılar gibi, Karadeniz'den Güney Sibirya ve Orta Asya'ya kadar yayılmış çeşitli grupları ifade etmek için kullanılmıştır. (Devamı...)
Bu halk hakkında bilgiler, esas olarak dilsel rekonstrüksiyonlardan ve arkeolojik ve arkeogenetik kanıtlardan oluşur. Proto-Hint-Avrupalılar büyük olasılıkla geç Neolitik dönem boyunca, kabaca M.Ö. 4. milenyumda, yaşamışlardır. Genellikle akademisyenler, bu kavmin Doğu Avrupa'daki Pontus-Hazar bozkır bölgesinde (günümüzde Ukrayna ve Rusya) yaşamış olduğunu varsayarlar. Bazı arkeologlar, PIE'nin yaşadıkları zamanların orta Neolitik (M.Ö. 5500 ila 4500) ve hatta ilk Neolitik (M.Ö 7500 ila 5500) dönemleri kadar eski olduğunu desteklerler ve kökensel olarak alternatif konum hipotezleri önerirler.
Arnavutluk Özel Mahkemesi resmi adıyla Savaş Suçluları ve Halk Düşmanları Özel Mahkemesi (Arnavutça: Gjyqi Special për Kriminelët e Luftës dhe Armiqtë e Popullit), veya genel kullanımıyla Özel Mahkeme (Arnavutça: Gjyqi Special), 1 Mart - 13 Nisan 1945 tarihleri arasında kurulan Arnavutluk Sosyalist Halk Cumhuriyeti'nde kurulan “halk düşmanları” ve “savaş suçluları” olarak nitelendirilen kişilere karşı kurulan mahkeme. Anti-Faşist Ulusal Kurtuluş Konseyi tarafından 25 Aralık 1944'te alınan bir karara dayandırıldı. Nazi Almanyası'nın yenilgisinden sonra diğer Doğu Avrupa ülkeleri gibi faşistlere, Nazizm destekçilerine ve savaş suçlularına karşı yoğun tasfiye politikası izlendi ve bu kovuşturmalar inşa edilen Sovyet modeline dayanan toplum yapısının merkezi bir parçası oldu.
Kasım 1944'te, komünist partizanlar iktidara geldi ve Kurtuluş Hareketine karşı Nazillerle işbirliği yapan faşizm propagandası yapan herkes yargılandı. Bashkimi gazetesi "hainler" ve "halkın düşmanları" olarak nitelenen kişileri başyazı Ocak 1945'te afişe etti. Halka duyurulan bu kişiler Mart 1945'te Savcı Koçi Xoxe tarafından özel mahkemede yargılandılar. (Devamı...)
1918'de Brest Litovsk Barış Antlaşması'nın imzalanmasının ardından iki ülke arasında diplomatik ilişkiler mevcuttu, ancak fiilen uygulanamadı. Karşılıklı büyükelçiler atanmadı, ancak Bulgaristan'ın özel bir temsilcisi olan Stefan Chaprashikov Moskova'ya görevlendirildi ve iki ülke ilişkileri mesafe aldı. 13 Kasım'da Brest Litovsk Antlaşması'nın iptali nedeniyle ilişkiler sona erdi. Neuilly Antlaşması ve Üçlü İtilaf ile yapılan ateşkes, Brest Litovsk Antlaşmasının iptali ile ilgili hükümleri içeriyordu. Bulgaristan ile Sovyetler Birliği arasındaki diplomatik ilişkiler 23 Temmuz 1934 tarihine kadar resmen kurulmadı.
II. Dünya Savaşı sırasında Bulgaristan Mihver Devletleri yanlısı politika izledi, ancak savaşın Sovyetler lehine dönmesi ve Kızıl Ordu'nun Balkanları işgal etmesi üzerine Sovyet tarafına katıldı. Sovyetler Bulgar komünistleri iktidara getiren 9 Eylül 1944 ayaklanmasına destek verdi. 1945'ten itibaren Bulgar Komünist Partisi ülkede etkin hale geldi ve ülke Varşova Paktı'na katılarak Sovyetler Birliği ile yakın ilişkiye girdi. 6 Ocak 1948'de diplomatik misyonları elçiliklere dönüştürme konusunda bir anlaşmaya varıldı. (Devamı...)
Krug adındaki Don Kazakları Meclisi 18 Mayıs 1918'de Don Cumhuriyeti'nin bağımsızlığını ilan etti. Bu ilan Bolşeviklerin Don Host Oblastı topraklarını kontrol altına alınmasından sonra Don Sovyet Cumhuriyeti’ni ilan ettiği 10 Mayıs 1918 tarihinden hemen sonra gerçekleşti.
Esperanto işçi hareketi (Laborista Esperanto-movado), Esperanto dilinden pratik olarak faydalanarak işçi hareketinin amaçlarını, özellikle de kapitalizme karşı mücadeleyi ilerletmek hedefine sahip uluslararası harekettir. Esperanto işçi hareketi yalnızca politik bir hareket değil, aynı zamanda kültürel ve eğitsel bir harekettir. Günümüzde, Esperanto işçi hareketinde küresel düzeyde aktif olan başlıca Esperanto dernekleri, Sennacieca Asocio Tutmonda, Internacia Komunista Esperantista Kolektivo ve Monda Asembleo Socia'dır.
Genellikle birkaç yabancı dili bilen bilim insanları, iş insanları ve nakliye işçileri, uluslararası emek hareketindeki işçiler arasında ortak küresel bir dile ihtiyaç duyuyorlardı. Çeşitli uluslardan işçiler genellikle sadece anadillerini biliyordu. Esperanto'nun kendileri için ilk değerini bilenler çoğunlukla sıradan işçiler oldu; dilbilgisi biçiminde örgün eğitimden yoksun, büyük bir çabayla Esperanto'yu kendi ihtiyaçları doğrultusunda öğrendiler ve dilin yayılmasına öncülük ettiler. (Devamı...)
1941-1942 yılları arasında Buchenwald Toplama Kampı'ndaki "seçilmiş" Sovyet savaş esirleri Kommando 99 üyeleri tarafından toplu olarak idam edildi. Kampta çok sistematik bir esir infaz yöntemi mevcuttu. Kampa getirilen Kızıl Ordu askerleri gürültülü bir bölüme yönlendirildi ve burada beyaz önlüklü SS görevlileri esirlerin boyunu ölçmek bahanesiyle onları duvara dayadı. Çatlak şeklinde özel tasarlanmış bir alan bulunan duvarda esirler boyunlarından vuruldu ve cesetleri hızlıca yan odaya atıldı. Ardından sıradaki esirler getirildi ve sistematik bir şekilde infazlar gerçekleşti. 35-40 arası infazdan sonra cesetler bir kamyona yüklendi ve mezarlık kısmına atıldı. (Devamı...)
Viktor İlyin 22 Ocak 1969 günü saat 14:15 'de motosikletle Brejnev'in arabasının yanından gererken her iki eli ile tabanca çekti. Kozmonotları ıskalayınca sıradaki ikinci arabaya ateş açtı. İlyin daha sonra sadece Brejnev'i hedef aldığını belirtti. Ona göre bu ZiL limuzini yalnızca önceki görevlerden gelen diğer kozmonotlarla doluydu: Aleksey Leonov, Valentina Tereşkova, Georgiy Beregovoy ve Andriyan Nikolayev.
Ilyin'in atışları limuzine on dört kez vurdu ve sürücüyü öldürdü. Ardından Ilya Zharkov adlı bir gardiyan tarafından etkisiz hale getirildi. Arabanın diğer yolcuları yaralanmadı, ya da sadece yüzeysel yaralara maruz kaldı. Ilyin tutuklandıktan sonra, kozmonotların töreni biraz gecikmeli olsa da planlandığı gibi gerçekleşti. (Devamı...)
1937-38 Kızıl Ordu tasfiyeleriBüyük Temizlik döneminde Kızılı Ordu ve Sovyet Deniz Kuvvetleri içerisindeki komutan ve subaylara karşı yürütülen geniş çaplı siyasi baskı ve tasfiye dönemidir. Tasfiyeler aslında 1936'nın ikinci yarısında ufak çaplı başlamıştır, ancak 1937'den Mihail Tuhaçevski'nin tutuklanmasının ardından tasfiyeler büyüdü. Mayıs-Haziran 1937'de diğer yedi üst düzey asker tutuklandı 1938'de ise tasfiyeler geniş bir kapsama büründü. 1939-1941 arasında tasfiyelerde keskin bir düşüş yaşansa da düşük yoğunlukla devam etti.
Kızıl Ordu ve Sovyet Deniz Kuvvetleri'nin binlerce komutanı ve askeri tasfiyelerin kurbanı oldu ve çeşitli suçlamalara tabi tutuldular. Siyasi baskıların ana darbesi en üst düzeydeki komutanlara yapıldı: Sovyetler Birliği Savunma Komiseri Yardımcısı, askeri bölge komutanları (filolar), onların vekilleri, kolordu komutanları, bölükler ve tugaylara tasfiyelerden nasibini aldı. Bunun yanında askeri eğitim kurumlarında da tasfiyeler yaşandı.
II. Dünya Savaşı öncesi yıllarda Kızıl Ordu’daki siyasi baskı kurbanlarının birçoğu çoğunluğu, Sovyet Yüksek Mahkemesi Askeri Koleji’nce kabul edilen davalarda “askeri-faşist komplocu” ve “sağ Troçkist örgüt üyesi” olarak etiketlendi. Kanıt elde etmek için soruşturma altında olanlara kitlesel taciz, dayak ve işkence uygulandı. “Düşmanlar” ve “casuslar” ile ilgili soruşturmalar sırasında soruşturmalara dair üst düzey parti yetkilileri ve devlet liderleri tarafından özel görevliler yetkilendirildi. “Faşist-askeri komploya” katılmakla suçlanan komutanların, şeflerin ve siyasetçilerin ezici çoğunluğu ölüm cezasına çarptırıldı. Sadece bazılarına yönelik verilen infaz kararı değiştirilerek çalışma kamplarına yollandı. (Devamı...)
Tarım mumyaları günümüzde Çin'in Sincan Uygur Özerk Bölgesi'nde yer alan Tarım Havzası'nda keşfedilmiş ve yaşları 3800 ile 2000 yıl arasında değişen bir dizi mumyadır. Mumyalar, özellikle en yaşlı olanları, Tarım Havzası'nda Hint-Avrupa dil ailesine bağlı Tohar dillerinin varlığı ile yakından ilişkilendirilmekle birlikte, Tohar dilerinin tarihteki ilk yazılı kaynağı ile mumyalar arasında yüzyılların yer alması, bu kanıtların tamamiylen kesin olarak değerlendirilememesine yol açmaktadır.
Mumyaları incelemiş Victor H. Mair ve ekibi, mumyaların muhtemelen Toharlar gibi bir Hint-Avrupa dili konuştukları ve Kafkas ırklarına ait oldukları sonucuna varmıştır. 20. yüzyılın başında, Sven Hedin, Albert von Le Coq ve Sir Aurel Stein gibi Avrupalı kaşifler, Orta Asya'da tarihi eser arayışları sırasında buldukları kurutulmuş insan bedenlerinden bahsetmiştir. O zamandan beri, çok sayıda başka mumya keşfedilmiş ve analiz edilerek Sincan'da yer alan müzelerde sergilenmiştir. Bu mumyaların çoğu Tarım Havzası'nın doğu (Turfan, Loulan ve Kumul yakınlarındakiLop Nur, Subeşi bölgesi) veya güney (Hotan, Niya ve Çerçen/Kiemo) uçlarında bulunmuştur. (Devamı...)
Korsanlık tarihikorsanlığın tarih içerisinde gelişmesini, korsan olarak tanınmış bazı isimlerin biyografilerini ve zamanın şartları da gözönünde bulundurarak ele alan tarihin alt dallarından biridir.
Antik dönemde deniz ticaret rotaları sürekli olarak deniz rotasının üzerinde bulunan diğer yabancı ülkelerin hükümdarlarınca tehdit altındaydı. Gemi mürettebatı, yalnızca ticarette bulundukları mallarını korumakla değil, aynı zamanda da kendi canlarını korumakla mükelleftiler.
Doğu Akdeniz'de korsanlık daha ziyade kıyılar ve adalar sayesinde rahatlıkla yapılmıştır. Korsanlar, koy ve körfezlerde saklanıp pusu kurarak, ticaret gemileri üzerine hücum edebiliyorlardı. Antik Mısır döneminden kalma bazı çizimler, MÖ 14. yüzyılda Lukkanın Kıbrıs'a yaptığı baskını aktarmaktadır.[1] Bu korsanların Küçük Asya'nın güney kıyılarından, muhtemelen Likya'dan geldikleri öne sürülmüştür.[2] Sonraki döneme ait birçok kaynakta da Küçük Asya'nın güney kıyıları korsanların vatanı olarak geçmektedir, ki bu durum Doğu Akdeniz'deki ticareti olumsuz anlamda etkilemiştir. Lukkalıların 13. yüzyılda Hititler ile birlikte Kadeş Savaşı'nda Mısır'a karşı savaştığı bilinmektedir. (Devamı...)
Şehzade , padişah oğullarına ve onların erkek çocuklarına verilen unvandır. [1]
Şehzade, Osmanlı Devleti'nde padişahın erkek çocuklarına verilen unvandır. Aynı şekilde şehzadelerin de çocukları bu unvanı alırlar ve kendi erkek çocuklarına da geçirirlerdi. Yani Osmanlı hanedanına mensup padişah dışındaki tüm erkekler bu unvanı taşırlardı. Avrupa ülkelerinde kullanılan prens unvanına karşılık gelir. Şehzadeler, klasik devirde bu unvandan sonra sultan, sonra da kendi isimlerini kullanırlardı.
Ekberiyet uygulamasına kadar okuma çağında yanlarına verilen lala ile eğitme başlayan ve sancağa çıkan şehzadeler yıllar süren zorlu bir taht mücadelesi sonrası tahta çıkıp padişah olurlar ya da çıkamayıp ya tutsak hayatı yaşarlar ya da öldürülürlerdi. Bu nedenle taht mücadelesi çok önem sarf ettiğinden mücadeleyi en iyi kazanır bu da padişahın en iyi olmasını sağlardı. (Devamı...)
İzmir Suikastı , Türkiye Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Paşa'ya 14 Haziran 1926 tarihinde, İzmir'de yapılması planlanan suikast girişimidir. Aralarında eski bakanlar, milletvekilleri ve valiler de bulunan bir grup kesim tarafından planlanmış ancak hayata geçirilmeden engellenmiştir.
Suikastın İzmir'in Kemeraltı semtinde yapılması planlanmıştı. Buradaki kavşakta dönmek için yavaşlayacak olan Mustafa Kemal Paşa'nın otomobiline; Ziya Hurşit Bey'in kaldığı Gaffarzâde Oteli ve Gürcü Yusuf ile Laz İsmail'in bulunduğu otelin altındaki berber dükkânından ateş edilecek ve bomba atılacaktı. Bu sırada yan sokaktaki otomobilde bekleyecek olan Çopur Hilmi ve Giritli Şevki ile birlikte olay yerinden kaçılması ve daha sonra bir motorla Sakız Adası'na geçilmesi planlanmıştı. Ancak 14 Haziran günü İzmir Valisi Kâzım Bey tarafından Mustafa Kemal Paşa'ya çekilen telgraf sonrasında kendisinin İzmir'e seyahatini ertelemesi üzerine plan gün yüzüne çıkarıldı. 15 Haziran 1926'da Giritli Şevki'nin İzmir Valiliğine yazdığı mektupta ise suikastın kimler tarafından düzenleneceği bilgisi yer aldı. Bir müddet sonra dört kişi yakalandı ve suçlarını itiraf ettiler. Devamı...
Soğdca , Soğutça veya Soğdakça, Orta Asya'da yer alan Soğdiana'da ve Çin'deki Soğd göçmen gruplarının yaşadığı bazı bölgelerde kullanılmış bir Doğu İran dili.
MS 4. yüzyıldan başlayarak Çin'de ve Soğdiana'da bu dil ile yazılmış pek çok dinî, hukukî ve siyasî el yazması üretilmiştir. 9. yüzyıla kadar İpek Yolu üzerindeki geçer dil olmuş olan Soğdca, Soğdiana'nın Müslümanlarca ele geçirilmesinden bir süre sonra neredeyse tamamen kaybolmuştur. 21. yüzyıla ulaşmış tek Soğd lehçesi olan Yagnobice, Tacikistan'ın yüksek yaylalarında Yagnobiler tarafından konuşulmaktadır.
12 Haziran 1990 tarihinde Rusya Sovyet Federatif Sosyalist Cumhuriyeti Halk Vekilleri Kongresi Rusya Sovyet Federatif Sosyalist Cumhuriyeti Devlet Egemenliği Deklarasyonu'nu kabul etti. Bildirgede SSCB'nin "SSCB ile Federasyonun güçleri arasındaki bölünme konusu" ve "SSCB ile birlik ve özerk cumhuriyetlerin ekonomik ilişkileri temeli" konular ele alındı. Bu temelde Başkurdistan özelinde bir egemenlik deklerasyonunun geliştirilmesi konu alındı.
Ülkede Başkurdistan Devlet Egemenliği Deklarasyonun hazırlanmasına başlayan Yüksek Konsey, Başkurdistan ÖSSC'nin Sovyetler Birliği ve Rusya Federasyonu içindeki yeri hakkında bir tartışma başladı. Deklarasyonun gelişmesinde iki ana merkez belirlendi. 10 Ağustos 1990 tarihinde ulusal gazeteler tarafından halkın tartışması için deklarasyon hakkında çeşitli projeler yayınlandı. Çeşitli projeler arasında o dönemin tanınmış bilim insanları L. Sh. Gumerova, Z. I. Enikeew, A. N. Timonin, F. Z. Yusupov gibi isimler de yer almaktaydı. Başkurdistan ÖSSC Yüksek Sovyeti'nin 11 Ekim 1990 tarihli üçüncü oturumunda Başkurdistan Devlet Egemenliği Deklarasyonu kabul edildi. (Devamı...)
BiyocoğrafyadaPonto-Hazar bölgesi terimi, bu bozkırlarda yaşayan bitki ve hayvanlar ile Karadeniz, Hazar Denizi ve Azak Denizi'nde yaşayan hayvanları sınıflandırırken kullanılmaktadır. Genetik araştırmalar bu bölgeyi atların ilk defa evcilleştirildiği en muhtemel yer olarak tanımlar.
Soviet Life (Türkçe: Sovyet yaşamı), The USSR (Türkçe: SSCB) veya günümüzdeki adıyla Russian Life (Türkçe: Rus yaşamı) Sovyetler Birliği'inde yayınlanan ve Sovyet yaşam tarzını anlatan aylık kültür dergisi idi. 64 sayfa ve renkli olarak basılan dergi ilk kez 1956 yılında basıldı. Günümüzde Russian Life adıyla özel sektörde yayınlanan dergi ABDli ve Rus çalışanlar tarafından düzenlenmektedir.
İlk kez Ekim 1956'da "The USSR" adıyla İngilizce olarak yayınlandı ve büyük şehirlerin gazete bayilerinde yer aldı. Dönemin anti-komünist duyguları seviyesi göz önüne alındığında, dergi iyi bir okuyucu kitlesine sahip oldu. İlk yayını Enver Memmedov tarafından düzenlendi. Aynı dönemde Amerika'nın Sesi, Amerika dergisi gibi pek çok ABD basın kuruluşları Moskova, Leningrad, Kiev ve diğer Sovyet şehirlerinde yer bulmaktaydı. Sovyet yayınları da ABD içerisinde okunma fırsatı buldu. 1952 yılında ABD'de Sovyet yayınları yasaklandı, ancak 1956 bu yasak kalktı. Sovyet Life dergisi ABD'de dağıtıldı ve Amerikan halkı tarafından okunma fırsatı buldu. Devamı...
Stalin söz konusu toplantıda "Hayat daha iyi hale geldi, yoldaşlar. Hayat daha neşeli hale geldi. Ve hayat daha neşeli hale geldiğinde, çalışma daha etkili olur. ... Eğer mutsuz, sevimsiz, kötü, yaşasaydık, ülkemizde Stakhanov hareketi olmayacaktı." sözlerini sarf etmiştir. Stalin'in sözleri şarkıya uyarlanarak Vasili Lebedev tarafından yeniden düzenlendi. Aleksandr Aleksandrov tarafından bestelendi. Şarkının girişi aynı besteciye sahip olmasından dolayı Bolşevik Parti Marşı ve Sovyetler Birliği Marşı'na benzemektedir. Günümüzde Rusya Federasyonunun resmi devlet marşı olan Rusya Federasyonu Devlet Marşı'nın temelini bu şarkı oluşturur. Dönemin tanınmış ressamı Arkadi Plastov'un 1937 yılında tamamladığı "Kollektif Çiftlik Tatili" adlı eserde bu sözler yazılıdır. Ayrıca bu söz kalıbı 1930'lı yıllarda geniş kitlelere ulaşmış ve Sovyetler Birliği'nde bu sözlerin yazılı olduğu propaganda posterleri üretilmiştir. Devamı...
Niccolò PaganiniNiccolò Paganini (27 Ekim 1782, Cenova - 27 Mayıs 1840, Nice), İtalyan besteci, keman virtüözü, gitarist ve kompozitör. Müzik tarihinin en ünlü keman virtüözlerinden biridir. Keman tekniğine önemli katkılarda bulunmuş; keman, gitar ve oda müziği alanında birçok eser vermiştir. Bestelerinin birçoğu dünyaca ünlüdür ve Liszt, Chopin, Schumann gibi bestecilere enstrümantal virtüözlüğün müziğin ana ögelerinden biri olması konusunda ilham kaynağı olmuşlardır.
Niccolò Paganini, 27 Ekim 1782 yılında, Cenova'da Antonio ve Teresa (Bocciardo) Paganini'nin altı çocuğundan üçüncüsü olarak doğdu. Paganini'nin babası başarısız bir tüccardı, ayrıca mandolin çalarak ek gelir sağlamaya çalışıyordu. Paganini, beş yaşında mandolini babasından öğrenmeye başlamış, yedi yaşındaysa keman çalmaya başlamıştı. Aslında, Paganini'nin babası onu keman çalmaya zorlamaktaydı. (Devamı...)
Eleştiri/NOT: Doğum ya da ölüm gününde sergilenmesi akla daha yatkın gibi geliyor, ama farklı günlerde de sergilenebilir. --Emre Güneş123 (mesaj)
İlerleme Yayıncılık (Moskova) (İngilizce: Progress Publishers) ya da Yabancı Diller Yayınevi (Rusça: Издательство литературы на иностранных языках), 1931 yılında Sovyetler Birliği'nin başkenti Moskova'da "SSCB Dışişleri İşçileri Derneği" ismiyle kurulan yayınevi. Yayınevi; Marksist-Leninist eserlerin İngilizce sürümlerini yayımlamasıyla bilinmektedir.
Yayınevi 1939 yılında isim değişikliğine giderek "Yabancı Diller Yayınevi" adını almış, ardından 1963 yılında yabancı edebiyat dünyasındaki eserlerin de yayımlamasıyla birlikte "İlerleme Yayıncılık" (Rusça: Прогресс) ismini almıştır.
Karl Marx, Friedrich Engels, Vladimir Lenin, Josef Stalin gibi birçok komünist liderin teorik ve felsefik eserlerini İngilizceye çeviren yayınevi, bu katkılarıyla Marksizm-Leninizm ideolojisinin dünyaya tanıtılmasında önemli bir yere sahiptir. Bunun yanında yabancı dil, kılavuz kitapları, bilimsel kitaplar, sanat kitapları, eşitli siyasi kitaplar, klasik kitaplar, çocuk edebiyatı, roman ve kısa kurgu gibi kitap türleri de kitap yayımlamıştır. Ayrıca Marx ve Engels'in yayımlanmayan mektup ve diğer eserlerini de literatüre kazandırmıştır. Devamı...
Kızıl Sendika Enternasyonali (Rusça: Красный интернационал профсоюзов; Krasnyi internatsional profsoyuzov) ya da Profintern, Komünist Enternasyonal'ın ana öğesi olarak sendikaların faaliyetlerini uluslararası düzeyde komünist faaliyetlere paralel olarak kontrol etmek üzere kurulan kuruluş. Resmen 1921 yılında kurulan örgüt; sosyal demokrat görüşleriyle bilinen ve "Amsterdam Enternasyonali" olarak da isimlendirilen, sınıf mücadelesi tezine karşı sınıf işbirliğini savunan ve bu yolla Marksist görüşü reddeden Uluslararası Sendikalar Federasyonu'na karşıt faaliyetler yürüttü. Uluslararası Sendikalar Federasyonu, bu anlamıyla Komintern'in çalışmalarına ve onun devrim hedefine engel teşkil ettiği için Profintern'in kıyasıya eleştirilerine maruz kaldı. 1937 yılında feshedildi.
Temmuz 1920'de, Komintern başkanı Grigori Zinoviyev'in emriyle, Komünist Enternasyonal 2. Dünya Kongresi'ne ait olarak geçici şekilde[Uluslararası Sendikalar Konseyi (Rusça: Mezhsovprof) kuruldu. Bu komite - Komintern Kongresi'nin Rus, İtalyan, İngiliz, Bulgar ve Fransız delegeleri de dahil olmak üzere - kızıl sendikalarına uluslararası bir kongre düzenlemek göreviyle kuruldu. Sovyet sendika lideri Solomon Lozovski yeni konseyin başkanı oldu. İngiliz sendikacı Tom Mann ve Fransız sendikacı Alfred Rosmer yardımcı seçildiler. Devamı...
Tarihi kayıtlara göre; 29 ve 30 Haziran 1941'de Sovyetler Birliği Komünist Partisi genel sekreteriJozef Stalin ve Sovyet hükümeti ülkenin batı sınırındaki Kızıl Ordu kuvvetlerinin yenilgiye uğratılmasından sonra suçlanacağını düşünüyordu. İlk saldırı günlerinde kişisel ikametgahı Kuntsevo Dacha'da izdivaya çekildi. 30 Haziran'da Dışişleri Komiseri Vyacheslav Molotov acil toplantı yapılması yönünde çağrıda bulundu. Toplantıya İçişleri Komiseri Lavrentiy Beria, Halk Komiserleri Konseyi başkan vekili Kliment Voroşilov ve Halk Komiserleri Konseyi üyesi Georgi Malenkov katıldı. Daha sonra toplantılara Dış Ticaret Komiseri Anastas Mikoyan ve Halk Komiserleri Konseyi üyesi Nikolay Voznesenski de katıldı. Toplantıda Stalin başkanlığında GKO'nun kurulmasına karar verildi. Öğleden sonra Stalin'in evine giden grup kendisinin devlet ve parti başkanı olarak işlevlerini sürdürmelerini, yeni oluşturulan komiteye başkanlık etmelerini ve üyelerinin görevlerini üstlenmelerini istediler. Devamı...
Burjuvazi ve faşizm yanlılarına karşı birleşik bir halk cephesi kurulması fikri ilk 1934 yılında Yugoslavya Komünist Partisi'nin Ljubljana'daki toplantısında önerilmişti. Ardından Haziran 1935 tarihinde düzenlenen toplantıda Parti merkez komitesi, krallık rejimine karşı bir halk cephesinin kurulmasını ve egemen sınıf olan burjuvaziye çeşitli gruplarla ortak karşı mücadele etme kararı aldı. Diğer Avrupa ülkelerinin aksine, Halk Cephesi bir koalisyon değil, anti-faşist koordinatör kuruluşu olmuştur.
Partinin önde gelen isimleri arasında Panteleymon Giorgadze, eski Başbakan Yardımcısı Avtandil Margiani , Meclis eski Başkanı Vahtang Goguadze, mülteci önder Boris Kakubava ve Valeri Kvaratskhelia bulunmaktaydı. Parti Rusya ve Bağımsız Devletler Topluluğu'na üye cumhuriyetlerle entegrasyonu savunmaktadır.
Partinin Aralık 2000'de Gori'de düzenlenen kongresinde eski Sovyetler Birliği cumhuriyetlerinde iktidarda bulunan "gerici rejimlerin" istifası ve Sovyetler Birliği'nin yeniden canlanmasını talep edildi. 27 Şubat 2001'de dönemin Adalet Bakanı Mihail Saakaşvili "Anayasayı ihlal ve meşru hükümeti devirme çağrısı" suçlamasıyla Gürcistan Birleşik Komünist Partisi'ni yasaklama çağrısında bulundu, ancak çağrı meclis kararıyla reddedildi. Parti merkez komitesi2008 Güney Osetya Savaşı sırasında Saakaşvili liderliğindeki Gürcistan'ın soykırım yaptığını savundu. Devamı...
Don Host Oblastı topraklarınnda hakimiyet kurmayı amaçlayan cumhuriyet, Rus İç Savaşı kapsamında Beyaz Ordu'nun bölgeden çekilmesinden sonra Mart 1918'de ilan edildi. Mayıs ayında, Don Kazakları'nın (Don Nehri civarında yaşayan Kazaklar) isyanı ve imzalanan Brest Litovsk Barış Antlaşması sonucu Almanya'nın bölgeye ilerlemesiyle cumhuriyet yıkıldı ve liderleri kaçtı. Don Kazakları topraklarda hakimiyet kurdu. Günümüzde bu bölgenin toprakları Rusya ve Ukrayna sınırları içerisindedir.
Don Sovyet Cumhuriyeti; Aleksey Kaledin liderliğindeki Don Kazakları'ndan oluşan Beyaz Ordu'nun ve Gönüllüler Ordusu'nun çekilmesiyle birlilte 23 Mart 1918'de, Yekaterinoslav Hükûmeti ve Don Host Oblastı topraklarında kurulduğunu ilan etti. Başkent Rostov-na-Donu şehri olarak belirlendi. Ardından 9-14 Nisan tarihleri arasında bölgesel bir sovyetler kongresi düzenlendi. Kongre 26 Bolşevik ve 24 Sol Sosyalist Devrimci'den oluşan bir Merkez Yürütme Kurulu seçti. Daha sonra bu kurul Halk Komiserleri Konseyi'ne dönüştürüldü ve Fyodor Podtyolkov oluşturulan yeni konseye başkan seçildi. Grigol Orconikidze liderliğindeki bir kadro da cumhuriyetin savunulmasını düzenlemek için oluşturuldu. Devamı...
Sovyetler Birliği Yüksek Sovyeti iki bölümden oluşmaktadır ve her ikiside eşit yasama yetkilerine sahiptir. Her bir organın üyeleri dört yıllığına seçilirdi. Bu organlardan biri olan Birlik Sovyeti, her 300 bin kişi adına seçilen temsilcilerden oluşmaktadır. Diğer organ olan Milliyetler Sovyeti ise her Sovyet cumhuriyeti'nden seçilen 32 miletvekilini temsil eden etnik grup temsilcilerinden oluşmaktaydı. Sovyetler Birliği'nin 1936 ve 1977 anayasalarında, Yüksek Sovyet daima yüksek yasama yetkilerine sahipti, buna karşın uygulamada yürütme organlarının ve Sovyetler Birliği Komünist Partisi'nin kararlarına uyma şeklinde işlev gördü. Bu durum Marksist-Leninist kuramlarla ve demokratik merkeziyetçilik normlarından kaynaklanmaktaydı. Devamı...
İlk ZAVNOBiH oturumu Mrkonjic Grad'da 7-25 Kasım 1943 tarihleri arasında gerçekleşti. 18 gün süren toplantı 26 Kasım'a bağlayan gece saat 4'te sona erdi. Bu açılış toplantısına Bosna-Hersek'in her yerinden 177 oy hakkına sahip 247 delege katıldı. İlk oturumda ZAVNOBiH resmen "Bosna-Hersek Halk Kurtuluş Hareketi Genel Politika Temsilcisi" ismiyle kuruldu ve uygulamada en yüksek otorite olarak hareket etti.
Delegeler Bosna-Hersek halkının yurtiçinde ve yurtdışındaki geleceğinin sadece ZAVNOBiH ve Yugoslavya Anti-faşist Ulusal Kurtuluş Konseyi'nin (AVNOJ) temsil edilebileceğini kabul etti. Toplantıda aynı zamanda Bosna-Hersek halkının Sırplarla, Hırvatlarla ve Boşnaklarla kardeşlik hukuku olduğu ifade edildi. Oturumda ayrıca AVNOJ'un 29 Kasım 1943 tarihindeki ikinci oturumunda Bosna-Hersek'i temsil etmek üzere 58 üyeli bir heyet seçildi. Aynı zamanda, 31 üyeden oluşan ZAVNOBiH Başkanlığı başkan Bijeljina'lı bir doktor olan Vojislav Kecmanović ile birlikte görev yaptı. Devamı...
2009 İsrail-Gazze savaşı sırasında, Zagreb'deki Müslüman toplumla birlikte Filistinlilerle dayanışma protestosu düzenledi. Kuruluş ayrıca LGBT haklarını desteklemekte ve Zagreb Pride etkinliklerine aktif olarak katılmaktadır. Kızıl Eylem ülkedeki işçilerin protestolarına sendika eylemlerine resmi olarak katılır. Kızıl Eylem Hırvatistan'daki 2009 öğrenci protestolarında aktif bir katılımcıydı, ayrıca medya tarafından Hırvatistan'daki 2011 hükümet karşıtı protestolar sırasında kilit organizatörlerden biri olarak tanımlandı. Devamı...
Ceza taburu yargılanıp ceza alan askerlerin seferberlik şartlarında oluşturduğu taburlardır. Bu tür birimlerdeki hizmet, hapis veya ölüm cezası yerine bir ceza veya disiplin şekli olarak kabul edilir.
Özel birimler ilk olarak Napolyon Savaşları dönemindezorunlu askerlikten oluşan büyük orduların çoğu zaman disiplin sorunlarından muzdarip olduğu düşünüldü. Düşmanla yüzleşmeyi reddeden askerler, ordunun uyumuna zarar verici ve halka utanç verici olarak görüldü. Ceza taburlarının oluşumu bir orduyu disipline etmenin ve askerleri aynı hizada tutmanın bir yolu olarak görülüyordu. Ayrıca birçok ülke ulusal işgücünü daha iyi kullanmak için savaş zamanında hapsetmek yerine suçluları ceza taburlarına soktu. Bu tür askeri birlikler normal ordular tarafından çok az dikkate alınarak muamele gördü ve çoğunlukla "forlorn hope" gibi umutsuz durumlarda saldırılarında kullanılmak için kullanıldı. Özellikle Birinci Fransız İmparatorluğu dönemindeki Koalisyon Savaşları sırasında insan gücünün kısıtlı olması sebebiyle çatışmaların son yıllarında ceza askeri birimleri kullanıldı. 1811'de kurulan ve neredeyse tamamı hüküm giyenlerden oluşan Régiment pénal de l'Île de Ré, Napolyon Savaşları'nın sonraki yıllarında aktif olarak faaliyet yürüttü.
II. Dünya Savaşı öncesi askeri silahlanma dönemi, askeri birlik kavramına yeniden ilgi duyulmasına neden oldu. 1935 yılının Mayıs ayında, Nazi Almanyası'na bağlı Wehrmacht "Alman zorunlu hukuku" kapsamında, askeri disipline zarar veren, ancak "hizmete layık" görülen askerlerin askeri ceza birimlerine gönderileceğini belirten yeni bir kanun yayınladı. Suçlular daha hafif cezalar karşılığında veya infazın şekline bağlı olarak ceza birimlerine gönderildi. "Özel bölümler" veya daha spesifik olarak Strafbataillon olarak adlandırılan bu birimler bu grup Nazi askeri polisi tarafından denetlendi. II. Dünya Savaşı'ndan önce Wehrmacht içinde dokuz Strafbataillone vardı. Bir Strafbataillon'un ana rolü ön hat desteği sağlamaktı. Savaş ilerledikçe, Strafbataillon taburlarının büyüklüğü zamanla Nazi askeri politikasındaki değişiklikler nedeniyle büyük ölçüde arttı. Bu tür politikalar uyarınca cepheden geri çekildiği belirlenip ölüm cezasına çarptırılan herhangi bir asker otomatik olarak ceza taburlarına atandı ve Strafbataillon'un kullanabileceği asker sayısını büyük ölçüde arttırdı. Devamı...