Titoizm
Titoizm 1948 yılında, yeni bir doktrin olarak Stalin tarafından zorla dayatılan dünya komünizmi anlayışına bir tepki olarak, Yugoslavya'nın komünist lideri J. B. Tito tarafından geliştirilen ve komünizmi, sosyalist ülkelerin ulusal bağımsızlıklarını kazanmalarına katkıda bulunan bir ideoloji olarak gören, ulusal komünizmin teorisi ve uygulamasıdır.
Yugoslavya Sosyalist Federal Cumhuriyeti ve SSCB liderleri arasında baş gösteren ve 1948 yılında Yugoslavya'nın Kominform'dan ihraç edilmesiyle sonuçlanan görüş ayrılığına ve uzlaşmazlık sürecine verilen isimdir. Bu aynı zamanda, Yugoslavya'da İnformbiro Dönemi adıyla anılacak, SSCB ile olan ilişkilerin iyice zayıfladığı, 1955 yılına kadar devam edecek bir dönemin başlangıcıydı.
Sovyetler bu durumu Yugoslavya'nın sadakatsizliği olarak açıklarken, Yugoslavya ve Batı ülkeleri, Josip Broz Tito'yu Josef Stalin'in Yugoslavya'yı SSCB'nin uydusu haline getirmeyi amaçlayan planlarına karşı duran ulusal kahraman olarak görmekteydiler.
Anlaşmazlığın Kaynağı
değiştirII. Dünya Savaşı sırasında Yugoslavya Mihver Devletler tarafından işgal edilmişti. İşgale karşı Yugoslav Partizanlar ciddi bir direniş göstermişti. Kızıl Ordu Belgrad'ın Almanların elinden kurtarılmasına yardım etmiş ve daha önce Tito ve Stalin arasında 1944 yılında yapılan anlaşma uyarınca da, amaç hasıl olduktan sonra derhal ülkeden çekilmişti.
Mareşal Josip Broz Tito'nun Yugoslavya'nın özgürlüğüne kavuşmasındaki büyük çabaları ve etkin rolü, onun partisi ve halkı üzerindeki etkisini arttırmış ve yerini sağlamlaştırmıştı. Onun bu durumu, ülkelerinin işgalden kurtulmasına yardım eden SSCB karşısında pek de sesini yükseltemeyen ve boyun eğmiş durumda bulunan diğer Doğu Bloku ülkelerinin aksine, daha fazla talepte bulunma ve daha yüksek sesle konuşabilmesine imkân sağlıyordu. Bu da doğal olarak, hatta daha savaş bitmeden Stalin ve Tito arasında bir takım ayrılıkların oluşmasına yol açmıştı. Görünüşte Tito ve Stalin resmen müttefik olmalarına rağmen, savaş biter bitmez, 1945 yılından başlamak üzere, Stalin, Yugoslav Komünist Partisi içinde faaliyet gösteren kendi casus ağını bile oluşturmuştu.
Savaşın hemen akabinde, Yugoslavya ile Müttefikler arasında birkaç silahlı çatışma hadisesi yaşanmıştı. Savaştan sonra Yugoslavya Istria Bölgesini ve bölgedeki Zadar ve Rijeka (ki, 1920'lerde bu şehrin bir kısmı İtalya sınırlarında kalacak şekilde kurulmuştu) şehirlerini işgal etti. Böylelikle, bölgede yaşayan Slav kökenli halkların (çoğunlukla Hırvat ve Sloven) haklarını garanti altına alıyordu. Yugoslav yönetimi bununla da yetinmeyip, Trieste'yi de ilhak planları yapmaktaydı ki, Müttefikler buna şiddetle karşı çıkmaktaydı. Yugoslavya'nın bu talepleri, Batılı güçlerle Yugoslav ordusunu karşı karşı getirmiş ve silahlı çatışmalar yaşanmıştı. Yugoslav savaş uçakları ABD nakliye uçaklarına saldırmış bu da Batı'nın sert protestolarıyla karşılanmıştı.1945 ve 1948 yılları arasındaki sürede, en az dört ABD uçağı düşürüldü. Stalin bu tarz eylemlere açıkça karşı çıkıyordu. Zira II. Dünya Savaşı'nın getirdiği yıkım ve kayıplar sebebiyle, kendisini Batı ile açık bir savaşta taraf olabilecek kuvvette görmüyordu.
Tüm bunlara ilave olarak, Tito Yunan İç Savaşı'nda açıkça komünistleri desteklemekteydi. Stalin ise Churchill ile yaptığı Yüzdeler Anlaşması uyarınca, bu savaşta taraf olmamayı seçmiş ve mesafesini korumuştu.
Sonuç
değiştirİhraç kararı, Yugoslavya ve diğer sosyalist ülkeler arasına etkili bir set çekmiş oldu. Tito, ihraçtan sonra, ülkesinde Kominform'un kararına destek verenlere baskı uygulayarak onları Kominformist olmakla suçladı. Muhaliflerin çoğu "Goli otok"ta Gulag benzeri hapishaneye gönderildi. 1948 ve 1952 yılları arasında, müttefiklerini, özellikle de Macaristan'ı, olası bir Yugoslavya savaşına karşı, askeri gücünü arttırması yönünde teşvik etti. Zira böyle bir savaşta, Macaristan'ın başı çekmesi öngörülmüştü. Stalin'in halefi, Nikita Kruşçev, bu durumu daha sonra şöyle yorumlamaktaydı: "Tito, Kore'den sonra Stalin'in listesinde sonraki hedefti."
Diğer Doğu Avrupa ülkelerinde de çok geçmeden sözde "Titocu" tasfiyesi başladı. Titoizm, SSCB'den farklı olarak, kendi ulusal sosyalist sistemlerini kurmaya çalışan ülkelerin politikalarıyla beraber anılmaya başlandı. SSCB II. Dünya Savaşı'nın hemen sonrasında bu tip ulusal hareketlere göz yummakta iken, Yugoslavya'nın başkaldırısı sebebiyle, diğer Doğu Avrupa ülkelerine, Titocu isyanın yayılmasını önlenmesi amacıyla daha fazla baskı yapmaya başladı. Yugoslavya'nın Sovyet Bloku'ndan kopması, Sovyet Rusya için ağır bir darbe olmuştur. Onun için, bir süre Yugoslavya Sovyet Rusya'nın tehditlerine maruz kalmış ve bunun üzerine Amerika Yugoslavya'ya, Marshall Planı çerçevesinde ekonomik ve askeri yardıma başlamıştır. 1953'te Stalin’in ölümünden sonra Stalin'in halefi Nikita Kruşçev, onun politikalarını reddetti. Tito ile tekrar anlaşma sağlandı ve Yugoslavya uluslararası sosyalist devletlerin kardeşliğine yeniden dahil edildi. Ancak, iki ülke arasındaki küskünlük ve gerginlik hiçbir zaman tamamen giderilemedi. Moskova'nın çabalarına rağmen Tito tekrar Sovyet Blokuna dönmeyip, 1961'den itibaren Nehru ve Nasır ile birlikte Bağlantısızlar (Non-Aligned) Blokunun lideri olmuştur. Yugoslavya, Doğu ve Batı Dünyalarından ayrı olarak, kendi bağımsız Dünya politikalarını uygulamaya devam etti.