Kerbelâ Olayı

Hüseyin bin Ali ile Emevî halifesi Yezid'in orduları arasında Kerbelâ'da gerçekleşen çatışma (680)

Kerbelâ Olayı ya da Kerbela Savaşı (Arapça: مَعْرَكَة كَرْبَلَاء, romanize: maʿraka Karbalāʾ), 10 Ekim 680'de (Hicri 61, 10 Muharrem) ikinci Emevi halifesi I. Yezid'in (h. 680–683) ordusu ile İslam peygamberi Muhammed'in torunu Hüseyin bin Ali'nin liderlik ettiği küçük bir ordu arasında Kerbela'da (şu anda Güney Irak) gerçekleşti.

Kerbelâ Olayı
İkinci Fitne
Tarih10 Ekim 680
Bölge
Sebep Hilâfet
Sonuç Emevî zaferi
Taraflar
Ümeyyeoğulları / Kureyş Haşimoğulları / Kureyş
Komutanlar ve liderler
Ömer bin Sa'd Hüseyin bin Ali[1]
Güçler
En az 4.000-5.000 kişi 72 kişiden daha fazla
Kayıplar
88 kişi 72 kişi

Emevi halifesi I. Muaviye (h. 661–680), ölümünden önce oğlu Yezid'i halefi olarak tayin etmişti. Yezid'in bu hareketi, dördüncü halife Ali'nin oğlu Hüseyin ve Zübeyr bin Avvâm'ın oğlu Abdullah bin Zübeyr gibi Muhammed'in bazı önde gelen sahabelerinin oğulları tarafından itirazla karşılandı. 680 yılında Muaviye'nin ölümünün ardından Yezid, Hüseyin ve diğer muhaliflerden biat etmesini istedi. Hüseyin biat etmedi ve Mekke'ye gitti. Ali'nin halifeliğinin merkezi olan Irak'ın garnizon kasabası Kufe halkı, Suriye merkezli Emevi halifelerine karşı olup uzun zamandan beri Ali'nin ailesine bağlıydı. Bu sebeple Kufe halkı, Hüseyin'e Emevileri devirmesini önerdi. Hüseyin, yaklaşık 70 kişilik bir kafileyle Kufe'ye doğru yola çıktığında, Kufe'ye çok az bir yol kalmışken, Halifenin 1.000 kişilik ordusu tarafından durduruldu. Bu nedenle Hüseyin, kuzeye yönelmek zorunda kaldı ve 2 Ekim'de Kerbela yakınlarında bir kamp kurdu. Çok geçmeden 4.000 kişilik[2] bir Emevi ordusu buraya geldi. Emevi valisi Ubeydullah bin Ziyad'ın Hüseyin'e, onun otoritesine boyun eğmediği sürece güvenli geçiş izni vermeyi kabul etmemesi sebebiyle müzakereler sonuç vermedi. Zira Hüseyin, boyun eğmeyi kabul etmedi. 10 Ekim'de meydana gelen savaşta Hüseyin, akrabaları ve yoldaşlarının çoğunluğu öldürüldü, sağ kalan aile üyeleri ise esir alındı. Bu savaşla birlikte, Iraklıların, Hüseyin'in ölümünün intikamını almak amacıyla iki ayrı sefer düzenlediği İkinci Fitne başlamış oldu; bunlardan ilki Tevvâbîn ayaklanması ve diğeri ise Muhtar es-Sakafi ve taraftarları tarafından gerçekleştirilmişti.

Muhammed'in kızı Fatıma'nın Muhammed'in kuzeni Ali'den olma oğlu İmam Hüseyin'in ölümü, Şiilerce her sene Aşûre Günü'nde yâd edilir. Sünnîler ise İslam'da matem yapılmaması kaidesine uyarak bu günleri ibadet yaparak ve Mevlid okutarak geçirirler.[3]

Siyasi arka planı

değiştir

İslam Devleti'nin üçüncü halifesi Osman'ın 656 yılında isyancılar tarafından suikaste uğramasının ardından, isyancılar ve Medine halkı, İslam peygamberi Muhammed'in kuzeni ve damadı olan Ali'yi halife olarak seçtiler. Muhammed'in bazı sahabeleri: Talha bin Ubeydullah, Zübeyr bin Avvam, o dönemde Suriye valisi olan Muaviye bin Ebu Süfyan ve Muhammed'in dul eşi Aişe, Ali'nin halifeliğini tanımayı reddettiler. Bunun yerine, Osman'ın katillerinin intikamının alınmasını ve şura (danışma) aracılığıyla yeni bir halifenin seçilmesini talep ettiler. Bu olaylar İlk Fitne'nin (İlk Müslüman İç Savaşı) ortaya çıkmasına sebep oldu.[4] Ali'nin, 661'de Haricilerden İbn-i Mülcem tarafından suikaste uğramasının ardından yerine en büyük oğlu Hasan geçti, ancak çok geçmeden daha fazla kan dökülmesini önlemek amacıyla Muaviye ile barış anlaşması imzaladı.[5] Bu anlaşmaya göre Hasan, Muaviye'nin adil bir yönetici olması ve kendisinden sonra hilafeti saltanat yönetimine çevirmeyerek istişarenin izlenmesi şartıyla halifeliği Muaviye'ye devretmeyi kabul etti.[6][7][8] Hasan'ın 670 yılındaki ölümünden sonra, Muhammed'in de mensubu olduğu Beni Haşim kabilesinin başına küçük kardeşi Hüseyin geçti.[9] Babasının Kufe'deki destekçileri ona bağlılıklarını sundular, ancak o, Muaviye hayatta olduğu sürece Hasan ile Muaviye arasındaki barış anlaşmasını sürdürmeye devam etti.[5]

Kerbela Savaşı, Yezid'in iktidara gelmesiyle ortaya çıkan kriz sebebiyle ortaya çıktı.[10][11] Tarihçi Wilferd Madelung'a göre, Muaviye'nin 676'de, oğlu Yezid'i halefi ilan etmesi, Hasan-Muaviye anlaşmasının ihlaliydi.[12][5] İslam tarihinde bir ilk olan bu monarşik halefiyet, çeşitli çevrelerde muhalefetin ve anlaşmazlığın ortaya çıkmasına neden oldu.[13] Ardından Muaviye, Şam'da birçok vilayetten temsilcilerin olduğu bir şura meclisi toplayarak temsilcileri, işlerin istediği gibi olması amacıyla diplomasi ve rüşvetle ikna etti.[14] Meclisin ardından Mervan bin Hakem'e bu kararı, Hüseyin ve diğer önemli Müslümanların ikamet ettiği Medine'de duyurmasını emretti. Bu karara Hüseyin, Abdullah bin Zübeyr, Abdullah bin Ömer'in yanında, Abd al-Rahman ibn Abi Bakr gibi Muhammed'in bazı sahabelerinin oğulları şiddetle karşı çıktı; zira isteseler, her biri soyları sebebiyle, halifelik makamını talep edebilirlerdi.[15][16] Muaviye, Medine'ye giderek dört muhalifi ikna etmeye zorladı ve bazılarını ölümle tehdit etti, ancak yine de kararlarını değiştirmediler.[14][17] Muhaliflerini ikna edememesine rağmen, Mekke halkını onların desteğine aldığına dair ikna etti ve bu şekilde Yezid'e destek vermelerini sağladı. Ardından Şam'a döndüğü sırada, Medine halkını da destek sağlaması için ikna etti.[17][14] Muaviye, 680'deki ölümünden hemen önce, Yezid'e onun halifeliğini tanımayanlara karşı neler yapması gerektiğine dair tavsiyelerde bulunmuştur; Hüseyin bin Ali'yi biat etmeyecek olsa da kan dökmeden barışçıl yollar izlemesini, kabul edecek olursa da ona iyi muamele etmesini söylemiştir.[18]

Başlangıç

değiştir

Yezid'in tahta geçtiği dönemde Medine'de Velid bin Utbe, Mekke'de Anır bin Said bin Âs, Basra'da Ubeydullah bin Zîyâd, Kûfe'de ise Numan bin Beşir vali olarak bulunuyordu. Yezid, Medine'de yaşayan muhaliflerini yönetimine biat ettirmek amacıyla Velid bin Utbe'ye bir mektup dikte ettirdi. Ardından Velid, Mervan bin Hakem'e bu konudaki düşüncelerini sordu. Mervan, biat reddedilecek olursa onların hapse atılmalarını veya hemen öldürülmelerini tavsiye etti.[19] Velid bin Utbe, Hüseyin'in Muhammed'le akrabalığı nedeniyle bu kanlı öneriyi kabul etmeyerek, Hüseyin'e haber yolladı: Muâviye'nin öldüğüne ve Yezid'in ona karşı iyi hisler beslemediğine dair mektubu okudu ve Velid'e biat etmesinin daha iyi olacağını söyleyerek oradan ayrıldı.[19] Ancak Hüseyin, Yezid'in adaletsiz, dini yaşama konusunda ciddiyetsiz, içki ve eğlenceye düşkün biri olduğunu, dolayısıyla onun Müslümanların başına halife olarak getirilmesinin doğru olmadığını söyleyerek Yezid için biat talebini reddetti.[20] Hüseyin'in, Yezid'in halifeliğine karşı çıkmasının bir diğer sebebi de, onun Bizanslılardan kalma 'babadan oğula yöneticilik' uygulamasına karşı olmasıydı.[21][22] Birkaç gün sonra, Ardından Abdullah b. Zübeyr Kabe'ye ve Hüseyin b. Ali, kardeşi Muhammed b. Hanife'nin dışında tüm ailesiyle Mekke'ye göç etti. Hüseyin, Mayıs 680'in başlarında Mekke'ye ulaştı[23] ve Eylül ayının başına kadar orada kaldı.[24] Yezid, bu haberi duyunca, Medine valisini azlederek yerine Amr b. Saîd b. Âs'ı tayin etti. Amr, Abdullah ibni Zübeyr'i Yezid'in halifeliğini tanımaya zorlamak amacıyla, üzerine Amr b. Zübeyr b. Avvâm önderliğinde 2000 kişilik bir asker gönderdi.[25] Ancak, esir düştü ve Abdullah b. Zübeyr, kısas uygulayarak Amr'ın Medine'de kırbaçlattığı her bir kişiye karşılık Mekke'de onu kırbaçlattı ve daha sonra atıldığı hapishanede öldü.[25][26][27]

Hüseyin'in Kufe'de kayda değer bir desteği bulunuyordu. Zira Kufe, babası ve kardeşinin halifeliği sırasında halifeliğin başkenti olmuştu. Kufe halkı, Birinci Fitne sırasında, Emeviler ve onların Şamlı müttefiklerine karşı savaşmıştı.[28] Hasan'ın halifelikten feragat etmesinden memnun değillerdi[23] ve Emevilerin yönetimi almasından büyük ölçüde hoşnutsuzdular.[28] Hüseyin, Mekke'de bulunduğu sırada, Kufe'deki Ali'den yana olanlar (Alids) tarafından mektuplar aldı. Bu mektuplarda, Emevilerin yönetiminden bıktıklarını ve bu yönetimi baskıcı bulduklarını ve meşru bir liderlerinin olmadığını belirttiler. Hüseyin'den Yezid'e karşı bulunacakları isyan girişimini yönetmesini istediler ve eğer kabul ederse Emevilerin valisini görevden alacaklarını söylediler. Hüseyin, Kur'an'a uygun hareket eden kişinin meşru lider olduğunu belirten bir mektupla olumlu yanıt verdi ve onlara doğru yol göstereceğine dair söz verdi. Ardından kuzeni Müslim bin Akil'i Kufe'deki durumu değerlendirmek üzere gönderdi. Müslim b. Akil geniş bir destek topladı ve Hüseyin'e durumu bildirerek Kufe'ye gelmesi önerisinde bulundu. Yezid, Kufe valisi Numan bin Beşir el-Ensari'yi 'pasif' olması nedeniyle görevden aldı ve onun yerine Basra valisi Ubeydullah bin Ziyad'ı tayin etti. Ziyad'ın baskısı ve siyasi manevraları sonucunda, b. Akil'in takipçileri dağılmaya başladı ve isyanı erkenden başlatmak zorunda kaldılar. Ancak isyan bastırıldı ve Hüseyin'e yardım sağlayacak olan bin Akil öldürüldü.[29][30] Hüseyin, Basra'ya bir elçi daha göndermişti, ancak elçi hiçbir destek bulamadı ve hızla yakalanarak idam edildi.[5]

Hüseyin, Kufe'deki siyasi koşulların değiştiğinden habersiz bir şekilde yola çıkmaya karar verdi. Abdullah bin Abbas ve Abdullah bin Zübeyr ona Irak'a gitmemesini, eğer kararlıysa kadınları ve çocukları yanına almamasını tavsiye etti. Ancak, tarihçiler İbn Zübeyr'in verdiği tavsiyesinin ne ölçüde samimi olduğu konusunda kuşkuludur; zira İbn Zübeyr'in kendi liderlik planları vardı ve Hüseyin'den kurtulmuş olmaktan memnun olduğu öne sürülmektedir.[24][29][5] Buna rağmen, Hüseyin'e Mekke'de kalması ve Yezid'e karşı muhalefeti oradan yönetmesi durumunda destek sunacağını belirtti. Hüseyin, kan dökülmesinden katiyen hoşlanmadığını söyleyerek[31] bunu reddetti ve mevcut planını sürdürmeye karar verdi.[29]

Klasik İslamî kaynaklar dışında

değiştir

Kerbela Muharebesi, İslami kaynaklar dışında erken Hristiyan yazarlar tarafından da aktarılmıştır. Abbasi sarayında görev yapan Süryani Hristiyan astrolog Edessalı Theofilus'un Tarih'i ve aralarında Mikha'ēl el Sūryani ve Bizans tarihçisi Aziz Theofanis 'un eserlerinin de bulunduğu bazı Hristiyan kronikleri kısmen korunabilmiştir.[32] Theofilus'un kaleme aldığı Tarih eseri, Hüseyin ve adamlarının Kerbela'da susuzlukla mücadele ettiğini ve muharebede öldüklerini doğrulamaktadır. Ancak İslamî kaynaklardan ayrıldığı en önemli nokta, Hüseyin'in Yezid ile savaştığını aktarmak yerine; Birinci Fitne'nin son çatışması olarak Muaviye tarafından öldürüldüğünü aktarmıştır.[33]

Muharebe

değiştir

Küfe valiliğinin birlikleri, Hüseyin'in yolunu keserek ona geri dönmesini söylediler. Hüseyin'in bu teklifleri reddetmesi sebebiyle, onu, susuz ve aç bırakarak teslim olmasını sağlama amacıyla Bağdat'ın güneybatısına bulunan Kerbela şehrine kadar onu koşturdular ve kuşatma altına aldılar.[34][35][36] 680'de Yezid'in ordu kumandanı ve Peygamberin sahâbisi Sa'd ibni Ebi Vakkas'ın oğlu Ömer ona teslim olmasını önerdi, ancak Müslim'in idamına rağmen bunu kabul etmedi ve yoluna devam etti.[37] Buna rağmen yoluna devam etti. Muhtemelen öldürüleceğini ve başına gelecekleri önceden tahmin etmişti, zira yanında bulunanlara kendisini terk etmeleri için izin verdiğini söylemişti, ancak yanındakiler bu önerisini reddederek Hüseyin'in yanında kaldılar. Kûfe yakınlarındaki Kerbelâ'da kamp kurdu.

Kuşatma

değiştir

Yezid'in valisi İbn-i Ziyad'ın 30 bin kişilik orduyu Hüseyin'in üzerine gönderdi. Askerler kampın etrafını sardılar ve Hüseyin ile görüşmelere başladılar.

Hüseyin, kuşatmanın kaldırılmasını, kendisi ile birlikte ailesi ve taraftarlarının da Irak'ı terk etmesine izin verilmesini istedi. Ordunun komutanı Ömer bin Sa'd bu teklifi makul buldu ve üstlerine iletti. Bu teklif İbn-i Ziyad'ın da hoşuna gitti ancak yönetimde söz sahibi olan Emevilerden Şimr bin Zi'l-Cevşen, Bahteri bin Rebia ve Şeys bin Rebia karşı çıktılar. Ömer bin Sa'd'a Hüseyin ve beraberindekileri öldürmesini, yoksa kendi canından olacağını söylediler.

Muharrem ayının 7'sinde Ömer bin Sa'd çemberi daralttı ve kampın su yollarını kesti.

Muharrem ayının 9'unda, kampın su kaynakları tükendi ve önlerinde sadece savaşmak ya da teslim olmak seçeneği kaldı. Hüseyin, Ömer bin Sa'd'a sabaha kadar ibadet etmek istediklerini söyledi ve bu nedenle mühleti uzatmasını istedi. Ömer bin Sa'd Hüseyin'in bu isteğini bir kez daha kabul etti.

Bu mühlet de sona erince Hüseyin adamlarına, teslim olmaya niyeti olmadığını, savaşacağını söyledi. Sayıca çok yetersiz oldukları için, kaybedecekleri aşikârdı. Yine de hepsi ölmeyi tercih etti. Hüseyin herkesin kampı terk edip, gece karanlığından yararlanarak kaçmakta serbest olduğunu söyledi ancak hiçbiri yerinden kıpırdamadı.

Ertesi sabah Hüseyin, çadırların arkasında ateş yaktırıp tek cepheden savaşa hazırlanmıştı. Ardından, atını sürdü ve son defa, yaşanacak muharebeyi engelleme amacıyla barışçıl bir konuşma yaptı.[38] Bu konuşma Hür b. Yezid'in pişmanlık duyarak onun safına geçmesine sebep olsa da,[39][40] Yezid'in Kufe Valisi olarak görevlendirdiği Ubeydullah bin Ziyad'ın adamları üzerinde bir etki yaratmadı ve devamında karşılıklı ok almalarla, nispetsiz kuvvetler arasında savaş başladı.[21][34] Bunun yanında Züheyr bin Kayn, İbn Sa'd'ın askerlerinin Hüseyin'i öldürmesine engel olmayı denediyse de çabaları sonuç vermedi. Savaşın kaçınılmaz olması sonucunda Hüseyin ve yakınları var gücüyle savaştı. İbn Sa'd diğer adamlarının da saf değiştirmesinden korkup, Hüseyin'e ilk oku atarak savaşı başlattı. Savaş ilkin Hüseyin'in tarafında bazılarının öldürüldüğü düello şeklinde cereyan etti.[41] Hüseyin önce Temim bin Kahta ile savaştı. Onu bir kılıç darbesiyle öldürdü. Sonra Arap âleminin korkulan savaşçısı Zeyd bin Ebtahi'yi de öldürdü.[42]

Hüseyin'in taraftarlarından ilk olarak Hur, Habib bin Mezahir gibi Hüseyin'in ve babası Ali bin Ebu Talib'in yakın arkadaşları dövüştüler ve birer birer hayatlarını kaybettiler. Bunlardan sonra Hüseyin'in akrabaları dövüştüler. Ölenler arasında Hüseyin'in oğlu Ali el-Ekber, kardeşi Hasan'ın oğlu Kasım, tek taraftan kardeşi ve sancaktarı Abbas (Alemdar) da vardı. Bu arada Yezid'in ordusu da çok fazla kayıp vermişti.

Kadınlar ve çocuklar çadırlarda birbirlerine sarılmış, savaşın bitmesini bekliyorlardı. Hüseyin'in oğlu İmam Zeynelabidin de, savaşamayacak kadar hasta olduğu için çadırdaydı. Hüseyin diğer oğlu Ali Asgar henüz altı aylıktı ve susuzluktan ölmek üzereydi. Hüseyin oğlunu kucağına aldı ve Yezid'in ordusunun karşısına dikildi. Çocuğa bir yudum su vermelerini istedi. Ama Hurmala bin Kâhil, Ömer bin Sa'd'ın emri ile çocuğu okla vurdu. Boynundan vurulan bebek oracıkta can verdi.[kaynak belirtilmeli]

Hüseyin'in ölümü

değiştir

Hüseyin oğlunu gömdükten sonra tekrar düşmanın karşısına çıktı ve onları teslim olmaya davet etti. Birebir savaşta çok fazla kayıp veren Ömer bin Sa'd'ın ordusu Şimr bin Zi'l Cevşen'in emriyle toplu hücuma geçti ve her taraftan ok ve mızraklar Hüseyin'in üzerine yağmaya başladı. Sinan bin Enes en-Nehai[43] veya Şimr bin Zi'l Cevşen kafasını kılıçla keserek Hüseyin'i öldürdü.[42] Savaş alanındaki diğerleri, Hüseyin'in üzerinde bulunanları yağmadılar. Bunun ardından, çok geçmeden çadırlar ve kadınların üzerindekiler yağma edildi.[34][44]

Sonrası

değiştir

Kerbela Olayı'nda Hüseyin'in tarafında 70-72 sayıda zayiat verildi ve ölenler, ertesi gün El-Gadiriye köylüleri tarafından defnedildi.[43] Bu kişilerin yaklaşık yirmisi Ali'nin babası Ebu Talib'in soyundandı. Bunların arasında Hüseyin'in oğlu Abdullah ve henüz çocuk yaştaki Ali, kardeşi Hasan'ın oğullarından Ebu Bekir, Kasım, amcasının İki oğlu ve Peygamber soyundan pek çok insan bulunmaktaydı.[5] Savaşın ardından Kadınların üzerinde bulunanlar ve mücevherler, Hüseyin'in üzerinde bulunanlar, kılıcı ve ayakkabıları yağmalandı.[44] Shemr, çadırların birinde, hastalığı nedeniyle savaşa katılmamış ve Hüseyin'in oğulları arasında hayatta kalan tek oğlu Ali Zeyn el-Abidin'i öldürmek istedi ancak bu arzusu İbn Sa'd tarafından engellendi.[45][40] Kaynaklarda, Hüseyin'in vücudunda altmıştan fazla yara izi bulunduğu belirtilmiş[40] ve cesedi Ubeydullah bin Ziyad'ın emri üzerine atlara çiğnetilmiştir.[46][47] Hüseyin'in tarafında olanların cesetlerinin kafaları vücutlarından ayırıldı.[48] İbn Sa'd'ın ordusundaki 82 zayiat, buradan ayrılmadan önce gömüldü.[49]

Ertesi gün Hüseyin'in başı da götürülmek üzere, kadınlar ve çocuklar develerle yargılanmak üzere Kûfe üzerinden Şam'a götürüldüler. Taberi'nin aktardığına göre; Hüseyin'in başı Küfe'ye getirildiğinde Ubeydullah b. Ziyad, elindeki asa ile Hüseyin'in dudaklarına vurdu.[50] Bunun üzerine orada bulunan Yezid bin Arkam ve başkaları dayanamayıp, Ubeydullah bin Ziyad'a asasını bırakmasını istediler.[50][51] Yezid, kadınlara ve Ali Zeyn el-Abidin'e karşı merhametli davranmıştır.[48] Bazı yazarlar Hüseyin'in öldürülmesi emrinin Yezid tarafından verildiğini ileri sürerler,[52][53] ancak bu iddia ilk Şiîler'de mevcut değildir. En eski kaynakların neredeyse hepsi, Hüseyin'in başı Şam'a getirildiğinde Yezid'in çok üzülmüş olduğunu, gözlerinin yaşardığını ve onu getirenlere "Hüseyin'i öldürmemiş olsaydınız, bağlılığınızdan yine memnun kalırdık; onun yanında olsaydım, kendisini öldürmez, affederdim",[54][55] demiş olduğunu ve mükâfat isteyenlere hiçbir şey vermediğini aktarırlar.[51] Ayrıca Yezid, Hüseyin'in perişan bir hâlde Şam'a getirilmiş olan ailesi ile birlikte ağlamış ve sonra onların bütün ihtiyaçlarını sağhyarak kendilerini Medine'ye yollamıştır.[51][56] Ancak bu üzüntüsünün ne ölçüde samimi olduğunu belirlemek güçtür, zira Ubeydullah, Şemir ve diğerlerini görevden alabilirdi ancak bunu yapmadı.[39]

Bununla birlikte Kerbelâ'dan Kûfe'ye ve Kûfe'den Şam'a yapılan yolculuklarda Hüseyin'in kız kardeşi Zeynep bin Ali ve oğlu Zeynelabidin her fırsatta Yezid'in neler yaptığını ve Kerbela'da işlenen suçları Müslümanlara anlattılar. Yezid'in mahkemesine çıkarıldığında Zeynep büyük bir cesaret örneği sergileyerek Yezid'in halifeliğinin geçersiz olduğunu ilan etti ve Hüseyin'in Yezid'e başkaldırısını övdü.[kaynak belirtilmeli]

Tutuklular bir sene Şam'da tutuldular. Hüseyin'in 4 yaşındaki kızı Sakine bin Hüseyin acıya dayanamayarak öldü.[kaynak belirtilmeli] Yerel halk tutukluları hapiste yalnız bırakmadı ve Zeynep bin Ali ile Ali bin Hüseyin her gelen ziyaretçiye Hüseyin'in haklı davasını anlattılar. Günümüz Suriye ve Irak'ına denk gelen topraklarda Yezid aleyhtarı oluşumlar baş göstermeye başladı. Durumdan endişelenen Yezid tutukluları serbest bırakarak Medine'ye gönderdi. Yaşananlar kulaktan kulağa yayıldı ve Kerbela Olayı günümüze kadar Aşurâ Günü'nde yâd edile geldi.

 
Kerbela'da bulunan İmam Hüseyin Türbesi.

Kerbelâ'da yaşananlar her yıl Şiî ve Alevîler tarafından muharrem orucu tutmanın yanı sıra törenler şeklinde, bir kısım Sünni Müslümanlar tarafından da tören yapılmaksızın (yalnızca mevlid okunarak ve muharrem orucu tutularak) anılır. Yas tutma savaşın gerçekleştiği Muharrem ayının 10'unda (Aşure Günü) doruğa çıkar. Bu günde konuşmalar yapılır, yapılanlar tiyatro şeklinde canlandırılır ve ağıtlar yakılır. Hüseyin'in neden hayatını feda ettiği özellikle vurgulanır. Baskıya ve zulme teslim olmadığı belirtilir. Aynı şekilde Muhammed'in torunu Hüseyin'in Kerbelâ'da öldürülmesi hadisesi, Sünnilikte de üzücü bir olay olarak kabul edilip, Yezid Sünni cemaat içerisinde sıklıkla yerilse ve Sünnilikte isim olarak neredeyse hiç kullanılmasa da Ehli Sünnet inancında yas tutmak câiz olmadığı için Kerbela Olayı, Sünnilikte Şiâ'dakine benzer bir şekilde her yıl törenlerle anılmaz.

Ali bin Ebu Talib ile Muaviye arasında gerçekleşen Sıffin Savaşı sonrasında İslam Devleti ikiye bölünmüştü. Ali yönetiminde başkenti Kûfe olan ve Muaviye yönetiminde başkenti Şam olan iki devlet kurulmuştu. Ali'nin bir Harici tarafından öldürülmesi, daha sonra Hasan bin Ali'nin baskıyla halifeliği Muaviye'ye bırakmak zorunda kalması, en sonunda da Hüseyin bin Ali ve Yezid arasında gerçekleşen Kerbelâ Savaşı ile bu ayrım derinleşmiş ve İslam'da mezhep ayrılığının temel nedenlerinden biri olmuştur.

Filozof ve sosyolog İbn-i Haldun'a göre Hüseyin akıllı ve içtihat sahibidir. Yani ayet ve hadisleri anlamaya ve doğru şekilde yorumlamaya muktedirdir. Ona göre adaletli bir halife olmayan Yezid'in saflarında savaşmak caiz değildir. Hüseyin'e karşı asker göndermesi fâsıklığını kuvvetlendirir. Bu nedenle Hüseyin'in şehit, ecirli ve sevaplı olduğunu belirtir.

Kerbelâ Olayı; Alevî ve Şiî coğrafyada birçok edebi ve müzikal esere konu olmuş, mersiye gibi yeni türlerin doğuşuna neden olmuştur.[kaynak belirtilmeli]

Kültür ve sanat alanına etkileri

değiştir

Edebiyat

değiştir
 
Deveci, halka Kerbelâ'da tanık olduğu olayları anlatıyor.
Lâmiî Çelebi, Maktel-i Âl-i Resul, TİEM 1958
  • Algül, Hüseyin (2009). Kerbela. istanbul: Ensar Neşriyat. ISBN 9789944704892. Erişim tarihi: 03.07.2015.
  • Yalsızuçanla, Sadık (2015). Kerbela, Kerbela Fatma'Nın Gözyaşı. istanbul: Palto Yayınevi. ISBN 9786059971768. Erişim tarihi: 03.07.2015.
  • Dede, Fırat (2002). Kerbela. Ankara: Yurt Kitap Yayın. ISBN 9789757076513. Erişim tarihi: 03.07.2015.
  • Yıldız, Bekir (2006). Kerbela. istanbul: İskele Yayıncılık. ISBN 9789759099954. Erişim tarihi: 03.07.2015.
  • Efendi, Hacı Nusretddin (2013). Kerbela Destanı. istanbul: Kurtuba Yayıncılık. ISBN 9786054577262. Erişim tarihi: 03.07.2015.
  • Erenler, Sadık. Kerbela Çiçekleri 2. istanbul: Can Yayınları. ISBN 9789756358801. Erişim tarihi: 03.07.2015.
  • Erenler, Sadık. Kerbela Çiçekleri 1. istanbul: Can Yayınları. ISBN 9786054039142. Erişim tarihi: 03.07.2015.
  • Bardakçı, Vehbi (2012). Kerbela Aşkın Kanadığı Yer. istanbul: Ozan Yayıncılık. ISBN 9786054723034. Erişim tarihi: 03.07.2015.
  • Yağmur, Sinan (2012). Kerbela Aşk'a Belâ: Hz. Hüseyin. istanbul: Profil Yayıncılık. ISBN 9789759963330. Erişim tarihi: 03.07.2015.
  • Yıldız, Bekir (2012). ve Zalim ve inanmış ve Kerbela. istanbul: Everest Yayınları. ISBN 9786051414881. Erişim tarihi: 03.07.2015.
  • Berktay, Ali (1996). Kerbela. istanbul: Mitos Boyut Yayınları. ISBN 9789758106097. Erişim tarihi: 03.07.2015.
  • Sertoğlu, Murat (2004). Kerbelâ. istanbul. ISBN 2789009945205. Erişim tarihi: 03.07.2015.

Tiyatro oyunları

değiştir

Ayrıca bakınız

değiştir

Kaynakça

değiştir
  1. ^ Kennedy, Hugh -- The Armies of the Caliphs: Military and Society in the Early Islamic State, Routledge, 2001
  2. ^ Şia kaynaklarına göre bu ordu 30,000 kişilik bir güçten oluşuyordu. Munson, Henry (1988). Islam and Revolution in the Middle East. Yale University Press. s.23
  3. ^ "Arşivlenmiş kopya". 21 Haziran 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 30 Nisan 2015. 
  4. ^ Donner 2010, ss. 157–160.
  5. ^ a b c d e f Madelung 2004, ss. 493–498.
  6. ^ Madelung 1997, ss. 322–323.
  7. ^ Jafri 1979, ss. 149–151.
  8. ^ Donaldson 1933, ss. 70–71.
  9. ^ Lammens 1927, s. 274.
  10. ^ Hitti 1961, s. 221.
  11. ^ Hawting 2002, s. 310.
  12. ^ Madelung 1997, s. 322.
  13. ^ Kennedy 2004, s. 88.
  14. ^ a b c Lewis 2002, s. 67.
  15. ^ Hawting 2000, s. 46.
  16. ^ Wellhausen 1927, s. 145.
  17. ^ a b Wellhausen 1927, ss. 141–145.
  18. ^ Lammens 1921, ss. 5–6.
  19. ^ a b Doç. Dr. Bahriye Üçok (1968). İslâm tarihi - Emevîler - Abbasîler, Sevinç Matbaası. AÜ İlahiyat Fakültesi. s.35
  20. ^ Ebû Muhammed Abdullah b. Müslim b. Kuteybe, el-İmame ve’s-Siyase, Kahire 1967, c. 1, s. 162–163
  21. ^ a b Yılmaz, Hüseyin (2023). "Kerbela Olayı ve Günümüze Yansıması". Araştırma Makalesi; MANAS Din Bilimleri Dergisi. 2 (2). Erişim tarihi: 15 Temmuz 2024. 
  22. ^ Yaşar Kocadağ, “Tarihsel Açıdan Kerbela”, Ehl-i Beyt ve Kerbela, Ed: Fatih Kurt, Diyanet Vakfı Yayınları, Ankara 2022, s. 84.
  23. ^ a b Wellhausen 1901, s. 61.
  24. ^ a b Wellhausen 1901, s. 64.
  25. ^ a b "AMR b. ZÜBEYR b. AVVÂM". TDV İslâm Ansiklopedisi. 29 Kasım 2023 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 15 Temmuz 2024. 
  26. ^ Ahmed Cevdet Paşa, Kısas, VIII. s.198
  27. ^ Clément Huart (1912), Histoire des Arabes (Fransızca), I., s.302
  28. ^ a b Daftary 1990, s. 47.
  29. ^ a b c Vaglieri 1971, s. 608.
  30. ^ İbn Kuteybe, el-İmame ve’s-Siyase, c. 2, s. 5; Algül, Kerbelâ, s. 75–99
  31. ^ Howard 1990, s. 69.
  32. ^ Howard-Johnston 2010, ss. 195–198.
  33. ^ Howard-Johnston 2010, s. 386.
  34. ^ a b c Doç. Dr. Bahriye Üçok (1968). İslâm tarihi - Emevîler - Abbasîler, Sevinç Matbaası. AÜ İlahiyat Fakültesi. s.36
  35. ^ Taberî, Tarihu’l-Ümem ve’l-Mülûk, c. 6, s. 232
  36. ^ İbn Kuteybe, el-İmame ve’s-Siyase, c. 2, s. 5–6.
  37. ^ Taberi, Tarih, IV. s.37-7
  38. ^ Bazı kaynaklarda, Hüseyin bu konuşmasında anne babasının ve amcalarının İslam’a hizmetlerinden ve Muhammed’in kendisi hakkındaki methiyelerinden söz etmiş ve kanını akıtmanın büyük bir günah olacağını hatırlatmıştır. Ebû Mihnef, Maktel-i Hüseyn, s. 49-50, 130-138; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, IV, 61-62.
  39. ^ a b "HÜSEYİN". TDV İslâm Ansiklopedisi. 27 Eylül 2019 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 16 Temmuz 2024. 
  40. ^ a b c Wellhausen 1901, s. 66.
  41. ^ Vaglieri 1971, s. 610.
  42. ^ a b Fuzuli, Hadikat'üs Süeda, 1971
  43. ^ a b Sarıçam İbrahim, Emevi-Haşimi İlişkileri, 1997
  44. ^ a b Hüseyin’in cesedinin, üç gün boyunca savaş alanında kaldığı aktarılmaktadır. Taberi. Tarih., IV. s. 45.
  45. ^ Vaglieri 1971, s. 611.
  46. ^ Wellhausen Julius (1901). Die Religios Politischen Oppositionsparteien Im Alten Islam. 
  47. ^ Foundation, Encyclopaedia Iranica. "Welcome to Encyclopaedia Iranica". iranicaonline.org (İngilizce). 6 Mayıs 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 14 Temmuz 2024. 
  48. ^ a b Wellhausen 1901, s. 67.
  49. ^ Howard 1990, s. 163.
  50. ^ a b The History of al-Ṭabarī Vol. 19: The Caliphate of Yazīd b. Muʿāwiyah A.D. 680-683/A.H. 60-64 (İngilizce). State University of New York Press. 18 Haziran 2015. ISBN 978-1-4384-0714-2. 
  51. ^ a b c Doç. Dr. Bahriye Üçok (1968). İslâm tarihi - Emevîler - Abbasîler, Sevinç Matbaası. AÜ İlahiyat Fakültesi. s.37
  52. ^ Dîneverî, el-Ahbaru't-Tıval, s. 284-285.
  53. ^ Ya‘kubî, Tarih, II, 229.
  54. ^ Howard 1990, s. 169.
  55. ^ Lammens 1921, s. 172.
  56. ^ Taberî, Tarih., IV., s. 48-9.
  57. ^ "Devlet Tiyatroları'nda Kerbela". devtiyatro.gov.tr. 21 Mart 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 3 Temmuz 2015. 
  58. ^ "Şehir Tiyatroları'nda Kerbela". ibb.gov.tr. 20 Eylül 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 3 Temmuz 2015. 

Dış bağlantılar

değiştir