Georg Lukács

Macar siyasetçi, filozof ve edebiyat eleştirmeni (1885-1971)
(György Lukács sayfasından yönlendirildi)

Georg Lukács (13 Nisan 1885, Budapeşte - 4 Haziran 1971, Budapeşte), Batı Marksizminin ünlü isimlerinden Macar Marksist filozof ve edebiyat bilimcisidir. Marksizmi Hegelci anlamda yeniden değerlendirmiş ve geliştirmiştir. Ernst Bloch, Antonio Gramsci, Karl Korsch ile birlikte Lukacs, 20. yüzyılın ilk yarısında, Marksist felsefe ve Marksist teorinin yeniden oluşturulmasında en önemli isimlerden biri olmuştur.

Georg Lukács
Tam adıGeorg Lukács
Doğumu13 Nisan 1885 (Budapeşte, Macaristan)
Ölümü4 Haziran 1971 (Budapeşte, Macaristan)
Çağı20. yüzyıl felsefesi
BölgesiBatı felsefesi
OkuluMarksizm
İlgi alanlarıMarksist teori, Edebiyat kuramı
Önemli fikirleriSınıf bilinci, yabancılaşma, dolayım

Lukacs belirgin bir şekilde Ortodoks Marksizm savunusu yapar, ancak metinleri bu anlamdaki Marksizm anlayışının her zaman sınırlarını aşmıştır. Özellikle Marksist sınıf kuramını ve bu kuramın bilinç ile ilgili yönünü geliştirmiş, sınıf bilinci teorisi ile her zaman konuşulan bir isim olmuştur. Bu konu İdeoloji teorisi bağlamında her zaman önemli bir alan olmuştur. Yabancılaşma ve meta fetişizmi konuları da Lukacs'ın özellikle belirli bir dönem esas konuları durumundadır. Öte yandan Lukacs bir edebiyat bilimcisi ve eleştirmenidir. Bu noktada etkili olacak ölçütler ve kavramlar geliştirmiştir.

Yaşamı ve politik süreci

değiştir

Lukacs, varlıklı bir Yahudi ailesinden gelmektedir. Budapeşte Üniversitesi'nde hukuk ve felsefe eğitimini tamamladı. İlk yazıları tiyatro üzerine eleştiri yazılarıdır. Nyugat adlı bir dergide yazılarını yayınladı. 1910'da kendisini eleştirmen olarak ünlendirecek olan Ruh ve Biçimler adlı çalışmasını yayımlandı.

1910-1914 arasında Berlin ve Heidelberg üniversitelerinde Yeni-Kantçı felsefecilerden Simmel, Windelband ve Rickert'in derslerinin izleyicisi oldu. Max Weber ve Ernst Bloch gibi düşünürlerle yakınlık kurduğu bilinmektedir. Kendisinde Hegel etkisi belirginleşmeye başladı. Roman Kuramı adlı çalışmasını, bu etkinin görüldüğü bir kitap olarak 1916'da yazdı. Giderek sanatta biçimin gelişmesini sınıf mücadelesi tarihine bağlayan edebiyat kuramının temellerini oluşturdu.

Daha sonraki yıllarda Lukacs'ın Marksizmi benimsemeye başladığı ve 1918'den itibaren Macaristan Komünist Partisi'ne girdiği bilinmektedir. 1919'da Bela Kun'un önderliğinde kurulan kısa süreli Sovyet Macaristan Cumhuriyeti'nde kültür ve eğitim komiserliğini üstlendi. Marksizmin kuramsal meseleleri üzerine önemli metinler üretti.

Bu metinler zaman zaman Ortodoks Marksizmden tepkiler aldı ve Lukacs kimi zaman görüşlerinden vazgeçmek zorunda kaldı. Özellikle politik tezleri birçok kez sapma olarak değerlendirildi. Tarih ve Sınıf Bilinci adlı yapıtını 1923'te yayımladı ve burada Marksist tarih felsefesi alanındaki özgün görüşlerini geliştirdi. Bir tür Marksist ideoloji teorisinin açılımlarını ve yabancılaşma kavramının değerlendirmesini yapmaya çalıştı. Burada Hegelci anlamda bir Marksizm değerlendirilmesi ve Hegel üzerinden Marksizmin yeniden geliştirilmesi çabası görülür.

Blum takma adıyla yazılar yazdığı ve Blum Tezleri olarak bilinen fikirlerin ona ait olduğu bilinmektedir.Ancak bu Tezler Komintern tarafından reddedildi ve ideolojik olarak yadsındı. O sıra sosyalist düşüncede egemen olan sanat fikri gereğince, edebiyatta toplumcu gerçekçilik denilen bir düşünce egemendi. Bu süreç boyunca yalnızca politik fikirleri değil, geliştirdiği estetik anlayışı da burjuva etkisinde kalmış olarak değerlendirildi. Sonradan Marksist edebiyat anlayışının temel yapıtlarından sayılan kitapları, özellikle roman türü ve 19. yüzyılın gerçekçi romanları üzerinedir:

  • Gerçekçilik Üzerine Denemeler, 1948 yılında
  • Dünya Edebiyatında Rus Gerçekçiliği, 1952 yılında
  • 19. yüzyıl Alman Gerçekçileri, yine aynı yıl yayımlandı.

Bunlar söz konusu gerçekçi roman anlayışının ürünleri olarak ortaya çıktı. Bunların yanı sıra ve devamında Lukacs, hem Estetik üzerine Marksizm açısından temel sayılabilecek metinleri üretti, hem de Hegel, Goethe ve Thomas Mann gibi isimler üzerine çalışmalar ortaya koydu.

Sosyalist yönetimin yıkılmasının ardından Viyana'ya gitti. On yıl kaldığı Viyana'da Kommunismus dergisinin yayın yönetmenliğini yaptı, aynı zamanda Macaristan yeraltı hareketiyle ilişkisini sürdürdü.

1929-1933 arasında Berlin'de yaşadı. Daha sonra çalışmalarını Felsefe Enstitüsü'nde sürdürmek amacıyla yeniden Moskova'ya gitti. 1945'te Macaristan'a dönerek parlamento üyesi ve Budapeşte Üniversitesi'nde estetik ve kültür felsefesi profesörü oldu. 1956'da kültür bakanıydı ve Macar Ayaklanması'nın önemli kişilerinden biriydi. Ayaklanmanın bastırılmasından sonra tutuklanarak Romanya'ya sürüldü. 1957'de Budapeşte'ye dönmesine izin verildi, ancak önceki konum ve mevkilerden yalıtılmış olarak.

Bu dönemden itibaren bütün zamanını felsefe ve eleştiri alanındaki çalışmalarına ayırmaya başladı.

Lukács, döneminin siyasal atmosferi içinde sık sık eleştirilere uğramış ve görüşlerini reddetmek zorunda kalmıştır. Ancak buna rağmen günümüzde Marksist felsefe ve estetik kuramını en önemli adlarından biri kabul edilir. Bunun yanı sıra Marksizm konusunda da pek çok güncel teorik tartışma Lukacs'a bağlanacak şekilde önemli metinlerin sahibidir. Lukacs'ın 30 dan fazla kitabı ve yüzlerce deneme notları bulunduğu bilinmektedir.

Lukács'in düşüncesi

değiştir

Lukacs, Tarih ve Sınıf bilinci adlı ünlü kitabında Marksizmi kavrayışını ve geliştirme yönünü ortaya koyar. Burada Bütünsellik, Dolayım, Sınıf bilinci, Şeyleşme, Devrimci özne türünde kavram ve kategorileri şekillendirir. Temel yaklaşımı özne-nesne özdeşliği üzerine kuruludur ve aynı zamanda teori-pratik birliği olarak belirgindir.

Daha sonra Lukacs burada ortaya koyduğu kimi kavram ve perspektifleri yadsıyacaktır ya da değiştirecektir, ancak buna rağmen Lukacs'ın çalışması hem Marksizm içinde (özellikle Batı Marksizminde) hem de Marksizm dışında (özellikle İdeoloji teorisi ve yabancılaşma tartışmalarında) etkili olmuştur.

Lukacs'da tüm düşünsel gelişim aşamalarında özne'ye ve pratik'e yapılan vurgu görülür. Hegel üzerinden Marksizmi yeniden değerlendirmeye çalışması da bir anlamda bu teori-pratik birliği ve bunun temeli olarak özne-nesne özdeşliğinin Hegel'de mevcut olması dolayısıyladır. Lukacs, Marks aracılığıyla Hegel'in tarih teorisini materyalist bir konuma sokmaya çalışır. Lukacs'ın teleolojik olmayan bir tarih anlayışını, özne kavramından vazgeçmeksizin kurmaya çalıştığını söylemek yanlış olmaz.

Tarih ve Sınıf bilinci'den sonra Lukacs, özellikle Marks'ın ekonomi politik eleştirisine odaklanır ve bunun üzerinden düşünmeye başlar. Özne-nesne özdeşliği konusundaki fikirlerini, 1960'larda bu kitaba yazdığı yeni bir önsezde yadsır, aşırı öznelcilik eğilimi gösterdiğini dile getirir. Temel argümanlarını öznel düşünmenin etkisinde olarak görür. Lukacs'ın daha materyalist ve nesnel bir düşünce yöneliminde olduğunu belirtilmektedir ki 2000 sayfa civarında olmasına rağmen tamamlayamadığı kitabı Toplumsal Varlığın Ontolojisi adlı çalışması bu yönelimin bir işareti olarak değerlendirilir. Bu değişme ve öz eleştirilerle birlikte, yine de özne'den vazgeçmeksizin bir teleolojik olmayan tarih düşüncesine ulaşmak çabasının, Lukacs'ın Marksizm-içi arayışının ana meselesi olduğunu belirtmek gerekir.

Şeyleşme ve sınıf bilinci

değiştir

Lukacs'a göre, kapitalizmle birlikte, dünya tarihinde ilk kez, toplumsal yaşamı bütünü ya da bütünlüğü içinde, kendi amaçlı faaliyetinin nesnesi haline getirebilecek bir özne ortaya çıkmıştır. Bu özne proletaryadır ve bunu mümkün kılan, nesnel dünyanın, yani kapitalizmin yapısal nitelikleridir. Kapitalizm, genelleşmiş meta üretimi düzenidir ve Meta üretimi şeyleşmeye (reification) yol açar, bu şeyleşme nesnel ve öznel yönleri olan bir şeyleşmedir. Kapitalist pazarın yasaları bu sürecin nesnel yönünü oluşturur. Emek bu süreçte salt bir nicelik konusu haline gelir, insan emeği rasyonelleştirilir.

Bu sürece, insanın kendi emeğine yabancılaşmasının eklenmesiyle, şeyleşmenin öznel boyutu ortaya çıkmış olur. Lukacs böylece, insan etkinliğinin, insandan bağımsızlaşarak kendi yolunda giden bir metaya dönüştüğünü belirtir. Üretimin ve ürünün organik birliğinin bu dağılmasının sonucu, insan düşüncesinin, toplumsal bilinçin parçalanmasıdır. Bu parçalanmanın sonucunda da bütünsel bakış olanaksızlaşır. Lukacs'a göre, mevcut ihtisaslaşma durumu, burjuva bilimlerinin bu parçalanmışlığın ürünleri olması dolayısıyladır. Bu şeyleşmenin kaçınılmaz bir sonucu olarak özne- nesne kopukluğu gündeme gelmektedir Lukacs'a göre. Bu da teori ile pratik arasındaki bağların kopmasını getirir beraberinde. Böylece düşünce değiştiricilik niteliklerinden vazgeçer ve salt bir gözlemci konumuna itilir.

Lukacs tespit ettiği bu sorunlar kümesinin çözümünü Hegel'de aramaya girişir. Ona göre Hegel, özne-nesne özdeşliğini, teori-pratik birliğini kuran kişidir. Hegel'de özne, hem tarihin yapıcısı hem de tarih tarafından yapılan bir şeydir. Marx'ın özellikle başlangıç yapıtlarında bu görüşün belirgin bir yorumu vardır. Hegel burada tarihin öznesiyle nesnesini özdeş kılmaktadır ve bu Lukacas'a göre, toplumsal-tarihsel gerçekliği anlamanın tek yoludur. Özne, kendisini tarihin bir ürünü olarak görürken tarihi de kendi eylemi olarak görmelidir. Hegel'in öznesi bilindiği gibi Tin'dir. Lukacs bu noktadan itibaren Hegel'in aşılması ve onun teorisinin Marksist materyalist bir temelde değerlendirilmesine yönelmek ister.

Lukacs'a göre Marx'ın analiz ettiği kapitalist toplumsal yapı ve bu yapı içindeki işçi sınıfının konumu, Hegel'in tezini gerçek değerine kavuşturacak bir gelişmedir. İşçi sınıfının nesnel konumu tarihsel özne konumunun gerçekleştirilmesini olanaklı kılmaktadır. Elbette proletarya da şeyleşmenin hüküm sürdüğü dünyada yaşamaktadır ancak buna rağmen, o içinde bulunduğu koşulları bütünlüğü içinde görebilir.

Lukacs, bunun nasıl olabildiğini tamamen açıklamaz, ancak bir şekilde işçi sınıfı dolaysız varoluşunu görebileceğini, yani gerçek varlığının olgular düzeyinde görünen yanının ötesinde gerçekliğin bilgisine ulaşabileceğini varsayar. Öyle ki bu durum, bizzat işçi sınıfının yaşadığı koşulların zorunlu bir sonucudur adeta. Bu koşullar, bir şekilde, işçi sınıfına bu dolaysız varoluşu aşmasını buyurur. İşçi sınıfı, bu bilince ulaşmasını mümkün kılan özgül dolayım kategorilerine de sahiptir.

Bilinç durumları böylece, sınıf konumları üzerinden kapitalist toplumsal yapının maddi gerekliliğine götürülmüş ve Hegel'in idealist teorisi maddileştirilmiş olur. Bu toplumsal süreç, genel olarak bütünselliğin yitirilmesini getirirken beraberinde de, işçi sınıfı açısından Bütünsellik'in kavranabilme olanağını getirir. İşçi, emek gücünü satmak konumunda olduğundan dolayı, içinde bulunduğu yabancılaşmayı algılayabilecek ve kendi öznelliği ile nesnelliği arasındaki kopukluğun bilincine ulaşabilecek noktadadır.

Bu noktada, Lukacs'ın sınıf bilinci değerlendirmesine gelinebilir. Söylendiği gibi, proletarya kendini içinde bulduğu olumsuz koşullar içinde, bu koşulların olumsuzluğu ile ilintili olarak bütünsel bir bakış açısına sahip olma olanağını elde eder. İşte Lukacs'ın işçi sınıfına atfettiği devrimci bilincin temeli bu olanaktır. Bu sınıf, toplumsalın bütünselliğini değiştirmeye yönelik pratiğin bilgisine sahiptir çünkü. Bu söylenenler bir bakıma Lukacs'ın "sınıf bilinci" anlayışının temel ögelerini vermektedir. Tarih ve Sınıf Bilinci adlı kitabında Lukacs, Sınıf bilinci fikrini bu eksende şekillendirir.

Sınıf bilinci, tek tek bireylerin taşıdıkları bilincin bir toplamı değil, Lukacs'a göre sınıfın üretimdeki yerinden kaynaklanan ya da bu yere göre belirlenen bir bilinçtir. Lukacs burada "atfedilen bilinç" şeklinde bir tanımlama yapar. Üretimdeki konumu işçi sınıfına bütünsel gerçekliği görmek anlamında sınıf bilinci atfetme olanağını sağlar. Bu bilinç, hem proletaryanın nesnel koşullarının ürünüdür hem de onun çıkarlarına uygundur. Bu nesnel konum, özne-nesne özdeşliğini ve bunun devamında teori-pratik birliğini beraberinde getirir.

Konuyla ilgili yayınlar

değiştir
  1. Raddatz, Fritz J. (1984). Lucacs. (Çev. Ender Ateşman). İstanbul: Alan. 
  2. Uslu, Ateş (2006). Lukacs: Marx'a Giden Yol. Chiviyazıları Yayınevi

Dış bağlantılar

değiştir

Şablon:Macaristan Sovyet Cumhuriyeti hükûmeti